Müstakil ev için arazi yeterli mi?
Yeni Söz Gazetesi'nin yazarlarından Semih Akşener bugünkü yazısında müstakil ev için arazinin yeterli olmasından bahsetti. İşte Semih Akşener'in o yazısı...
Aile Araştırma Kurumu'nun 1992 senesinde 60 bin kişi ile yaptığı bir ankete göre halkımızın % 93'ü, Antalya'da bir inşaat şirketinin 2011'de 4500 kişi ile yaptığı ankete göre ise % 73'ü bahçeli müstâkil evde oturmak istemektedir.
Yirmi sene arayla yapılan bu iki anketin ikincisinde oran düşmüş de olsa halkımızın hâlâ müstâkil ev konusunda ısrarcı olduğu görülmektedir.
Anket sonuçları iskân politikamızın değişmesini icbar etmektedir…
Ancak apartman yapımı bugün süratle devam ettiği düşünüldüğünde acaba bu anketler sonuçların tersini yapmak üzere mi ısmarlanmaktadır diye insan düşünmeden edemiyor!
Gerçek şu ki; halkın kendi evini kendi yapma imkânı yokedilmiştir. Ya yasal kısıtlarla ya yetkisiz kılınarak ya yıldırma taktiğiyle ev yapım işi halkın elinden alınmış şirketlere teslim edilmiştir.
Kamu / özel inşaat şirketleri ise anketleri dikkate almamakta, apartman yapımını haklı göstermek üzere bilindik nakaratı tekrar etmektedir:
“Apartman yapmaya mecburuz, zîra müstâkil ev yapmaya arazimiz yetmez”
Ortada bir aldatma / aldanma olduğu muhakkak.
- - -
Oysa…
Batı'da meselâ İngiltere'de bugün halkın % 79'u müstâkil evlerde oturmaktadır. Kıta Avrupa'sında bu oran % 78'dir. Amerika'da ise halkın % 88'i müstâkil evlerde oturmaktadır. Sadece bir kısım yoksullar onlar da mücbir sebeplerle apartmanlarda ikâmet etmektedir…
Değerli okurlar bir yerlere mesaj kaygısıyla yazmıyorum. Zîra kamu'nun / bürokrasi'nin herşeyi bildiği fakat sistemi değiştirmek istemediği yönünde elimde bilgi var. Kamu'dan yana bir umut taşımıyorum, halkın gerçeği öğrenmesi benim için yeterlidir.
Şimdi 4 ülkeyi nüfus ve alan olarak karşılaştıralım:
Hollanda ve İsviçre'nin yüzölçümü Konya şehri kadar, fakat nüfusları Konya'dan ilki 4 kat ikincisi 2 kat fazladır. Halkın büyük çoğunluğu müstâkil evlerde oturmaktadır. Almanya'nın yüzölçümü Türkiye'nin yarısı kadar, buna mukabil nüfûsu bizden fazla ve yine halkın % 75'i müstâkil evlerde oturmaktadır. Nüfus yoğunlukları şöyledir:
Tabloda görüldüğü üzere ülkemizde nüfus yoğunluğu düşüktür. Türkiye Hollanda'dan 4 kat, Almanya'dan 2.5 kat, İsviçre'den 2 kat daha az yoğundur. Yani topraklarımız geniştir, müstâkil ev yapmakla tükenecek değildir.
Ülkemizde asıl problem nüfusun birkaç merkezde toplanmış olmasıdır.
Türkiye'de ortalama nüfus yoğunluğu 101 kişi iken İstanbul bu ortalamanın 28 katıdır.
2800/101 = 28
Bu yoğunluk köprü, otoban, kanal, havaalanı, finans merkezi gibi yatırımlarla daha da artacaktır. Şimdi bütün projeler tamamlandığında nüfus 23-28 milyona, araç sayısı 6-7 milyona çıkacaktır.
İstanbul'u bir de şöyle tahayyül edelim:
Suları yetmediği için önce Trakya'dan sonra Sakarya'dan su getirilen, yakında o da yetmeyeceği için deniz suyunun arıtılacağı kurak bir İstanbul.
Suyu denizden, elektriği içeriden, gazı dışadan, enerji fakiri bir İstanbul.
Çevresinde ekilebilir ziraî arazi kalmadığı için meyvesi Ege'den, buğdayı Erzurum'dan, eti Ağrı'dan, tavuğu Bolu'dan gelen muhtaç bir İstanbul.
Kimilerine göre dünya başkenti, kültür başkenti, finans başkenti bir İstanbul.
Benim gözümde herşeye muhtaç herkese avuç açan zavallı bir İstanbul.
- - -
Son söz: İstanbul'a ve diğer birkaç büyük şehre bakarak “müstâkil ev için arazimiz yetmez” demek doğru değildir. Aslında tabloya bakarak yapılacak iş kendiliğinden ortaya çıkmaktadır, yeni şehirler kurmak ve Anadolu'ya geri göçü teşvik etmektir. Bu nasıl olabilir?
Yeni Söz Gazetesi/ Semih Akşener