Sektörel

Müstakil ev ve mülkiyet nedir?

Yeni Söz Gazetesi köşe yazarı Semih Akşeker bugün köşesinde " Müstakil ev ve mülkiyet " başlıklı yazısına yer verdi. İşte " Müstakil ev ve mülkiyet " yazısının detayları..

İnsan fıtraten hür doğmak ve yaşamak ister, köleliği ve kölece yaşamayı reddeder. İnsan ferden hür yaşamak arzusunda olduğu gibi mensubu olduğu millet ve devletinin de hürriyet içerisinde yaşamasını ister. 

Tarih nice istiklal savaşları ile bu fıtrî arzuya şahitlik etmektedir... 

Konumuz olan evlerin istiklâl fikri ile münasebetine gelince; Türk mesken ananesinde ev daima müstâkil sıfatıyla birlikte kullanıla gelmiştir. Yani arsa sınırları belli bir alan içerisinde yapılan bir evin istiklâl ve hürriyetini ifade etmek üzere ona "müstâkil ev" denilmiştir. Müstâkil ev sahibi bu arsa içinde komşu haklarına tecâvüz etmemek şartıyla arsanın istediği yerinde, istediği mesafede ve büyüklükte evini yapar ve orada yaşardı. İmar kanunu ve yönetmeliklerinin olmadığı zamanlarda bu işin ölçüsü insaf ve vicdan tarafından tayin edilirdi.

Müstâkil evin küçük de olsa mutlaka bir bahçesi vardır. Ev ve bahçe ayrılmaz bir bütündür. "Türk Evi" olarak bilinen ve dünyada da böyle tanınan bu ev; bir kapalı diğeri açık iki birimden meydana gelir. Odalar evlerin kapalı ve bahçe/avlular ise göğe bakan açık alanlarıdır. Bir de kapalı ile açık alan arasında dünyada sadece Türk Evine mahsus sofa olarak bilinen yarı açık geçiş alanları vardır... 

Müstâkil evler başlı başına bir hâne saadetidir, bir ailenin ihtiyacı olan herşeyi ona temin eder. Ferdiyet, hürriyet, mahremiyet, emniyet, aidiyet, mülkiyet... 

Ancak sahip olduğu bunca avantaj ve üstün vasıflara rağmen müstâkil evler bugün gözardı edilmektedir. Apartman daireleri müstâkil evlerin tahtını âdeta ele geçirmiştir... 

Apartmanlar Modernleşme Projesinin bir parçası olarak ilk defa Cumhuriyet döneminde yaygınlık kazanmaya başladı. Bu çok yönlü proje ile bir yandan halkın Batı kültürü ile teması sağlanmış, bir yandan zahmetsiz sermaye birikimi ile yeni bir zengin müteahhit/burjuva sınıfı yaratılmış, diğer yandan kapitalizmin yeşereceği kentler göçler ile teşvik ve takviye edilmiştir. .. Bir taşla birkaç kuş birden vurulmuştur. 

Kapitalizm Türkiyede o gün attığı adımlar için Cumhuriyet'in kurucu kadrolarına ne kadar teşekkür etse azdır... Mesele çok derin ancak yerimiz dar, şimdi sadece apartman ve "mülkiyet" meselesine biraz değinmek istiyorum. 

En başta söylemek gerekirse apartmanlar birer toplu konuttur. Müşterektir, müstâkil değildir. Daireler sahiplerine ait olsa bile arsa, merpen, asansör, bodrum ve çatılar ortak mülkiyettir. Müstâkil evler toprak/yer, apartman daireleri ise hava/kat mülkiyetidir. 

Kat mülkiyeti ile mâlikler toprağın değil ancak havada bir hücrenin/mekânın sahibidirler. Bu sahiplik sanaldır aslında, apartman yıkıldığında gerçek o zaman anlaşılacaktır. Şimdi 15 katlı 60 daireli bir apartmanın depremde yıkıldığını veya servis ömrü dolduğunda bizzat yıktırıldığını düşünelim, muhtemelen şu problemler ile karşılaşılacaktır. (Betonarme apartmanların ömrü sonsuz değil, ortalama 75 senedir) 1) 60 daire aralarında para toplayıp kendilerine yeni bir inşaat yapamaz, zira apartmanda zaten orta ve düşük gelir grupları oturur. 2)İkinci olarak herkese arsa payları dağıtılsa bir aileye 5-10 m2 düşeceğinden bu da bir işe yaramaz. 3) Yapım işi bir müteahhite verilse mevcudun 2 katı imar izni almaksızın işe başlamaz, çünkü diğer yarısını satarak inşaata başlayacaktır. 4)Kredi çekilerek inşaata başlansa bu da ortagelir grupları için en az 15-20 sene, ayda 1-2 bin lira maaş alan dargelirliler için ise 35-40 senelik borçlanma demektir, bu şıkkı da geçiniz... 

Hâsılı apartmanların üç nesil sonra evsizlik üreteceği kesindir. Türkiyede 75 ve üzeri yaşlarda apartman sayısı az olduğu için mülkiyet problemi şimdilik ötelenmiş görülmektedir, ama eninde sonunda Türkiye bu sorun ile mutlaka yüzleşmek zorunda kalacaktır. 

Kat mülkiyet sistemi ile üç nesil sonra daire(ev) sahibi kimse kalmayacaktır. Arsalar bir şekilde ya devletin ya bankaların eline geçecektir. Açıkçası zaman daire sahipleri aleyhine işlemektedir... 

Kentleşme, apartman (kat mülkiyeti) bir mülksüzleştirme siyaseti ve projesidir. 

Oysa müstâkil evler için sayılan bu olumsuzlukların hiçbiri geçerli değildir. Ev yıkılsa bile arsanıza 2530 bin liraya tekrar yeni bir ahşap/prefabrik ev yaptırabilirsiniz. Bu miktarda bir para kredi çekmeksizin dostlardan bile temin edilebilir. 

Müstâkil evler kapitalizme karşı bir direnç unsurudur. 5-10 senede bir müzminleşen ekonomik krizlere karşı bir dalgakıran vazifesi görür. Aidat yok, lora yok, borç yok... Böyle bir bahçeli müstâkil evde daha neler yapılabilir neler? 1 er adet erik, dut, kiraz ağacı dikilebileceği gibi ayrıca domates, biber, maydanoz, marul bir ailenin yıllık ihtiyacını karşılayabilecek birçok ürün yetiştirilebilir. Küçük bir kümeste 3-5 tavuk bakılabilir, günde 3-4 litre süt veren bir keçi bile beslenebilir. Bahçede su kuyusu açılabilir. Böyle bir bahçeli ev modeli bir ailenin hafta sonu kır gezisi için 70-80 km araba ile uzaklara gitme saçmalığından, masrafından kurtulma imkânı da sağlayacaktır. Kapitalizm niçin müstâkil ev istemez? Bir sonraki yazıda... 



Yeni Söz Gazetesi / Semih Akşeker