Nahit Kiler: Sapphire'i yaparken devletten kredi kullanmadık!
Ruhi Sanyer, Radikal Gazetesi'ndeki bugünkü yazısında " Londra'da iki hafta gezdik iş öğrendik " başlıklı yazıyı kaleme aldı. Sanyer bugünkü yazısıda, Kiler Holding'in piyasada var olma serüvenine değindi...
Kiler dördüncü mağazayı açıp büyüme kararı verirken kardeşler Londra'ya gitmiş. Yönetim Kurulu Başkanı Nahit Kiler o günleri "15 gün mağaza mağaza gezip işleri öğrenmeye çalıştık' sözleriyle özetliyor.
Kiler Holding, Bitlisli Tekel emeklisi Hikmet Kilerin 1984 yılında memleketinde kurduğu tek bakkal dükkanından doğdu. 1994 yılında İstanbul'a göç eden Kiler ailesi Bahçelievler'de tek marketle başlattığı yolculuğunda hızla büyüdü. Bugün Kiler Grubu perakende, inşaat şirketleri, enerji, turizm ve taşımacılık sektörlerinde faaliyet gösteren ve 6 bin kişinin çalıştığı bir yapı. Ali Kiler ve üç oğlu büyük ortakları Oğullar şirketlerde eşit hissedar. Kız kardeş ise Kiler ailesi holdingleşmeden evlenip evden ayrıldığı için ortak değil. Grubun perakende ve inşaat sektörlerindeki iki şirketi açık. Yani ailenin dışında da ortakları var, Grubun kurucusu baba Hikmet Kiler, günlük işleyişin içinde değil. Ancak her gün sabah saat 10.00'da şirketin Haramidere'deki merkezine gelip işlere "tepeden" bakar, kimi kez oğulları kadar da detaylara hkim olduğu için bir hata durumunda uyarabilirmiş de. Ancak bugüne kadar böyle bir olay yaşamamış.
'Ciddi mücadele ettik'
Ortanca erkek kardeş Vahit Kiler ise siyaseti seçtiği için ortaklığı devam etmesine karşılık şirket işlerinin dışında. En büyük kardeş Nahit Kiler'e soruyorum: Hesaplara bakar mı Niye kr böyle az olmuş diye sormaz mı
Cevap geliyor: "O kendine başka bir yol seçti. Siyasetçi oldu. Bizde icraatın içinde olmayanın hesap sorma hakkı da yoktur. Zaten bizim birbirimize sonsuz güvenimiz var." Grubun perakende sektöründeki tüm işlerinden en küçük erkek kardeş olan Ümit Kiler sorumlu, yani Kiler mağazalarından. Nahit Kiler ise perakende dışındaki tüm işlere bakıyormuş.
Kiler Holding Yönetim Kurulu Başkanı Nahit Kiler'e "Babanız her ne kadar girişimci olsa da uzun yıllar kamuda çalışmış. Yani daha ihtiyatlı bir yapısı olabilir. Kardeşler olarak bugüne kadar ki süreçte hiç görüş ayrılığınız olmadı mı" diye soruyoruz. Cevabı "Olmaz mı" oluyor ve başlıyor anlatmaya:
"Babam 25 sene Tekel'de çalışmış. Ayrıldıktan sonra oradan almış olduğu ikramiyeyle ticari hayata başlamış. Memlekette bir bakkal dükknı açmışız. Onunla birlikte Tekel'den emekli olan arkadaşları ticarete atılmaya cesaret etmemişler. Yüzde 80-90'ı gitmiş, parasını vermiş bir ev almış. Evim olsun da garanti olsun, emekli aylığımı da alırım yerim demiş veya evi varsa da bir ev daha ev almış, oradan da kira gelir diye. Babam onu yapmamış. Bütün ikramiyeyi yatırmış ticarete. Kaybetseydi açıkta kalmış olacaktı. Onun için bazı endişeleri tabii ki vardı. İlk ticarete başladığımızda bir marketken ikinciyi açtığımızda ikinciyi nasıl yaparız, üçüncüyü açtığımızda haydi üç kardeşsiniz birer mağazanın başında durarak yine yaparsınız, ama dördüncüyü açarken ve neden gerekli olduğunu anlatırken babamla çok ciddi şekilde mücadele ettik."
Nahit Kiler'e "Bütün ticarete atılanlar, bakkal açanlar Kiler olmuyor. Siz onlardan farklı ne yaptınız" diye soruyorum. Cevab "Piyasayı iyi kokladık" oluyor, Türkiye'de perakende sektörünün canlanmaya başladığı, Metro ve Carrefour'un ilk adımlarını attığı yıllarda Kiler işi 150-200 metrekarelik iki-üç dükknla götürmeye çalışıyormuş. "Baktık ki biz burada bu halimizle kalırsak ileride sermayeyi kediye yükleyip kapatıp gitmek zorunda kalacaktık" diyen Nahit Kiler o günleri şöyle anımsıyor:
"Ne yapmamız gerekiyor, bunlar ne yapıyor, nasıl yapıyorlar, hangi büyüklükte yapıyorlar, sistem nedir araştırmaya başladık. Gittik aşağı yukarı 15 gün Londra'da bunları inceledik. Mağaza mağaza gezdik. 1995-1996 yılları bizim kırılma noktamızdı.
'Büyümemiz şarttı'
Dükkanlara girip rafları nasıl yapmışlar, pazarlama taktiği nedir, insert düzenleri nedir, müşteriyi içeriye nasıl getiriyorlar. Gözlem yapıyorduk, yabancı dil yok, bir şey yok, mağaza yöneticileriyle konuşamıyorduk ki. Gözlemlerden anladık ki ayakta kalabilmemiz için büyümemiz gerekir. Eğer var olmak istiyorsak büyüyeceğiz, çoğalacağız. Hem olduğumuz marketleri büyütmemiz hem de market sayısını arttırmamız lazım. Babamın endişesi oradaydı. Tamam siz üç kardeşsiniz, birer taneyi idare edersiniz, peki dördüncünün başında kim duracak. Bu malı kim alacak, kasada kim duracak, kim satacak, parayı kime emanet ediyorsunuz, bu paradır, başka şeye benzemez. Tabii orada ciddi şekilde kendisine göre endişeleri vardı. Şimdi tabii rahatladı. Biz dördü açtık, beşi açtık, altıncıyı açtık, gördü ki orada bir sıkıntı yok. Şu an 170 küsur mağazamız var."
'Anayasamız hazırlanıyor'
Nahit Kiler'e göre aile şirketlerinde kurumsallaşma çok kolay değil. Çünkü çekirdekten gelen ortakların bazı yetkilerini devretmeleri kolay değil. Ancak şirketin nasıl büyüyeceğinin, ileride nasıl yürüyeceğinin, ortak çocuklarının işin içine nasıl gireceğinin belirlenmesi açısından ise gerekli. Hele kendilerinde olduğu gibi üç kardeşin altısı kız, altısı erkek on iki çocuğu varsa çok daha gerekli, "Bizim anayasanın tamamlanması iki yıl alır" diyen Nahit Kiler şunları söylüyor:
"Bunu tabii bizi dinliyorlar, aileyi dinliyorlar, çocukları dinliyorlar, çocukların vasıflarına bakıyorlar. Bizim anayasanın tamamlanması nereden baksanız bir buçuk-iki seneyi bulur. Tam bitmiş olması, yani artık biz bu şirkette olmadığımız zaman bu şirket kendiliğinden yürüyecek veya biz üç kardeş Allah korusun gittik başımıza bir şey geldi, çocuklar hangi şartlarda bu şirketi götürecekler dediğimiz zaman en az iki seneyi bulur. Bazı olgunlaşan yanları var ama tamamen bitmedi. Tabii olgunlaşan yanlarını biz yürürlüğe koyuyoruz."
'Kardeşimin siyasetçi olmasını kullanmadık'
Kiler Holding Yönetim Kurulu Başkanı Nahit Kiler'e "Son dönemdeki hızlı yükselişinizde kardeşiniz Vahit Kiler'in iktidar partisinden milletvekili olmasının etkisi olduğu söyleniyor. Bu konuda ne diyorsunuz" diye soruyoruz. Ancak Kiler, grubun son dönemde hızlı yükseliş içinde olduğu görüşüne kesinlikle katılmıyor ve "Biz zaten başından beri bir büyüme trendi tutturmuşuz. Yoksa kardeşim siyasete atıldıktan sonra kimse bu büyümenin daha da ivmelendiğini söyleyemez" diyor ve başlıyor anlatmaya:
"Politik ilişkilerin güçlenmemize katkısı olduğu yolundaki görüşleri doğru bulmuyorum. Kardeşim siyasete girmiş, şu an Bitlis milletvekili. Bizim ticaretimiz o bölgede değil, tamamiyle İstanbul'da, Ankara'da. İstanbul'dan kopmuş, ailemizden kopmuş, gitmiş Bitlis'e, üzmet vermek için elinden ne aliyorsa yapıyor. Bizim herhalde genlerimizde var. Yaptığımız işte mutlaka başarılı olmamız lazım. Ne yapıyorsak yapalım. O da bu işe girmişsem, siyaset yapıyorsam burada başarılı olmam lazım diyor. Kardeşim orada ciddi efor sarf ediyor ama Bitlis ve Bitlisliler için, kendi şirketi için değil. Kendi şirketleri için kimseden ne bir şey istemiş ki Zaten bizim devletle işimiz de yok. Devletle yaptığımız iş de olmadığı için onun oraya katkısı da yok. Biz bu binayı (Safir) yaparken ne devletten kredi kullandık, ne imarsız bir arsaydı da imara açtırdık. Hiçbiri yok. Devletin bize sağlamış olduğu bir imkan yok. Şu anda perakende mağazalarımıza baktığımız zaman devletten kiraladığımız bir yer yok. Zaten orası mağaza açmaya uygun ve elverişli bir yerse gidip açılıyor. Gidip gecekonduya ya da ruhsatsız bir yere market açmıyoruz ki müdahil olsun, siyasi ilişkilerini kullanarak sorunu çözsün."
Radikal/Ruhi Sanyer