Nail Olpak: Ticaret hacmi 10 yılda 10 kat arttı!
MÜSİAD Genel Başkanı Nail Olpak yaptığı açıklamda, "Son 10 yılda İran, Gürcistan ve Türkiye arasındaki ticaret hacmi 10 kat artarak 20 milyar dolara yaklaştı" dedi.
MÜSİAD Genel Başkanı Nail Olpak, "Son 10 yılda İran, Gürcistan ve Türkiye arasındaki ticaret hacmi 10 kat artarak 20 milyar dolara yaklaştı" dedi.
Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Osman Turan Kongre ve Kültür Merkezinde düzenlenen 3. MÜSİAD Bölgesel İş Geliştirme Forumu'nda konuşan Olpak, bölgesel iş geliştirme toplantılarının, üyeler arası ticari ilişkilerin gelişmesi, üyelerin ticari hacimlerinin artması, yeni iş bağlantılarının yapılması ve üye firmaların tanıtımı amacıyla organize edildiğini söyledi.
Etkinliğin bin 650 üyeyi kapsadığını belirten Olpak, "Etkinliğimizde, Gürcistan ve İran ile ikili iş görüşmesi gerçekleştirecek 100'ü aşkın firmamızı buluşturuyoruz. Forumumuzun tüm katılımcı firmalarımıza bol ve bereketli kazançlar getirmesini temenni ediyorum" diye konuştu.
Olpak, İran, Gürcistan ve Türkiye arasındaki ticaret hacminin 2003 yılında 2 milyar doların altında olduğunu ifade ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Son 10 yılda İran, Gürcistan ve Türkiye arasındaki ticaret hacmi 10 kat artarak 20 milyar dolara yaklaştı. Her üç ülkenin dış ticaretinin 550 milyar dolara yakın olduğu düşünüldüğünde son 10 yıldaki artışa rağmen üç ülkenin arasındaki ticaret, toplam dış ticaretlerinin yüzde 3,5'i kadar. Bu kadar yakın coğrafyalarda bulunan tarihi ve kültürel ortaklığı olan ülkelerimizin dış ticaret ortaklığının bu düzeyde kalmaması, daha yukarılara çıkması gerek. Diğer taraftan Gürcistan'ın en büyük ticari ortağının Türkiye olması sevindiricidir. Türkiye, Gürcistan'a son 15 yılda 1 milyar dolara yakın doğrudan yatırım yapmıştır. Türkiye, Gürcistan'a en çok doğrudan yatırım yapan 3 ülkeden biridir. İran ile ticaret hacmimiz 2003'de 1,3 milyar dolar seviyesindeydi. 2012'de 22 milyar dolara bir ticaret hacmine ulaştık. İran, Türkiye'nin en büyük 7. ticari ortağıdır. Türkiye, İran'ın en büyük 3. ticari ortağıdır."
Türkiye'nin 15 aylık süreci hakkında da bilgilendirmede bulunan Olpak, şunları kaydetti:
"Ülkemiz, siyasi istikrar sonunda elde edilen ekonomik istikrar ve çözüm süreciyle elde edilen huzur ortamı ile taahhütlerin yerine getirilmesi sayesinde güven ortamının meyvelerini toplarken, yaklaşık son 15 aylık sürede belirli çevrelerce planlı şekilde oluşturulan istikrarsızlaştırma operasyonunun merkezi olmuştur. Gezi olaylarıyla başlatılan, 17 ve 25 Aralık operasyonuyla devam eden, yurt içinde ve yurt dışında da ülkemizi haksızca karalamak şeklinde yürütülen kampanyalar sürecine rağmen geçtiğimiz yıl yüzde 4'lük büyüme başarısını yakaladık. Yıllardır hep kendimizi kıyasladığımız AB'nin aynı dönemde yüzde 0,1 büyüyebildiğini göz önünde tuttuğumuzda, bu büyüme daha da anlamlıdır. Bu yıl da 2 büyük seçimi geride bıraktık. Önce 30 Mart'ta çok ağır bir politik zeminde ve adeta bir referandum havasında geçen yerel seçimleri yaşadık. Bu ortama rağmen ekonomimiz yüzde 4,3 gibi harika bir büyüme yakaladı. İş alemi açısından bu önemli bir göstergeydi. Seçimlerde, sonuçta milletimiz sözünü sandıkta söyledi. Tercihini huzur, güven ve istikrar ortamının devamı yönünde kullandı."
"Hükümet programında vurgulanan İkinci Atılım Dönemi'ni önemsiyoruz"
Olpak, Türkiye'nin 10 Ağustos'ta yeni ve çok önemli bir seçimi daha geride bıraktığını kaydederek, "Milletimiz, tarihinde ilk kez Cumhurbaşkanını kendi oylarıyla seçti. Yaklaşık 12 yıl Başbakanlık makamında bulunan Recep Tayyip Erdoğan'ın yerine, AK Parti Genel Başkanı olarak seçilen Dışişleri Bakanımız Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu geldi. Bu yenilenme inanıyorum ki ülkemize yeni bir dinamizm getirecektir. 62. Hükümetin Başbakanı olan Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu, kurduğu kabine ve okuduğu hükümet programı ile bizleri memnun etmiştir. Hükümet programında vurgulanan İkinci Atılım Dönemi'ni önemsiyoruz. Yine önemsediğimiz kavramlardan biri de 'YeniTürkiye'dir" diye konuştu.
Yeni kurulan hükümetten de beklentilerini sıralayan Olpak, sözlerini şöyle tamamladı:
"Ülkemizin en büyük ihtiyaçlarından biri olan yeni anayasanın, mümkün olabilse 2015 seçimleri öncesinde, olamıyorsa da seçimlerden hemen sonra yapılması hayati bir zorunluluktur. Büyük uzlaşma ile bu metni hazırlayamazsak gelecek nesillere karşı sorumluluğumuz çok daha büyük olacaktır. Burada sadece iktidar değil, muhalefet partilerine de büyük görev düşmektedir. Bu noktada, sürekli vurguladığımız 'kuvvetler ayrılığı' ilkesinin, maalesef kurgusu sebebiyle 'kuvvetler kargaşası' şeklinde uygulanmasından çıkarılması önemlidir. İkinci olarak hızlı ve adil işleyen bir hukuk devletine hepimizin çok acilen ihtiyacı vardır ve bu konu milletimizin geleceği için en önemli konuların başında gelmektedir. Üçüncü olarak sadece büyümeyi değil, insan unsurunu da içine alan 'kalkınmış bir Türkiye' hedefi için eğitim alanında hızlı ama artık değişikliğe uğramayacak altyapı içerisinde bir eğitim reformuna ihtiyacımız vardır.
Dördüncü olarak, çözüm sürecinin devam etmesini ve atılan adımların kararlılıkla sürdürülmesi gerektiğine inanıyoruz. Bu büyük barış projesi, elbette değeri hiçbir şeyle ölçülemeyen insanlarımızın kayıplarını önleyip acılara son verirken ülkemize ve tüm bölgeye refah getireceğini düşünüyoruz. Beşinci olarak, bugüne kadar başarıyla sürdürülen makro ekonomik politikaların, daha fazla tabana yayılması ve adil gelir dağılımı, önceliklerimizin ön sıralarında daha fazla yer bulmalıdır. Altıncı olarak, üretime-istihdama ve reel kesime daha fazla önem veren bir ekonomi yaklaşımıyla hareket edilmesi, tüm kurumların bu anlayışla oluşması gerektiğine inanıyoruz. Ekonomi, faiz, borsa ve döviz üçgeninden kurtarılmalıdır. Yedinci olarak, hepimizin ortak derdi bürokrasi tıkanıklığını aşabilecek bir kamu personel reformu, hızla gerçekleştirmelidir."
Dünya