Nazmi Şahin: Deprem değil tedbirsizlik öldürüyor!
Yapı Denetim Kuruluşlar Birliği Ankara Şube Başkanı Nazmi Şahin, Marmara ve Düzce depremlerini unutulmaması ve depremin değil, tedbirsizliğin öldürdüğünü söyledi
‘’Ağustos 1999'da yaşadığımız büyük Marmara ve 12 Kasım 1999’da yaşadığımız Düzce depremleri ile ülkemiz, tarihinin en büyük felaketlerinden birini yaşadı. Resmi kayıtlara göre Marmara depreminde 17 bin 322, Düzce depreminde 950 vatandaşımız yaşamını yitirdi. 75 bin konut ağır, 74 bin konut da orta derecede hasar gördü.
Marmara Depremi, toplum olarak deprem konusunda ne kadar unutkan olduğumuzu, yaşadıklarımızdan ve başkalarının yaşadıklarından ders alma konusunda ne kadar başarısız olduğumuzu çok acı bir şekilde ortaya koymuştur.
Son 58 yıl içerisinde ülkemizde depremlerden, 58 bin 202 vatandaşımız hayatını kaybetmiş, 122 bin 96 kişi yaralanmış ve yaklaşık olarak 411 bin 465 bina yıkılmış veya ağır hasar görmüştür. Sonuç olarak denilebilir ki, depremlerden her yıl ortalama bin 3 vatandaşımız ölmekte ve 7 bin 94 bina yıkılmaktadır.
Maalesef ülkemiz, konumunun dünyanın en aktif deprem bölgelerinden birini oluşturan Himalaya-Alp deprem kuşağının ortasına denk gelmesiyle, deprem riskini en çok taşıyan ülkelerden biridir. Ülke topraklarımızın % 96’sı deprem bölgeleri içerisindedir ve söz konusu bölgelerde nüfusumuzun % 98’i yaşamaktadır.
1999 Marmara depremi, bir gerçeğin de ortaya çıkmasında büyük bir etken olmuştur. Yaşanan bu acı olay, ülkemizde inşa edilen binaların depreme hazırlıklı olmadığının belirlenmesi bakımından çok önemli bir dönüm noktası olmuştur. Şehirleşmenin ortaya çıkardığı sorunlar karşısında alınacak tutum bakımından, klasik olarak iki yol vardır. Birincisi, sorunların ortaya çıkmasını beklemek ve çıktığında bu sorunların giderilmesine yönelik tedbirlere başvurmak, ikincisi ise sorunların çıkmasını beklemeden, bu sorunların çıkmasını önleyici yol ve yöntemleri önceden planlama yoluyla uygulamaya koymaktır. Önemli olan ve yapılması gereken ikinci yoldur. Bu nedenlerden dolayı ilk olarak Nisan 2000 yılında çıkartılan 595 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile başlayan bugün 4708 sayılı Yapı Denetim Kanunu ile devam eden yapı denetimi uygulaması 19 ilde pilot uygulama olarak başlatılmış, 01 Ocak 2011 tarihi itibariyle de ülke çapında uygulamaya konulmuştur. Ben, yapı denetim sisteminin ülke çapında yaygınlaştırılmasını çok önemsiyor ve Türkiye’nin artık daha sağlam temellere oturacağına inanıyorum.
Deprem değil, tedbirsizlik öldürür,,
Deprem yönetmeliğine ve imar kanununa uygun olarak tasarlanmış ve yapılmış bir yapının depremden zarar görme olasılığını yok etmek mümkün değildir. Yapı denetiminin amacı, deprem ve diğer doğal afetler nedeniyle yapılarda meydana gelebilecek zararların, hem ortaya çıkmasını önlemek hem de kaçınılması mümkün olmayan zararları en aza indirmektir. Yapı denetiminin öncelikli amacı, yapı zararlarının ortaya çıkmasını önlemektir. Yapıların fen, sanat ve sağlık kurallarına uygun yapılması, güvenlik ve estetik bakımdan yaşanabilir yerler olmasını sağlamaya yöneliktir. Kanun ve Yönetmelikte açıkça “can ve mal güvenliğini teminen … yapı denetimini sağlamak” şeklinde bu amaç gösterilmiştir. Yapıdaki can ve mal güvenliğinin sağlanması, yalnızca yapının proje ve yapım denetimi ile sınırlı değildir. Ayrıca inşaatta kullanılacak malzemenin de kalite, sağlamlık ve yerindelik bakımından denetimini gerektirmektedir.
17 Ağustaos 1999 Marmara depremi sonrası deprem bölgelerinde yapılan incelemeler sonucunda yapılarda meydana gelen hasarların, kusurların zemin sorunları yanında çeşitli işçilik, malzeme, statik sistem sorunlarıyla ve teknik kusurlardan ortaya çıktığı belirlenmiştir. Binalarda oluşan en büyük aksaklık statik sistemden kaynaklanan durumlardır. Afet bölgelerinde yapılacak yapılar hakkında yönetmeliğin gördüğü en büyük sıkıntılardan biri kurallara uyulmayarak taşıyıcı sistem elemanlarında etriyelerin yeterli sıklıkta yerleştirilmemesi büyük bir hatadır. Örneğin kolon kiriş düğüm noktalarında etriyelerin hiç konulmaması veya yeterli sıklıkta konulmaması işçilik hataları sonucunda düğüm noktalarında ağır hasarlar oluşturmuştur. Bu tip yapılar da düğüm noktalarındaki rijitlik sağlanamadığı için zayıf kolon ve güçlü kiriş etkisi oluştuğu için bu noktalarda yıkılma meydana geldiği tüm katların üst üste yıkıldığı görülmüştür. Yapılan bu yanlış uygulamalar sonucunda can ve mal kayıpları oluşmuştur. Birleşim noktalarında mühendisliğe uygun donatı yerleştirilmesi ve etriye sıklaştırılmasının yapılması son derece önemlidir.
Konut hakkı, yaşam yeri, nasıl olursa olsun insanın başını sokmaya yarayacak dört duvarla bir çatıdan ibaret yapının teminine ilişkin bir hak olarak algılanmamalıdır. Ülke insanımızın sağlam, kaliteli, çağdaş, doğal yıkım olaylarına dayanıklı ve korumalı bir yapıya sahip olmak en doğal hakkıdır. Böyle bir hakkı sağlamanın yolu, yapıdan kaynaklanan olumsuzlukların ortaya çıkmasına engel olunması, kötü olan olumsuzlukların düzeltilmesi ile mümkündür. Hakkın sağladığı güven ve kalite ortamının sağlanması, etkili ve kaliteli bir yapı denetimi sistemine bağlıdır. Etkili ve kaliteli bir yapı denetim sistemi, proje aşaması ile başlayıp yapının tamamlanmasına kadar devam eden planlı bir sürecin uygulanması demektir. Yapım anında kullanılan malzemeler de dâhil, uyulması zorunlu standart kural ve yönetmelikler saptanıp, yaptırımlarla desteklenmeli, üretim ve denetimde profesyonelleşmeli, çağdaş bağımsız kamusal niteliği haiz denetim kurumları tarafından tarafsız teknik denetim yapılmalıdır.
Yapı denetimi; Yer seçimi, zemin etüdü, projenin ve yapının denetlenmesi gibi çok boyutlu bir sistemdir. Bu sistemin işleyebilmesi için ilgili tüm tarafların üzerine düşen sorumlulukları yerine getirmesi zorunludur.
1999 depremi ve diğer depremlerde yaşanan can ve mal kayıplarının yaşanmaması ya da mümkün olan en az seviyeye indirilmesi projeciler, müteahhitlerimiz ve yapı denetim kuruluşlarımızın yapacakları ortak çalışmalar ile gerçekleşecektir. Bunu kanuni bir zorunluluktan çok insani bir zorunluluk olarak görmek gerekir.
Canımızın, malımızın ve binalarımızın güvenliği için plansız ve kaçak yapılaşmadan kaçınmalı, deprem yönetmeliğine uygun hareket etmeliyiz.
Ülkemizin tüm fertleri, Siyasi Partiler, Bakanlıklar, Yerel Yönetimler, Üniversiteler, Sivil Toplum kuruluşları; bu konu hepimizin, ülkemizin ve dünyanın sorunudur. Depremin farkına varmalı zor olmayan ve yapılması mümkün olan kolay tedbirleri hep birlikte almalıyız.
Bu vesileyle 17 Ağustos'un yıldönümünde, depremde hayatını kaybeden tüm vatandaşlarımızı rahmetle anıyor, böyle bir felaketin bir daha yaşanmaması temennisiyle, yakınlarına ve milletimize başsağlığı diliyorum
Saygılarımla
Nazmi ŞAHİN