Genel

Nermin çiviciler: Planlı kentleşme!

Sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşamak hepimizin Anayasal hakkı. Bu ise, ancak planlı kentleşme ile mümkün. Geç kalmış da olsak güç de olsa ; artık vakit geçirmeden bunu gerçekleştirmek zorundayız...

İmar planlarının yapılış usul ve esasları, kanunla düzenlenmiştir. Yıllar içinde şekillenen kanuni mevzuat, bu gün en ileri ülkelerinkinden farklı değil. Ne var ki İdarelerin bu planların uygulanmasındaki duyarsızlığı, mülkiyet hakkının yok edilmesi sonucunu doğurmakta.
Geniş sahaları ilgilendiren ve uzun seneler geçerli olmak üzere   hazırlanan imar planlarının,   bütünüyle aynı anda uygulanmasının mümkün olamadığı, idarelerin planların gerektirdiği tüm kamulaştırma imar ve yapı işlerini sınırlı mali kaynaklarıyla, bir anda yapamayacağı inkar edilemez bir olgu. Ülkemizdeki yasal düzenlemeye göre de, imar planları bir program dahilinde beşer yıllık etaplar halinde uygulanır.

Programa alınan yerde, kamulaştırılacak taşınmazlardaki mülkiyet hakkı sınırlanır, inşaat izni hatta önemli tamir izni dahi verilmez. şžüphesiz ki, kamu menfaatinin bulunduğu yerde,mülkiyet hakkının kullanılmasının   beş yıl ertelenmesi makul bir süre olarak kabul edilebilir.Ama   ne yazık ki; uygulama bu şekilde gerçekleşmemektedir. İdare 5 yıllık süre içinde kamulaştırmayı programına almış olsa dahi, kendini bu süre ile bağlı   saymamaktadır. Menafii Hazine ( Hazine yararı) mantığı arkasına sığınan İdarenin, kamulaştırma yapmaması ve imar planlarını da değiştirmeyerek uzun yıllar sessiz kalması ile;   tapu malikinin taşınmazdaki yararlanma hakkı uzun yıllar ertelenmekte.

Yıllar Öncesine Ait Bir Anı

Seksenli yıllarda yapılan imar planında, ortaöğretim sahası olarak ayrılan arsasının, 15 yıl   boyunca bedelini alamamış bir aile büyüğüm vardı.

Bu gün kalmamış olan sabrımla uzun uzun   mahkemelerin İdareye şöyle veya böyle hareket etmesi konusunda emir veremeyeceğini anlatmama rağmen, sorunun hukuki çözümünün olmadığını   bir türlü kabul edemiyordu. Mesleğinde yetkin bir avukat olup olmadığım (!) hakkındaki şüphesi gözlerinden okunmaktaydı. Ama gerçekten dava yoluyla soruna çözüm bulunması da mümkün değildi.
Neyse ki sonunda tavsiyeme uydu;   Başbakanlık İnsan Hakları Başkanlığı ' na başvurdu. Kurul aşağıdaki kararı verdi;
“ ….başvurucunun taşınmazının 1982 tarihinden beridir ortaöğretim sahası olarak ayrılmış olması … müracaatlarına karşılık taşınmazın bedelinin ödenmesi veya imar izni verilmesi taleplerine olumlu cevap alamadığı anlaşılarak; başvurucunun mülkiyet hakkının ihlal edildiği … ”

İlgili Belediye   bu kararı dayanak tutarak arsayı kendine ait kısıtsız başka bir arsa ile değiştirdi de, sorunu çözebildik,benim mesleki yeterliliğim de tartışma konusu olmaktan çıktı.

Amerikayı Yeniden Keşfetmeye Gerek Yok

İmar programına alınan kamu hizmetine tahsisli yerlerin bedelinin ödenmesindeki zorluğun aşılması trampanın etkin bir biçimde uygulanması ile temin edilebilir. Kamulaştırma yasasında, kamulaştırılacak bir taşınmaz yerine , trampa yoluyla kısıtsız başka   bir arsa verilmesinin yasal dayanağı   mevcut.

Kentlerin dışında, Hazine arazilerinin bulunduğu yerlerde bir uydu kent projesi geliştirilip, tüm altyapısı hazırlandıktan sonra, bu kısıtlı taşınmazların, uydu kent arsalarıyla trampası pekala da uygulanabilir bir yol. Yeter ki, sorunun mülkiyet hakkını ihlal etmeden, tarafların menfaatleri dengelemek suretiyle çözümü konusundaki niyet samimi olsun.
Sağlıklı bir hafta dileğiyle.

Av.Nermin çiviciler/Milliyet Emlak