23 / 11 / 2024

Ortaköy'deki Musevi mirası yok oluyor!

Ortaköy'deki Musevi mirası yok oluyor!

Ortaköy ve Museviler kitabının yazarı Aaron Kohen'le birlikte Ortaköy'deki Musevi varlığının izlerini sürdük. Karşımıza harap sinagoglar, terk edilmiş yetimhaneler, yıkılmış apartmanlar çıktı




Aaron Kohen, 1963 yılında Şişhane'de doğmuş bir Musevi. Altı yaşından itibaren sinagoglarda bulunmuş, Musevi din bilginlerinden ve hazanlardan (duahan) makam ve ilahi dersleri almış. 1978'de Şişhane'deki Neve Şalom Sinagogu'nda başladığı hazanlık görevini 2003'e değin Şişli, Ortaköy, Zülfaris ve İtalyan sinagoglarında sürdürmüş. Musikiyle yakından ilgilenen Kohen, Feridun Darbaz'dan Türk Musikisi dersleri almış. 2000 yılında Maftirim (Kaybolan geleneksel Türk-İbrani ilahileri) adlı sinagog ilahileri korosunu kurmuş. Urfa'da düzenlenen kardeşlik konserlerine grubuyla birlikte katılmış. Sanatçının Kalan Müzik imzasını taşıyan Maftirim ve Şevahot-Lael (Allah'a Övgü) adlı iki CD'si var. Her iki CD'de de Osmanlı ve Türk etkisinde gelişen ve başka hiçbir coğrafyada görülmeyen eserleri yorumluyor. Kohen ayrıca Klasik Türk Müziği konserleri veriyor. Aaron Kohen'in bir özelliği de 2008 yılında, kendi ifadesiyle, 'ihtida edip' Müslümanlığa geçmiş olması. Bu tercihin duyulması onun Musevi cemaati içerisindeki hayatını zorlaştırmış. Kendi iddiasına göre, akrabalarını görmek üzere gittiği İsrail'de bile hoş karşılanmamış, uzun süre iş bulamamış. Aaron Kohen ve 2003 yılında evlendiği eşi Flöri Rossano Kohen, eski dostları tarafından adeta tecrit edilmiş. Üstelik din değiştirmelerine rağmen birkaç istisna dışında Müslümanlar tarafından da hoş karşılanmamışlar; bekledikleri desteği onlardan da görememişler. Aaron Kohen yılmamış. Din değiştirmesine rağmen kültürel ve etnik kökenlerini hiçbir zaman inkar etmemiş. İçerisinde doğup büyüdüğü Musevi cemaatine olan vefasını Ortaköy ve Museviler adlı bir belgesel kitapla ifade etmiş. Kapı Yayınları tarafından yayımlanan kitap, Kohen'in hazanlık yaptığı dönemde tanıştığı Musevi cemaati mensuplarının anlatımlarına dayanıyor. Ayrıca konuyla ilgili temel kaynaklardan da yararlanılmış. Kohen'le Ortaköy'de buluşup kitabında sözünü ettiği Musevi yerleşkelerinin izini sürdük. Sonuç içler acısıydı. İspanya, Hıristiyanlar tarafından Endülüs Emevileri'nden geri alındıktan sonra öfke okları Musevilere yöneldi. Büyük çoğunluğu Seferad olan İspanya Musevileri, kurulan Engizisyon mahkemelerinde yargılanıp ağır cezalara çarptırılmaya başladı. Duruma müdahale eden Osmanlı Sultanı II. Bayezid, yardım isteyen Musevileri kurtarmak için İspanya'ya üç kadırga gönderdi. Bu kadırgalardan biri dönüşte Ortaköy Limanı'na demirledi. Kadırgadan inen Seferadlar, Ortaköy'ü çok sevip oraya yerleştiler. Onlara 93 Harbi'nden ve 1917 Devrimi'nden sonra Beyaz Rusya'dan gelen Aşkenazlar da eklendi. Ortaköy 1950'li hatta 70'li yıllara kadar Musevi cemaatinin yoğun olarak yaşadığı bir semt oldu. Bir istatistiğe göre 1940'lı yılların başında Ortaköy nüfusunun üçte biri Musevi idi.

YOK OLMAYA YÜZ TUTAN MİRAS

Ortaköy Musevileri Türk ticari ve kültürel yaşantısına büyük katkılar yaptı. Matbaa ve barut, Osmanlı ülkesine onlar tarafından getirildi. İçlerinden çok tanınmış hatta padişah III. Selim'in takdirini kazanmış Tanburi İzak gibi bestekarlar, Habib Gerez gibi ressamlar çıktı. Ortaköy'de binalar, ibadethaneler, okullar inşa ettiler. Sinagogları, okulları, yetimhaneleri ve onların yerleşmeleri için yapılmış akaretlerle Ortaköy'de çok canlı bir Musevi yaşantısı hüküm sürdü. Aaron Kohen'le Ortaköy sokaklarında dolaşıyoruz. Karşılaştığımız manzara çok acıklı. 1942'deki yangından sonra yeniden yapılan Etz-Hayim Sinagogu'nun, sinagog olduğunu anlatmaya bin şahit lazım. Sıvasız ve boyası yenilenmemiş dış cephesi dökülüyor. Sinagoga çardak olarak eklenen demir blok mimari dokuya uyum sağlamıyor. Sinagog duvarlarına yaslanmış birahaneler de cabası. Terk edildikten sonra bir süre konfeksiyon atölyesi olarak kullanılan Yenimahalle Sinagogu ise yıkılmaya yüz tutmuş. Birçok Musevi çocuğu yalnızlıktan kurtaran Palanga caddesindeki terk edilmiş Musevi yetimhanesinin kendisi yetim kalmış. Camları kırılmış, duvarları kararmış, kapıların çevresinde örümcek ağları var. Bir zamanlar ilkokul olarak kullanılan bina, apartmana dönüşmüş. 30 yıl öncesine kadar Museviler tarafından kullanılmış tarihi binaların birçoğu terk edilmiş ve harap durumda. Beyaz Rusya'dan gelenleri yerleştirmek için yapılmış 18 Akaretler'de bugün bir tek Musevi aile oturmuyor.
Sabah/İbrahim ALTAY


Geri Dön