Prof. Dr. Mete Tapan: İstanbul'da ulaşım için ne yapmalı?
Kentlerimizin en büyük sorunu olan ulaşım her geçen gün inşam tek sözcükle "bezdiriyor". Sabahın erken saatlerinden itibaren İstanbul'da yollar tıkanıyor, insanlar yorgun ve sinirli bir biçimde işlerine başlamak zorunda kalıyorlar...
Kentlerimizin en büyük sorunu olan ulaşım her geçen gün inşam tek sözcükle "bezdiriyor". Sabahın erken saatlerinden itibaren İstanbul'da yollar tıkanıyor, insanlar yorgun ve sinirli bir biçimde işlerine başlamak zorunda kalıyorlar. Yerel yönetimler bir dizi çareler arıyor; yatırım bütçelerinin büyük bir bölümünün ulaşıma gittiğini, Büyükşehir Belediyesi bütçe çalışmalarını izleyen medyadan öğreniyoruz. Kuşkusuz, iyi niyetle aranan bu çareler, çabalar maalesef kentiçi ulaşım çilesini azaltmadığı gibi çare amacıyla alınan bazı önlemler söz konusu çileyi bazı trafik noktalarında veya bölgelerinde artırıyor.
Örneğin, "metrobüs" sistemi, belki başka koşullarda ulaşımda çile yerine, vatandaşa konfor getirebilirdi.
Ancak herhalde gerekli araştırmalar yeterince yapılmadığından sistem yürürlüğe girdikten iki veya üç yıl sonra, "artık bu hatta raylı sisteme geçmek gerekiyor" deniliyorsa, bu olguda bir terslik olduğu açıktır. Yine de, bu terslikte iyi bir niyet olduğu ve arkasında da önemli bir çabanın yatmış olması en büyük tesellimizdir.
Derdimiz, bir yönetimi salt eleştirmek veya icraatlarının olumlu ve olumsuz olanlarını saptamak olmamalıdır. Üniversitelerle ve sivil toplum örgütleriyle işbirliği yaparak çözüm alternatiflerini tartışmak gerekir. Özellikle meslek odaları, sivil toplum örgütleri ve üniversiteler, kent yönetimine yardımcı olarak katılımcı bir demokrasinin sağlanmasına çalışılmalıdır.
Sorunun kökenine inmek Ayrıca, bir sorunu çözerken, önce sorunu yaratan temel kaynağın ne olduğunu ortaya çıkarmak zorunluluğu vardır. Sorunun kökenini bilmiyorsak veya bilip de onu ortadan kaldıramıyorsak, çözümde başarılı olma şansımız oldukça azdır. Alınan çözüm alternatifleri makyajdan ileriye gitmediği gibi, anlamsız giderlerinde artmasına neden olur.
İstanbul'un trafiği veya başka bir deyişle kısaca ulaşım sorununun kökeninde, kısa süreler içinde yeni iskân alanlarının hızlı bir biçimde açılması ve buraların yine hızlı bir biçimde yeterli altyapı çalışmaları yapılmadan inşaatlarla doldurulması yatmaktadır. Bir kentin tümünün veya bir bölümünün imar planı olması, bir kentin veya bölümünün sağlıklı gelişmesi için yeterli değildir.
Gerekli olan, o bölgenin hangi etaplarda yapılaşmaya açılması gerektiğinin de planlanmasıdır.
"Önce altyapı, sonra üstyapı" sloganı tüm kent yönetimleri tarafından benimsenmesi gereken bir söylem olmalıdır.
Ulaşımın bu hale gelmesinde ikinci önemli temel sorun, İstanbul'un tek bir elden yönetilmesine olanak verilmemesidir. Konuyu daha da açarsak, bugün Büyükşehir Belediyesi'nin öncelikle iskâna açmak istemediği kent bölgeleri, merkezi yönetimin birimleri tarafından yapılan planlarla yapılaşmaya açılabilmektedir. Bu durum, sağlıklı bir planlama yönetiminin sonucu olamaz. İstanbul'un planlanması, ilin yerel yönetiminin işi olmalı ve hiçbir zaman kent topraklarının planlanmasında merkezi yönetim de dahil olmak üzere müdahale edilmemelidir.
İstanbulluya düşen görev
Ulaşım endeksli olarak İstanbul'un planlanmasının olumlu veya olumsuz yönleri üstünde bu kısa yazıda daha fazla durmayıp biz, İstanbullulara da düşen bazı görevler olduğunu anımsatmak istiyorum. Her şeyin başında bilindiği gibi eğitim gelmektedir. Artık toplu taşımacılığa daha fazla önem vermemiz gerektiği aşikârdır. Bu anlamda, örgün veya yaygın yöntemlerle hepimizin eğitilmesi gerekir. Ayrıca, toplu taşımacılığın güçlendirilmesi için, yerel yönetimlerin ulaşım planları üzerinde daha etkili olmanın yollarını aramalıyız. Kent konseyleri gibi demokratik oluşumlarla ulaşımda kitle taşımacılığın iskân bölgelerinin en son noktasına kadar rahatlıkla gitmesi sağlanmalıdır. Kuşkusuz, her yere metro gidemez, ancak metro duraklarıyla iskân bölgeleri arasındaki ilişki de yine kitle araçlarıyla sağlanmalıdır. Gelişmenin çok boyutlu ve kompleks olduğunun bilincinde olmalıyız.
Bizim gibi, hızlı kentleşme olgusunu yaşayan ülkelerde her şeyin mükemmel olmasını beklemek belki haksızlık olur. Ancak bugün yaşanan ve hepimizin sinirlerini bozan ulaşım olgusuna bir çare bulmamız kaçınılmazdır.
Sayın kent yöneticilerine tavsiyem, olayın yukarıda sözünü ettiğim sorunun kökenlerini dikkate alarak çareler aramak ve bulmaktır. Planlı veya plansız bu inşaat furyası lütfen denetim altına alınsın ve en kısa zamanda üniversitelerle ve meslek odalarıyla sürekli işbirlikleri kurulsun.
Bir ulaşım seferberliği yapılmazsa, İstanbul yaşanabilir olmaktan çıkar ve dünyanın eşsiz kentine sahip çıkmamış oluruz.
Prof. Dr. Mete Tapan/Cumhuriyet Gazetesi