Riskli alanlarda oturan vatandaşlara ortak çözüm gerekir!
Başbakan Yardımcısı Recep Akdağ kentsel dönüşümle ilgili mevzuat düzenlemesi yapıldığını, mevzuat düzenlemelerinde belediyelerle riskli alanlarda oturan vatandaşların ortak çözümler oluşturması gerektiğini söyledi.
Başbakan Yardımcısı Recep Akdağ, Kanal 7'de yayınlanan "Başkent Kulisi" programında Mehmet Acet'in gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.
Anadolu Ajansı'nda yer alan habere göre; Kentsel dönüşümle ilgili mevzuat düzenlemesi yapıldığını, mevzuat düzenlemelerinde belediyelerle riskli alanlarda oturan vatandaşların ortak çözümler oluşturması gerektiğini ifade eden Akdağ, şöyle konuştu:
"Öyle kolay değil. Vatandaşa 'Evinden çık' diyemezsiniz. Kimseye evini de kaybettirmemek gerekir elbette, bunda hiçbir tereddüt yok. Sayın Cumhurbaşkanımız da ifade ettiler, kentsel dönüşüm ifadesi çok yaygın bir ifade halinde kullanılıyor. Bir kentin daha güzel görünmesi için de daha modern olması için de birtakım yenileşmeler yapabilirsiniz. Burada bahsettiğimiz depremle ilgili husus. Yani depremselik açısından ciddi risk taşıyan bir binadan kendisi açısından da nasıl zararlı olabileceğini vatandaşımızın düşünmesi ve bu hususta belediyelerle yapılan çalışmalarda iş birliği yapması gerekir."
Akdağ, Bursa'nın Gemlik ilçesinin taşınması konusuyla ilgili olarak da "Toplantımızda konuştuk. Ben şu soruyu sordum ilgili genel müdüre, Sayın Bakanımızın da olduğu bir toplantıda 'Neden önce Gemlik?' Şunu söylediler, 'Türkiye'de zemini itibarıyla Gemlik kadar riskli ikinci bir bölge yok.' Zemin adeta onların ifadesine göre, gevşek bir yüzer zemin gibi. Burada Çevre ve Şehircilik Bakanlığımız uzun zamandır bütün Türkiye'de bu çalışmaları yapıyor, zemin çalışmalarını yapıyor. Bütün mesele, söylediğim gibi bir taraftan mevzuat var, mevzuatı geliştirebiliriz, şimdi geliştirmeye de gayret ediyoruz. Bir taraftan bunun finansman tarafı var. Ama en önemli kısmı sosyal anlaşma. Oturulacak, konuşulacak. Vatandaşımızla belediyelerimiz oturup konuşacaklar, ortak bir çözümde anlaşacaklar. O ortak çözüme göre de bu binaların iyileştirilmesi, yenileştirilmesi, vatandaşın hukukuna tamamen riayet edilerek gerçekleştirilmesi gerekiyor." diye konuştu.
- "Suriyelilerin insani ihtiyaçlarını karşılıyoruz"
Akdağ, Türkiye'de 3 milyon 300 binden fazla Suriyeli olduğunu belirterek, diğer ülkelerden gelenlerle bu rakamın 4 milyona ulaştığını söyledi.
Suriyeli vatandaşların içlerinde Kürtler, Türkmenler, Araplar, Sünniler, Şiiler, Yezidilerin olduğunu dile getiren Akdağ, "Vatandaşımız da bu insanlara sahip çıkıyor. Bugün Kilis'te, Kilis'in nüfusundan daha fazla Suriyeli yaşıyor. Hatay Reyhanlı'da Reyhanlı'nın nüfusundan daha fazla Suriyeli var. En ufak bir problem dahi yok. Öyle iddia edildiği gibi Suriyelilerin daha fazla suç işlediği falan da yok. Bunu İçişleri Bakanlığımız da açıkladı. Bu insanların insani ihtiyaçlarını karşılıyoruz. Bütün dünya Türkiye'yi alkışlıyor, 'Helal olsun, bu işi sizin gibi dünyada bugüne kadar hiç kimse yapamadı' diyorlar. Bunun anlamı onları bizim büyük bir lüks içinde yaşattığımız falan değil. İnsani ihtiyaçları karşılanıyor." şeklinde konuştu.
"Türk vatandaşlara yapılmayanların Suriyelilere yapıldığı, örneğin sınavsız olarak üniversiteye yerleştikleri" iddiaları hakkında da Akdağ, şunları kaydetti:
"Yurt dışından gelen Türk vatandaşı olmayanların Türkiye'de üniversiteye girişiyle ilgili kurallar neyse muhtemelen Suriyeliler için de geçerli. Bir küçük kontenjan var. Acaba kaç Suriyeli şu anda Türkiye'deki üniversitelerde okuyor. Eğer ona bakarsanız bugün bizim çocuklarımızın elbette yüzde yüze yakını okullaştı, Allah'a şükürler olsun. Bundan yıllarca önce Emine Erdoğan hanımefendinin de önayak olmasıyla Cumhurbaşkanımızla beraber kız çocuklarında da okullaşma oranları artmaya başladı. Bugün Anadolu'da bütün çocuklarımız okuyor. Artık o noktaya neredeyse geldik. Ama Suriyelilerin 900 binden daha fazla okul çağında çocuğu var, biz bunların ancak 600 binini okutabiliyoruz. Üniversite için de kesin bir bilgiye sahip değilim ama böyle 'çok sayıda Suriyeli üniversitelere girmiş, okuyor' durumunun olmadığını çok iyi biliyorum. Dolayısıyla bir takım şehir efsaneleri döndürüyorlar. Bunların kasıtlı yapıldığı açık. Bunlar bizim misafirlerimiz. Umut ederiz ki bugün Rusya, İran, Türkiye arasındaki bu konuyu çözmek üzere yapılan görüşmelerde Amerika Birleşik Devletleri de bir uyum gösterir ve biz bu konuyu çözeriz, oradaki zulüm sona erer ve bu insanlar da evlerine döner. Neticesinde bunlar sürekli Türkiye'de yaşayacak insanlar değiller, evlerine dönsünler için gayret ediyoruz. Ama bu arada açık söyleyelim, bir Suriyeli gelmiş, sığınmış, bir kampta yaşıyor, kanaması oldu bir hamile kadının, bebeği var, bakmayalım mı? Ne demek istiyorlar yani. Tabii ki bakıyoruz. Bugün Türkiye sağlık açısından bütün vatandaşlarına hizmeti açmış bir ülkedir. Dolayısıyla Suriyelilerin Türk vatandaşlarından daha farklı, daha iyi bir sağlık hizmeti aldığını söylemek mümkün değil ama tabii ki elimizden geldiği kadar insani anlamda bir sağlık ihtiyaçları olduğu zaman da onu da görmeye çalışıyoruz."
Akdağ, "Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına verilmeyen bir hakkın Suriyelilere verildiği" gibi bir durumun söz konusu olmadığını vurguladı.
Göç İdaresi Genel Müdürlüğü'nün Türkiye'deki Suriyelileri çok yakından takip ettiğini dile getiren Akdağ, Türkiye'ye giren Suriyelilerin yüzde 98-99'unun kayıt altına alındığını söyledi.
Akdağ, bugüne kadar Suriyelilerin Türkiye'de kamplardaki ihtiyaçlarının kendisinin sorumlu olduğu Başbakanlık Afet ve Acil Durum Başkanlığı (AFAD) tarafından karşılandığını hatırlatarak, şöyle devam etti:
"Diğer hizmetlerin koordinasyonu da AFAD üzerinden yürüyor. Mesela sağlık hizmetlerinin bütçesi AFAD üzerinden ödeniyor. Ancak kanuni ölçüler içinde bir Göç İdaresi Genel Müdürlüğümüz var, bir Göç Yüksek Kurulumuz var. Bu genel müdürlük İçişleri Bakanlığı çatısı altında. Bu yüksek kurulun başında da İçişleri Bakanımız var. Dolayısıyla biz bu meseleyi mütalaa ettik. AFAD, bu görevleri önümüzdeki günlerde, ocak ayı içeresinde muhtemelen Göç İşleri Genel Müdürlüğü'ne devretmiş olacak. Peki AFAD'ın rolü ne olarak kalacak burada? İnşallah hiç ihtiyaç kalmaz ama sınırlarımızdan herhangi bir şekilde yine böyle yoğun göç olursa AFAD orada krize müdahale edecek, yine ilk kriz anında gerekenleri, acil durum anında yapacak, sonra Göç İşleri Genel Müdürlüğü'ne devredecek. Kampların bir kısmı muhtemelen devam edecek. Göç Yüksek Kurulu ve Göç İdaresi Genel Müdürlüğü bundan sonra karar verecek. Bir kısmı devam edecek, belki bir kısmının fonksiyonunu başka bir duruma döndürmüş olacağız ama AFAD'ın özellikle yurt dışındaki insani yardım hizmetleri devam edecek. Suriye dahil olmak üzere. Yani bir yerde deprem oldu, bir afet durumu oldu ya da işte Suriye'deki gibi savaş, Arakan'daki gibi, Rohingya'daki gibi."