03 / 05 / 2024

Rize ÇED olumlu raporu iptal edildi!

Rize ÇED olumlu raporu iptal edildi!

Rize İdare Mahkemesince Verilen 'ÇED olumlu' Raporunun İptal Kararı Yazı Dizisi Rize İdare Mahkemesi Kafkasör Yaylası, Genya ve Cerattepe Mevkiinde bakır madeni için verilen 'ÇED olumlu' raporunu geçtiğimiz ay içerisinde iptal etmişti.



Rize İdare Mahkemesi 23 Aralık'ta ki yürütmeyi durdurma kararından sonra Ocak Ayında verdiği kararla 'ÇED olumlu' raporunu iptal etmişti. 


Artvin Halkının Çeyrek Asırlık madem mücadelesinin dönüm noktası olarak görülen ve Artvin Kamuoyunda bayram havası yaratan karardan sonra gazete olarak Rize İdare Mahkemesinin ÇED Olumlu Raporunun İptal kararına dair yazı dizimizin 10'uncu günü. 

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2 nci maddesinin (a) fıkrasında iptal davalarının idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılacağı, ilk inceleme konularının belirlendiği 14.maddesinin 3/c bendinde dava dilekçesinin ehliyet yönünden de inceleneceği, 15/1-b bendinde ise, bu hususta kanuna aykırılık görülmesi halinde davanın reddedileceği hükme bağlanmıştır. 

Söz konusu maddede yer alan ve iptal davasının sübjektif ehliyet koşulu olan "menfaat ihlali" doktrin ve içtihatlarda dava konusu işlemle davacı arasında kurulan kişisel, meşru, güncel bir menfaat ilişkisi olarak tanımlanmaktadır. 


Menfaatin kişisel ve meşru olması için hukuki bir durumdan ortaya çıkması gerekir. Sözü edilen menfaat ilişkisinin varlığı ve sınırları her olayda yargı yerince uyuşmazlığın niteliğine göre belirlenmektedir. 

İptal davası açılabilmesi için gerekli olan menfaat ihlali şartı ancak kişisel meşru, aktüel bir menfaatin bulunması halinde gerçekleşecektir. 

Diğer bir anlatımla iptal davasına konu olan işlemin davacıyı etkilemesi, yani davacının kişisel menfaatini ihlal etmesi, işlem ile davacı arasında ciddi ve makul bir ilişkinin olması gerekmektedir. Aksi halde kişilerin kendilerine etkisi bulunmayan, menfaatlerini ihlal etmeyen idari işlemler hakkında da iptal davası açma hakkı doğacaktır. 


Anayasa'nın 56. 

maddesinde, herkesin sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahip olduğu, çevreyi geliştirmenin, çevre sağlığını koruma ve çevre kirlenmesini önlemenin Devletin ve vatandaşların ödevi olduğu hükmü ile 2872 sayılı Çevre Kanunu'nun 30. 

maddesinde, çevreyi kirleten veya bozan bir faaliyetten zarar gören veya haberdar olan herkesin, ilgili mercilere başvurarak faaliyetle ilgili önlemlerin alınmasını veya faaliyetin durdurulmasını isteyebileceği hükmüne yer verilmiştir. 

Yukarıda yer verilen mevzuat hükümlerinden yola çıkılarak çevre, tarihi ve kültürel değerlerin korunması imar uygulamaları gibi kamu yararını ilgilendiren konularda dava açma ehliyetinin bu durum göz önünde bulundurularak geniş yorumlanmak suretiyle saptanacağı da Danıştay içtihatlarıyla kabul edilmiş bulunmaktadır. 

Ayrıca, idari yargının; idari işlemin, etkin ve yaygın biçimde hukuka uygunluk denetiminin sağlanması işlevi gözönünde bulundurularak, gerçek veya tüzel kişilerin menfaat ilgisini kurdukları idari tasarrufları iptal davası yoluyla yargı yeri önüne getirmeleri durumunda, iptal davası ile "menfaat" ilgilerinin bulunup bulunmadığının belirlenmesinde davacının idari işlem karşısındaki durumu, statüsü ve sıfatının ortaya konması gerekmektedir. 


1136 sayılı Avukatlık Kanunu'nun 76. 

maddesinde; Barolar, avukatlık mesleğini geliştirmek, meslek mensuplarının birbirleri ve iş sahipleri ile olan ilişkilerinde dürüstlüğü ve güveni sağlamak; meslek düzenini, ahlakını, saygınlığını, hukukun üstünlüğünü, insan haklarını savunmak ve korumak, avukatların ortak ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla tüm çalışmaları yürüten, tüzel kişiliği bulunan, çalışmalarını demokratik ilkelere göre sürdüren kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşu olarak tanımlanmış, yine aynı Kanunun Baro Yönetim Kurulunun görevlerinin sayıldığı 95.maddesinde de, yönetim kurulunun, hukukun üstünlüğünü ve insan haklarını savunmak, korumak ve bu kavramlara işlerlik kazandırmakla görevli olduğu düzenlenmiştir. 

Baroların; mesleki bir örgüt olmanın ötesinde hukukun üstünlüğünü, insan haklarını savunmak ve korumak gibi bir işlev yüklenmesi nedeniyle diğer meslek örgütlerinden farklı bir konuma sahip olduğunun kabulü gerekmektedir. 


Her ne kadar Danıştay 14. 

Dairesinin baroların açmış olduğu çevre mevzuatını ilgilendiren davalarda baroların dava açma ehliyetinin bulunmadığına yönelik kararları mevcut ise de AİHS'nin "etkili başvuru hakkı" başlıklı 13. 

maddesinde belirtilen "Bu Sözleşme'de tanınmış olan hak ve özgürlükleri ihlal edilen herkes, ihlal fiili resmi görev yapan kimseler tarafından bu sıfatlarına dayanılarak yapılmış da olsa, ulusal bir makama etkili bir başvuru yapabilme hakkına sahiptir" hükmünden hareketle insan haklarını savunmak ve korumak şeklinde amaca sahip olan baroların çevre mevzuatı açısından dava açma ehliyetinin, hak arama hürriyetinin doğası gereği var olduğunun kabul edilmesinin çözüm odaklı bir yaklaşıma uygun olacağı kanaatine varılmaktadır. 

Bu itibarla, Artvin Barosu Başkanlığı'nın, çevre sorunlarına neden olabilecek "Cerrattepe Bakır Madeni" projesi için verilen "Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumlu" kararının iptalini istemekte menfaat ilgisinin, dolayısıyla dava açma ehliyetinin bulunduğu sonucuna varıldığından, Artvin Barosu Başkanlığının dava açma ehliyeti bulunmadığına yönelik Mahkememiz çoğunluk kararına katılmıyorum. 


Dost Artvin


Geri Dön