27 / 11 / 2024

Safranbolu'nun camileri yüzyıllara meydan okuyor!

Safranbolu'nun camileri yüzyıllara meydan okuyor!

Karabükün tarihi konaklarıyla ünlü Safranbolu ilçesinde, yüzyıllardır nice vakit ve teravih namazlarına ev sahipliği yapan tarihi camiler, mimari özelliklerinin yanı sıra ilginç yapılış öyküleriyle de dikkat çekiyor




        Sürgün paşanın adak camisi, dere üzerine inşa edilen Lütfiye Camisi, ölüm
 korkusuyla minaresi inşa edilen İzzet Mehmet Paşa Camisi ve idam edilen ayanın
 yaptırdığı camiye, vatandaşlar ramazanda da her vakit akın ediyor.
         18. ve 19. yüzyıl ile 20. yüzyıl başlarında inşa edilmiş tarihi konakların
 turistlerin ilgisini çektiği
 Safranboluda, 1661de inşa edilen Köprülü Mehmet Paşa, 1778de yapılan
 Kazdağlıoğlu, 1796da inşaatı tamamlanan İzzet Mehmet Paşa ve 1878de bitirilen
 Lütfiye camileri, yıllara adete meydan okuyor.
         Ramazan ayında tarihi yapılardaki ibadetin manevi huzurunu daha fazla
 yaşamak isteyen vatandaşların akın ettiği camilerdeki teravih namazları da genel
 yerleşim alanına uzaklıklarına rağmen yıllardır kendilerine özgü cemaatleriyle
 sürüyor.
         Tarihi camiler, farklı mimari özelliklerinin yanı sıra halk arasında ve
 çeşitli kaynaklarda anlatılan ilginç yapılış hikayeleriyle de merak
 uyandırıyor.

         Safranbolu Müftüsü İlyas Yılmaztürk, tarihi camilerin
 ibadete açık olduğunu belirterek, "Camilerimizde teravih namazı da kılınıyor.
 Tarihi camiler çarşı bölgesinde, yerleşim alanlarına uzak olmasına rağmen kendine
 özgü cemaati var. Özellikle ramazan ayında vakit namazlarında yoğun kalabalık
 yaşanıyor" dedi.

         KAZDAĞLIOĞLU CAMİSİ

         Safranboluda "ayanlık mücadelesinde" idam edilen Kazdağlıoğlu Mehmet
 Ağa tarafından, 1778de yaptırılan Kazdağlıoğlu Camisi, ilçenin önemli tarihi
 yapıları arasında yer alıyor.
         Giriş kapısı üzerindeki yazıtta, 1778de Hacı Halil Mahallesinden Borlu
 Ayanı Kazdağlıoğlu Mehmet Ağa tarafından inşa ettirildiği anlatılan cami, taş ve
 tuğladan tek kubbeli yapılmış.
         Önündeki küçük avlusunun ise geçmiş yıllarda çevre düzenlenmesi sırasında
 ortadan kalktığı yapının ortadaki bölümü kubbe, yandakiler ise aynalı tonozlarla
 örtülü. Caminin, üç bölümlü son cemaat yeri bulunuyor.

         Kazdağlıoğlu Camisinin inşasıyla ilgili halk arasında ve bazı kaynaklarda
 anlatılan öyküye göre, şehir ve kasabaların "ayan" denen itibar ve nüfuz sahibi
 kişilerin, Osmanlı devletinin merkezi-despotik gücü zayıflayıf otoritesi
 sarsılınca, taşralarda önemi arttı.
         Safranboluda da güçlenen nüfuz sahibi kişilerden Borlu Ayanı
 Kazdağlıoğlu Mehmet Ağa, 1778de kendi adına cami inşa ettirdi. Camiye gelir
 sağlamak amacıyla da Safranboluya 24 adet dükkan yaptırdı.
         Camiyi yaptırdığı yılda Mehmet Ağa, vergi toplamada ve güvenliği
 sağlamada devlete yardımcı olmadığı gibi gerekçelerle idam edildi. Mehmet Ağanın
 ölümünden sonra cami ve çevresindeki dükkanlar adına kurulan vakfa bağışlandı.

         KÖPRÜLÜ MEHMET PAŞA CAMİSİ

         Çeşitli kaynaklarda 1661de hizmete açıldığı belirtilen Köprülü Mehmet
 Paşa Camisinin yapılışıyla ilgili öykü, Paşanın, sürgün olarak geldiği tahmin
 edilen Safranboluda sıkıntılı anlar yaşadığı dönemde adak adamasıyla başlar.
 Sürgündeyken, ilk namaz kıldığı dergahın yerine, affedilmesi ve İstanbula
 dönmesi durumunda cami yaptıracağına yönelik adakta bulunan Köprülü Mehmet Paşa,
 1656da sadrazam olmasının ardından sözünü yerine getirerek 1658de inşaat emrini
 verir.

         Caminin yazıtı olmadığınından açılış tarihi, Köprülü Mehmet Paşanın
 camiye gönderdiği el yazması Kuran-ı Kerimden, 1661 olarak belirlenir.
         İlçenin anıtsal yapılarından biri gösterilen ve büyük kemerli kapıdan
 girilen caminin, tuvaletler ve abdest musluklarının bulunduğu avludaki zaman
 göstergesi tarihi güneş saati, İslam dininde ibadet saatlerine verilen önem
 nedeniyle zamanın en doğru şekilde belirlenmesi amacıyla yapılır.
         Sabah 06.40 ile akşam 17.20 arasındaki zamanı, özel hazırlanmış mermer
 üzerindeki metal plakanın gölgesi yardımıyla gösteren yatay tip güneş saati,
 gölge ile mermer üzerindeki çizgilerin buluşma anını, zaman olarak yanılgısız
 göstermeyi günümüzde de sürdürüyor.

         LÜTFİYE CAMİSİ

         Akçasu Deresinin üzerine 1878de yapılan yuvarlak kemere oturan Lütfiye
 (Kaçak) Camisi, ahşap minaresi ve mimarisiyle ilgi çekiyor.
         1878de Hacı Hüseyin Hüsnü tarafından yaptırıldığı bildirilen yazıtı
 bulanan cami, tavanı, ahşap korkuluklu mahfili ve ahşap minaresiyle büyük ölçüde
 özgünlüğünü koruyor.
         Safranboludaki yaklaşık 2 bin geleneksel konağın özelliklerine uygun
 inşa edilmiş cami, dikdörtgen plan üzerine moloz taşlardan yapılarak ahşap
 örtüyle kaplanmış.
         Caminin inşasıyla ilgili halk arasında anlatılan öyküye göre,
 Safranbolunun yerlilerinden bir kadın hacca giderken, "Eğer dönmezsem, mal
 varlığımla cami yaptırılsın" diye vasiyet etmiş. Zamanın ağır şartlarında uzun
 süre dönmeyen kadının öldüğü haberi gelmiş. Bunun üzerine de caminin yapımına
 başlanmış.
         Bölgede tarım arazilerinin binalarla kapanmaması gerektiği düşüncesinden
 hareketle Akçasu Deresine yapılan kemer üzerine cami inşa edildiği sırada ölüm
 haberinin yanlış olduğu öğrenilir. Bunun üzerine Muslih Beyzade Hacı Hüseyin
 Hüsnünün sağladığı kaynakla cami yaptırılır.

         İZZET MEHMET PAŞA CAMİSİ

         Padişah 3. Selim zamanında sadrazamlık yapan Safranbolulu İzzet Mehmet
 Paşa tarafından 1796da inşa ettirilen ve adını taşıyan cami, 18. yüzyılda batı
 etkilerinin Türk mimarisine yansıdığı eserler arasında gösteriliyor.
         3. Selimin saltanatında 1794-1798de sadrazamlık yapan İzzet Mehmet
 Paşa, 1743de doğduğu ilçeye İstanbuldaki Nuruosmaniye Camisinin adeta küçük bir
 modelini inşa ettirdi.
         Giriş kapısındaki iki yazıttan sadrazam İzzet Mehmet Paşa tarafından
 yaptırıldığı ve 1902de onarım gördüğü anlaşılan cami, Safranbolunun 18. yüzyıl
 sonunda kalma en ilginç yapıtları arasında yer alıyor.
         Mihrabının üzerinde Padişah 3. Selimin tuğrası olan İzzet Mehmet Paşa
 Camisi, içindeki kalem işleri, bezemeleri, çok köşeli kalemi andıran minare
 gövdesinin yanı sıra külah ve alemiyle estetik unsurlar yansıtıyor.
         Örtü elamanları dıştan kurşunla kaplı olma özelliğiyle Safranboludaki
 camiler içinde tek olan yapı, mihrabı, minberi, kalem işleri ve parmaklıklarına
 kadar bütünlük duygusu oluşturuyor.

         Caminin inşasıyla ilgili anlatılan öyküye göre, yapımının ardından
 caminin minaresi defalarca yıkılır. Minarenin son bir kez daha yaptırılmasına
 karar verilerek sağlam inşa edene çok büyük para verileceği söylenir. Ancak
 minare yine yıkılırsa, minareyi yapan ustanın boynunun vurulacağı duyurulur.
         İnşaat için tüm minare ustalarına haber verilmesine karşın hepsi can
 derdine düştükleri için bu işi yapmak istemezler. En sonunda caminin minaresi,
 Yahudi bir minare ustası tarafından yeniden inşa edilir. Fakat o usta da parasını
 alamadan apar topar Samsun civarındaki köyüne kaçar.
         Yapımından 20 yıl geçmesini karşın minareye bir şey olmayınca ustasına
 haber salınarak gelip parasını alması söylenir. Usta da aradan 20 yıl geçtikten
 sonra Safranboluya gelerek emeğinin karşılığını alır.
AA


Geri Dön