Şehirlerde otomasyon artıyor, tüketicinin tercihi ise yeşil binalar!
Şehirlerde ön plana çıkan unsurların başında yeşil yapılar ve akıllı şehir otomasyonları geliyor. Teknolojik gelişmelerin yanı sıra, bütün şehircilik hizmetlerini otomasyona bağlayıp belli merkezlerden kontrol ve idare etmek konusunda ciddi adımlar atıl
Şehir hayatına, ilk olarak, güvenlik ve trafik kontrolleri yapmak amacıyla giren otomasyon sistemleri, kentleşmenin ayrılmaz bir parçası olarak yerini almış bulunuyor. Büyük şehirlerimizde olduğu gibi en küçük kasabalara kadar, otomasyon sistemini içeren akıllı şehir olgusunu taşımanın önemini vurgulayan Tüm Mühendisler ve Mimarlar Birliği Platformu (TMMBP) Genel Başkanı Remzi Kozal, “Çağdaş şehirler, çağın gereklerine göre yapılandırılan ve yönetilen şehirlerdir. Özellikle İstanbul bu konuda kendisini hızla geliştiriyor. Önemli olan bu gelişimin planlı olarak devam etmesi" diye konuştu.
Göç baskısı
Kozal, Türkiye’de kentleşmenin önündeki en büyük olumsuzluk, planlanmamış ve ardı arkası kesilmeyen insan göçleri olduğunu belirterek, şunları söyledi: “Türkiye’de köyden-kente, küçük şehirlerden-büyük şehirlere, doğudan-batıya doğru bir türlü kontrol altına alınamayan bir göç hareketi yaşanıyor. İstanbul’da yaşayanların İstanbul’da doğma oranı yüzde 50’nin çok aşağılarında bulunuyor. İstanbul’un bazı ilçelerinde yaşayanların yüzde 10’u kadarının, ancak o ilçede doğduğunu görüyoruz. Böyle bir sonucu doğuran göç baskısı altında sağlıklı bir şehir oluşması ve çağdaş bir şehir işletmeciliği yapılması mümkün olmaz.”
Raylı sistem
Kozal, şöyle devam etti: “Çağdaş şehirlerde, şehir işletmeciliği büyük önem taşımaktadır ve üst yapıyı destekleyen çok ciddi manada alt yapı tesisleri bulunmaktadır. Özellikle şehiriçi ulaşımı, ağırlıklı olarak başta metro olmak üzere, raylı sistemlerle çözümlenmektedir.
Caddeler, sokaklar gelişigüzel, ikide bir kazılmaz. Çünkü, yolların altında, şehrin elektrik, doğalgaz, telefon, su gibi şebekelerinin topluca geçtiği galeriler vardır. Bu galerilerde bakım ve onarım için dolaşılabilir, ihtiyaç duyulduğunda hiçbir yer kazılmadan yeni şebekeler eklenebilir.”
Deprem riski de düşünülmeli
Çevre ve su gibi doğal kaynaklar açısından da daha fazla nüfusun yerleştirilmesinin büyük sakıncalar doğuracağı İstanbul bölgesinden, sanayinin kaldırılarak Türkiye’ye yayılması, geri göçü kendiliğinden gerçekleştirmiş olacaktır. Zaten, sanayinin aynı bölgede yoğunlaştırılmış olması, ekonominin sağlıklı gelişmesi ve geleceği açısından da uygun değildir. Riski olabildiğince yaymak gerekmektedir. Hele hele, fay hattı boyunca bir deprem bölgesinde, böyle bir sanayi yoğunlaşması asla düşünülmemelidir. Ekonomik faaliyetler ülke geneline dengeli dağıtılmalıdır ki, dengeli bir gelişme olabilsin. Burada, yerelleşme çok büyük bir önem taşımaktadır. Yerelleşmeden, gelişme, sağlıklı bir şehirleşme ve kalkınma mümkün görünmüyor.”
En önemli sorunlar çevre ve enerji
Şehirlerin kimliği:
Göçler, genelde kırsal alanlardan şehirlere, küçük şehirlerden büyük şehirlere doğru yöneliyor. Türkiye’de en yoğun göçe maruz kalan İstanbul’a yönelen göç hareketleri, özellikle 2. Dünya Savaşı’ndan sonra başladı. Bunun en önemli nedeni olarak, sanayileşmenin İstanbul çevresinde gelişmesi oldu. İnsanların, bu sanayileşme bölgelerine doğru iş bulma, daha iyi hayat şartlarına sahip olma, yatırım yapma ve çocuklarının daha iyi eğitim şartlarına kavuşabilmeleri için geliyorlar.
Çöpler: Büyük şehirlerde çöpler ve sanayi atıklarını sağlıklı bir şekilde toplayıp uzaklaştıracak ve değerlendirecek sistemler kurulması gerekiyor. Son zamanlar bu konuyla ilgili yol alındı. Çöpler, tekrar geri dönüşümle ekonomiye kazandırılacak çok önemli ve sürekliliği olan hammadde kaynağı olabilir. Çöpün oluşmasından, toplanmasına ve ayrıştırılıp değerlendirilmesine kadar bir dizi işleme tabi tutulması gerekiyor.
Ulaşım, Trafik ve Haberleşme:
İstanbul başta olmak üzere büyük şehirlerde yaşanan trafik sıkışıklığı, insanların vaktini çalıyor. Bu kayıp aynı zamanda ekonomik anlamda da büyük miktarlara ulaşıyor. Büyük şehirlerin yanısıra, diğer bölgelerde de bu sıkıntı yaşanıyor. Çağdaşlığın gereği ulaşım sistemleri süratle kurulmalı. Bununla ilgili olarak son dönemde yapılan raylı ulaşım hatları ve metrobüs özellikle İstanbul için çok iyi gelişmeler oldu.
Kaçak Yapılaşma: Plansız göçler, özellikle büyük şehirlerde kaçak yapılaşmayı, gecekondulaşmayı olabildiğince artırıyor. İmar planlarının zamanında yapılıp ihtiyacı karşılayacak arsaların üretilememesi de kaçak yapılaşmayı teşvik eden bir başka konu oluyor.
Çevre ve Enerji:
Son yıllarda çevreyi koruma düşüncesi bir hayli öne çıkıyor. Yapılaşmalarda da genellikle yeşil binalar üretiliyor. Bunlar şehirleşme açısından çok önemli bir adım. Özellikle yenilenebilir ve çevreye zarar vermeyecek enerji kaynaklarına yönelmek gerekiyor.
Su: Suyun bulunduğu yerlerden, ihtiyaç olan yerlere taşınması ve su kaynaklarının kirletilmemesi gerekiyor. Büyükşehirlerde böyle bir sıkıntı bulunuyor. Yeterli yağmur yağmadığında sıkıntı çekilebiliyor. İstanbul nüfusu devamlı artan bir şehir. Bu yüzden ileride bu sıkıntı yine baş gösterebilir. Bu ihtiyacı karşılamak için şimdiden planlamalar yapıp çalışmalara başlamak gerekiyor.
Tarihi miras: Yoğun göç baskısının yaşandığı bir yerde ne tarihi miras kalıyor, ne kültür, ne sanat, hepsi yozlaşıp ortadan kalkıyor. Bu kalabalıkta hiç kimse görüp ayıplamaz, ayıplasa bile tanımadığı birisi ayıplayacak, o da onun için önemli değil mantığı var. İnsanlara her şeyden önce bir şehir kültürü verilmeli.
Şehrin görünümü:
Çağdaş bir kentte, çarpık binalar, daracık itfaiye aracı dahi giremeyen sokaklar olmamalı. Sıvasız, boyasız, demir filizleri bırakılmış çatısız, bitmemiş ve öylece bırakılmış binalar bulunmamalı. İstanbul, sokakları, caddeleri, meydanları, yeşil alanları, sosyal donatıları ve binaları ile bir bütünlük içerisinde olmalıdır.
Mert Temizkan/Hürriyet