Sel yataklarına konut felakettir!
15 milyon konutu kapsayan imar barışı ile gündemde olan Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki, Başkent’teki sel baskınlarıyla ilgili açıklamalar yaptı.
Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki ile 15 milyon konutu kapsayan imar barışı, son dönemdeki sel baskınları, çok tartışılan imar artışları ve Ankara-İstanbul belediyelerindeki değişimin etkilerini anlattı.
Hürriyet gazetesinde yer alan habere göre, ‘Vatandaş devletle helalleşiyor’ sloganıyla yola çıkılan ‘imar barışıyla’ söze başlıyor Bakan Mehmet Özhaseki: “TÜİK verilerine göre Türkiye’de 26 milyon 358 bin civarında bağımsız birim var. 9.5 milyon civarında da yapı var. İmara aykırı olan yapı sayısıyla ilgili net rakam olmasa da bendeki kanaat yüzde 60 civarında. Bu durum büyük bir sıkıntı ve tehlike oluşturuyor. Birincisi, konutta oturan insan eğer kat mülkiyetine geçememişse ekonomik değer olarak gözükmez, evini ipotek veremez. Eğer imara aykırılık teşkil eden bir durum varsa fabrika sahibi iskan alamadığı için gidip fabrikasını bankalara teminat gösteremiyor, kredi temin edemiyor. Belediyeler emlak, konut vergisi alamıyor. Onun için bu barışı yaptık ve yararlanan konut sayısı başta 13 milyon dedik ama 15 milyonu bulacak gibi.
50 MİLYAR LİRALIK GELİR
Şu ana kadar gelen tepkilerden edinmiş olduğum izlenim, vatandaşın bir an önce müracaat edip artık devletle mahkemelik ihtilaflı olmaktan, kaçak duruma düşmekten kurtulmak istediği yönünde. Hem vatandaş kazanıyor hem devlet kazanıyor. Vatandaş kazanıyor, ekonomik değer haline dönüştürüyor. Devlet kazanıyor, kentsel dönüşüm için harcanacak 50 milyar lira gibi bir gelir elde ediyor. Kanun çıkıp, Cumhurbaşkanımız onayladıktan sonra elektronik altyapısını hazırlayacağız. Milyonlarca kişi başvuracak. Hem elektronik ortamda hem de yapı denetim firmaları vasıtasıyla yaklaşık 2 ay içinde başvuruları almayı hedefliyoruz.
BELEDİYELER NUMARA İÇİNDE
İmar barışıyla vatandaşın devletle olan ihtilafına da son veriyoruz. Mahkemelik durumlar varsa, ceza durumları varsa, yıkım kararları varsa kaldırıyoruz. Şimdiye kadar yıkım kararı alıp da bunları yıkan bir belediye varsa lütfen bana söylesin. Belediyeler şöyle bir numara içerisindeler, bunun A partisi B partisi yok. Kendi yerlerinde kaçak yapılaşmalar var. Bu kaçak yapılaşmaları engelleyebilmek adına uzun boylu herhangi bir şey yapılmıyor. Müfettiş soruşturmasından kurtulmak için de tüm kaçak listelerini diziyorlar, yıkım ihalesine çıkıyorlar. Tabii kimse girmiyor ihaleye, kalıyor. Üç ay sonra bir daha çıkıyorlar. Sonra müfettiş geldiğinde diyorlar ki, ‘Vallahi ben 8-10 kere ihaleye çıktım. Yıkacak birini bulamadım, bir şey yapamıyorum.’ Müfettişte bir şey yapamıyor. Hakikaten üzerine düşmüş yapmış gibi gözüküyor. Velhasıl kelam herkes birbirini kandırıyor, kandırmaca dönemindeyiz. İmar barışıyla bu işi kayıt altına alarak tespitleyip şimdiye kadar hata yapanların da cezasını yazıp belli bir bedel alıyoruz.
İKİ SENE YATMAYI GÖZE ALACAK
Şu anda zaten kaçak binalarla ilgili bir seneden beş seneye kadar hapis cezası var. Fakat hükmün ertelenmesi geriye bırakılması meselesinden hepsi erteleniyor. Cezanın alt sınırını 2 yıl bir güne çıkarmalıyız. Meclis’te bunu ben anlatacağım, tüm milletvekilleri ne derler bilmiyorum. Kaçak yapıyı yapanı da yaptıranı da içeri atacaksın. Müteahhit, belediye başkanı fark etmez... Kaçak yapanlar yaptıranlar göz yumanlar içeride en az iki sene yatmayı göze alacak.”
PLAN TADİLATLARIYLA ŞİŞİRDİKÇE ŞİŞİRİYORUZ
Son günlerde başta Ankara olmak üzere yaşanan sel baskınlarını da değerlendiren Bakan Mehmet Özhaseki, şu şekilde konuştu;
“Bizim ülkedeki en büyük sıkıntı şu. İmar planları ilk yapıldığı zaman gayet güzel. Bir mahallede kaç kişi oturacak, bunun okul ihtiyacı ne kadar, yol ihtiyacı, cami, otopark ihtiyacı ne kadar belli. Zaman içerisinde plan tadilatlarıyla canını okuyoruz, şişirdikçe şişiriyoruz. Yoğunluğu 0.25 olan Ankara’da bir bölge var ki herkes 2.5 emsal almak için sırada. 10 misline çıkarmak için kuyrukta. Böyle olunca sabah gidiyorsunuz o yollar tıkalı. Okul alanları tıkalı, otopark alanları cevap vermiyor. Biz kentsel dönüşüm de alan bazlı olarak ısrarla söylediğimiz konu bu. Dönüştürmeye başladığımızda yeni şehirler ortaya çıkacak. Siz sel yataklarına, afet gelen yerlere konutlar yaptırırsanız bu felakettir. Burada belediye suçludur. Ancak belediyeler altyapısı normal nüfus ve normal yağış üzerine hesapladıklarına, biraz daha opsiyon bırakarak hesap yaparlar. Bunun birkaç misli bir yağış olmuşsa buna yapacak bir şey yok, dünyanın her yerinde sel basar. Biz ekip yolladık ama iş büyükşehir belediyelerinde.”
MUSTAFA BEY TAVİZSİZ DEVAM EDİYOR
Kadir Topbaş ve Melih Gökçek’in istifalarından sonra iki kentteki imar uygulamalarıyla ilgili de konuşan Özhaseki, “Buralarda sıkı duruluyor. Ankara’da Mustafa Tuna çok sıkı duruyor takip ediyor, daha taviz verdiğini görmedim. Bize geldiklerinde, ben direkt gönderiyorum, ‘Belediye yapar, ben yapmam’ diyorum. Mustafa Bey de o konuda tavizsiz devam ediyor, sağ olsun. İstanbul’da da görmedim ben, bana akseden bir şey yok. Olsa açar söylerim” dedi.
ARTIŞ YAPMAYINCA KIRILIP GİTTİLER
ÇOK tartışılan yoğunluk artışları konusuyla ilgili de konuşan Bakan Özhaseki, “Bakanlığa geldiğim ilk günden beri bazı prensipler koydum. ‘Büyükşehirlerden özellikle de İstanbul’dan hiç kimse bana tapusunu alıp yoğunluk artışı istemesin’ dedim. Hakikatten 2 senedir çok sert duruyoruz. Epeyce de insan kırıldı gitti, çok da umurumda değil. Onlarca hepsi hatırlı, çevreli insanlar. Bazıları kızıp aleyhimize yazılar da yazdırdılar. Çok müsterihim şu geldiğim noktada” dedi. Özhaseki konuşmasına şöyle devam etti:
“Kentsel dönüşüm noktalarında onlarca vatandaşın yaşadığı yerlere ufak tefek yoğunluk vererek işi kurtarmaya da çalışıyoruz. Vatandaşı fazla yormamak adına. Bunlarda çok makul teklifler geliyor, çünkü yüzlerce vatandaşı ilgilendiriyor, burada biraz ucunu açıyoruz. Sıkıntıya sokmayacak kadar hafif artışlar veriyoruz. Fakat bunlar toplum namına verilen şeyler. İkinci bir konuda sayın Cumhurbaşkanımızın yatay yapıya geçiş talimatlarından sonra birçok yerde de bunları durdurmaya başladık. Yürüyen planları da durdurmaya başladık. Devam eden, ruhsat sürecinde veya iskan aşamasında, iş başlamış yarısında olsa dahi durdurabildiğimiz kadar durduruyoruz.
PLANLARA UYULSAYDI HİÇ BİR SORUN ÇIKMAZDI
Bendeki temel kanaat şu. Şehirlerin ilk planı yapıldığında nihayetinde bir mantık ve hesaplama üzerinme yapılıyor. Gelen şehir plancısı çok yeteneksiz de olsa, adam nihayetinde bir hesaplamayla yapıyor. Bir plan çıkıyor ortaya, şaheser veya orta halli bir plan. Bu uygulansa emin ol hiç bir şehirde sorun olmayacak. Ama sonrada delmeler başlıyor. Komşusu alınca kendisi de ısrar ediyor. Beklentileri yükseltiyorlar. Vatandaşlar maliyenin veya bazı şahısların yapmış olduğu plan artışlarından dolayı ‘bizde öyle isteriz’ diyorlar. Maliye kendi arsasını değerlendirmek için ara ara içerisine bazı yoğunluklar veriyor. Haklı kendi açısından. ‘Arsamız boşa gitmesin paramız boşa gitmesin’ diyor, ‘para alayım hazineye koyayım vatandaşlara hizmet edeyim’ diyor. Maliye böyle bakıyor olaya. O zaman yüksek katlı Maliye’nin Özelleştirme İdaresi’ne koymuş olduğu planlamaya bakarak vatandaş diyor ki, ‘bende böyle isterim.’ Her vatandaşın dediğini bu şekilde yapacak olsak önce herhalde oturdukları yeri herkes terk eder, yaşanmaz çünkü.
TAVİZSİZ UYGULANMALI
Şimdi normalde beş katlı yapıların olduğu nüfus yoğunluğu için yapılan sosyal donatıları hesaplar, daha sonra 50 katlı 100 katlıya çıkardığınızda yollar, otoparklar, yeşil alanlar aynı ama binalar 10 misli, 30 misli yükselmiş olacak. Nasıl gireceksiniz, nasıl çıkacaksınız, nasıl oturacaksınız. Sonra herkes oradan şikayet etmeye başlıyor, yaşadığı yerden. Şimdiye kadar olan oldu, insanları çıkartıp orayı yıkacak haliniz yok. Bundan sonra imarın kurallarını doğru koyarsanız, önümüzdeki on yıllar boyunca da bunları tavizsiz uygularsanız, plan tadilatları delmezseniz emin olun 40-50 sene sonra düzgün şehirleşme karşımıza çıkar. Şimdiden bu delik deşiklik devam ederse herkesin şikayet ettiği karmaşık bir yapı ortada kalır.”