Sektörel

Şimdi varlık satın alma zamanı!

Referans Gazetesi yazarı Ertuğ Yaşar, kriz döneminde varlık satın alımlarıyla ilgili bilgi verdi...

Yaz geldi, herkes Bodrum'a aktı! On yaşındaki oğlum bile "Baba biz ne zaman Bodrum'a gideceğiz?" diye bana sordu... Yani işler yolunda. Ya da en azından "şimdilik" sorunları askıya aldık. Hava sıcaklıkları azalana kadar.
Halbuki genelde tatilde olan dünyadan gelen işaretler de pek olumlu değil. Tamam, Türkiye'de bir bankacılık krizi yok. Yani bankalarımızın bilançoları ve sermaye yeterlilik oranları oldukça sağlıklı.

Peki ya ABD ve Avrupa'da durum nasıl? Geçenlerde konuştuğum Avrupalı bir bankacı dostum bana ilginç bir bilgi verdi: Avrupa bankalarında mevduat ve kredi verilebilecek kaynak konusunda bir sorun yok. Ama sermaye konusunda bir sorun var... Kriz nedeni ile sermayeler eridiği için bir çok Avrupa bankası sermaye yeterlilik oranlarını yerine getiremiyorlar; bu nedenle de kredi vermekte zorlanıyorlar. Bunun anlamı şudur: Avrupa'da hala "credit crunch" denen kredi arzı eksikliği sorunu çözülmemiştir...

Sizce Türkiye yurtdışından borçlanmadan büyüyebilir mi? Ekonomi tarihimizde daha böyle bir olay yaşanmadı. Yani Türkiye ne zaman büyüdü ise bunu hep yurtdışı borçlanma ile sağlamış. Sanırız bundan sonraki ekonomik büyüme de ancak yurtdışı borçlanma ile olacaktır.

Ama işte durum açık: Yurtdışı borçlanma sıkıntılı! Bu durumda sizce Türkiye ekonomisi büyüyebilir mi?
Temmuz ayının başına geldik. Meclis de tatile girdi. Şimdi hep politikada hem de ekonomide iki ay rahat ederiz. Yani fazla yeni ve çarpıcı gelişme yaşamayız. Ama eylül ayının başı ile birlikte gelişmeler bir anda hızlanır. Ak koyun/kara koyun ortaya çıkar...

Ekonomi ile ilgilenen kişiler olarak, 2009 yılının ilk çeyreğinin ekonomik büyüme oranını bekliyoruz. Ekonomik krizin ne kadar kötü olduğunu (ya da beklendiği kadar kötü olmadığını) ancak bu veri açıklandıktan sonra göreceğiz.

Ama sadece bu veri tek başına yeterli olmayacak. Çünkü artık ekonomimizin gidişatı ile ilgili iki farklı görüş var. İlk görüş, ekonomik büyüme olarak en kötünün şubat-mart döneminde geçildiğini ve artık büyümenin yavaş yavaş başladığını öne sürüyor. Her ne kadar 2009 yılı eksi büyüme ile kapanacak olsa da son çeyrekte ekonomik büyümenin yakalanacağı düşünülüyor.

İkinci görüş ise ne yazık ki bu kadar iyimser değil. Onlar ekonomik büyümenin çift dip noktadan sonra başlayacağına inanıyorlar. Yani şu meşhur "W" kavramı. Önce dibe vuracağız (Şubatta vurdu); sonra bir miktar yükseleceğiz (sanırız Nisandan bu yana yükseliyoruz); ama Eylül ayı ile birlikte (uluslararası ortam da uygun olmadığı için) yeni bir çöküş yaşanacak. Bu nedenle de 2009 yılının tümü çok kötü geçecek. Ancak 2010 yılı ile birlikte ekonomik toparlanma başlayacak.

Aslında birçok gelişme Türkiye'nin kendi elinde değil gerçekten. Uluslararası ortamve gelişmeler (yani kredi piyasasının açılması), Türkiye'nin de kaderini ciddi anlamda etkileyecek. Mayıs ayında uluslararası emtia fiyatları yükselmeye başlayınca "acaba artık ekonomik kriz sona mı erdi ki emtia ve hammadde fiyatları artmaya başladı" sorusunu kendimize sormuştuk. Ama sanırız bu artış, arz talep dengesi ile değil de spekülatif ve oligopol davranışlarla açıklanacak bir gelişme idi. Haklı olup olmadığımızı Eylül ayından sonra göreceğiz.
Eğer ekonomik krizde en dip nokta görüldü ise, şu anda elinde nakit olanların hızla varlık satın almalarının zamanıdır (yani ev alın, arsa alın, mal alın, fabrika alın, lisans alın, ...ne türlü olursa olsun varlık alın). Çünkü daha sonra bu fiyata o varlıkları bulamayacaksınız.

Ama eğer W kuramı doğru ise, o zaman siz de ufak bir kriz kazığı yiyeceksiniz demektir!

Ertuğ Yaşar/Referans