05 / 11 / 2024

Sinop Nükleer Güç Santrali'nin inşaatı bir an önce başlamalı!

Sinop Nükleer Güç Santrali'nin inşaatı bir an önce başlamalı!

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Sinop Nükleer Güç Santrali'ne özel bir yer verilmesi gerektiğini, bunun iki ülke arasındaki tarihsel ilişkilerin stratejik ortaklığa dönüşmesini temsil ettiğini söyledi.




Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Küresel ekonomik görünümün aşağı yönlü revize edildiği, gelişmekte olan ekonomilerin yavaşladığı, gelişmiş ekonomilerde toparlanmanın zayıf olduğu bir ortamda, yetersiz sermaye akımları ve mali piyasalarda artan dalgalanmalara rağmen, yılın ilk yarısında ekonomimiz yüzde 3,2 büyümüştür. 1 Kasım seçimleri sonrasındaki dönemde büyümeye yönelik yapısal reformların hızlı bir şekilde hayata geçirilmesini bekliyoruz"  değerlendirmesinde bulundu.


Erdoğan, Japon gazetesi Mainichi Shimbun'da yayımlanan makalesinde, Türkler ve Japonlar'ın, Asya’nın doğu ve batı uçlarında yer alan, uzun tarihi geçmişe sahip, özgün kültürel miraslarını günümüze kadar koruma başarısı göstermiş iki büyük millet olduğunu belirtti.


Her iki milletin de küresel düzeyde önemli roller oynadığını ve dünya medeniyetlerine katkıda bulunduğunu vurgulayan Erdoğan, "Her Türk’ün gözünde ve gönlünde Japonya’nın özel bir yeri vardır" ifadesini kullandı.


Erdoğan, 19. yüzyıl ortalarının, batı dışı toplumların, geleneksel devlet yapılanmalarında reform yapmak suretiyle karşı karşıya kaldığı batı baskısına direnmek için çabalarını yoğunlaştırdıkları bir dönem olduğunu belirterek, şunları kaydetti:


"Osmanlı İmparatorluğu’ndaki Tanzimat ve Islahat benzeri reform hareketleri diğer belli başlı batı dışı toplumlarda da yaşanmıştır. Bu dönemde, batı ülkelerinde temaslarda bulunan bir Japon heyeti 1871 yılında İstanbul’a gelmiş, ülke ve toplum hakkında incelemeler yaparak Osmanlı Sarayı ve askeri erkan ile istişarelerde bulunmuştur. 1887 yılında, İmparatorluk ailesinden Prens Komatsu, beraberinde bir heyetle İstanbul’a gelmiş ve Sultan 2. Abdülhamid’e Japonya İmparatorundan, ülkenin en yüksek nişanı olan Büyük Krizantem Nişanı'nı getirmiştir. Sultan Abdülhamid de hem bu ziyareti karşılıksız bırakmayarak, iki ülke arasındaki yakınlaşmanın desteklendiğinin ifadesi olarak, Japonya İmparatoruna bir askeri gemi ile resmi bir heyet gönderilmesine karar vermiştir."


Japonya İmparatoruna gönderilen resmi heyet için seçilen Ertuğrul Fırkateyni'nin, 650 mürettebatıyla, 11 ayı bulan zorlu bir yolculuk sonunda, 7 Haziran 1890 tarihinde Yokohama Limanı’na ulaştığını anımsatan Erdoğan, şöyle devam etti:


"Sultan Abdülhamid’in Japon İmparatoru Meici’ye gönderdiği dostluk mesajı ve hediyelerle birlikte Ali İmtiyaz Nişanını getiren Osman Paşa, 13 Haziran’da İmparatorun huzuruna kabul edilmiştir. Osman Paşa ve beraberindekiler, Japonya başkentinde fevkalade sıcak bir ilgi ile ağırlanmıştır. Ertuğrul, resmi görevini başarıyla tamamlayarak 15 Eylül 1890 tarihinde Yokohama Limanı’ndan ayrılmıştır. Ancak dönüş yolculuğunun daha henüz başındayken tayfuna yakalanan Ertuğrul, 16 Eylül 1890 tarihinde Pasifik kıyısında Kii yarımadasının en güney ucu olan Kaşino Burnu önlerinde batmıştır. Bu kazadan 69 denizci yaralı olarak kurtulmuş, Osman Paşa da dahil olmak üzere tüm diğer denizcilerimiz şehit düşmüştür."


Erdoğan, söz konusu kazanın, yaklaşık 600 denizcinin hayatını kaybettiği bir trajedi olarak tarihte yerini aldığını belirterek, makalesinde şu ifadelere yer verdi:


"125 yıl önce yaşanan bu kazada hayatlarını yitiren yüzlerce denizcimiz ve kazazedeleri kurtarmak, yaralarını sarmak için cansiparane gayret gösteren Oşima (Kuşimoto Belediyesine bağlı nahiye) halkı, ülkelerimiz arasındaki dostluğun sarsılmaz temellerini atmışlardır. Kaza haberi duyulur duyulmaz, Japon devleti ve tüm Japon halkı yaralı denizcilerimizin tedavileri ve memleketlerine dönmeleri için seferber olmuştur. İmparator Meici, tedavi altına alınan yaralıların tedavilerine bizzat ilgi göstermiş, Japon gazeteleri yaralılar ve şehitlerin aileleri için yardım kampanyaları düzenlemişlerdir."


"İki ülkenin birbirine daha da yakınlaştığı bir dönem"


Cumhuriyet dönemi Türkiye ve Japonya ilişkilerine de değinen Erdoğan, iki ülke arasında 1. Dünya Savaşı sonrasında, Lozan Antlaşmasının ardından, 24 Temmuz 1924’te, diplomatik ilişkiler kurulduğuna dikkati çekerek, şunları  kaydetti:


"Japonya’nın Boğazlar Komisyonu’ndaki temsilcisi Uçida, ülkemizdeki ilk Japonya Büyükelçisi olarak atanmıştır. 7 Temmuz 1925’te de Fuad Hulusi Togay, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk temsilcisi olarak Maslahatgüzar unvanıyla Tokyo’ya gelmiştir. Türkiye’nin Japonya’daki ilk Büyükelçisi ise 7 Nisan 1929’da Tokyo’da göreve başlayan Cevad Ezine olmuştur. Bu dönemde, Japonya’nın Türkiye ile dostluğa atfettiği önemin pek çok işareti vardır. Bizzat İmparatorun 3 Haziran 1929’da Ertuğrul Şehitliğini ziyaret ederek, şehitlerin manevi huzurunda eğildiğini, 13 Ocak 1931’de de Prens Takamatsu’nun Ankara’yı ziyaretini görüyoruz. Bu, bir yandan Ertuğrul Şehitlerine yoğun bir ilgi ve saygının uyandığı, aynı zamanda iki ülkenin birbirine daha da yakınlaştığı bir dönem olmuştur."


Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2015 yılının, iki ülke arasındaki ilişkilerin başlangıcı olan Ertuğrul kazasının 125. diplomatik ilişkilerin tesisinin ise 91. yılı olduğunu anımsatarak, makalede şu ifadelere yer verdi:


"Bu yıl vesilesiyle düzenlenen kapsamlı anma törenleri vesilesiyle Deniz Kuvvetleri Komutanlığımızdan Gediz Fırkateyni Haziran ayında Japonya'yı ziyaret ederek, 3 ayrı limanda toplam 10 gün boyunca Japon Deniz Öz Savunma Kuvvetleri'nin misafiri olmuştur. Ertuğrul kazasını anlatan ve iki ülke ortak yapımı olarak çekilen 'Ertuğrul 1890' filmi de, 5 Aralık 2015 tarihinden itibaren Japonya'da gösterime girecektir."


"İlişkilerin bugün bulunduğu stratejik ortaklık seviyesine gelmesinde, istikrarlı bir hükümete sahip, 10 yıllık dönemde ortalama yüzde 5 büyüyen Türkiye'nin, güçlü bir dost olarak Japonya'nın yanında yer alması büyük rol oynamıştır" değerlendirmesinde bulunan Erdoğan, şöyle devam etti:


"Dünyanın 17. büyük ekonomisi olan Türkiye, küresel ekonominin önemli bir platformu olan G-20'nin dönem başkanıdır. Bu yıl, bir yandan önceki dönem başkanlıkları sırasında başlatılan çalışmaların yakın takipçisi olurken, diğer yandan da dönem başkanlığı önceliklerimiz olan uygulama, yatırım ve kapsayıcılık alanlarında çok önemli faaliyetler gerçekleştirdik. Bir sonraki dönem başkanına bayrağı devredeceğimiz G-20 Liderler Zirvesi, 15-16 Kasım tarihlerine Antalya'da yapılacaktır. Zirve vesilesiyle Başbakan Sayın Şinzo Abe'yi ülkemizde ağırlamaktan büyük memnuniyet duyacağız."


Türkiye'nin G-20 dönem başkanlığına uzanan sürecin temelinde, bankacılık, kamu maliyesi ve sosyal güvenlik başta olmak üzere, pek çok alanda kararlılık ile uygulanan yapısal reformlar sayesinde yakalanan güçlü ve istikrarlı ekonomik büyümenin yer aldığının altını çizen Erdoğan, şu değerlendirmelerde bulundu:


"Hedefimiz, Cumhuriyetimizin kuruluşunun 100. yılı olan 2023’te, dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasında yer almaktır. Bu doğrultuda Gayrı Safi Yurtiçi Hasılanın 2 trilyon dolara, kişi başına milli gelirin 25 bin dolara, ihracatın ise 500 milyar dolara yükselmesini amaçlıyoruz." 


"Cari açığımız hızla geriliyor"


Türkiye'de geçen yıl ve bu yıl ikişer seçim yaşanmasına rağmen, kamu maliyesindeki sağlam duruşun korunduğuna vurgu yapan Erdoğan, makalesini şöyle sürdürdü:


"Kamu borçları ve bütçe açığının GSYİH'ye oranındaki düzenli düşüş devam ediyor. Enflasyonda azalma sürerken, Hükümetimiz tarafından alınan tedbirler sayesinde cari açığımız hızla geriliyor. Küresel ekonomik görünümün aşağı yönlü revize edildiği, gelişmekte olan ekonomilerin yavaşladığı, gelişmiş ekonomilerde toparlanmanın zayıf olduğu bir ortamda, yetersiz sermaye akımları ve mali piyasalarda artan dalgalanmalara rağmen, yılın ilk yarısında ekonomimiz yüzde 3,2 büyümüştür. 1 Kasım seçimleri sonrasındaki dönemde büyümeye yönelik yapısal reformların hızlı bir şekilde hayata geçirilmesini bekliyoruz.


Ülkemizin hızlı büyüme hedefinin bir parçası olan enerji, ulaştırma, kentsel alt yapı, eğitim ve sağlık alanlarındaki büyük çaplı alt yapı projelerinde Japon firmaları büyük rol oynamaktadır.  Marmaray  Boğaz Tüp Geçiş Projesi ile halen yapımı süren İzmit Körfez Geçiş Köprüsü’nü bunlar arasında sayabiliriz. Dünyanın en uzun asma köprüsü olacak Çanakkale Köprüsü ile İstanbul Boğazı altına yapılacak ve karayolu ile metro hattını birlikte içerecek 3 katlı tünel projesinin ihalesi de önümüzdeki dönemde yapılacaktır. Ayrıca, enerji ve metro alanlarında da ciddi büyüklükte projeler mevcuttur. Bu projelere de Japon firmalarını bekliyoruz."


Karadeniz kıyısında inşa edilmesi planlanan Sinop Nükleer Güç Santrali'ne özel bir yer verilmesi gerektiğini, bu projenin, iki ülke arasındaki tarihsel ilişkilerin stratejik ortaklığa dönüşmesini temsil ettiğini kaydeden Erdoğan, "Bu sebeple, bugüne kadar olduğu gibi, bundan sonra da proje kapsamında yer alan Japon firmalarının, fizibilitenin hızlı bir şekilde sonuçlandırılması, inşaata bir an evvel geçilmesi ve tesisin işletmeye açılması konusundaki çabalarının devamını bekliyoruz" ifadesini kullandı.


"Ülkemiz, Japon yatırımcılarını beklemektedir"


Yakın gelecekte kurulması öngörülen Türk-Japon Bilim ve Teknoloji Üniversitesi'nin de, iki ülkenin bilimsel alandaki iş birliğinin lokomotifi olacağını ve stratejik ortaklığı daha da pekiştireceğini vurgulayan Erdoğan, şunları kaydetti:


"Aynı şekilde, üçüncü tur görüşmeleri, Eylül başında Tokyo'da yapılan Ekonomik Ortaklık Anlaşması’nın (EPA) kısa sürede sonuçlandırılması, ikili ticaretin dengeli bir şekilde artırılmasının yanı sıra, karşılıklı yatırımlar ve hizmet ticaretinin yeni bir boyuta taşınmasını sağlayacaktır. EPA sürecinin mümkün olduğunca kısa sürede sonuçlandırılması yönünde her iki ülke hükumetlerinde ve iş dünyalarında ortak bir siyasi irade bulunduğunu görmekten memnuniyet duyuyoruz. Böylece, ikili ticaret rakamlarında Türkiye aleyhine görünen tablonun, ülkemize yönelik artan Japon yatırımları marifetiyle dengelenmesini bekliyoruz.


Türkiye’de büyümenin itici gücü özel sektör ve iç pazardır. Gelir dağılımı düzelirken, orta sınıfın harcama kapasitesi güçlenmektedir. Türkiye, kişi başına düşen geliri 10 bin doların üstünde olan ve aynı zamanda 70 milyondan fazla nüfusa sahip altı ülkeden birisidir. Türkiye’deki nüfusun yaş ortalaması ise 29’dur. Bu durum Türk pazarını uluslararası yatırımcılar için daha cazip kılmaktadır. Türkiye, üç saatlik bir uçuş mesafesinde 9 trilyon dolarlık bir pazara giriş imkanı sağlamaktadır. Ülkemiz, genç nüfusu, istikrarlı siyasi ve ekonomik yapısı, AB ile mevcut gümrük birliği, OECD ülkeleri arasındaki en liberal yabancı sermaye mevzuatına sahip olması, enerji hatlarının geçiş noktası bulunması gibi özellikleriyle Japon yatırımcılarını beklemektedir. Ülkemizde halen faaliyet gösteren 200 civarındaki Japon sermayeli şirkete yenilerinin katılmasını arzu ediyoruz. Uyguladığımız yeni yatırım teşvik sisteminin, bu çerçevede özellikle hatırlatmak istiyorum."


"İki ülke ve millet arasındaki benzerlikler, farklılıklardan daha fazladır"


Türk ve Japon halklarının birbirlerini daha yakından tanımalarının yolunun kültürel temaslardan geçtiğine de vurgu yapan Erdoğan, makalesini şu ifadelerle tamamladı:


"Bu bağlamda, 2010 yılında Türkiye’de düzenlenen 'Japonya Yılı' ve 2003’te Japonya’da düzenlenen 'Türkiye Yılı',  iki ülke halklarının birbirlerini daha iyi tanımalarına yardımcı olmuştur. Turizm de bu amaç doğrultusunda önemli bir araçtır. Türkiye’yi 2014 yılında yaklaşık 37 milyon turist ziyaret etmiştir. Türkiye’yi ziyaret eden Japon turist sayısının daha da artmasını bekliyoruz. İki ülke ve millet arasındaki benzerlikler, aralarındaki mesafeye rağmen, farklılıklardan daha fazladır. Gönül bağımız kuvvetlidir. Bu husus, her alanda stratejik ortaklığımızı daha da ilerletmek için bize sağlam bir zemin hazırlamaktadır. Bu düşüncelerle, Sayın İmparator ve Sayın Başbakan başta olmak üzere, tüm Japon halkına selamlarımı, saygılarımı sunuyorum."


AA


Geri Dön