29 / 12 / 2024

S&P'ye "revize" tepkisi!

S&P'ye

Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Standard & Poor's'un ( S&P ) Türkiye ekonomisiyle ilgili yukarı yönlü büyüme revizyonunu ayrı bir açıklamayla duyurmaması, ekonomistler tarafından tepkiyle karşılandı...



S&P'nin Türkiye ekonomisiyle ilgili yukarı yönlü büyüme revizyonunu ayrı bir açıklamayla duyurmaması, ekonomistler tarafından tepkiyle karşılandı.


Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Standard & Poor's'un (S&P) Türkiye ekonomisiyle ilgili yukarı yönlü büyüme revizyonunu ayrı bir açıklamayla duyurmaması, ekonomistler tarafından tepkiyle karşılandı. 


S&P'nin Türkiye ekonomisiyle ilgili 2014 yılı büyüme tahminini yüzde 2,4'ten yüzde 2,9'a yükselttiği, S&P yetkililerinin AA'nın özel bir röportajına verdiği cevapla ortaya çıkmıştı. AA muhabirinin sorularını cevaplandıran S&P Direktörü ve Türkiye'ye ilişkin makro ekonomik öngörülerden sorumlu Kıdemli Ekonomist Tatiana Lysenko, Türkiye'nin bu yılki büyüme tahminini yüzde 2,4'ten yüzde 2,9'a, 2015 için yüzde 2,7'den yüzde 3'e yükselttiklerini söylemişti. 


S&P'nin büyüme revizyonunu ayrı bir açıklama ile duyurmamasını AA muhabirine yorumlayan Ziraat Yatırım Ekonomisti Bora Tamer Yılmaz, "Önce bir kuruluş yapacağım dediği açıklamayı yapmadı. Sonra, aslında bu bir açıklama değil gibi şeyler söyledi. Bir diğeri yüzde 52 gibi bir oyla neticelenen seçimin ardından siyasi istikrar yok gibi ekonomi dışı bir açıklamada bulundu. Şimdi bir diğeri de büyüme beklentisini yukarı yönlü güncellemiş ama bunu açıklamamış. Tesadüfen öğreniyoruz" ifadesini kullandı.


Kredi derecelendirme kuruluşlarının teknik işleyişinde pek çok sorun olduğunu belirten Yılmaz, "Her ülkenin ekonomi dinamikleri ve hareket tarzları hatta ekonomik kültürleri birbirinden farklıdır. Siz bu kadar farklı yapılara tek ve esnek olmayan bir metodolojiyle yaklaşırsanız, hata yaparsınız" dedi.


Yılmaz, bu kuruluşların yakın zamanda işin içine siyasi beklentilerini ve yönlendirme çabalarını da kattığını kaydederek, "Türkiye'nin Irak'la olan ticaret potansiyelinin azalması bir risktir, bunu biz de kabul ediyoruz. Raporlarda uzun uzun bu durumu analiz ediyorlar ama diğer taraftan Rusya ile açılan bir kapı var. Buna neden değinmediler? Bu şartlarda biz bu kuruluşlara nasıl güveneceğiz?" diye konuştu.

"YA ÖNGÖRÜLERİ TUTARLI DEĞİL YA DA GÖRDÜKLERİNİ İFADE ETMEKTEN SAKINIYORLAR"



Kredi derecelendirme kuruluşlarının 1997 Asya Krizini tahmin edemediğini, 2000'li yıllarda batan pek çok ABD şirketinin notlarının da kötü olmadığını vurgulayan Yılmaz, "2008 yılındaki mortgage krizinden önce risk olduğuna dair tek bir açıklama hatırlamıyorum. Bu noktada iki durum ortaya çıkıyor, ya bu kuruluşların öngörüleri tutarlı değil ya da gördüklerini ifade etmekten sakınıyor veya kaçıyorlar" dedi.


Yılmaz, her iki durumun da bu kuruluşlara olan güvenin ortadan kalkması anlamına geldiğini belirterek, şöyle konuştu:


"Ancak daha kötü bir senaryo daha var. Bu kuruluşlar netice olarak bir şirket ve ayakta kalabilmek için gelire ihtiyaçları var. Bu gelirlerin şeffaf olmadığını düşünüyorum. Dolayısıyla bu kuruluşları finanse edenlerin çıkarları doğrultusunda bir açıklama yapmaları oldukça muhtemel. Bu durum 2008 yılındaki G-20 zirvesinde de gündeme geldi ve alternatif arayışlar konusu ortaya atıldı. Yani esasen bu durumun herkes farkında ama alternatifsizlik devam ediyor."

"BU DURUMA ÖZEL BİR RAPORLA DUYURMASI GEREKİRDİ"



Saxo Capital Strateji Uzmanı Cüneyt Paksoy da kredi derecelendirme kuruluşlarının son yıllarda haklarında çıkan spekülasyonları gidermek zorunda olduklarını ifade etti.


Kuruluşların, küresel sermaye hareketlerinde, bir ülkeye para yatırmak isteyen yatırımcıların ve fonların baz aldığı kriterleri ortaya koyan kurumlar olduklarını söyleyen Paksoy, "S&P'nin normal koşullar içerisinde herhangi bir raporun içinde değil, ülkenin genel durumuyla ilgili hazırlanan bir raporun içerisinde, hatta bu duruma özel bir raporla bunu duyurması gerekirdi" dedi.


Paksoy, hemen hemen bütün kurumlar tarafından Türkiye'nin büyüme revizyonunun yapıldığına değinerek, "S&P'nin de bunu yapıp bildirmemesi ya da sektörel bir raporun içinde bildirmesi bir ihmaldir. Kredi derecelendirme kuruluşlarının son değerlendirmelerinden sonra 'notumuz riske mi giriyor?' derken, en azından S&P'den böyle gelen bir haberle, piyasanın bir miktar moral bulacağını düşünürsek, bu haberin çok daha öncesinde kamuoyuna duyurulması gerekirdi" değerlendirmesini yaptı. 

"ŞU ANDA SADECE SİYASİ MESAJLAR VERMEYE BAŞLADILAR"



Sermaye Piyasası Yatırımcıları Derneği Başkanı Arif Ünver ise, son yıllarda derecelendirme kuruluşlarının yaptığı yanlışların göz ardı edilmeyi aştığını belirtti. Bu kuruluşların yurt içinde itibarlarını kaybetmeye başladığını aktaran Ünver, kuruluşların, tarafsız bir finans kuruluşu olmaktan ziyade, uluslararası siyasetin bir unsuru gibi davrandığını vurguladı.


"Umarım ki birkaç sene içerisinde dışarıya fon bağımlılığımız halledilir ve bu açıklamaların Türkiye'de esamesi bile okunmaz" diyen Ünver, bu açıklamaların Türkiye'nin dış fonlamaya olan ihtiyacından dolayı önemsendiğini, bu durum ortadan kalktığında ise sadece gazetelerde "3. sayfa haberleri" olmaya başlayacağını ifade etti.


Bu raporların şu anda sadece siyasi mesajlar vermeye başladığını aktaran Ünver, "Piyasalar rakamlara, gerçeğe, kendi öngörülerine bakıyor. Gerçek yatırımcılar var, uzun vadeli pozisyon taşıyanlar, onlar her reyting kuruluşunun açıklamalarında pozisyon değiştirmez. Piyasalardaki dalgalanmalara sebep olanlar yerlilerin al-satları, yabancıların değil. Zaten bu kuruluşlar bir çok konuda çok yavaşlar" değerlendirmesini yaptı.

AYRICA, S&P YETKİLİLERİ KONUYA İLİŞKİN SORULARI YANITSIZ BIRAKTI.



Öte yandan dün de kredi derecelendirme kuruluşu Moody's , Türkiye ilgili siyasi belirsizlik tahminlerini içeren bir açıklama yapmış, satır aralarında da Türkiye için 2014 yılı büyüme beklentisini yüzde 3 olarak belirtmişti. Moody's'in, eleştiri ağırlıklı açıklamasında, büyümeyi mayıs ayındaki tahmini yüzde 2,5'ten yüzde 3'e çıkardığına ve gerekçelerine hiç değinmemesi ise dikkati çekti.



Sabah 






Geri Dön