24 / 12 / 2024

Sur İnşa ve İhya Projesi kent sakinlerini rahatlattı!

Sur İnşa ve İhya Projesi kent sakinlerini rahatlattı!

Sur İnşa ve İhya Projesi, tarihi kentin sakinlerini rahatlattı. Tahliye olmayacağı taahhüdüyle esnafın umutları da canlandı. İlçenin 15 mahallesindeki toplam 368 adadaki 6 bin 300 parsel için Bakanlar Kurulu kararıyla, "Acele Kamulaştırma" kararı aldı.



Diyarbakır'ın Sur ilçesinde, terör örgütü PKK'nın sokaklarında açtığı hendekler ve kurduğu bombalı barikatlarla başlayıp, yaklaşık üç ay süren çatışmaların yarattığı tahribatın ardından, tarihi ilçeyi yeniden inşa etmek isteyen hükümet hemen harekete geçti. Tarihi ilçenin 15 mahallesindeki toplam 368 adadaki 6 bin 300 parsel için Bakanlar Kurulu kararıyla, "Acele Kamulaştırma" kararı alındı. Vatandaşların daha fazla mağdur olmaması için alınan karar, HDP'li belediyelerle bazı sivil toplum kuruluşları tarafından Sur'un tamamen boşaltılacağı, ev ve işyerlerinin yıkılacağı şeklinde çarpıtılarak, Sur halkı ile esnafının tedirgin olmalarına yol açtı. Ancak geçen cuma kente gelen Başbakan Ahmet Davutoğlu, Tarihi Hasan Paşa Hanı'nda yeni projeyi ve yapılacakları anlattı. Projeyle yıkım olmayacağı, aksine yeni bir Sur'un inşa edileceği ortaya çıkınca, Sur'da evi ve işyeri bulunanlar rahat bir nefes aldı. Projenin detaylarını bilmedikleri için sıkıntılı günler geçiren vatandaşlar, kendilerini garanti altına alan 'rıza ve uzlaşı' temelli projeyi öğrenince tam destek verdi. Projeyi gören esnafın umutları da yeniden canlandı.


"NEMALANAMAYACAKLAR"

Sur'da Tarihi Sipahi Pazarı'nda işyeri bulunan Vahit Yılmaz, Başbakan Davutoğlu'nun açıkladığı projeyi desteklediklerini belirterek, "Başbakan'ın, bizzat kendisi Sur'a el atarak, projeyi detaylarıyla açıklaması burada yaşayan insanların endişesini de ortadan kaldırdı. Sur, burada yaşayanlarındır. Avuçlarını okşayan rant heveslileri Sur'dan nemalanamayacak" dedi.


"SUR YENİDEN CANLANDI"

Sur'un kalbi Gazi Caddesi'nde yıllardır kuyumculuk yapan Atilla Ödoğlu, projenin umut verici olduğunu belirterek, "Kamulaştırmaların başlamasıyla çıkan söylentiler, esnafın üzerine adeta ölü toprağı serdi. Ancak, Başbakan buraya gelerek Sur'un teminatı olduğunu gösterdi. Acil kamulaştırmanın tahliye olmaması bizi sevindirdi" dedi


TARİHİ DOKU KORUNACAK

Önümüzdeki günlerde detayları netleşerek hayata geçirilmesi beklenen proje ile birlikte mevcut yapılarla tarihi Sur arasındaki mesafe 50 metreden yakın olmayacak. Yeni yapılacak binalar da Sur ve camilerden yüksek yapılmayacak. Yıkım değil, yeniden inşası hedeflenen Sur'da geniş sokaklar, tek tip ve dış cepheleri tarihi dokuya uygun yeni yapılar inşa edilecek. Tarihi yapıların ortaya çıkarılarak, yerli ve yabancı turistlerin ilgi odağı haline getirilmesi planlanan projede tapusu olsun veya olmasın mal sahibiyle uzlaşma sağlanmadan zoraki bir işlem yapılmayacak. Sur'un kalbi olan Gazi Caddesi'ndeki işyerlerinin tümü 2 veya 3 katlı olacak.


'PROJEDEN UMUTLUYUZ'

Sipahi Pazarı'nda işyeri bulunan Bünyamin Ceylan, "Yıllardır burada esnafım. Acele kamulaştırmadan sonra söylentiler aldı başını gitti. İnsanları evini ve işyerini kaybetme korkusu sardı. Başbakan tarafından kimsenin mağdur edilmeyeceği garantisi verilince, Sur sakinlerinde sevince yol açtı" dedi. Esnaf Vahit Yılmaz ise Başbakan'ın açıkladığı projenin kendilerine umut verdiğini söyledi. Yılmaz, "Böyle bir projenin 20 yıl önce yapılması gerekiyordu. Çok mutluyuz" dedi.


Vatan 


Haber Star' Gazertesi köşe yazarı Orhan Miroğlu tarafından şu şekilde ele alındı


Başbakan Davutoğlu’nun Cuma günü Diyarbakır’da Sur’un ihyası için açıkladığı program, bilgi kirliliği ve algı operasyonlarını boşa çıkaran, vatandaşı yeniden düşünmeye sevk eden bir muhtevaya sahipti ve tatminkardı.


Hasan Paşa Hanı’nda Bakan ve milletvekillerinin de katılımıyla açıklanan Sur’un ihyası programından önce, Ulucami’de Cuma namazı kılındı. Çok kalabalık vardı ve adım atacak yer yoktu. Sonra bu kalabalık sokağa taştı. Başbakan otobüsün üstüne çıktı ve halka hitap etti.


Diyarbakır’da, HDP, Sur için alınan bir takım tedbirleri boşa çıkarmak, Sur’un yeniden ve tarihi dokusuna, ima ettiği kültür mirasına uygun inşası, Sur halkının uğradığı mağduriyetlerin giderilmesi için hükümetin bir an önce hayata geçirmek istediği eylem planını itibarsızlaştırmak ve yalan yanlış bilgiler yayarak, halkı kuşkulara düşürmek için elinden geleni yapıyor.


Yakıp yıktılar, güzelim Sur’u büyük  ölçüde bir moloz yığını haline getirdiler, şimdi de inşayı ve ihyayı engellemek istiyorlar.


Yok, Sur insansızlaştırılmak isteniyormuş, devlet Sur’u içindeki tarihi eserlerle beraber kamulaştırmak istiyormuş, zaten Sur’daki operasyonlar bu yüzden ve bu amaçla gerçekleşmiş ve daha bir sürü yalan ve bilgi kirliliği..


Sanki ta Yüksekova’dan başlayarak, Sur ve Nusaybin’e varıncaya kadar, beşyüz bin insanın evini  barkını terkedip yollara düşmesine yol açan PKK değil, devletmiş gibi!


Sanki, evlerin önüne hendek kazıp, altını üstünü tünellerle birbirine bağlayan, tonlarca bombayı Sur’daki camilere ve kiliselere dolduran PKK değil, devletmiş gibi!


Sur, insansızlaştırılmıyor, tam tersine PKK şiddeti ve teröründen kaçan insanların Sur’a güven içinde dönmeleri için mücadele ediliyor. Kimse en ufak bir mağduriyet yaşamayacak. Halkın sahip olduğu mülkiyet hakkı korunacak, isteyen, tarihi dokuya uygun olarak evini kendisi inşa edebilecek, isteyen devletin inşa edeceği evlerden birine sahip olacak. Hiç bir inşaatın yüksekliği  Başbakan’ın ifade ettiği gibi Surların ve Sur’daki minarelerin uzunluğunu geçemeyecek.


UNESCO’nun Hevsel  Bahçeleri ve Diyarbakır surları için aldığı dünya mirası kararı, Sur içinin bu karara uygun olarak yeniden restorasyonunu zorunlu kılıyor. Buna uygun olmayan hiç bir şeyin kabul edilmesi mümkün  değildir.


Gençlik yıllarımın bir kısmı Sur’da geçti. Yaz aylarında, Sur’un, Dıngılava ve Küpeli ismini taşıyan iki havuzunda geçerdi bütün günümüz. Bu havuzların buz gibi sularına atılırdı karpuzlar ve sonra da ekmek peynir eşliğinde afiyetle yenirdi.


Diyarbakır İş Kadınları Derneğinde, bir iş kadını arkadaşımız, “Balıkçılarbaşına gitmezsem yaşayamam” diyordu haklı olarak. O yıllarda biz de Sur’un dışında bir hayatı hayal bile etmezdik..


Bir şehrin tarihi  mekanlarını  nasıl düzenlerseniz düzenleyin, o mekanlarda insan yoksa, insan yaşamıyorsa hiç bir şeye yaramaz bu. Sur halkını, Sur’dan koparmak, ayrı yaşamaya zorlamak ise ölümden beter gelir. Sur halkıyla konuştuğunuzda, geçmişinden koparılmış, boşlukta hisseden bir halk gerçekliğiyle karşı karşıya kalıyorsunuz. Evlerini, ve kıymetli eşyalarını kaybettiler, ama şimdi hatıralarının içinde yer aldığı bir hafızayı, bir belleği yitirmenin korkusu ve endişesiyle yaşıyorlar.


Sur yeniden inşa ve restore edilecek, ama bu mekana ruh katacak olan da şüphesiz geriye evlerine dönüp burada yaşamaya devam edecek olan Sur halkıdır.


Türkiye’nin ve dünyanın çok uzun bir süre, gözü Sur’da olacak, buna hiç şüphe yok.


Siyasetin de nabzı burada atacak. Bu da çok belli. Çünkü Sur, 1999’dan bu yana Diyarbakır’da elde edilen siyasi bir iktidar alanının merkezi durumundadır. Aşağı yukarı 17 yıldır burayı PKK/HDP yönetiyor. İşte bu  iktidar alanını kontrol eden, siyasi ve ekonomik rantını tek başına yöneten bir hareketin, Sur’daki kontrolünü kaybetmesi demek, hiç bir şeyin eskisi gibi olmayacağı anlamına gelir. Diyarbakır’da yaşayan ve yüzü bir kaç yıldır HDP’ye dönük olan, şehrin  mekanlara bölünmesi sürecinde oluşan muazzam rant alanlarını HDP’ li elit siyasi sınıfla beraber paylaşan orta sınıftan kesimler, şimdi sarsılan bu iktidar alanından uzaklaşmanın  ve yeni bir siyasi tercih yapmanın eşiğine gelmiş bulunuyorlar. PKK’nin, artık onların ne ekonomik entegrasyon ne de milliyetçi taleplerini temsil edemeyeceğini görüyorlar, PKK, Sur’u askeri olarak  kaybetti, şimdi HDP’yi harekete geçirerek, siyasi olarak yeniden kazanmak isteyecektir. Ama bunca yıkımdan ve halka verilen zarardan sonra, bu hiç te kolay olmayacak. Sur halkını kendi geleceğinin önüne dikmek bana imkansız ve boş bir çaba olarak görülüyor.


Perşembe günü Sur’un etrafında uzun bir yürüyüş yaptım. İş makinaları harıl harıl çalışıyordu. Etraf taşınmayı bekleyen moloz yığınlarıyla doluydu. Bir kaç kadın ve çocukla karşılaştım. Ağlaşıp duruyor ve sözleşmişçesine, ‘yeter yeter, dayanacak gücümüz kalmadı’ diye feryat ediyorlardı.


Surlu kadınlarla karşılaştığımız güzergahın solunda eski adliye binası ve eski cezaevinin de içinde yer aldığı İçkale vardır, bir müze tasarımı içinde, burada yer alan binalar yeniden restore edilmiş ve ziyaretçilere açılmış durumda. İçkale, içinde yapılan kazılar ve bulunan insan kemikleriyle gündeme gelmiş ve  tartışmalara yol açmıştı. Kazılar sırasında ortaya çıkarılan insan kemiklerinin, doksanlı yıllarda faaliyet  gösteren JİTEM’le ilgili olabileceği düşünülmüş, sonra bu insan kemiklerinin çok eski tarihlere ait olduğu ortaya çıkmıştı.


İçkale’nin tepesinden  Dicle’ye doğru uzun uzun baktım. Buz gibi soğuk bir rüzgar esiyordu. İçimin ürperdiğini hissettim. İçkale’de bulunan mahkemeye 1977 yılında yasak kitap ve Seyit Rıza’ya ait fotoğraf bulundurmaktan ifade vermiş,  serbest bırakılmıştım; ama kitaplara ve Seyit Rıza’nın fotoğrafına da el konulmuştu.


1974 Ecevit affından önceydi. 12 Mart’ta tutuklanan Kürt aydınları İç kaledeki cezaevinde kalıyorlardı. Mehmet Emin Bozarslan, Tarık Ziya Ekinci, İbrahim Güçlü, Mehdi Zana ve diğerleri.. Liseli gençlerdik ve onları bazen ziyaret ederdik. İçerden çıkacaklar ve parti kurup bizi de içlerine alarak mücadele edeceklerdi..


Hey gidi, rüzgar gibi geçip giden yıllar, hey!


Geçmiş hatıralar ve yıllar, sanki dün yaşanmış, elimi uzatsam onlara dokunacakmış gibiydi, gözlerimi vadiye ve vadiyi çevreleyen tepelere diktim, yemyeşil bir örtüyle sarıp sarmalanmıştı  tepeler, çok istemesine rağmen, bana işkence ederler diye son yıllarında Diyarbakır’ı hiç ziyaret etmemiş olan Diyarbakırlı şair, Ahmet Arif’in dizeleri geçti aklımdan.


Dağlarına bahar gelmiş (barışa hasret) memleketimin!


Star


Haber Milliyet'te şu şekilde yer aldı


Başbakan Davutoğlu’nun cuma günü Diyarbakır’ın Sur ilçesinde açıkladığı Sur’un yeniden inşa ve ihya sürecine ilişkin 10 maddelik plan çerçevesinde Diyarbakır Surları’nın tamamen restore edileceğini ve eksik kalan yerlerinin de aslına uygun olarak yeniden yapımının planlandığını açıkladı. 1932 yılında dönemin Diyarbakır Valisi Hasan Faiz Ergun “Kente hava girişi olmadığı” gerekçesiyle Dağkapı ile Mardinkapı ve Yenikapı bölgelerinde surları dinamitle yıktırmıştı. Yaklaşık 300 metrelik bu yıktırılan bölgede yıllar içinde yeni yapılar da inşa edildi. Sur’u inşa planı kapsamında toplamda 5,4 kilometreyi bulan surların tamamı elden geçirilecek. Birçok yıkık bölüm ile üzerindeki işlemeler de yeniden restorasyona tabi tutulacak ve eksik kısımlar da yeniden inşa edilecek. Yıktırılan 300 metrelik bölümdeki surlar da yine bölgeden çıkarılan taşlar ile aslına en yakın uygunlukta yeniden yapılacak. Bu kapsamda yeniden inşa aşaması için bazı taş ustaları ile de görüşmeler yapıldığı inşaatta da taş ustalarının kontrolünde çalışmaların yapılmasına izin verilmesinin planlandığı kaydedildi. Diyarbakır surları üzerinde çok sayıda medeniyete dair işaretler bulunuyor. Surlardaki taş, yazıt ve kitabelerin korunabilmesi için tarihçilere de danışılarak restorasyon yapılacak.


Bazalt taşı kullanılacak

Sur’daki inşa sürecinde mesken alanlarında bazalt taşı kullanılacak. Yeni mimarinin özgün Diyarbakır mimarisi olmasına özen gösterilecek. Evlerin iç ve dış cephelerinde Selçuklu ve Osmanlı mimarisinden el işçiliği örnekleri de sergilenecek. Bunun için de bazı el işçiliği ustaları ile irtibata geçildiği ve bu ustalardan destek alınacağı kaydedildi.


Sur simülasyonu

Başbakan Ahmet Davutoğlu 2 gün önce Sur ilçesine yaptığı ziyarette tarihi Hasan Paşa Hanı’nda Sur’un yeniden inşa projesini açıklayarak ‘kültür mirasının dışına çıkılmayacak’ demişti.


Milliyet 


Geri Dön