Tanrıya Giden Yolda Karşılaştıklarım: Bilim ve İnanç Birlikte Olabilir mi Çıktı!
Yaşar Özkan'ın Tanrı'ya Giden Yolda Karşılaştıklarım: Bilim ve İnanç Birlikte Olabilir mi isimli kitabı çıktı
Makina mühendisi kökenli Özkan'ı, kamuoyu Libya'ya ilk giden (1979) ve Kaddafi'nin devrilmesinden sonra da bu ülkede şantiyesinde nöbet tutan son birkaç Türk müteahhitten birisi olarak biliyor.
Bir kere bu kitap, işadamlarının birçoğunun yaptığı gibi "yazsam roman olur" gazıyla, kaleme sarıldıkları biyografi güzellemelerine hiç benzemiyor. Her tez, bilimsel bir dayanak ile sunuluyor. Merhum Nejat Eczacıbaşı ve yine merhum Sakıp Sabancı'nın dışında "düşünce" kitabı yazan işadamına ben pek rastlamadım. Bir istisnadan söz etmem gerekirse, Türkiye'de "müteahhitliğin kitabını" yazan STFA'nın kurucularından Fevzi Akkaya'yı saygıyla anmam gerekir.
Akkaya basınla görüşmeyi reddeden ve şirketteki hisselerini kurduğu vakfa devredip, bir çiftlik evinde "bir lokma, bir hırka" felsefesi ile yaşayan ender türde bir işadamıydı ve inşaat teknolojileri ile ilgili yazdığı "mühendislik" kitapları, fakültelerde okutuluyordu. Akkaya ile görüşme şansını yakalayan nadir gazetecilerden biri olarak; somut gerçekliğin peşinden giden bir "bilim adamı" olarak aramızdan ayrıldığını hatırlatmalıyım.
Dünyanın derdini yazıya dökenler içinde, geçtiğimiz yıllarda kaybettiğimiz ve Gama İnşaat'ın kurucularından Uğurhan Tunçata'yı da unutmuş değilim... Müteahhitlerin varoluşla bu kadar haşır neşir olmaları meslekle açıklanabilinir mi, bilmiyorum...
Bugünlerde ise iki işadamının yazmakta oldukları kitapları yayımlamalarını merakla bekliyorum. Bunlardan birisi; ENKA'nın patronu Şarık Tara'nın, bir diğeri de Profilo'nun kurucusu Jak Kamhi'nin anıları.
İkisi de "kara kutu"... Bekleyip göreceğiz diye umut ediyorum.
İşadamı yalnız para düşünüyor
İş dünyasında "genelde" yaşanan entelektüel sığlığa meydan okuyan Özkan, "İşadamları hep para konuşuyor, ne okuyor, ne de düşünüyor" diyor. Bu tespitini, "Para gübre gibidir; biriktirirsen kokar, toprağa verirsen, verim alırsın..." benzetmesi ile pekiştiriyor.
Bilim ve inancın kesiştiği kavşakta geriye ve ileriye milyonlarca yıl kateden bu kitap, 21 Aralık 2012 sendromunu; astronomik ve sismik olayları ele alarak tartıştırıyor...
Türkiye Müteahhitler Birliği (TMB) Yüksek İstişare Konseyi Üyesi de olan Özkan, 15 yılda biriktirdiği makalelerini sözünü ettiğim bu kitapta toplamış. Kitapla ilgili ben daha fazla bir şey söylemeyeyim; "Çevremden 30 kişi ancak bu kitabı okumuştur. İNTES'e makale göndermeyeceğim" diye sitem ettiği iş dünyasından "okurlarına" sözü bırakmak isterim:
Ali H. Üstay: Dünyanın en önemli konusunu, yani bilim ve inancın buluşması gerektiğini, ayrı doğruları olamayacağı gerçeğini işliyor tamamen bitaraf olarak, nötr biçimde... Bu kitabı okuduktan sonra, sanki bir boy büyüyor insan!
Süreyya Yücel Özden: Kuantum fiziği, evren bilimi, sıfır noktası enerjisi, insanınholografik beyni, dünyamız, insanlar, böcekler gibi konuların ele alındığı bölümleri okurken, sık sık, şaşkınlıkla karışık heyecanlandığım oldu. Özellikle "madde üzerine yoğunlaşan materyalist düşünce" eleştirisi, "bir ilahi alemin var olabileceği kanaati" ve anlatılanların, Kuran-ı Kerim ayetleri ile ilişkilendirilmesi, gerçekten okuyucuyu daha derin düşünmeye davet ediyor. Ali Polat: İnsanların birçoğu Batı'dan alınan ilim ve Batı'nın 800 senelik ilmi kaynaklarının etkisinde kalarak hareket ediyor. Bu hareket doğru fakat yeterli değil.
Dr. Orhan Yavuz: Vereceğimiz bilgiler Özkan'ın Libya yolunda başına gelen zincirleme olaylara bir yorum yapabilmek, diğer bir anlamda nerede olduğumuzu değerlendirebilmek amacını taşıyor. (19. asır düşünürlerinden D. Reymond ve fizik bilgini Max Planck'tan örnekler veriyor.) Özkan'ın durduğu yeri özetleyeyim: Varsıllığı amaçlamış günümüz insanları, adaletli bir toplum yaratamazlar, olsa olsa bu dünyayı tez elden yok ederler!
Serpil Yılmaz/Habertürk