Tarım arazilerinde yapılaşmaya izin veriliyor mu?
Kovid-19'dan kaçmak ve sakin bir yaşam sürmek isteyenler doğaya yöneliyor. Bu durumla tek katlı müstakil evlere talep katlandı.
Gayrimenkul Yatırım Uzmanı, Mülk Bilirkişisi, Emlakçı, Broker ve Müteahhit İsa Demir, tarım arazilerindeki yapılaşmaya ilişkin bir yazı kaleme aldı.
İşte İsa Demir'in o yazısı...
Koronavirüs pandemisi tüm dünyayı etkisi altına aldı. Her gün on binlerce insan virüse yakalanıyor ve yüzlerce insan yaşamını yitiriyor. Kovid-19 salgınına yakalananların birçoğu hastaneye ihtiyaç duymadan iyileşse de, birçok kişinin vücudunda virüs tahribata neden oluyor. Kovid-19'dan kaçmak ve sakin bir yaşam sürmek isteyenler doğaya yöneliyor.
Temiz hava ve bol oksijen almak amacıyla şehrin kirliliğinden ve gürültüsünden kaçan vatandaşların doğada tek katlı müstakil evlere talebi arttı. Fakat yönetim bunu onaylamıyor. Vatandaşın şehrin uzak noktalarından aldığı arazisine doğaya uygun bir bağ evi veya hafta sonu evi inşa etmesine izin verilmiyor.
Daha öncede birçok kez yazılan ve gerekli mercilere defaten iletilen dilekçelerde bu konu hep gündeme getirildi fakat bir sonuç alınmadı. Biraz riski göze alan vatandaş zaten kimseyi dinlemiyor bu evleri kafasına göre ina ediyor. Vatandaş gecekondusunu yapar, devlet peşinden gelir af çıkarır. Birçok kez bu böyle yaşandı. Bu durumu bilenleri kim durdurabilir, hele de böyle olağanüstü bir salgın içerisindeyken kimse durduramaz. Arada sırada yıkımı yapılan kaçak yapılar oluyor fakat koca İstanbul’un yarısı yasal gecekondular ile kaplı değil mi? Bu durumun değiştirilmesi gerekiyor. Şehrin doğru yapılaşabilmesi için devlet proaktif davranmalı, gidilebilecek yerlere vatandaşlardan önce gitmeli.
Şehir çok kalabalık olduğu ve plansız büyüdüğü için, İstanbul’un özel bir duruma sahip. İstanbul diğer şehirlerden ayrı değerlendirmeye alınmalı gerekirse şehre uygun kanun hazırlanmalı.
Şehrin gelişim akslarına devasa yollar yapıldı, çok da iyi oldu. Ancak bu yollardan giden vatandaş, arazisinde piknik yapıyor ve akşam geri dönüyor. Çünkü arazisinde doğaya uygun küçük bir ev inşa etme hakkı bulunmuyor. Kaldı ki şehrin çevresinde tarım arazisi şeklinde planlanan bu arazilerin büyük çoğunluğu tarım yapmaya elverişsiz. Bu alanları tarım arazisi şeklinde planlayanlar, bu arazilerin hava fotoğrafını bile görmemiş. Zaten vatandaş arazinde bir konut inşa edebilse, geriye kalan arazisini ıslah eder, toprak getirtir, su kuyusu açar ve orada sebze meyve ekip biçer ve amaç hasıl olur. Yol ve diğer kamusal alanlar için herkes arazisinden Düzenleme Ortaklık Payı kesilmesini onaylar.
Durum bu şekildeyken bu tip arazilerin ortasına, bir bakıyorsun kamu kuruluşları apartman inşa edebiliyor. Bunun yanında binlerce derme çatma gecekondular ve bağ evleri inşa ediliyor.
Birde salgın sürecinin yeni modası karavanlar oldu. Bu da ayrı bir dolandırıcılık. Karavanın modeline göre değişiklik göstermekle birlikte bir karavanda 2 ila 8 kişi yaşayabiliyor. Karavanı alıp bahçeye koyuyorsun ve içinde yaşıyorsun. Sit alanı olsa bile lastikli araç olduğu için karışılacak olumsuz bir durum teşkil etmiyor. Konut inşa edebileceğin paranın en az iki katını, evden sağlam ve konforsuz, ömrü evden daha az olan bir karavana veriyorsun.
Tarım arazilerinde yapılaşma artıyor!