Mayıs ortasını gördüğümüz bugünlerde, yaz güneşinin kendini gösteren yüzü, içimizdeki tatil hülyalarını canlandırıyor. Plan yapanlar kadar, hayata mola vereceği -ya da hayatın içine dalacağı- yeri henüz kararlaştırmayanlarımız var. Tatil planlarını yapmamış olanlara ise de sözümüz, hazırlık yapanlar için hâlâ bir şans var! Söze konu önermeleri yapanlar, ekranda izlediğimizde 'Ah, orada ben de olmalıydım.' diye iç geçirdiğimiz, yanlarında olmak istediğimiz, gezginler ise hele...
Fatih Türkmenoğlu da, ekranın en sempatik ve gezen seyyahlarından... CNN Türk'teki gezi programlarıyla tanıdığımız Türkmenoğlu, halen 'Hayat Gezince Güzel' programını yapıyor. Yaz için önerilerini sorduğumuzda giriş cümlesi, "En beğendiğiniz yer neresi?', en korktuğum sorudur. Tek bir yer, hatta üç-beş yer de söyleyemem. Günlerce seyahate o kadar alışkınım ki, "Ben rotalar severim." oluyor.
Kuzey Ege'de denizle tarihin raksı
Mevsim yaz olunca, sahil bölgelerinde kalmakta fayda olduğunu düşünen Fatih Türkmenoğlu "Hafif serin geceleri, soğuk denizi, rüzgârıyla Kuzey Ege'yi çok severim ben. Çanakkale üzerinden devam ederken, arada hatta Bozcaada ve Gökçeada turlarını da dâhil ederek, Assos, Kaz Dağları, Edremit, Ören ve Ayvalık bence harika bir rota. Hem deniz, hem tarih var bu rotada. Hatta isterseniz, neredeyse her yerde kaplıcalar bile mevcut. Dağlardaki köylere gidip kahvelerde oturmak, şarıl şarıl akan buz gibi akarsularda dinlenmek ve dayanabilirseniz yüzmek, saatler süren yürüyüş turlarına katılmak, sızma zeytinyağına ekmek banmak, süper tatil aktiviteleri." diyor.
Ünlü seyyah, bütün sene tatil yapmayı düşünüp, bir tatil köyünde on beş gün yemek yiyip, uyumayı 'çok saçma' buluyor. Hâl böyle olunca, otel müdavimlerinin yoğunlukta olduğu 'güney'e dair önerileri de aynı çizgide: "Güney taraflarını tercih edenler için Fethiye merkezli bir rota önerebilirim. Fethiye ve Ölüdeniz'de deniz olayını halledip, sonra Kaş'tan Marmaris koylarına kadar olan tüm bölgeyi gezmek çok dinlendirici. Bir de günlerce gezilse bitmeyecek kadar çok malzeme var. ATV safari turları, mavi yolculuk tekneleri, at safarileri, yoga merkezleri; her şey mevcut."
Bu rotada her yerin birbirine yakın olduğunu söyleyen Fatih Türkmenoğlu, tek merkezde konaklamanın mantıklı olacağı kanısında. Tarih meraklıları için, "Özellikle Xanthos, beni çok etkileyen bir eski yerleşim yeri. Kula, Akyaka, akıllara zarar güzellikte. Rotayı uzatmayı düşünürseniz, Demre'ye gidip Myra antik kentini görün. Sanki tüm canlılığı ile ayakta..." önerisini yapıyor.
Akdeniz'in köylerinde kaybolmak
Tatilini 'doğal hayat'ın ekseninde yaşamak isteyenler için, güneyde çok sayıda tatil köyü bulunduğunu anlatan Fatih Türkmenoğlu, Bodrum için, "Sadece gece çıkıp gündüz uyumak yazık olur; etrafı keşfetmekte fayda var." deyip, giriyor söze: "Boğaziçi Köyü, eski adı Bargilya; hatta daha geriden, Milas'tan başlayın keşfetmeye. E oralara kadar gitmişken, Çomakdağ köylerine, o olağanüstü giyinen kadınlara uğramadan dönmeyin..."
Bu bölgede özellikle köy düğünlerini mutlaka ziyaret etmeyi salık veriyor ünlü gezgin: "Yaz mevsiminde, neredeyse her cuma ve cumartesi gecesi, köylerde düğün var. Keşkek, pilav, tas kebabı ve çökertme! Müthiş bir şölen..." Geçtiğimiz yıllarda, adını hatırlayamadığı bir köyde, oraya yerleşmiş bir İngiliz, bir Alman, İngiliz hanımın Türk kocası ve köyün imamıyla saatlerce sohbet edip halay çekmelerini unutamıyor.
Temmuz ortasında şömine
Siz de "Karadeniz'e gitmeyi düşünüyorum." diyenlerdenseniz, Türkmenoğlu'nun "Trab-zon'dan başlayıp, Artvin'e kadar gidin." önerisini kulak ardı etmeyin: "Yusufeli, görülmesi gerekenler listesinde ilk sıralarda. Doğu Karadeniz'de gidebileceğiniz her yaylayı ziyaret edin. Yaz boyu festivaller var. Horon, onlarca ton yeşil, temiz hava ve içten gülen insanlar."
Üzerindeki insanlar olmadan mekânların anlamsız olduğunu düşünen birisi, o. Hikâyelere uğramadan, seyyahlığın anlamsız olduğunu... "Artvin'de, 90 yaşındaki bir nineyle horon oynadık geçen senelerde. Hatta 'horon başı' olmuştu, komutları veriyordu. Sonra da tuttu elimden, beni evine götürdü. 'Mıhlama yemeden hiçbir yere bırakmam.' dedi. Turşu kavurması, mısır ekmeği, yoğurt da yedik. Temmuz ayında, akşamları bulutların çöktüğü, sobaların yandığı bir dağ köyündeydik. Sobanın üstünde bir demlik çay, hepsi bitti. Ninem 'Kal burada oğul, gitme bir yere.' diye ısrar etti. Bir daha görmedim, ama o günü hiç unutmadım."
Urfa ve Mardin'e ne dersiniz?
Halit Ömer Camcı, yayın yönetmenliğini yaptığı Gezgin dergisiyle beş yıldır, yeni coğrafyaların, yüzlerin kapılarını aralıyor. Camcı, Güneydoğu'ya döndürüyor bizi. Urfa'ya ve Mardin'e... Ahmet Hamdi Tanpınar, Beş Şehir'i yazarken İstanbul, Ankara, Erzurum, Bursa ve Konya'yı anlatır. Camcı, Ahmet Turan Alkan'ın Sivas'la birlikte bu sayıyı altıya tamamladığını hatırlatmakla kalmıyor: "Yedinci şehir -yedi rakamının gizemini de içinde barındırarak- hiç şüphesiz Urfa olmalıdır. Urfa, doğunun ışığı, peygamberler şehri, medeniyetin beşiklerinden belki de en birincisi, bir 'taç şehir'dir."
Balıklı Göl ise Urfa'nın vazgeçilmez, kutsi taraflarından... Hz. İbrahim'in ateşe atıldığı yer burası. Gerisini Halit Ömer Camcı'dan dinleyelim: "Hz. İbrahim, mancınıkla ateşin içine atılınca dahi Cebrail'in yardım tekliflerini reddederek sadece Yüce Yaratıcı'nın hoşnutluğunu istediğini bildirir. Düştüğü yer güllük gülistanlık bir bahar bahçesine dönüşür. Halk arasında güzel bir benzetme ile Hz. İbrahim'i yakmak için ateşlenen odunlar birer balığa döner. Balıkların yüzdüğü büyük havuzlar kanallarla birbirine bağlanarak devri daim yaparken kimi yerde güvercinler suyun içinde makul yerlere konarak su içiyorlar."
Sabrın ve çilenin sembolü sayılan Eyüp Peygamber'in de Urfalı olduğunu söyleyen Halit Ömer Camcı, şehirden yarım saat uzakta ve dünyanın ilk üniversitesinin kurulduğu Harran yönüne çeviriyor pusulasını... "Bir bilim ve medeniyet şehri olmasının yanında; huni biçimli toprak evleri ile de meşhur şehrin ünlüleri arasında; Sabit İbni Kurra, İbni Teymiyye, Harrani, El-Battani gibi bütün zamanlar için değerli bilim adamları yer alıyor. Şehir, M.S. 8-9. yüzyıllara rastlayan bu medeniyet merkezliği görevini çekirge sürüsü gibi dünyayı ve tarihi deforme eden Moğol ve Haçlı istilacılarınca yıkılıp yerle bir edilene kadar sürdürüyor."
Camcı'nın ikinci önerisi, Mardin: "Yüzü güneye bakan, sırtını sağlam bir dağa dayamış, ufku açık bir şehir... Tarihi İpek Yolu'nun güzergâhında olan şehre ovadan baktığınızda bir dağın eteğine kurulmuş toprak rengi binalar, evler camiler görüyorsunuz. Dağın zirvesine yakın Zinciriye Medresesi'nden ya da Ulu Cami'nin minaresinden şehre baktığınızda da önünde sanki bir okyanus bulunan görkemli bir ortaçağ şehrine bakıyor gibi oluyorsunuz. Özellikle gece vakti, göz alabildiğince yayılan ovadaki evlerin yıldızlar gibi yanıp sönen ışıkları bir okyanus hissi uyandırıyor insanda."
Bursa, Sivas, Maraş, Afyon gibi şehirlerimizde de yer alan Ulu Cami'lere kıyasla, "Mardin Ulu Camii belki de dünyanın en görkemli ve gösterişli mimarisine sahip Ulu Cami olabilir." düşüncesinde, ünlü seyyah.
Halit Ömer Camcı, bizi Mardin'in üfür üfür esen, taş ev dolu sokaklarına çağırmadan geçmiyor: "Taştan evlerin birçok etkileyici mimari özelliği var. Yazın serin, kışın sıcak tutması; sokakların üst kısımlarına taşan ve ayvan isimli bir yapı oluşturan mutfakların doğal klima sistemi ile hep havadar ve temiz kalması, birbirine yakın evlerin oluşturduğu sokakların günün her vaktinde gölgeli olması ve bu gölge-güneş değerinin sokaklarda rüzgâr oluşturması, dolayısıyla şehrin sıcak havalarda bile yaşanabilmesi..."
Milattan sonra 5. yüzyılda inşa edilen Deyrulzafaran Manastırı, bir diğer durak. 639 yıl boyunca 'Dünya Süryanilerinin Patriklik Merkezliği'ni yapan manastırı, 'bir mühendislik harikası' olarak nitelendirirken, "Yapı bütün görkemi ile doğunun inanç kültürü zenginliğinin de sembolü durumunda." diyor. Mardin'e ayrı bir güzellik katan medreseler içinde, şehrin en yukarısında kalan Zinciriye Medresesi ile en altında yer alan Kasımiye Medresesi başı çekiyor, onun için.
Kemaliye ve Eğirdir'de tekne turu
Serkan Ercan, 1999 yılında TRT'te başladığı 'Kaçış Planı'yla, gezi programlarının öncülerinden biri oldu. Genç oyuncu, bir süre ara verdiği, özlenen programını 'Gidiş Dönüş' ismiyle, bu kez İZ TV'de yapıyor. Yaz rotası için kapısını çaldığımız Ercan, "Benim öncelikli tavsiyem Erzincan'ın Kemaliye ilçesi." diyor. Peki, neden? "Mutlaka gezilip görülmesi gereken bir yer. Tekne turu yaparak da keşfedeceğiniz Kemaliye'nin havasını koklamayı, harika dut pekmezlerini yemeyi mutlaka öneririm." sözlerini kullanan Ercan'ın önerisi, uzun olsa da tren yolculuğuyla bu güzel ilçeye ulaşmak...
Gölü ile ve tabiat güzellikleriyle dikkat çeken Isparta'nın Eğirdir ilçesi, genç seyyahın bir diğer yaz durağı. "Eğirdir çok bilinen bir yer değildir ama kalesi ve gölü, görülmeye değer güzellikte. Orada da bir tekne turuna katılmadan geçmeyin."
Denizden bağımsız bir tatil düşünemeyecek olanlara da tavsiyesi var, Ercan'ın: "Adalar, deniz tutkunları için birebir güzellikte. Gökçeada ve Bozcaada'da güzel zaman geçirebilirsiniz. Bozcaada'ya bağ bozumunda gitmek, cazip olabilir. Onun dışında denizi de güzeldir. Ayrıca ucuz pansiyonları var. Gökçeada da öyledir."
Amasra size göz kırpıyor
Samanyolu TV'ye hazırladığı 'Maceracı' programı için sırtında çantasıyla Anadolu'nun yollarına düşen Murat Yeni, yaz rotası için nokta atışı yapıyor: Amasra. Tatilcileri, Batı Karadeniz'in incisi sayılan bu sevimli yörenin İstanbul ve Ankara'nın ortasında kalmasının cazibesine kapılmaya çağıran Yeni, "Kemere Köprüsü, Küçük Kilise, Edhem Ağa Konağı, Amasra Kalesi, Cenova Şatosu, Kemerdere Köprüsü, Kuşkayası Yol Anıtı'nı mutlaka ziyaret edin." uyarısı yapıyor. Bir şehri kuşbakışı izleyip soluklanmaktan hoşlananlara Bakacak Mevkii ve Boztepe'de durup, sıcak çaylarından yudumlamalarını öneriyor, 'Maceracı Murat'.
Zaman