Arsa ve Arazi

Türkiye'nin trım arazilerinin bölünmesinden yıllık zararı 8 milyar TL!

Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker, Türkiye’nin her yıl arazi bölünmesinden, parsel küçülmesinden dolayı yaklaşık 8 milyar liralık kayba uğradığını, bunun çok büyük bir ekonomik kayıp anlamına geldiğini bildirdi

Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Tarımsal Araştırmalar ve Politikalar Genel Müdürlüğü (TAGEM) tarafından "Tarım arazilerinin bölünmesinin önlenmesi" konulu çalıştay, Büyük Anadolu Otelinde düzenlendi.

Bakan Eker, çalıştayın açılışında yaptığı konuşmada, ağır kış şartlarında, Türkiye’nin değişik yerlerinden insanları bir araya getirerek bu toplantıyı düzenlemelerinin sebebinin tarımda çok önemli temel bir sorunu çözmek olduğunu belirtti.

Türkiye’de tarım arazilerinin bölünmesi, parçalanması, işletmelerin her geçen gün biraz daha küçülmesi, ölçek ekonomisinin kaybedilmesi, mevcut parsellerin etkin bir sulama ağından yoksun olması, mekanizasyon konusu ve bunun yarattığı maliyet artışının getirdiği olumsuz etkilerini konuşmak, bunların nasıl çözüleceğini istişare etmek, çözümleri hayata geçirmek için bu çalıştayı düzenlediklerini anlatan Eker, çiftçi kuruluşlarından üreticilerden, meslek odaları ve kuruluşlarına, özel sektörden kamuya, sivil toplum kuruluşlarından muhtarlıklara ve üniversitelere bütün toplum kesimlerinden insanlarla bu konuyu ayrıntılı bir şekilde tartışarak çözüm geliştirmek istediklerini kaydetti.

Tarım arazilerinin bölünmesi konusunda mevcut miras mevzuatından kaynaklanan sorunlar olduğunu ve bunun 1926 yılına kadar dayandığını anlatan Eker, çalıştayda ortaya çıkacak çözüm önerileriyle ilgili tekliflerin tartışılacağını söyledi.

"Toplumun bu konuda görüşlerini alacağız"

Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker, bu çalışmaya ilaveten bir anket çalışması yapacaklarını belirterek, köylerde çalışan 7 bin 500 ziraat mühendisi, veteriner hekim bulunduğunu bunlar aracılığıyla da toplum kesimlerinin görüşünü alacaklarını ifade etti.

Bu çerçevede 50 bin kişiyle yüz yüze anket yapacaklarını ve bu konuda insanların ne düşündüklerini, nasıl bir çözüm önerdiklerini soracaklarını Eker, şöyle devam etti:

"Neden buna gerek duyuyoruz Bu sorun bugün ortaya çıkan bir sorun değil. Tarihsel bir sorun. 1926’dan bu yana yaklaşık 86 yıldır uygulanmakta olan bir mevzuatın tarım sektörü üzerine ortaya koyduğu sorunların birikimi var. Dolayısıyla toplumsal bir mesele haline gelmiş. Bunun üzerinde ben göreve geldikten beri çalışıyoruz. Çeşitli mesafeler katettik ama toplumun görüşlerini almadan onlarla istişare etmeden kendi geliştirdiğimiz çözüm önerisini dayatmak gibi bir durumun anlaşılmasını istemiyoruz. Bu mesele tek başına bizim değil, bütün çiftçilerimizin geleceğimizin meselesidir. Yarın bu memlekette çocuklarımız, torunlarımız tarım yapacaksa bizim bu sorunu çözmemiz gerekiyor. Bu kadar önemli, bu kadar acil."

Bu konuda tarım sektörünün bütün paydaşlarının katkı sunduğu bir model olmasını arzu ettiklerini ifade eden Eker, çünkü bu konunun mirasla ilgili olduğunu ve toplumda "ölüm hak, miras helal" anlayışı nedeniyle vatandaşların (ben neden bu haktan mahrum olayım ki) diyebileceğini söyledi.

Dünyada gelişmiş ülkelerdeki örnekleri ortaya koyacaklarını ve Türkiye’nin geleneklerinin izin verdiği ölçüde, kendi modellerini yaratacaklarını ifade eden Eker, "Biz başından beri dedik ki bizim yönetim felsefemiz aslında yönetişimdir. Yani sektör paydaşlarıyla birlikte meseleleri konuşmak çözüm aramak anlayışına sahibiz" diye konuştu.

6 hektar alan bile 7’ye bölünüyor

2001 yılındaki tarım sayımına göre Türkiye’de 3 milyon 100 bin tarım işletmesi bulunduğunu belirten Eker, ortalama işletme büyüklüğünün 6 hektar (60 dekar) civarında olduğunu söyledi.

Bu 6 hektar alanın ortalama 7 parsel olduğuna ve bunun da yaklaşık 22 milyon parsel yaptığına dikkati çeken Eker, şöyle devam etti:

"Yani bir kardeşimizin 6 hektarlık bir çiftliği var. 7 parçadan oluşuyor. Bir parça diyelim ki burada, diğer parça 2 kilometre ötede, diğeri 1 kilometre ötede yani her parça dağınık vaziyette. Bunlar işlenecek, makine kullanacak, traktör dolaştırılacak. Bunlar mazot yakıyor, mekanizasyon, maliyet, enerji, işçilik... Bu durum verimliliği etkiliyor. Şimdi bu yapı bir ekonomik maliyet ortaya çıkarıyor. Bunlar her yıl daha fazla bölünüyor. 1952’de işletme sayısı 2,5 milyondu. Şimdi ise 3 milyon 100 bin. Ne olmuş 600 bin işletme daha ortaya çıkmış, demek ki bölünmüş. O zaman parsel sayısı 15 milyonmuş, şimdi 22 milyon. Bu yapı sürdürülebilir bir yapı değil.

Küçük parselle yatırım yapılamıyor, üretim takip edilemiyor, izlenemiyor bu da kalite ve standardı düşürüyor. Maliyetleri artırıyor. Pazara yönelik bir standar üretim yapılamıyor. Ortaya bir de ilave işsizlik sorununu ortaya çıkartıyor."
 

Bunun yanı sıra traktörün mazot yaktığını ve ithal mazotun da bir maliyet getirdiğini ifade eden Eker, ulaşımdan kaynaklanan maliyetlerin de olduğunu kaydetti.

Arazi bölünmesinden 8 milyar liralık kayıp söz konusu

Çok parselli yapıların, sınır kayıpları konusunu da beraberinde getirdiğine, bu sınırların toprağın kendisini de küçülttüğüne işaret eden Eker, çok basit bir hesapla 10 dönümlük bir buğday tarlasında parsel küçüklüğünden ötürü, sınır kayıplarından kaynaklanan gelir kaybının 150 lira olduğunu söyledi.

Parsellerden ulaşımdan kaynaklı kaybın 100 lira, parsellerde makine kullanımı kaybının da 80 lira olduğunu ifade eden Bakan Eker, "ne etti 10 dönümlük bir arazide yılda 330 lira kayıp var" dedi.

Türkiye’de 24 milyon hektar tarla olduğunu hatırlatan Eker, bunun yaklaşık 8 milyar lira kayıp anlamına geldiğini söyledi.

Her yıl arazi bölünmesinden, parsel küçülmesinden dolayı yaklaşık 8 milyarlık kayba uğramanın çok büyük bir ekonomik kayıp anlamına geldiğinin altını çizen Eker, "Hükümet olarak destek bütçemiz 7,3 milyar lira. Yani bizim bir yılda çiftçiye verdiğimiz nakit desteği kadar bizim kaybımız var, arazi bölünmesinden dolayı. Onun için bizim bu sorunu çözmemiz lazım. Eğer bugün tedbir almazsak, bu 10 dekarlık parsel 3 kardeşe bölünürse, o zaman kayıp 2 katına çıkıyor. Yani kaybımız katlanarak artıyor" diye konuştu.

TZOB Genel Başkanı Bayraktar: "TÜİK’in verilerine göre, işletmelerin yaklaşık beşte dördü 100 dekardan az araziye sahip"

Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, Türkiye İstatistik Kurumunun (TÜİK) verilerine göre, işletmelerin yaklaşık beşte dördünün 100 dekardan daha az araziye sahip olduğunu belirtti.

Bayraktar, yaptığı yazılı açıklamada, tarım alanlarının küçük ve parçalı olmasının tarımsal üretimi kısıtladığını, girdi maliyetlerini yükselttiğini, tarımsal üretimden alınan verimi düşürdüğünü ve modern araçların kullanılmasını güçleştirdiğini ifade etti.

Miras Hukuku hükümlerindeki sorunlar dolayısıyla tarlaların bölündüğünü, buna engel olunmaması halinde tarım alanlarında üretim yapmanın imkansız hale gelebileceğini ileri süren Bayraktar, parçalanmanın önlenmesi için miras hukukunun değişmesi önerisinde bulundu. Bu konuda yapılacak bir düzenlemenin arkasında olacaklarını ifade eden Bayraktar, açıklamasında şunları kaydetti:

"TÜİK verilerine göre, tarımsal işletmelerin yüzde 32,7’sinin 20-49 dekar arazi büyüklüğüne sahip ve bu işletmeler, toplam arazilerin yüzde 23,6’sını tasarrufunda bulundurmaktadır. Tüm işletmelerin yüzde 78,9’u ise 100 dekardan daha az araziye sahip küçük işletmelerden oluşuyor. Bu işletmelerin tasarrufunda bulundurduğu arazi ise toplam arazinin yüzde 34,3’ünü oluşturuyor. Tarımsal işletmelerin yüzde 21,1’i 100 dekar ve daha fazla işletme büyüklük gruplarında yer alıyor. Buna karşın bu işletmeler, toplam arazinin yüzde 65,7’sini tasarrufunda bulunduruyor.

Arazi parçalanmasına tarımsal nüfusun yoğunluğu, bir işletmeye ait arazilerin varisler arasında bölünmesi ve her varisin özellikle verimli arazilerden pay almak istemesi, karayolu, demiryolu, sulama kanalı, kiracılık ve ortakçılık gibi nedenler yol açmaktadır. Ülkemizde 1950 yılında 2 milyon 527 bin olan tarım işletmesi sayısı, 2001 yılı itibarıyla 3 milyon 75 bin 516 işletmeye çıktı. Ortalama işletme büyüklüğü ise 77 dekardan 61 dekara geriledi. Avrupa Birliği ülkelerinde; 1950 yılında 15 milyon olan işletme sayısı, 1980 yılında 8,7 milyona, 1990 yılında 7,8 milyona düştü. Yarı yarıya azaldı. Birlik ülkelerinde 1950 yılında 68 dekar olan ortalama işletme büyüklüğü, 1980 yılında 160 dekara, 1990 yılında 165 dekara, 2007 yılında ise 220 dekara yükseldi. Ülkemizde ise 50 dekar daha küçük arazisi olan işletme sayısı 1 milyon 959 bin 123;tür. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının verilerine göre parsel sayısı da 20 milyona ulaşmıştır."

Medeni Kanun’un 659. Maddesine göre, miras yoluyla kalan ekonomik bütünlüğe ve yeterli tarımsal varlığa sahip tarımsal işletmenin, mirasçılardan birinin talepte bulunması halinde bölünmeksizin gelir değeri üzerinden talepte bulunan mirasçıya tahsis edilebildiğini bildiren Bayraktar, "Şayet birden fazla mirasçı bir işletme için talepte bulunursa, sulh  hakimi, isteklilerin kişisel yetenek ve durumları ile eşlerinin yeteneklerini göz önünde tutmak suretiyle, işletmenin hangi mirasçıya özgüleneceğine karar vermektedir. Bir işletme değerinde azalma olmaksızın birden çok yeterli tarımsal varlığa sahip işletmeye bölünebilecek nitelikte ise sulh hakimi bu işletmeyi, ehil olan ve talepte bulunan birden çok mirasçıya ayrı ayrı özgüleyebilmektedir" ifadesini
 kullandı.

Bayraktar, TZOB’un düzenlediği Tarım Arazilerinin Bölünmesinin Önlenmesi Çalıştayına, ülke genelini temsil edecek şekilde katılımın sağlandığını, çiftçileri temsil eden odaların toplantıya katılmasının diğer tarım kesiminin paydaşlarıyla birlikte ortak aklın oluşmasına, sorunların tartışılarak en isabetli paydada buluşulmasına neden olacağını belirtti.
AA