29 / 04 / 2024

Uğur Tanyeli, Çamlıca Tepesi’ndeki cami projesini eleştirdi!

 Uğur Tanyeli, Çamlıca Tepesi’ndeki cami projesini eleştirdi!

Uğur Tanyeli: Rövanşist bir kültür politikasının ürünü olarak değerlendiriyorum. ‘Mağduriyet’ tehlikeli bir söylem. Bir zamanlar mağdur olanlar, hemen her zaman bir sonraki dönemde mağdur ederler…






“Dünyanın en büyük kubbesini betonarme tekniğiyle yapmanın marifet olduğunu mu sanıyorlar? 16. yüzyılda büyük kubbe ve yüksek minare marifet olabilirdi. Ama bugün strüktürel ya da tasarımsal bir marifeti yok.”


"Tarihselcilik mimari anlamda acıklıdır. Modern dünyada aciz kaldığımızı, güncel varlığımızı geçmişin yüce başarılarına sığınarak sürdürmeye çabaladığımızı gösterir. Çoğu zaman bir kaçış ideolojisinin mimarisidir.”


Başbakan Erdoğan’ın isteğiyle, Çamlıca Tepesi’ne “İstanbul’un her yerinden görülecek” bir caminin yapılacak olması, şu sıralar mimarlık dünyamızın gündemine oturmuş durumda.


Yapılması planlanan “devasa cami”nin projesini çizen mimar Hacı Mehmet Güner’in, “Ecdadın yaptığından da geniş kubbe kullanacağız. En az 6 minaresi olacak ve minareleri dünyadaki en yüksek cami olacak” sözleri ise mimarlık dünyasından eleştiri ve tepki almayı sürdürüyor.


Mimar, mimarlık tarihçisi ve eleştirmeni Uğur Tanyeli, öncelikle, bu kadar büyük kamusal bir projenin kamuoyunda tartışılmadan yapılacak olmasına tepkili. Sedad Hakkı Eldem ve Turgut Cansever gibi ülkemizin önde gelen mimarları ve kent mimarlığı üstüne yapıtları bulunan Tanyeli, böylesine büyük yapıların günümüz dünyasında “ikna edilerek” yapıldığını vurguluyor.


Bu türden projelerin “uzlaşmayla” üretildiğini savunan Tanyeli, “Buradaki problem, Türkiye’nin ezelden beri problemi olan mutabakat üretemeyişi” diyor.


Caminin, büyük bir kamusal proje olarak herkesi, ibadet edeni de etmeyeni de ilgilendirdiğini belirten Tanyeli, “Tabii ki 16. yüzyılda kimse kimseyi ikna etmek zorunda değildi. Kimse camiyi neden Sinan’a yaptırdınız, neden öyle yaptırdınız diye sormuyordu. Ama, unutmayalım, Kanuni Sultan Süleyman’ı da seçimle iktidara getirmediler” demekten alamıyor kendini.


Tanyeli, Başbakan Erdoğan’ın, İstanbul’un her yerinden görülecek bir cami istediği için Çamlıca Tepesi’nin seçilmesi karşısında ise “Tuhaf, İstanbul’da büyük Osmanlı camilerinin görünürlüğüyle mi yarışılacak?” diye soruyor ve “Bir yapının her yerden görünmesi amaç olsaydı, en başarılı yapılar TV kuleleri olurdu” diye ekliyor.


Tanyeli’ye göre, bu projenin görünürlüğünün fiziksel olmaktan çok, siyasal olduğu açık:


“Rövanşist bir kültür politikasının ürünü olarak değerlendiriyorum. ‘Ben bir zamanlar mağdur edildim’ biçiminde yaklaşıp, o mağduriyeti mimarlığın, kültürün araçlarıyla geri kazanma çabası bu. Ama mağduriyet tehlikeli bir söylem. Bir zamanlar mağdur olanlar hemen her zaman bir sonraki dönemde mağdur ederler.”


Caminin dev boyutlarda yapılacak olmasına; projenin mimarının, caminin minarelerinin Medine-i Münevvere’deki Mescid-i Nebi’nin minarelerini geçeceğini söylemesine gelince… Tanyeli, Guinness Rekorlar Kitabı’na girecek gibi davranma hakkına sahip olmadığımız kanısında:


“Dünyanın en büyük kubbesini yapacağım demek de gülünç. Dünyanın en büyük kubbesini betonarme tekniğiyle yapmanın marifet olduğunu mu sanıyorlar? 16. yüzyılda büyük kubbe ve yüksek minare yapmak marifet olabilirdi, ama bugün bunun strüktürel ya da tasarımsal bir marifeti yok. Aksine, çok önemli çağdaş mimarlık eserlerinin çoğu küçüktür.”


Peki, bu “Muhteşem Yüzyıl”ı, 16. yüzyıl Osmanlı mimarisini “tekrarlama” takıntısı nereden kaynaklanıyor? Neden hep Mimar Sinan cami taklitlerine takılıp kalınıyor?


Tanyeli, Türkiye’de bu doğrultuda yapılmış, tarihselci denebilecek kaydadeğer tek bir cami bulunduğunu, bunun da Turgut Cansever’in yaptığı Antalya Karataş Camii olduğunu söylemekle başlıyor söze. Geri kalan binlercesinin de tarihselci üslupta olmakla birlikte, hiçbirinin önemsenebilir nitelikte olmadığını vurguluyor:


“Sadece eskisine benzeyen görüntü üretmek istiyorsanız böyle yaparsınız. Mimari anlamda ciddiye alınır bir sonuç çıkmaz. Bu anlamda tarihselcilik acıklıdır. Çünkü çağdaş dünyanın gerçekleriyle baş edemediğimizi, modern dünyada aciz kaldığımızı, güncel varlığımızı geçmişin yüce başarılarına sığınarak sürdürmeye çabaladığımızı gösterir. Tarihselcilik çoğu zaman bir tür kaçış ideolojisinin mimarisidir.”


Tarihselci olmayan anlayışla yapılmış camilerden örnek var mı peki? 


Tanyeli, ilk ağızda, Can ve Behruz Çinici’nin Ankara’daki Meclis Camii’ni örnek gösteriyor. Sonra, Emre Arolat’ın Halkalı’da yeni inşa edilmekte olan caminin de çok önemli bir çağdaş yapı olduğunu söylüyor. Tanyeli’ye göre, asıl sorun da örneklerin çok az olması.


Tanyeli’nin bu konuda en çok vurgulamak istediği nokta çoğulculuk ve yaratıcılık:


“Neden tüm dünya geniş bir çoğulculuğa doğru giderken, biz cami mimarisi söz konusu olduğunda farklı anlayış ve biçimlerin ürünlerini üreten çoğulcu, sayısız yönelim farklılıklarına açık capcanlı bir mimari yaratıcılık ortamı yaratamıyoruz?”


Cumhuriyet - CEREN ÇIPLAK


Geri Dön