Mimarlık

Uzay mimarisinin kalbi 15. Venedik Uluslararası Bienali'nde atacak!

Cumhuriyet Gazetesi köşe yazarı olan Zeynep Oral bugünkü yazısında 28 Mayıs-27 Kasım tarihleri arasına düzenlenecek 15. Venedik Uluslararası Mimarlık Bienali'nden bahsetti. Oral, davetli olduğunu serginin detaylarını paylaştı.

Venedik’te bienal vakti! 15. Venedik Uluslararası Mimarlık Bienali iki gün sonra başlıyor. 28 Mayıs-27 Kasım tarihleri arasında dünya mimarisinin hatta uzay mimarisinin kalbi burada atacak... Açılış öncesi iki gün boyunca bienali izlemek üzere davetli gazeteciler arasındayım. 


Bienal, sadece Giardini’den Arsenale’ye yani bahçelerden tersaneye uzanmıyor, kentin her yanına yayılıyor. Ana bölümde bu yılki bienalin teması “Cepheden Bildiriyor” (Repoorting From the Front) diye belirlenmiş. Tam bir gazetecilik terimi... Bu bölümde 37 ülkeden 88 katılımcı var. İçlerinden 50’si ilk kez katılıyor, 33’ü ise 40 yaşından genç... 


Türkiye anımsayacaksınız, İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı’nın girişimi ve 21 destekçinin katkılarıyla, 2014 yılından başlayarak bir mekân sahibi oldu. Yirmi yıl boyunca Arsenale’de artık pavyonumuz var. Burada “Darzana- İki Tersane, Bir Vasıta” adlı proje sergilenecek.

Türkiye’den şimdilik bilebildiğim kadar bir katılım daha var. Emre Arolat’ın “archstrataantioch” Antakya Müze Otel projesi bienale kabul edildi. Palazzo Bembo’da düzenlenen “Time Space Existence” (Zaman-Uzam- Varoluş) sergisinde yer alıyor.. 


Türkiye pavyonunun açılışı ve Zaman Uzam Varoluş sergisinin önizlemesi yarın. Şimdilik Venedik’te genel havayı kokluyorum...


Merak ve farklı bakış 

Havada ve ortalıkta en çok görülen o afiş: Merpene tırmanmış bir kadın fotoğrafı. Kadının yüzünü görmüyoruz. Merpenin tepesinden, önünde uzanan uçsuz bucaksız çorak alana, taşa toprağa ve ufka bakıyor... 

Merpene tırmanan o kadın bir arkeolog. Yerden baktığı vakit hiçbir anlam taşımayan taşlar, merpenin tepesinden baktığında sıradanlıktan sıyrılıp, kuş, jaguar, ağaç, çiçek figürüne dönüşüyor. 


Bienalin Başkanı Paolo Baratta olsun, bienalin kuratörü Şilili mimar Alejandro Aravena olsun bu fotoğrafı görür görmez, afiş olarak benimsemişler. Arkeolog Maria Reiche’ın yerden görünenle yetinmeyip merpenin tepesine tırmanmasını, yokluktan, hiçlikten bile yaratıcılığa geçişin simgesi; merakın ve farklı bakış açılarının getirileri üzerine bir çaba, bir azim diye değerlendirmişler. 


“Mimarlık, sanatlar içinde en politik olandır” değerlendirmesini sık sık yapan başkan Baratta, “Biz bu bienalde mimarinin göstermelik biçemleriyle değil, mimarinin insan yaşamını nasıl değiştireceğiyle ilgileniyoruz yani özyönetim aracı olarak mimarlık... Daha insancıl bir uygarlık ve insanların kendi geleceklerine sahip çıkabilmeleri açısından mimarlıkla ilgili bir bienal bu!” diyor.


Cepheden bildirmek 

Tıpkı o merpenin tepesine tırmanan yaşlı arkeolog kadın gibi mimarların da ufku inceleyerek yaşamı ve yapısal çevreyi daha yaşanılır kılmaları bekleniyor bu bienalde. 

Zaten küratör Alejandro Aravena’nın bugüne dek bunca ünlenmesinin ve ödül üzerine ödül kazanmasının nedeni, mimariyi toplumun hizmetine vermiş olması. 

Temayı “Cepheden Bildirmek” diye belirlerken farklı perspektiften bakanların ve görenlerin, bilgi ve deneyimlerini, biz ayakları yere basanlarla paylaşmasını öngörüyor. 


Ufku tarayan gözler yeni yollar bulmak zorunda. Çünkü açlık, ayrımcılık, sömürü, eşitsizlik, gelir uçurumu, sağlık hizmetine ulaşamama, zorunlu göçler, doğal afetler, suç, atıklar, çevre ve hava kirliliği, evsizlik, nüfus artışı, yolsuzluk, şiddet... (Bunları sıralayan ben değilim, Aravena.) Bunlar karşısında “yaratıcılıkla, mantıkla ve sağduyuyla çatışmak zorundayız” diyor. 

Aravena’ya göre mimari bunlara karşı halk yararına bir sentez sunmak zorunda. 

“Sermayenin arsızlığı ve sabırsızlığı, bürokrasinin tutuculuğu ve geri zekâlılığı, çoğu kez sıkıcı, sıradan vasat bir çevreye, ortama ve yapılara bizi mahkûm eder. Mimarinin yaşamımızı nasıl değiştirdiğini, değiştirebileceğini ve fark yaratacağının örneklerini görmek istiyoruz.”


Mimarlık deyince 

“İnanıyorum ki mimarlığın gelişmesi kendi başına amaç değil, insanın mutluluğunu ve yaşam kalitesini geliştirmek için bir araçtır” diyor. (Ben de, ben de, ben de!!!) Tahminlerin aksine bu Venedik Bienali “artist” mimarlardan pek hoşlanmıyor. Toplum yararına, toplum hizmetinde mimarlardan yana. Venedik Bienali’nin küratöründen bir alıntı daha: (Tırnak içindekileri basın toplantılarında söylediklerinden derledim.) 

“Yaşam, temel fiziksel gereksinimlerden tutun, son derecede gelişmiş insanlık durumuna uzanır... Dolayısıyla, yapısal çevrenin kalitesini geliştirmek, şu gerçekler için de çaba göstermeyi gerektirir: Gereksinimleri karşılarken insani arzuları yerine getirmek... Bireyi mutlu ederken toplumun ortak iyiliğini kollamak... Güncel olanı barındırırken uygarlığın sınırlarını genişletmek...”


Zeynep ORAL/Cumhuriyet