Genel

Van depremi, konteyner ihracatını da vurdu!

Van'ı vuran deprem sonrasında konteyner üreticilerinin konteynerlerini yoğunluklu olarak deprem bölgesine sevk etmesi, konteyner ihracatında yüzde 15'lik kayba neden oldu.

 

Net ihracatçı konumda bulunduğumuz sektörde bu kayba rağmen ihracat devam ediyor. İrili ufaklı 50 firmanın bulunduğu ve yılda 220 bin konteyner üretebilen sektör, kapasite artırımına da hemen cevap verebilecek potansiyele sahip.   Türkiye'nin çelik sektöründe son yıllarda geldiği yer, herkesin malumu. 2011 yılında 15.4 milyar dolar ihracat rakamına ulaşan çelik sektörünün en önemli kollarından olan konteyner ve prefabrik yapılar tarafında hareketli günler yaşanıyor. Bunun nedeniyse üretilen konteynerin yoğunluklu olarak Van'a gönderilmesi... Özellikle konteyner ve çelik yapı sahası, depremi yaşayan Van'ın barınma konusundaki yaralarının sarılmasında adeta tek kurtarıcı oldu.   Bugüne kadar 30 bin konteynerin gönderildiği Van'da 135 binin üzerinde kişi konteyner mahallelerinde yaşıyor. Yaşanan bu gerçeklik, Türkiye'nin en büyük sosyal yarasına merhem olurken, ihracat tarafında ise zorunlu olarak kayıplara neden oldu. Biz de Ekonomist olarak, yaşanan gelişmeler doğrultusunda hem konteyner sektörünün, hem de depremin yarattığı gelişmeler sonrasında sektörün genel bir fotoğrafını çekmeye çalıştık.   ÇİN HEGEMONYASI Önceki haftalarda Türkiye'nin en büyük konteyner üreticilerinden olan Med Union Containers'in kurucu ortağı Kemal Çolakoğlu'nun konteyner işinden çıktığını duyurmuştuk. Bunun nedeni ise Çin'in pazardaki haksız ve ağır rekabetinden kaynaklanıyor. Türkiye iç pazarında ise durum yüzde 90 Türk malı üretimi konteyner ve prefabrike konuta dayalı. Diğer yüzde 10'luk bölüm ise Çin, Almanya ve İngiliz ürünlerinden oluşuyor.   TUCSA Başkan Yardımcısı Yener Güreş, konteyner gibi yapısal çelik alanında sektörün ihracatta Çin'le rekabetinin olduğunu belirtirken, Çin'in üretiminin düşük maliyetli olmasından dolayı yurt dışı pazarlarında egemenliğinin olduğunu söylüyor. "Yurt içinde Çin varlığından bahsetmek şu an için çok doğru olmaz. Ancak Çinli birkaç firmanın, bazı konteyner üreticileri ile ileri tarihte ortaklık kurmaları da gündemde. Sektör dış pazarlarda Çin'le savaşmakta zorlanıyor, bu doğru. Bunun nedeni ise düşük maliyetli Çin ürünleri. Bunların çoğu zaman kalitesizliği de anlaşılıyor'' diyen Güreş, yurt içinde ise böyle bir şeyin söz konusu olmadığını sözlerine ekliyor.   ÜRETİCİ KONUMDAYIZ Türkiye'de prefabrik bina ve konteyner işi yapan irili ufaklı 45-50 firma bulunuyor. Bu şirketlerin yarattığı tahmini istihdam 4 bin civarında Sektörün yarattığı yıllık ciro 25 milyon lira olarak tahmin ediliyor. Fakat bunların içinde beş veya altı firma uluslararası ciddi boyutta iş yapabilen ve tanınan firmalar olarak aradan sıyrılmış durumda. Sektörün toplamdaki üretim kapasitesi ise 3 milyon metrekare.   Türk Yapısal Çelik Derneği (TUCSA) Başkan Yardımcısı Yener Güreş, Türkiye'nin şu anda konteyner ve prefabrik yapı sektöründe tamamen üretici konumda olduğunu söylüyor. Van'daki deprem için iki ayda 20 binin üzerinde konteyner üreten sektör, yıllık ortalama 210-220 bin konteyner üretebiliyor. Sektör ayrıca, çok hızlı bir şekilde kapasite artırabilme yeteneğine sahip ki, bu durumun deprem zamanında açıkça görüldüğü bir gerçek. Sektörde küçük de olsa bir ikinci el konteyner piyasası bulunsa da, bu pazarla genelde ufak şirketler ilgileniyor.   DEPREM OLUNCA... Hatırlanacağı üzere geçtiğimiz yıl 23 Ekim'de Van'da yaşanan deprem sonrasında, özellikle dayanıksız binaların neden olduğu kayıplara hepimiz şahit olmuştuk. Depremzedelerin kullanılmayacak durumda olan konutlarda oturamayacağı gerçeği ise, deprem bölgesine geçici ve kalıcı yapılar olarak konteyner ve prefabrik evlerin götürülmesini gündeme getirdi. Bu konjonktürde konteyner üreticilerinin çok büyük bir bölümü üretimlerinin büyük bir kısmını deprem bölgesine göndermeye başladı. Hal böyle olunca iç pazardaki arzın artmasıyla konteyner ihracatında da yüzde 15'lik bir daralma yaşandı.   Sektörün önemli oyuncularından Prefabrik Yapı'nın Genel Müdür Yardımcısı Özlem Oğuzoğlu, AFAD yetkililerin verdiği bilgilere göre üretim siparişi verilen toplam 28 bin 971 adet konteynerin, 26 bin 291 adedinin bölgeye ulaştırılmış olduğunu söylüyor. "Bunların da 22 bin 253 adedi kuruldu. Yaklaşık 135 bin depremzede vatandaşımızın da, bu konteynerlere yerleştirildiğini biliyoruz." Van'daki geçici barınma konteynerlerinin maliyeti ise 364 milyon lira civarında. Bu da barınılacak konteynerlerin adetinin ortalama 12 bin 500 liraya üretildiğini gösteriyor.   İHRACAT GEÇİCİ DURDU Dorçe Genel Müdürü Süheyla Çebi Karahan, şirket olarak üretimlerinin çoğunu deprem bölgesine gönderseler bile, sektörün aksine ihracatta böyle bir sıkıntı yaşamadıklarını dile getiriyor. Prekons yetkilileri ise üretim fabrikalarında kapasite artırdıkları için böyle bir sıkıntı yaşamadıklarının altını çiziyor.   İKİ AYDA 27 BİN YAPI Depremden sonraki iki ay gibi kısa bir sürede devletin deprem bölgesine yaklaşık 27 bin adet konteyner sevk ettiği biliniyor. Dorçe Genel Müdürü Süheyla Cebi Karahan bu yapılara yerleştiren aileleri, ortalama dört veya beş kişi kabul edildiği zaman (ki bu rakamı demografik olarak daha da yüksek olmak mümkün) yaklaşık olarak 135 bin kişinin barınma sorununun çözüldüğünü anlatıyor. "Devletin ürettikleri ve yardım kuruluşlarının sevkiyatları ile tahminen 30 bine yakın konteyner Van'a gönderildi. Üretim maliyetleri kalitelerine ve kapsamlarına göre değişse de, nakliye dahil bir ailenin barınabileceği bir yapının üretim maliyeti ise 10 bin ila 12 bin TL arasında."   Şu an 11 ülkede yürüttükleri 33 proje ile Türkiye'nin ve Avrupa'nın kapasite olarak en büyüğü olan Dorçe'nin, bölgeye bin 500'den fazla konteyner ve prefabrik yapı gönderdiği biliniyor. Özlem Oğuzoğlu ise Prebarik Yapı olarak Van'a yaklaşık 2 bin adet geçici ve kalıcı konteyner tesis ettiklerini belirtiyor.   DEPREM, ÇELİK BİNAYI GÜNDEME TAŞIDI Van ve özellikle Erciş'teki deprem sonrası medyadan takip ettiğimiz görüntüler, herkesin belleğinde canlılığını koruyor. Deprem kuşağı üzerinde bulunan Van'daki deprem sonrasında devletin artık betonarme yapılardan ziyade, çelik yapılı bina kavramını gündemine aldığını söyleyen Yener Güreş, yeni yapılacak olan binalarda bundan sonra çelik yapının ağırlığının artacağını söylüyor ve şöyle diyor: "Bir betonun ömrü 50 ila 60 yıl arası değişiyor. Oysa çelikte bu rakam 100 yılın üstüne çıkabiliyor. Maliyet açısından da betonarme ile arasındaki fark gerçekten cüzi bir miktar. Bu nedenle devlet de yeni yapılarda çelik yapıyı gündemine aldı."   Mustafa Gündoğdu/Ekonomist