Sektörel

Yüksek binalar çevre dokusuna zarar veriyor!

Müstakil gazetesi köşe yazarı olan Ertuğrul Fındık bugünkü köşe yazısında konut sektörünü ve sektörün sorunlarını anlattı. İşte Fındık'ın bugünkü yazısı...

Önceki gün, Çevre ve Şehircilik Bakanı Fatma Güldemet Sarı, yöresel mimari özelliklerine uygun konut projelerini tüm illerde yaygınlaştıracaklarını açıkladı. Şöyle de bir şey söyledi bakanımız: "Böylece yüksek binaların dikilip çevre dokusunun bozulmamasına katkı sağlayacağız."Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın da buna benzer ifadelerini hatırlıyoruz. "Yatay yapılaşma" vaatlerini de hatırlıyoruz. Başbakan Davutoğlu da seçim beyannamesinde buna benzer vaatlere yer vermişti. Peki neden dikey yapılaşma canhıraş bir şekilde devam ediyor? Neden vazgeçemiyoruz? İstanbul'da arsa bedelleri, imarın yatırımı karşılama oranı vesaire gibi teknik konularla geçiştirilecek meseleler değil ki bunlar. Koca koca kuleleri sadece şehirlerin belli bir bölgesinde değil hemen hemen her yerine kondurmakla meşgulüz. Afili cümleler, konut projeleri, emlak sektörünün ekonomideki rolü, yabancı yatırımcının göz bebeği gibi gerekçeleri duymaktan da bıktık artık. Yapıların yenilenmesine karşı değiliz. Hatta yüksek binalara da karşı değiliz. Ancak hem yapılar "insani" boyutlarda yapılmıyor hem de sosyal doku tarumar oluyor. Üstelik "konut projesi" adı altında müteahhitlere uygulanan farklı imar planları da işin tuzu biberi oluyor. Ekonomiye büyük değer katılıyor. Anlıyorum. Ama ipin ucu hakikaten kaçmış vaziyette. Tek şeritli yolların kıyısına kondurulan kocaman binalarda oturanların şehirle, diğer insanlarla irtibatlarının planlanmadığı gün gibi aşikar. Hep söylediğimiz gibi TOKİ'nin çoğu iyi niyetli uygulamalarına değil itirazımız. Neden yüksek yapılara müsaade ediliyor? 15 yıla yaklaştık. Artık bu işi öğrenmiş, acemiliğimizi üstümüzden atmış olmamız lazım. Şehirlerimiz biraz daha şehre benziyor artık, itirazımız yok. Konut stokunda eksiğimiz var. Bunu da anlıyoruz. Biz sadece plansız yapılaşmaya isyan ediyoruz. Yüksek yapılar psikolojimizi de etkiliyor. O "proje" yapıların uzaktan görüntüleri hoş gelebilir size. Bir de yanlarına gidin. Kendinizi nasıl "basit" hissedeceksiniz. Buna gerek yok ki. İşin doğrudan imanla bile ilgisi var. Bir daha yıkamayacağımız hissini veren bir sürü yapı. İnsani değil, imani değil. Devlet yetkilileri karşı. Peki neden devam ediyor yüksek binalar yapılmaya? Anlamakta güçlük çekiyoruz. Tekrar etmekte fayda var. Yüksek binalara karşı değilim. Şehrin belli bir bölümünde yüksek binalar yapılabilir. Yapılması gerekiyordur, yapılır. Ama şu anda İstanbul'un her yerinde, Konya'ya gidiyorum orada. Bursa'ya gidiyorum orada, Kayseri'de, Gaziantep, Antalya, Ankara'da... Her yerde. Her şehrin, her bölgesinde. Usul, plan, program, estetik, mimari derinlik yok. Çoğu çirkin bir sürü yapı. İnsan gerçekten hayret ediyor. 


Müsatkil Gazete