Genel

Zeynep Fadıllıoğlu kitabında mimari stilini tanıttı!

Zeynep Fadıllıoğlu, çok kültürlü, çok renkli ve kesinlikle çok sesli bir tasarımcı. İngilizce olarak hazırladığı ilk kitabında, son 25 yılda biriktirdiği mimari izleri bir araya getirmiş...

2002'de İngiltere'de aldığı Andrew Martin Ödülü'nün ardından pek çok dikkat çekici projeyi imzalayan Zeynep Fadıllıoğlu, çokkültürlü, çokrenkli ve kesinlikle çoksesli bir tasarımcı. İngilizce olarak hazırladığı ilk kitabında, son 25 yılda biriktirdiği mimari izleri bir araya getirmiş. Ama sığmamış... İkinci kitabı da yolda!

1960"ların hemen öncesi yıllarda Yeniköy"de antikalarla dolu Balyan Yalısı... Venedik stili yalının kartonpiyerli yüksek tavanlarının altında yaşayan geniş, birbirine bağlı, sanata meraklı bir aile... Beş çocuklu müthiş bir eğlence¦ Fonda Ermeni kilisesinin çanları ve Yeniköy Camii"nden yükselen ezan sesi... Açıkhava sinemaları, bahçe duvarlarında oturup arabaları seyretmeler, mahalle arkadaşlıkları, Zeynel muhallebicisi, denizden sandalla gelen Rum manavdan alınan meyvalar... çocukluğunu böyle bir ortamda geçiren Zeynep Fadıllıoğlu, o zamanlar belki de farkında olmadan damarlarına karışan sanatsal, kültürel ve dini öğeleri bugün elini değdirdiği mimari ve iç mekan çalışmalarında kendi yorumuyla kullanıyor. Geçen hafta çıkan ilk kitabı œThe Interior Design of Zeynep Fadıllıoğlu: Bosphorus and Beyond üzerine konuşmak için buluştuk, biraz İstanbul yalılarında, biraz Londra sokaklarında dolaştık; Bangkok"taki oymacılığa hayran kalıp Mardin"deki taş evlere dokunduk.

Bu kadar sanat düşkünü bir aile ortamında yetiştikten sonra nasıl oldu da bilgisayar programcılığı okudunuz
İki dedem de kumaşçıydı. Biri Bossa"nın kurucusu Salih Bosna; öbürü Bursa"da kurduğu ipek fabrikasıyla tanınan Rıfat Pekiş. Babam Fehmi Behlil ise ekonomi doktoruydu ve o yıllarda Türkiye"de televizyon ithal ve montaj edebilme yetkisine sahip sekiz kişiden biriydi. Babam benim için idoldü. çocukluğum boyunca bütün oyunlarımız hep matematikle olurdu. Onun etkisiyle Sussex Üniversitesi"nde bilgisayar eğitimi aldım, amfideki 300 kişi arasında tek kadın bendim. Ama sıkıldım, sonra Control Data Institute"a geçerek sistem analisti yetiştiren bir eğitim aldım. Babam œşimdi seni cilalamak lazım deyince, üzerine Inchbald School"da sanat tarihi okudum. çok ilginç bir okuldu; her dersi yerinde öğrendik. Viktoryen dönemi Viktoryen bir binanın içinde, Da Vinci"yi National Gallery"deki tablosunun önünde... Bu noktaya gelişimdeki en büyük etkendir; hiçbir öğrendiğimi unutmadım.

Türkiye"ye geldikten sonre neler yaptınız
İlk geldiğimde programcılık ve yazılımda sistem analisti olarak çalışan okullu 8 kişiden biriydim. İki seneye yakın bu alanda çalıştım, eşimle ilişkimiz başlayınca bıraktım, çünkü saatlerimiz uymuyordu. Önce ona işlerinde yardım etmeye, asistanlık yapmaya başladım. Mehmet Konuralp Plaza kulübünü tasarlarken yanında çalıştım, çok şey öğrendim. Aynı şekilde bir projede Abdurrahman Hancı"nın yanında çıraklık yaptım. Nigel Coates Taksim Night Park"ı yaparken de onunlaydım. O kulüp dünya literatürüne geçmiştir, camlarında çintemani kullanmıştır ilk kez. Independent gazetesi orta sayfadan haberini verdi, ˜Tasarım tarihindeki en büyük olgu" diye. Sonra Leyla Kadirbeyoğlu ile Büyükdere şžamdan"ın dekorasyonunu yaptık. Eşim 29"u kurunca Vaniköy 29"u yaptım ve deniz kenarındaki ilk eğlence mekanı olarak ilgi topladık.

Mekanlarınızın ortak özelliği renk ve doku katmanlarındaki ustalık, dengeli orantılar, çokkültürlü imgeler ve perspektifler. İmzanız haline gelen bu dekorasyon diliniz nasıl oluştu
Benimki bir karışım... Osmanlı"nın ağırlıklı olduğu, ama içinde tüm Anadolu medeniyetlerinin, Selçuklu"nun, Bizans"ın, Venedik, Ceneviz, Ermeni ve Boşnak kültürlerinin da yer aldığı modern karışımlar... Bu bizim kendi kültürümüzün, şehrimizin zenginliği aslında. Biz ne Doğu"yuz, ne Batı"yız, ikisi birdeniz. Tam bir kesişme noktasıyız. Batı"ya çok hayranız ama çok Doğulu taraflarımız var. Benim annem (Yüksel Behlil), Amerikan sisteminde ˜Bachelor of arts" derecesini almış birisi, çok Batılı bir ortamda yetişmiş, ama çayını ince belli bardaktan içmekten asla vazgeçmez. Osmanlı daha yakın, daha zengin, daha renkli bir devir olduğu için ˜Osmanlı stili" deniyor ama aslında içinde bizim topraklarda gelişmiş pek çok uygarlığın izini taşıyor. İslam kültüründen de çok etkilendiğimi söyleyebilirim. Bir de tiyatro dekoru gibi ˜tıpatıp mekanlar" yapmam, bütün bu izleri bir esinti olarak kullanıp kendime göre yorumlarım. Bir şeyi kopyalamak tasarım demek değildir. Oryantalist bir tablodan desen görüp aynını yapmak da tasarım değildir, o zaten ressamın bir hayaldir; gerçek değildir. Böyle yapılırsa son derece bayat ve zaman içinde yok olacak bir şey yapılmış olur. Ben tam tersine, bu çağı vurgulama taraftarıyım. Aslında kendimi çok modern ve zamansız buluyorum. Modern sadece düz bir çizgi demek değil. Bir yorum da modern olabilir, bir bakış da... İçinde antika kullandığım bir salon çok modern olabilir. Ortaçağdan bir antika kullanıp, inanılmaz modern bir sergileme yapabilirsin.

Dekorasyonda nelere dikkat ediyorsunuz
Kitapta 25 yıllık çalışmalarımın bir özeti var. Yaptığım ev projeleri, eğlence mekanları, oteller ve mimari çalışmalardan örnekler... Dokular ve tekstürler hep çok önemli oldu benim için. Burda annemin fonksiyonu çok büyük. Hatta İngilizler onu bu alandaki eksper olarak görüyorlar. Duvarları yok etmeyi ve mekanı özelleştirmeyi çok seviyorum. Amacım, mimari açıdan iyileri ortaya çıkarıp kötüleri saklamaya çalışmak. Betonlaşmış yerlerin peyzaj tasarımıyla çok farklı görünebileceğini düşünüyorum, bu nedenle peyzaj tasarımına çok önem veriyorum. Ve ışık... Bence bir mekanda yaptıklarınızı gösteren ışıktır. Paravan ve bölmeleri de seviyorum, aynı alanı farklı mekanlar oluşturmaya yarıyor. Mekan senin üstüne çıkmamalı, sen mekanla başa çıkabilmelisin.

şžu anda sizi serbest bıraksalar nasıl bir mekan tasarlardınız
50"ler ve 70"lerin tasarım mobilyalarını kullandığım uçuk mekanlar var aklımda... Gio Ponti tasarımları mesela!

OSMANLI STİLİNİ EVİNİZE NASIL UYARLAYABİLİRSİNİZ
-Renk paletiniz toprak renkleri, aralarda
ise grimsi yeşilleri, tozlu turkuvazlar, lacivert ve hafif pırıltılı limon sarıları olabilir.
-Oturma birimi olarak bir sedir kullanılabilir. Kumaşları ve renkleri akıllıca seçilmiş minderlerle konfor ve hareket sağlanır, üzerine tepsiler içinde aksesuvarlar yerleştirerek zenginleştirilebilir.
-Yemek masasının duvar tarafına gelen kısmına sandalye yerine sedir konabilir. Bu durumda masa aynı zamanda bir yaşama alanı işlevi de görür. Ancak bu durumda masanın boyunu standarttan biraz daha alçak tutmak gerekir
- Sütunlar ve kolonlar tekstillerle, dokulu duvar kağıtlarıyla ya da saçaklarla kaplanabilir. Demirden ya da pirinçten yapılmış Osmanlı motifli perdeler de göz okşayıcı olacaktır. Ancak bu panellerin iyi bir el işçiliği gerektirdiği unutulmamalı.
- Duvarlarda da etnik tekstillerden sarkıtlar (mesela ikat şu anda çok moda) renk ve yükseklik verir. Eski bir sırma tel ile işlenmiş bir bohça çerçevelenip tablo gibi asılabilir.
-Uygulanması zor olsa da kalem işi gibi detaylar mekana derinlik katar, tavanları yüksek gösterir.
-Tablolarınızın paspartusu olarak eski Bursa dokumalarını kullanmak zarif bir detay olacaktır.
-Koridora özel itina gösterilmeli. Evin dış kapısı açıldığında gözün ilk gördüğü sıradan bir kapı bile olsa, ahşap işçiliğiyle ya da eskitilmiş bir aynayla zenginleştirilmeli.
-Eski kapı kulplarıyla maskülen bir havayı yumuşatmak mümkün. Örneğin TV dolabıınza sedef bir kulp takarak farklılaştırabilirsiniz.
-Banyolarda lavabo yerine kurna kullanmak, mermer ve taş işçiliğine ağırlık vermek küçücük bir mekanı bile şıklaştırır.
- Rafine Türk zevkini yansıtmak için sadece Osmanlı değil, Selçuklu sanatından da ilham almak etkileyici olacaktır.
Radikal