Sektörel

Zorlu, “yenilenebilir enerjiyle” sera gazı emisyonunu önlüyor

Rüzgâr santralını yaparken kuşların göç yolunu inceledik...

Yılın son günlerinde Zorlu Enerji Grubu Başkanı Murat Sungur Bursa ile enerjide bir ufuk turuna çıktık.

Enerji Bakanı Taner Yıldız'ın ta Suriye'den doğalgaza zam işaretini verdiği gün buluştuk.

Bursa, Kopenhag'dan yeni dönmüş.

“Zirveden en mutlu ayrılanlar karbon vergisiyle ilgili endişeleri olan ‘fosil yakıt' üreticileri oldu” diyor.

Karbon vergisi hakkında karar yok, sera gazı emisyonlarının sınırlandırılması da bildiğiniz gibi havada.

Yeryüzünü kirletmeye devam.

Türkiye'nin bu kirlenmeye katkısına gelirsek, sera gazı emisyonumuz yılda 330 milyon ton ve bunun üçte biri elektrik üreticilerinden kaynaklanıyor.

Bursa'nın verdiği iyi haber şu:

Zorlu Enerji Grubu, “yenilenebilir enerjiyle” yani gerek rüzgâr gerek hidrolik enerjiyle 600 bin
ton karşılığında sera gazı
emisyonunu önlüyor.

YENİLENEBİLİR 1 MİLYAR KİLOVAT

“Sera gazı emisyonunu kişi başı 5 tondan hesaplarsak Türkiye'de yaşayan 120 bin kişinin emisyonunu
sıfırlıyoruz” diyor.

Zorlu Enerji Grubu'nun hedefi 2010 yılında “yenilenebilir enerji”den yılda 1 milyar kilovat saat elektrik üretmek.

Türkiye'nin en geniş alana yayılmış tek rüzgâr santralı olan Gökçedağ 500 milyon kilovat saat üretecek.

Geriye kalan miktar ise grubun satın almış olduğu hidroelektrik santrallarından.

Murat Sungur Bursa 1991 ile 1998 yılları arasında Çevre Bakanlığı'nda müsteşarlık dahil her kademede görev yapmış.

Dolayısıyla çevreye uyumluluk konusunda son derece hassas.

Gökçedağ rüzgâr santralının
yeri için çeşitli yerlerden onay
aldıktan sonra “kuşbilimcilere” de inceletmiş.

Türkiye'nin önde gelen kuş bilimcileri Osmaniye'deki Gökçedağ'a gelip, santralın
kuşların göç yolları üzerinde olup olmadığına bakmış.

“Santral kuşların göç yolları üzerinde değil ama biz kuşları izlemek için ayrıca bir kamera sistemi kurduk” diyor Bursa.

Nükleer bir tercih, mecburiyet değil

MURAT Sungur Bursa ile sohbette haliyle nükleer enerjiye de değiniyoruz.

Zorlu Enerji Grubu, kısa bir süre önce iptal edilen ihaleye şartlarla ilgili kaygılar yüzünden diğer büyük gruplar gibi girmemiş.

“Nükleer konusunda grup olarak nötr değiliz ama önce bu konuda güvenin tahsis edilmesi gerektiğine inanıyoruz” diyor.

Sungur'a göre, Çernobil travmasını kimse inkâr edemez.

İşte bu yüzden yeni nükleer ihale yapıldığında öncelikle kamuoyuna güven verilmesi gerekiyor.

Tercih edilen teknoloji ne kadar güvenli?

Nükleer santral nasıl denetlenecek?

Atıklar ne olacak?

Devlet hem bu konularda şeffaf olmalı ve vatandaşını rahatlatmalı.

Ön elemede maliyetten önce güvenlik meselesi masaya yatırılmalı.

“Yeni ihalede Fransız, Rus ya da Kore teknolojileri söz konusu
olabilir. Bunları mukayese etmeden olmaz” diyor Zorlu Enerji Grubu  Başkanı.

BİR-İKİ SANTRAL İÇİN DEĞMEZ

Ancak bana kalırsa esas ortaya attığı şu soru önemli: “Türkiye'nin nükleere ne kadar ihtiyacı var?”

Bursa'ya göre, Türkiye  bu konuda dersini iyi çalışmamış görünüyor.

Bu iş için insan kaynaklarının ne kadar yeterli olduğunu da su götürür.

İngiltere örneğin nükleere yeniden dönüş kararı almış olsa bile insan kaynağının yeterli olup olmayacağı konusunda son derece kaygılı.

Murat Sungur Bursa “İngiltere nükleer geçmişi olduğu halde kaygılı. Bizde hiç nükleer santral olmadığı halde özgüven tam. Bu nasıl bir şey”  diyor.

“Bana göre, nükleer enerji bir ‘tercih' kesinlikle ‘mecburiyet'
değil” diye ekliyor.

Esas bombayı ise şöyle patlatıyor:

“Enerji verimliliğini sağladığımız takdirde 1 ya da 2 nükleer
santraldan elde edeceğimiz
elektriği elde etmiş oluruz. Yapacaksak 10 nükleer santral yapalım. Ekonomiye katkıyı ancak öyle sağlayabiliriz. Bir ya da iki tane santral için insanların aklını bulandırmaya değmez.”

Her isteyen enerji sektörüne girmemeli

TÜRKİYE'de enerji yatırımlarında “kaosvari” bir durum olduğu sır değil.

Zamanında bol keseden rüzgâr lisansları dağıtılmış.

Şimdi esas yatırımcılar piyasadan lisans toplamak zorunda.

Doğa harikası, endemik bitki cennetlerine hidroelektrik santral (HES) lisanslarının halk arasında nasıl bir öfkeye yol açtığını da her gün gazetelerde okuyoruz.

Özellikle Karadenizliler barajların doğaya yapacağı tahribat nedeniyle kaygılı. Benekli alabalıklar tehlikede.

Bursa, “Enerji sektörüne herkes heves ediyor. Bu son derece yanlış” diyor.

“Serbest piyasa ekonomisi iyi güzel ama sınırların belirlenmesi, kuralların konulması ve bunların denetlenmesi gerekir” diye ekliyor.

Çevre Bakanlığı, DSİ, Enerji Bakanlığı arasında koordinasyon olmadıkça Bursa'nın önerdiği sınırlama, kurallar ve denetleme nasıl olacak bilemem?

Her enerji yatırımcısının münferit olarak alacağı önlemler yeterli
olabilir mi?

Devlet HES için ihaleye çıkardığı
nehirlerde öncelikle ekosistemi inceletmeyi düşünmediği sürece “benekli alabalıkları” kim kurtarabilir?
Gila Benmayor/Hürriyet