Ali Ağaoğlu'nun fotoğraflarını Nurhan Artar çekti!
Ali Ağaoğlu satışa çıkarttığı My World Europe'un reklamlarında oynamış, reklam kampanyasının bir parçası da kendi evinde çektirdiği fotoğrafları olmuştu. Gazetelerde, dergilerde sık sık gördüğümüz bu fotoğrafları N
Ali Ağaoğlu satışa çıkarttığı My World Europe'un reklamlarında oynamış, reklam kampanyasının bir parçası da kendi evinde çektirdiği fotoğrafları olmuştu. Gazetelerde, dergilerde sık sık gördüğümüz bu fotoğrafları Nurhan Artar çekti. Nurhan Artar 'Işıklı Portreler' adlı fotoğraf sergisiyle yaşayan tüm Işık Okulları mezunları arasından seçilen 125 kişinin portrelerini de çekti. Kadir Topbaş, Doğa Rutkay, Prof. Gündüz Gedikoğlu gibi birçok başarılı isim objektifine takıldı. Geçtiğimiz hafta Pazar Postası ekinde yayımlanan 'Kaçış Yok!' başlıklı 'Güven Timleri' haberindeki stüdyo fotoğrafları da ona aitti. Asıl ününü moda fotoğrafçısı olarak yapan Nurhan Artar'ın, istanbul'dan sonra Paris ve Amerika'da devam eden hayat hikayesini dinledik
* Hayat hikayeniz nasıl başlıyor
1961, İstanbul doğumluyum. İlkokul son sınıfta Fransa, Paris'e yatılı okumaya gittim.
* Neden o kadar küçük yaşta
Karaca Çanta'nın sahibi olan babam Paris'e
aşıktı. 40 yaşından sonra Fransızca bile öğrendi. Benim de Fransızca öğrenmemi istedi. Amacı, ilkokul sonrası İstanbul'daki bir Fransız lisesine geçiş yapmamdı.
* Yapabildiniz mi
Hayır, babam bir sene daha kalmamı istedi. Kalış o kalış, lise sona kadar Paris'te okudum.
* Yatık kalmak nasıl bir duygu
Dili arılamıyordum, ama zamanla Fransızlar gibi konuşmayı öğrendim. Ailem 2 ayda bir yanıma geliyordu. Ama yine de yalnızlık hissettim. 14 yaşına kadar her tatilde Yeşilköy'de uçak bozulsa da gidemesem derdim. Hala pazar akşamı sendromu yaşanm.
* Nedir pazar akşamı sendromu
Fransızlar pazartesi günü okula dönerdi, bizse
pazar günü okuldaydık. Ufacık, kapkaranlık bir odada televizyon seyrederdik. Kötü bir duyguydu.
* Kaç yaşına kadar sürdü bu
16. Sonra ayn eve çıktım. İşin sırrını
öğrendim. Önce iyi yemek yapacaksın, sonra kızlan tavlayacaksın dediler, yapüm, yalnızlığı unuttum (Gülüyor).
* Fotoğraf merakı nereden geliyor
9 yaşında Kodak instamatic bir makinem vardı. 16 yaşında evimin bir odasını karanlık oda yapüm. Fransa'dan sonra üniversiteyi Amerika'da okumaya gittim. Yine evime karanlık oda yaptırdım. Hayatım boyunca karanlık oda ev arkadaşım gibi oldu.
* Amerika'ya okumak için mi gittiniz
Hayır, meraktan! Avrupa'da Amerikan gençlik filmleri çok modaydı. O hevesle liseyi bitirince bir arkadaşımla Amerika-Los Angeles'ta bir dil okuluna yazıldık.
* Aileniz ne dedi
Dil okulunu bitirince, aileme 'ya fotoğrafçı olacağım ya da pilot' dedim. Annem panikledi. 'Pilot olma da ne olursan ol!' dedi. Ben de fotoğrafçılığı seçtim. Babama göre zaten fotoğrafçılık bugün bile şipşakçılık.
* Onlar ne yapmanızı istiyordu
Üniversite bitireyim, şirketin
başına geçeyim istiyorlardı.
* Sizin de aklınızdan geçiyor muydu bu
Geçemezdi. Yurtdışında o kadar uzun süre
yaşamıştım ki ben artık farklıydım. Bir arkadaşıma Amerika'daki en iyi okulların listesini yapmasını istedim, üstedeki ilk isim 'Art Center College of Design'dı. Portfolyom Los Angelesta Fransız bir moda fotoğrafçısının yanında beş kuruş almadan çalıştım. Stüdyoda çalıştıktan sonra portfolyom değişti. Okula yolladım. Okul tarihinde 2. sınıftan başlayan ilk öğrenci oldum.
* Türkiye'de nasıl keşfedildiniz Hikayesi var mı
Türkiye'ye tatillerde geliyordum. Hocaların hocası grafik tasanmcı Bülent Erkmen'le ve rahmetli meşhur fotoğrafçı Ahmet Kayacık'la tanıştım. Ahmet Kayacık'ın tanışmak için yanına gittiğim gün dondurma fotoğrafı çekiyordu. Dondurma sürekli eriyor, çevresindekiler de dondurmayı değiştiriyorlardı. "Eee Amerikalı bu dondurmayı nasıl çekeceğiz" dedi. "Gerçek dondurmayla çekmeyiz. Patates püresini renklendirir, saç spreyiyle donmuş görüntüsü verir, glukozla ve suyla damlacıklar yaparız" dedim. Fikri beğendiler ve uyguladılar.
* Neden Türkiye'ye döndünüz
Aslında Fransa'ya dönmek istedim. Dönmeden
bir gün önce Bülent Erkmen 'Başımız dertte, Ford Taunus'u çekeceğiz ama bir türlü olmuyor, sen çeker misin' dedi. "Okul bitti, Paris'te fotoğrafçılık yapacağım. Ama gerekirse gelirim" dedim. Paris'e gittiğim gün Bülent Erkmen dönmemi istedi. Geliş o geliş, kaldım.
* Bir araba için mi hayatınızı değiştirdiniz
6 ay içinde Türkiye'nin 1 numaralı fotoğrafçısı oldum. Piyasadaki en iyi dergilerle ve markalarla çalıştım. Elmadağ'da 3 platonun üstünde de Nurhan Artar yazardı. Bu arada Yıldız Teknik Üniversitesi ve Kabataş Güzel Sanatlarda ders vermeye başladım. Türkiye'den kopamadım.
* O yıllara göre kendinizi sıradışı hissediyor muydunuz
Tabii. O yıllarda, üniversitede benim gibi uzun saçlı, yırtık jeanli, kovboy çizmeli hoca yoktu. Öğrenciler hoca gelmemiş diye sınıftan çıkardı.
* Modayı seçmenizin kadınlarla alakası var mı
En büyük etken onlar! Ürünlerle çalışmaktansa kadınlarla
çalışmayı hep tercih ettim. Kadını çook seviyorum.
* Nasıl bir sevgi bu
Kadın hala keşfedilmemiş, hiçbir zaman da keşfedilmeyecek. Kadın daha kendini anlayamıyor, nasıl erkekler anlasın. Fotoğrafçılıkta bu beni hep cezbetti.
* Kadınlar sizi zorlamıyor mu .
Zoru severim! Zorlayan da kimse olmadı.
* Nasıl bu kadar kendinize güvenerek konuşabiliyorsunuz!
Çünkü bunun sırrını küçük yaşta öğrendim. Bir kadın "Boşuna çabalama, her zaman son sözü kadın söyler" dedi. Bunu öğrendikten sonra savaş vermedim!
* Meslekten uzaklaşmak istediğiniz oldu mu
Oldu. Bir dönem bıktım, tatmin olamadım. 90'larda
bir ajans için jean katalogu çekilecekti. Bir hafta içinde İstanbul'da fotoğraftan çekmemizi istediler. Fakat şubat ayı ve şakır şakır yağmur yağıyor. Londra, Milano ve Paris'ten mankenlerle, en iyi makyözlerle, gerekirse yurt dışında çalışmamız gerekiyor. Bütçe yeterli değil dendi. Çekmedim, çünkü sonucu beni etkilerdi. Amatörlüktü yaptiklan. Ben de mesleğe de küstüm.
* Makineye hiç mi elinizi sürmediniz
Hayır, hem de 12 sene. Abdi İpekçi'de Casandra adlı bir ayakkabı mağazam vardı. Onu işlettim. Bir hocam "Sanatçıysan ömür boyu sanatçısın" derdi. 2006'da mesleğe geri döndüm.
* Ali Ağaoğlu'nun reklam fotoğraflarım siz çektiniz. Ali Ağaoğlu kendi reklamlarında oynadığı için şirketinin ona 2 milyon dolar verdiği yazıldı. Siz ne kadar aldınız çekimden
Söyleyemem. Ama Türkiye'nin yıllar sonra yine en pahalı fotoğrafçılarından oldum!
* Neden söyleyemeyeceğiniz bir rakam ödendi
Ara Gülere piyasa şartlarının üstünde bir rakam en iyi eı OLCU adi îKyı yanaıar. vjımayanı yaratamaz, moda fotoğrafçısı değildir. İşin garantisi için bana büyük para ödendi diye düşünüyorum. 15 dakikada mükemmeli çektik. Hem de photoshopsuz.
* Üst düzey kişilerin fotoğrafım çekerken ne oluyor
Mükemmeli yakalamak için kimseyi görmüyorum. Çünkü fotoğrafın telafisi yok. Bir milletvekiline "Senin dokunulmazlığın burada geçmez, sana istediğim gibi dokunabilirim" dedim. POSTA Gazetesi için polis memurlarını çekerken de kendimi kaybettim. Madem fotoğraf işi bana verildi, istediğimi alınm. Stüdyoda orkestra şefi benim.
* Okan Bayülgen birkaç sene önce herkesi kıskandıracak kalitede bir makina parkı kurduğunu ve bu makina parkının değerinin birkaç 100 bin
euro ettiğini söyledi. Yaptığı işlerle de harcadığı paranın 5 katini kazandığım açıkladı. Okan Bayülgen'in fotoğrafçılığım nasıl buluyorsunuz
Okan söylüyorsa doğrudur. O, Türkiye'yi çok iyi analiz etmiş bir şovmendir, programcıdır. Ona fotoğrafçı deniyorsa, 'fotoğrafçı mıdır' diye sorarım. Okan Bayülgen televizyon programcısı olmasa kimse ona fotoğraf çektirmez. Çektiklerini gördüm, birinci sınıftaki öğrenci ancak o düzeyde çekebilir. Deklanşöre basan herkese saygım var ama Okan'ın fotoğrafçılığı sadece hobi.
* Nihat Odabaşı dünya çapında tanınıyor. Onu nasıl buluyorsunuz
Fotoğraf çektiği bir sete gidin, ne kadar fotoğrafçı olduğu bellidir. Işığını yapan, uygulamasını yapan kişiler farklıdır. Kötü fotoğraf çekmez ama bir stüdyoda tek başına ışığı ayarlayamaz. Ancak Gülben Ergen ekrana çıkınca telefonla bağlanır. 'Gülbencim saçını arkaya at' der. iyi pazarlar kendini yani... Photoshop adına da büyük " boşluğu doldurdu o kadar.
* Nihat Odabaşı, "Fotoğrafım çektiğim insanların hem pr'cısı, hem image maker'ı hem de sırdaşıyım" diyor...
Bize 'her şey de iyi olamazsın' diye öğretildi. Nihat'a helal olsun, her şeyde iyiymiş!
* En çok hangi kadının fotoğrafını çekmek istediniz
Ayşe Arman fotoğrafını çekmek istediğim kadınlardandı. Cesurluğuna, dobralığına hayrandım. Nihat Odabaşı'nın çektiği fotoğraflardan sonra mail attım. "Senin gibi kendine güveni olan, cesur bir kadın neden photoshop'a ihtiyaç duyar Konulan ele aldığın gibi fotoğraflarında da cesur olabilirdin. Hayal kırıklığına uğradım' dedim. Ama cevap gelmedi.
* Siz neden kimseyi beğenmiyorsunuz
Tek mütevazı olamadığım konu mesleğim fotoğrafçılık. Dünyanın en iyi okulunda fotoğrafçılığın komando eğitimini aldım çünkü. Ama sanat sadece eğitimle gitmez, içten gelen bir şey. Sanat eleştirilebilir, ama doğrular tartışılmaz. Ben doğru olanı söylüyorum.
* Sanatçılar özellikle photoshop yaptırıyor. Onlar da kendi reklamlarının ürünü oluyor. Ona da mı karşısınız
Sanatçıların da photoshop yapması bir yere kadar. Aslıyla aynı değilse hoş olmuyor. Seramik gibi duruyor. Eskiden fotoğraf kusursuz olsun diye mükemmel olmayan mankenle çalışılmazdı, photoshop mankenlerin de düzeyini aşağı çekti.
* Fotoğrafım çektiğiniz kadınlarla aşk yasar mısınız Hiç aşık oldunuz mu
Her seferinde! O süre içerisinde o duyguyu yaşamazsan iyi fotoğraf çıkmaz.
* Evlisiniz. Bir kız bir erkek, iki çocuğunuz var. Eşiniz sizi kıskanmıyor mu
Beni tanıdığında da ben böyleydim! Şöyle açıklayayım. Önceden tüm çalıştığım mankenlerle muhakkak yemeğe çıkardım. Evlendikten sonra artik yok!
Posta/Merve Özaytekin