Asım Güzelbey: Irak'la inşaat faaliyeti artacak!
Gaziantep Belediye Başkanı Asım Güzelbey, ABD’nin Irak’taki askeri varlığını azaltmasıyla iş kaybı yaşanacağından endişe duymadığını belirterek, Irak’ta daha fazla inşaat faaliyeti olacak ve Gaziantep’te ortaklar arayaca
Washington Times gazetesinde çıkan
yazıda, "Türkiye, Çin, Brezilya ve diğer yükselen piyasalar o kadar hızlı büyüdü
ki, şimdi neredeyse küresel ekonominin yarısını oluşturuyorlar" ifadesi
kullanıldı.
"Yükselen güçlerin gelecek vadeden ikinci katmanına Türkiye’nin de dahil
olduğu" belirtilen yazıda, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın
"Sağlam finansal durumunun Türkiye’yi, fırsatlar arayışı içindeki yatırımcılar
ve iş çevreleri için giderek daha fazla çekici hale getirdiği" yönündeki
değerlendirmesine yer verildi.
Gazetede Patrice Hill imzasıyla yayımlanan yazıda, Türkiye’nin kendini
bölgesine kabul ettiren, hızlı yükseliş sergileyen ülkelerden biri olduğu ve 10
yıldır sağlam ve büyük ölçüde kesintisiz büyüme gösterdiği belirtildi. Bu durumun
ABD’nin uzun süredir müttefiki olan Türkiye’ye, dünya meselelerine etki etme ve
Avrupa ile Asya’nın birleşim noktasındaki stratejik bir bölgede iddialı güç olma
imkanı tanıdığı ifade edildi.
Yazıda, "Türkiye’nin laik-Müslüman liderlerinin, Osmanlı döneminin
askeri üstünlüğü olmasa da ekonomik üstünlüğünü yeniden elde etme arzusunu
gizlemediği belirtilerek, büyüyen ekonomik gücün Türkiye’ye, "kendi ekonomik
çıkarlarını, NATO’daki geleneksel rolünün önüne koyan daha bağımsız ve İslami
eğilimli dış politika platformu sağladığı" öne sürüldü.
Gazetedeki yazıda, Türkiye’nin özellikle Orta Doğu’yu, "girişimcileri
için yeni pazar" olarak gördüğü, ticaret ve etki evrenini genişletme çabaları
çerçevesinde, Afrika’dan Güney Amerika ve Çin’e kadar atılımlar yaptığı
kaydedildi.
"Batı dünyasında bazılarının Türkiye’nin Avrupa ve ABD ile Soğuk Savaş
döneminden kalma bağlarına sırtını döndüğü ve Arap ülkelerine yaklaşarak Filistin
meselesinde İsrail’e karşı tavır aldığı endişesi taşımasına rağmen", Türk
yetkililerin, sadece diplomatik evrenlerini genişletme ve tamamlama çabası içinde
olduklarını vurguladıkları ifade edilen yazıda, 2003 yılında Başbakan Recep
Tayyip Erdoğan’ın ABD’nin Irak’ı işgaline karşı çıkmasının, Türkiye’nin dış
politikadaki yeni bağımsız duruşunun belki de somut örneğini oluşturduğu
belirtildi. Yazıda, ancak Türkiye’nin daha sonra, Irak’taki Amerikan askerlerine
gıda ve diğer ihtiyaçların sağlanmasında büyük tedarikçi olarak, ABD ile
dayanışmasını ve kendi girişimci tarafını gösterdiğine dikkat çekildi.
-"ÇOK KUTUPLU DÜNYA OLACAK"-
Hükümetin, siyasi özgürlük ve istikrarı artırdığı ifade edilen yazıda,
bunun, hızla artan nüfusla birlikte Türkiye’ye, G-20 üyeliğini getiren
"mükemmel" ekonomik performansını geliştirme imkanını sunduğu belirtildi.
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın sözlerine de yer
verilen yazıda, Babacan’ın, Soğuk Savaş’ın sona ermesi ve 2008 küresel krizini,
Batı’nın gelişmekte olan dünya üzerindeki kontrolünü zayıflatan ve dünya
genelinde rekabet halindeki güç merkezlerinin ortaya çıkmasını hızlandıran
merkezi önemde olaylar olarak gördüğü kaydedildi.
Yazıda, Babacan’ın, Türkiye’yi ziyaret eden Amerikalı gazeteciler ve
akademisyenlerle bir araya gelişinde, Türkiye’nin canlı ekonomik performansını,
ağır borçlar ve bütçe açıklarıyla mücadele eden ABD’deki durgun ekonomiyle
karşılaştırarak, "Dünyada çok güçlü bir sisteme doğru yol alıyoruz. Soğuk Savaş
sona erdi. Bir dönem tek bir süper güç vardı, ancak son krizden sonra, çok
kutuplu bir dünya olacak. Tüm dünya Doğu’ya kayıyor" dediği belirtildi.
Babacan’ın, ABD’nin "yıllardır biriken, çok büyük sorunları nedeniyle
çok hızlı canlanmasının beklenmemesi gerektiği" yorumunda bulunduğu kaydedilen
yazıda, Babacan’ın, Türkiye’deki bütçe açığının nasıl bütçe fazlasına
dönüştürdüklerine dair çalışmalarından bahsettiği kaydedildi. Babacan, "borç
canavarını" öldürmenin, Türkiye’deki vatandaşlar ile iş dünyasına harcama ve
büyüme güveni sağladığını söyledi.
-"TÜRKİYE’NİN SAĞLAM FİNANSAL DURUMU YATIRIMCILAR İÇİN ÇEKİCİ"-
Babacan’ın, G-20 bünyesinde ABD liderlerini kapalı kapılar ardında,
ekonomiyi canlandırmak için yeni borçlar yapmamaya karşı uyardığı kaydedilen
yazıda, Ali Babacan’ın, ABD’de artan borçlara dair ihtiyatlılığın, Amerikan
dolarında kaygı uyandırdığı ve dünyanın rezerv para birimi olma rolünü
lekelediğine dikkati çekerek, ABD Merkez Bankasının gelecek aylarda ABD Hazine
Bakanlığının borçlarının büyük kısmını satın almak için para basma planlarını
eleştirdiği ifade edildi.
Yazıda, Babacan’ın sözlerinin, yükselen piyasalardaki liderlerin,
ekonomileri geçmişte kendi borç sorunlarıyla başa çıkmada sağladıkları
başarılardan güç kazanırken, Batı’nın borç sorunlarıyla boğuşmasından nasıl
cesaret aldığını gösterdiği yorumu yapıldı.
Babacan’ın, Türkiye’nin sağlam finansal durumunun, birçok Avrupa ülkesini
geride bıraktığını ve ülkeyi, fırsatlar arayışı içindeki yatırımcılar ve
şirketler için giderek daha çekici hale getirdiğini belirttiği kaydedilen yazıda,
ekonomik krizin, Türkiye’nin AB’deki ana ticaret ortaklarıyla ticaretine geçici
olarak zarar vermiş olsa da, Türk ekonomisinde temel bir zarara yol açmadığı
ifade edildi.
-"TÜRKİYE ÇİN’E BENZER EKONOMİK İKLİME SAHİP"-
Bunun yanı sıra yazıda, "Anadolu Kaplanları" gibi ekonomik başarıların,
Türkiye’nin uzun süredir yürüttüğü AB’ye tam üyelik girişimini sürdürmesini
gerektirip gerektirmediği konusunda ikinci kez düşünmeye ittiği belirtilirken,
Babacan ve diğer Türk yetkililerin, Avrupa ile ekonomik birliği hala tamamlamak
isteğinde ısrar ettiği, ancak Türkiye’nin Avrupa’daki statüsü ne olursa olsun,
ülkenin iyi performansının devam etmesini beklediklerini söyledikleri
kaydedildi.
Türk yetkililerin, ülkenin demokratik yönetim ve serbest piyasa sistemini
güçlendirirken, bağımsız yargı, basın özgürlüğü ve insan haklarının garantiye
alınmasını gerektiren bir dizi reform yoluyla AB üyeliği çabasını devam
ettirmekten fayda sağladıklarını ifade ettikleri belirtilen yazıda, Babacan’ın,
"AB’nin üyesi olup olmayacağımızı bilmiyorum, ancak bu hedeflere kendi
demokratik reformlarımız için ulaşmamız bizim için önemli" sözlerine yer
verildi.
Yazıda, Türkiye’nin şimdi Çin’inkine benzer bir ekonomik iklime sahip
olduğu ve iki ülkenin de on milyarlarca dolar yabancı yatırım çeken
ekonomilerinde enflasyonu savuşturma meseleleriyle uğraştığı belirtildi.
-"NEREDEYSE KÜRESEL EKONOMİNİN YARISINI OLUŞTURUYORLAR"-
ABD, Avrupa ve Japonya’daki yavaş büyümeden hayal kırıklığına uğrayan
dünya genelindeki yatırımcıların, çift haneli büyüme oranlarından yararlanmak
için Türkiye ve diğer yükselen piyasalara akın ettiği belirtilen yazıda,
"Türkiye, Çin, Brezilya ve diğer yükselen piyasalar o kadar hızlı büyüdü ki,
şimdi neredeyse küresel ekonominin yarısını oluşturuyorlar" ifadesi
kullanıldı.
Çin’in geçen yıl Japonya’yı geçerek, dünyanın en büyük ikinci ekonomisi
haline geldiği hatırlatılan yazıda, yükselen güçlerin gelecek vadeden ikinci
katmanına, Kolombiya, Endonezya, Vietnam, Mısır ve Güney Afrika gibi ülkelerle
birlikte Türkiye’nin de dahil olduğu belirtildi.
Yazıda, İstanbul Menkul Kıymetler Borsasındaki hisse senetlerinin üçte
ikisinden fazlasının yabancı yatırımcıların elinde olmasının ise yatırımlarda
yaşanan patlamanın kötü tarafı olduğu bildirildi.
Babacan’ın ise, bu durumu Türkiye’nin serbest piyasalarına küresel
güvenin işareti olarak değerlendirdiği, ancak yabancı paranın, yabancıların
piyasalardan girdikleri gibi hızlı çıkmaları halinde kötü şekilde
sonuçlanabilecek "yatırım balonunu" körüklemesi ihtimalini gündeme getirdiğini
not ettiği belirtildi.
Dünyanın geri kalanından gelen "para selinin" Türk iş adamları,
vatandaşları ve Hükümete övünç malzemesi olduğu kaydedilen yazıya göre, Türk
İşadamları ve Sanayiciler Konfederasyonu (TUSKON) Genel Sekreter Yardımcısı Kerem
Aydın, Türkiye’nin yılda yüzde 6 ya da daha fazla büyüme kaydetmesinin, ülkeyi,
AB’ye üyelik girişiminin başarılı olması halinde 10 yıl içinde Almanya’dan sonra
Avrupa’daki ikinci büyük ekonomi haline getirebileceğini söyledi.
Türkiye’nin 75 milyonluk nüfusunun, AB’nin bazı kesimlerinde Türkiye’nin
üyeliğine karşı çekincelere yol açtığına dikkati çeken Aydın, Avrupa
piyasalarının durgunluk yaşadığını, Türk iş çevrelerinin doğu ve güneydeki
ülkelerde büyüme için daha fazla fırsatlar gördüğünü belirtti.
-"TÜRK GİRİŞİMCİLİĞİ İPEK YOLU’NA DAYANIYOR"-
Türkiye’nin, Rusya ve Brezilya gibi doğal kaynaklara sahip olmadığı, ana
ekonomik gücünün, "İpek Yolu zamanından gelen girişimcilik geleneğine"
dayandığı belirtilen yazıda, Gaziantep’ten de bahsedildi.
Yazıda, "Irak sınırına çok uzak mesafede yer almayan hareketli ve
varlıklı bir kent" olarak nitelenen Gaziantep’in, ticaretin yaklaşık yüzde
40’ının Irak’taki Amerikan güçleriyle yapıldığından övündüğü kaydedildi.
Yazıya göre, Gaziantep Belediye Başkanı Asım Güzelbey, ABD’nin Irak’taki
askeri varlığını azaltmasıyla iş kaybı yaşanacağından endişe duymadığını
belirterek, "(Irak’ın kendi ekonomisini kurması sırasında) Irak’ta daha fazla
inşaat faaliyeti olacak ve Gaziantep’te ortaklar arayacaklar. Bu da bizim
ekonomimizi de etkileyecek" dedi.
Carnegie Endowment for International Peace adlı düşünce kuruluşunun
uzmanı Sinan Ülgen’in görüşlerine yer verilen yazıda, Ülgen, "Türkiye’nin son 10
yıldaki olağanüstü ekonomik performansının, dünyadaki görünümünü dönüşüme
uğrattığı ve daha iddialı dış politikalara itici güç olduğu" yorumunda
bulundu.
Türkiye’nin geçmişte mesafeli ya da düşmanca ilişkiler içinde olduğu
komşularıyla "sıfır sorun" politikasından bahseden Ülgen, "Şimdi Türk dış
politikasının hedeflerinden biri, Türk ihracatçıların yeni ihracat pazarları
edinmelerini ve ülkenin daha fazla doğrudan yabancı yatırım çekmesini sağlamak"
dedi.
-"WİKİLEAKS BELGELERİNDE..."-
Yazıda, Türkiye’nin, Avrupa ve Asya’nın kesişim noktasındaki etkisi ve
ekonomik hakimiyetini yeniden ateşleme umutlarının, birkaç hafta önce yayımlanan
Wikileaks belgelerinde de tahlil edildiği belirtilerek, ABD’nin eski Ankara
Büyükelçisi James Jeffrey’in yazdığı geçen yıla ait gizli bir belgenin, sağlam
ekonomik büyümenin, Suriye gibi Orta Doğu ülkelerine açılmada ve Türkiye’yi
bölgede daha önemli bir oyuncu haline getirmede sağlanan "Türk başarısının
sırlarından" biri olarak nitelendiği kaydedildi.
Jeffrey’nin, ABD’nin, İran’ın nükleer programıyla ilgili sorunun çözümü
için Brezilya ile birlikte yaptığı girişim de dahil olmak üzere, diplomatik
girişimlerinde "tek bir başarı notunun" bile olmamasına rağmen Türkiye’nin daha
bağımsız olmasını beklemesi gerektiğini ifade ettiği belirtilen yazıda, eski
Amerikan büyükelçisinin, "Türkiye’nin ’Rolls-Royce’ hırslara, ancak ’Land Rover’
kaynaklara sahip olduğunu ve bölgede Rusya, Mısır, Suudi Arabistan, AB ve diğer
bölgesel güçlerle etki yarışına girmek zorunda kalacağını söylediği"
belirtildi.
AA