13 / 11 / 2024

Asım Güzelbey: Irak'la inşaat faaliyeti artacak!

Asım Güzelbey: Irak'la inşaat faaliyeti artacak!

Gaziantep Belediye Başkanı Asım Güzelbey, ABD’nin Irak’taki  askeri varlığını azaltmasıyla iş kaybı yaşanacağından endişe duymadığını belirterek, Irak’ta daha fazla inşaat faaliyeti olacak ve Gaziantep’te ortaklar arayaca




 Washington Times gazetesinde çıkan
 yazıda, "Türkiye, Çin, Brezilya ve diğer yükselen piyasalar o kadar hızlı büyüdü
 ki, şimdi neredeyse küresel ekonominin yarısını oluşturuyorlar" ifadesi
 kullanıldı.
         "Yükselen güçlerin gelecek vadeden ikinci katmanına Türkiye’nin de dahil
 olduğu" belirtilen yazıda, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın
 "Sağlam finansal durumunun Türkiye’yi, fırsatlar arayışı içindeki yatırımcılar
 ve iş çevreleri için giderek daha fazla çekici hale getirdiği" yönündeki
 değerlendirmesine yer verildi.
         Gazetede Patrice Hill imzasıyla yayımlanan yazıda, Türkiye’nin kendini
 bölgesine kabul ettiren, hızlı yükseliş sergileyen ülkelerden biri olduğu ve 10
 yıldır sağlam ve büyük ölçüde kesintisiz büyüme gösterdiği belirtildi. Bu durumun
 ABD’nin uzun süredir müttefiki olan Türkiye’ye, dünya meselelerine etki etme ve
 Avrupa ile Asya’nın birleşim noktasındaki stratejik bir bölgede iddialı güç olma
 imkanı tanıdığı ifade edildi.
         Yazıda, "Türkiye’nin laik-Müslüman liderlerinin, Osmanlı döneminin
 askeri üstünlüğü olmasa da ekonomik üstünlüğünü yeniden elde etme arzusunu
 gizlemediği belirtilerek, büyüyen ekonomik gücün Türkiye’ye, "kendi ekonomik
 çıkarlarını, NATO’daki geleneksel rolünün önüne koyan daha bağımsız ve İslami
 eğilimli dış politika platformu sağladığı" öne sürüldü.
         Gazetedeki yazıda, Türkiye’nin özellikle Orta Doğu’yu, "girişimcileri
 için yeni pazar" olarak gördüğü, ticaret ve etki evrenini genişletme çabaları
 çerçevesinde, Afrika’dan Güney Amerika ve Çin’e kadar atılımlar yaptığı
 kaydedildi.
         "Batı dünyasında bazılarının Türkiye’nin Avrupa ve ABD ile Soğuk Savaş
 döneminden kalma bağlarına sırtını döndüğü ve Arap ülkelerine yaklaşarak Filistin
 meselesinde İsrail’e karşı tavır aldığı endişesi taşımasına rağmen", Türk
 yetkililerin, sadece diplomatik evrenlerini genişletme ve tamamlama çabası içinde
 olduklarını vurguladıkları ifade edilen yazıda, 2003 yılında Başbakan Recep
 Tayyip Erdoğan’ın ABD’nin Irak’ı işgaline karşı çıkmasının, Türkiye’nin dış
 politikadaki yeni bağımsız duruşunun belki de somut örneğini oluşturduğu
 belirtildi. Yazıda, ancak Türkiye’nin daha sonra, Irak’taki Amerikan askerlerine
 gıda ve diğer ihtiyaçların sağlanmasında büyük tedarikçi olarak, ABD ile
 dayanışmasını ve kendi girişimci tarafını gösterdiğine dikkat çekildi.
         -"ÇOK KUTUPLU DÜNYA OLACAK"-
         Hükümetin, siyasi özgürlük ve istikrarı artırdığı ifade edilen yazıda,
 bunun, hızla artan nüfusla birlikte Türkiye’ye, G-20 üyeliğini getiren
 "mükemmel" ekonomik performansını geliştirme imkanını sunduğu belirtildi.
         Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın sözlerine de yer
 verilen yazıda, Babacan’ın, Soğuk Savaş’ın sona ermesi ve 2008 küresel krizini,
 Batı’nın gelişmekte olan dünya üzerindeki kontrolünü zayıflatan ve dünya
 genelinde rekabet halindeki güç merkezlerinin ortaya çıkmasını hızlandıran
 merkezi önemde olaylar olarak gördüğü kaydedildi.
         Yazıda, Babacan’ın, Türkiye’yi ziyaret eden Amerikalı gazeteciler ve
 akademisyenlerle bir araya gelişinde, Türkiye’nin canlı ekonomik performansını,
 ağır borçlar ve bütçe açıklarıyla mücadele eden ABD’deki durgun ekonomiyle
 karşılaştırarak, "Dünyada çok güçlü bir sisteme doğru yol alıyoruz. Soğuk Savaş
 sona erdi. Bir dönem tek bir süper güç vardı, ancak son krizden sonra, çok
 kutuplu bir dünya olacak. Tüm dünya Doğu’ya kayıyor" dediği belirtildi.
         Babacan’ın, ABD’nin "yıllardır biriken, çok büyük sorunları nedeniyle
 çok hızlı canlanmasının beklenmemesi gerektiği" yorumunda bulunduğu kaydedilen
 yazıda, Babacan’ın, Türkiye’deki bütçe açığının nasıl bütçe fazlasına
 dönüştürdüklerine dair çalışmalarından bahsettiği kaydedildi. Babacan, "borç
 canavarını" öldürmenin, Türkiye’deki vatandaşlar ile iş dünyasına harcama ve
 büyüme güveni sağladığını söyledi.
         -"TÜRKİYE’NİN SAĞLAM FİNANSAL DURUMU YATIRIMCILAR İÇİN ÇEKİCİ"-
         Babacan’ın, G-20 bünyesinde ABD liderlerini kapalı kapılar ardında,
 ekonomiyi canlandırmak için yeni borçlar yapmamaya karşı uyardığı kaydedilen
 yazıda, Ali Babacan’ın, ABD’de artan borçlara dair ihtiyatlılığın, Amerikan
 dolarında kaygı uyandırdığı ve dünyanın rezerv para birimi olma rolünü
 lekelediğine dikkati çekerek, ABD Merkez Bankasının gelecek aylarda ABD Hazine
 Bakanlığının borçlarının büyük kısmını satın almak için para basma planlarını
 eleştirdiği ifade edildi.
         Yazıda, Babacan’ın sözlerinin, yükselen piyasalardaki liderlerin,
 ekonomileri geçmişte kendi borç sorunlarıyla başa çıkmada sağladıkları
 başarılardan güç kazanırken, Batı’nın borç sorunlarıyla boğuşmasından nasıl
 cesaret aldığını gösterdiği yorumu yapıldı.
         Babacan’ın, Türkiye’nin sağlam finansal durumunun, birçok Avrupa ülkesini
 geride bıraktığını ve ülkeyi, fırsatlar arayışı içindeki yatırımcılar ve
 şirketler için giderek daha çekici hale getirdiğini belirttiği kaydedilen yazıda,
 ekonomik krizin, Türkiye’nin AB’deki ana ticaret ortaklarıyla ticaretine geçici
 olarak zarar vermiş olsa da, Türk ekonomisinde temel bir zarara yol açmadığı
 ifade edildi.
         -"TÜRKİYE ÇİN’E BENZER EKONOMİK İKLİME SAHİP"-
         Bunun yanı sıra yazıda, "Anadolu Kaplanları" gibi ekonomik başarıların,
 Türkiye’nin uzun süredir yürüttüğü AB’ye tam üyelik girişimini sürdürmesini
 gerektirip gerektirmediği konusunda ikinci kez düşünmeye ittiği belirtilirken,
 Babacan ve diğer Türk yetkililerin, Avrupa ile ekonomik birliği hala tamamlamak
 isteğinde ısrar ettiği, ancak Türkiye’nin Avrupa’daki statüsü ne olursa olsun,
 ülkenin iyi performansının devam etmesini beklediklerini söyledikleri
 kaydedildi.
         Türk yetkililerin, ülkenin demokratik yönetim ve serbest piyasa sistemini
 güçlendirirken, bağımsız yargı, basın özgürlüğü ve insan haklarının garantiye
 alınmasını gerektiren bir dizi reform yoluyla AB üyeliği çabasını devam
 ettirmekten fayda sağladıklarını ifade ettikleri belirtilen yazıda, Babacan’ın,
 "AB’nin üyesi olup olmayacağımızı bilmiyorum, ancak bu hedeflere kendi
 demokratik reformlarımız için ulaşmamız bizim için önemli" sözlerine yer
 verildi.
         Yazıda, Türkiye’nin şimdi Çin’inkine benzer bir ekonomik iklime sahip
 olduğu ve iki ülkenin de on milyarlarca dolar yabancı yatırım çeken
 ekonomilerinde enflasyonu savuşturma meseleleriyle uğraştığı belirtildi.
         -"NEREDEYSE KÜRESEL EKONOMİNİN YARISINI OLUŞTURUYORLAR"-
         ABD, Avrupa ve Japonya’daki yavaş büyümeden hayal kırıklığına uğrayan
 dünya genelindeki yatırımcıların, çift haneli büyüme oranlarından yararlanmak
 için Türkiye ve diğer yükselen piyasalara akın ettiği belirtilen yazıda,
 "Türkiye, Çin, Brezilya ve diğer yükselen piyasalar o kadar hızlı büyüdü ki,
 şimdi neredeyse küresel ekonominin yarısını oluşturuyorlar" ifadesi
 kullanıldı.
         Çin’in geçen yıl Japonya’yı geçerek, dünyanın en büyük ikinci ekonomisi
 haline geldiği hatırlatılan yazıda, yükselen güçlerin gelecek vadeden ikinci
 katmanına, Kolombiya, Endonezya, Vietnam, Mısır ve Güney Afrika gibi ülkelerle
 birlikte Türkiye’nin de dahil olduğu belirtildi.
         Yazıda, İstanbul Menkul Kıymetler Borsasındaki hisse senetlerinin üçte
 ikisinden fazlasının yabancı yatırımcıların elinde olmasının ise yatırımlarda
 yaşanan patlamanın kötü tarafı olduğu bildirildi.
         Babacan’ın ise, bu durumu Türkiye’nin serbest piyasalarına küresel
 güvenin işareti olarak değerlendirdiği, ancak yabancı paranın, yabancıların
 piyasalardan girdikleri gibi hızlı çıkmaları halinde kötü şekilde
 sonuçlanabilecek "yatırım balonunu" körüklemesi ihtimalini gündeme getirdiğini
 not ettiği belirtildi.
         Dünyanın geri kalanından gelen "para selinin" Türk iş adamları,
 vatandaşları ve Hükümete övünç malzemesi olduğu kaydedilen yazıya göre, Türk
 İşadamları ve Sanayiciler Konfederasyonu (TUSKON) Genel Sekreter Yardımcısı Kerem
 Aydın, Türkiye’nin yılda yüzde 6 ya da daha fazla büyüme kaydetmesinin, ülkeyi,
 AB’ye üyelik girişiminin başarılı olması halinde 10 yıl içinde Almanya’dan sonra
 Avrupa’daki ikinci büyük ekonomi haline getirebileceğini söyledi.
         Türkiye’nin 75 milyonluk nüfusunun, AB’nin bazı kesimlerinde Türkiye’nin
 üyeliğine karşı çekincelere yol açtığına dikkati çeken Aydın, Avrupa
 piyasalarının durgunluk yaşadığını, Türk iş çevrelerinin doğu ve güneydeki
 ülkelerde büyüme için daha fazla fırsatlar gördüğünü belirtti.
         -"TÜRK GİRİŞİMCİLİĞİ İPEK YOLU’NA DAYANIYOR"-
         Türkiye’nin, Rusya ve Brezilya gibi doğal kaynaklara sahip olmadığı, ana
 ekonomik gücünün, "İpek Yolu zamanından gelen girişimcilik geleneğine"
 dayandığı belirtilen yazıda, Gaziantep’ten de bahsedildi.
         Yazıda, "Irak sınırına çok uzak mesafede yer almayan hareketli ve
 varlıklı bir kent" olarak nitelenen Gaziantep’in, ticaretin yaklaşık yüzde
 40’ının Irak’taki Amerikan güçleriyle yapıldığından övündüğü kaydedildi.
         Yazıya göre, Gaziantep Belediye Başkanı Asım Güzelbey, ABD’nin Irak’taki
 askeri varlığını azaltmasıyla iş kaybı yaşanacağından endişe duymadığını
 belirterek, "(Irak’ın kendi ekonomisini kurması sırasında) Irak’ta daha fazla
 inşaat faaliyeti olacak ve Gaziantep’te ortaklar arayacaklar. Bu da bizim
 ekonomimizi de etkileyecek" dedi.
         Carnegie Endowment for International Peace adlı düşünce kuruluşunun
 uzmanı Sinan Ülgen’in görüşlerine yer verilen yazıda, Ülgen, "Türkiye’nin son 10
 yıldaki olağanüstü ekonomik performansının, dünyadaki görünümünü dönüşüme
 uğrattığı ve daha iddialı dış politikalara itici güç olduğu" yorumunda
 bulundu.
         Türkiye’nin geçmişte mesafeli ya da düşmanca ilişkiler içinde olduğu
 komşularıyla "sıfır sorun" politikasından bahseden Ülgen, "Şimdi Türk dış
 politikasının hedeflerinden biri, Türk ihracatçıların yeni ihracat pazarları
 edinmelerini ve ülkenin daha fazla doğrudan yabancı yatırım çekmesini sağlamak"
 dedi.
         -"WİKİLEAKS BELGELERİNDE..."-
         Yazıda, Türkiye’nin, Avrupa ve Asya’nın kesişim noktasındaki etkisi ve
 ekonomik hakimiyetini yeniden ateşleme umutlarının, birkaç hafta önce yayımlanan
 Wikileaks belgelerinde de tahlil edildiği belirtilerek, ABD’nin eski Ankara
 Büyükelçisi James Jeffrey’in yazdığı geçen yıla ait gizli bir belgenin, sağlam
 ekonomik büyümenin, Suriye gibi Orta Doğu ülkelerine açılmada ve Türkiye’yi
 bölgede daha önemli bir oyuncu haline getirmede sağlanan "Türk başarısının
 sırlarından" biri olarak nitelendiği kaydedildi.
         Jeffrey’nin, ABD’nin, İran’ın nükleer programıyla ilgili sorunun çözümü
 için Brezilya ile birlikte yaptığı girişim de dahil olmak üzere, diplomatik
 girişimlerinde "tek bir başarı notunun" bile olmamasına rağmen Türkiye’nin daha
 bağımsız olmasını beklemesi gerektiğini ifade ettiği belirtilen yazıda, eski
 Amerikan büyükelçisinin, "Türkiye’nin ’Rolls-Royce’ hırslara, ancak ’Land Rover’
 kaynaklara sahip olduğunu ve bölgede Rusya, Mısır, Suudi Arabistan, AB ve diğer
 bölgesel güçlerle etki yarışına girmek zorunda kalacağını söylediği"
 belirtildi.
AA


Geri Dön