AYSAD üyeleri sektöre Ar-Ge desteği verilmesini talep etti!
Asansör sektörü teknik mevzuat, ölçek ve kayıtdışılık gibi sorunlarına çözüm getirilmesini istiyor. ‘Asansörün yükselişi’ konulu toplantıda bir araya gelen AYSAD üyeleri sektöre Ar-Ge desteği verilmesini talep etti
Asansör sektörü teknik mevzuat, ölçek ve kayıtdışılık gibi sorunlarına çözüm getirilmesini istiyor. ‘Asansörün yükselişi’ konulu toplantıda bir araya gelen AYSAD üyeleri sektöre Ar-Ge desteği verilmesini talep etti
Yaklaşık 3 bin firmanın faaliyet gösterdiği asansör sektörü teknik mevzuatın uygulanamaması, piyasa denetiminin yetersiz kalması gibi sorunlarına çözüm getirilmesini istiyor. Kayıtdışılıktan kaynaklı haksız rekabetten yakınan sektör temsilcileri asansör endüstrisinin yapısına uygun Ar-Ge desteği verilmesini talep ediyor. Arap pazarında yaşanan sıkışıklığın yaşlı platformları gibi daha spesifik alanlara girilerek aşılacağını düşünen sektör temsilcileri, Türkiye’nin büyük firmaların logistik merkezi yapılmasının yararlı olacağını kaydetti. Türkiye’de 1 milyar dolarlık ciroya ulaşan ve kilogramı 4 dolardan ihraç edilen asansör sanayinin sorunları DÜNYA Gazetesi Yazarı Dr. Rüştü Bozkurt’un moderatörlüğünü yaptığı ‘Asansörün yükselişi’ konulu toplantıda ele alındı. Asansör ve Yürüyen Merpen Sanayicileri Derneği (AYSAD) üyelerinin katılımıyla gerçekleştirilen toplantıda ölçek ve kayıtdışılık gibi sorunların sektörün gelişimini engellediği belirtildi
Targıt: Asansörde mevzuat ve denetim en büyük sorun
Gülan: Asansör Amerika’da doğdu, Türkiye’de güçleniyor Dikmen: Engelli platformları ile fark yaratabiliriz AYSAD Başkanı Sefa Targıt, 107 üyesi bulunan AYSAD’ın kurulduğu 1972’den bu yana düzgün bir çizgi oluşturmak için çaba sarfettiğini ifade ederek, “Sektörde faaliyet gösteren firma sayısı 3 bin. Almanya’da bu rakam 20’yi geçmiyor. Sektörde ölçek sorunu var. Bütün meselemiz yükseltmeye çalıştığımız bu çıtaya firmaların yetişmesini sağlamak. Bunun için çalışıyoruz. Sektörün ivedilikle çözüm bekleyen sorunları var. Bunların başında teknik mevzuatın uygulanamaması ve piyasa denetiminin yeterince yapılamaması geliyor. Yani“asansör” adı altında piyasaya sunulan ürünlerin hepsi aslında asansör değil. İki numarada kayıtdışılık ve onun yarattığı haksız rekabet ortamı var. Bu alanda maalesef bölgesel farklılıklar da görmek mümkün. Üçüncü olarak yurtdışı pazarlarındaki siyasi ve ekonomik istikrarsızlık geliyor. Pazarımızın büyük bir bölümünü İran ve Mısır gibi Arap ülkeleri oluşturuyor. Dördüncü sorun kalifiye insan gücü eksikliği. Son olarak ise tüketici bilincinin olmaması geliyor”dedi. As ansör sanayinde dünya genelinde 5 çok uluslu şirket bulunduğunu ifade eden Targıt, “Asansörün mucidi olan Otis sektörün öncüsü. Sektöre yön veriyor. Söz konusu firmaların hemen her ülkede şubeleri var. Dünyanın hiçbir ülkesinde bizdeki gibli 3 bin lokal asansör firması yok. Aynı durum aksam üretiminde de geçerli. Bugün kapasite fazlası var ve bir yandan atıl kapasite yaratılıyor. Aşırı makine ithalatında önemli oyunculardan biri asansör aksam üreticileri. Bizim insanımız çok girişimci. Bu durum beraberinde ölçek sorununu getiriyor. Örneğin; elemanlar, mevcut bir asansör firmasında 3 ay çalıştıktan sonra bu işi ben de yaparım demeye başlıyor. 3 bin firma 3 bin ayrı ayrı patron demek. Bu kişilere, istediğiniz kadar “birleşerek büyüyün veya donanımlı oturmuş firmaların alt yüklenicisi olarak çalışın, daha risksiz ve fazla para kazanın” deseniz de kabul etmezler. Mesuliyet ve risk almak için değil, rahat etmek için patron olmak istiyorlar. Bütün hikaye burada. Firma olmanın ne gibi gerekleri olduğunu anlatmak zor. Türkiye’yi büyük firmaların logistik merkezi yapmaya çalışarak hem fazla aksam üretimini hem de mevcut montaj kapasitesini bir sisteme entegre olarak ihraç etmek tek çıkış yolu gibi görünüyor” açıklamasını yaptı.
Gülan: Asansör Amerika’da doğdu, Türkiye’de güçleniyor
Otis Türkiye ve Ortadoğu Bölge Direktörü Bora Gülan, genel olarak asansörlerin yüzde 90’ının mekanik, yüzde 10’unun ise elektrik veya elektronik olduğuna belirterek, “Günümüzde daha akıllı teknolojiler geliştirildi. Alan tasarrufu, hız, tasarım gibi hususlar ön plana çıktı. Asansörler bina trafiğine hitap eden, binadaki ısıtma, soğutma, aydınlatma sistemiyle bağlantı kuran yapıda tasarlanıyor. Türkiye bunu kullanıcı açısından yakalamaya başladı. Ülkemizde yapılmaya başlanan yüksek binalarda bu akıllı sistemler kullanılıyor. Dolayısıyla halk yavaş yavaş kanıksadı. Ama piyasadaki üretim açısından bakarsanız, o biraz geriden geliyor. Asansör Amerika’da doğdu, Avrupa’da büyüdü, Asya’da yükseldi, Türkiye’de ise son dönemde hızla gelişiyor. Biz, bu üretim gücünü Türkiye’de tutup, ülkemizi Avrupa’nın ve dünyanın asansör üssü yapmalıyız. Şu anda dünyadaki asansör arzının 5’te 3’ü Asya kıtasında. Çin bu alanda başı çekiyor. Türkiye ise ciddi bir pazar. Ayrıca Türkiye, Avrupa, Ortadoğu gibi büyük pazarlara yakınlığımızdan dolayı önemli bir üretici konumunda. Şimdi bizim karar vermemiz gereken nokta şu: Biz bu fırsattan yararlanmak için uzun vadeli bakacak mıyız? Örgütlenip, birleşip, daha da güçlendiğimizde Ar-Ge’ye, üretime kaynak ayırabilecek, ihracatımızı artırabilecek miyiz? Bunun kararı bizlerde” diye konuştu. Sektörde sorunların kısa vadeli çözümünün denetimden geçtiğini vurgulayan Gülan, “İşinin ehli kişiler tarafından yapılacak denetim çok önemli. Bugün alkollü araç kullanımında yapılan yasal düzenlemelerden dolayı, ciddi cezalar kesiliyor ve bu tür kazalarda önemli bir azalma oldu. Ama aynı şeyi emniyet şeridi ihlali için yapmıyoruz. Oysa bu belki alkolden de önemli. İkinci sırada ise uzun vadede eğitim geliyor. Önce sektör kendi teknik ihtiyacını karşılayacak. Bunun için sektör, okullar ile işbirliği yaparak, nasıl bir müfredat geliştirilmesi gerektiği konusunda anlaşacak. İkincisi ise beyaz yaka eğitimi. Sektörü yatırıma yönlendirecek; firmaların birleşmesine, Ar-Ge’ye yatırım yapılmasına, ihracatın artmasına yönelik teşvikler verilmeli” açıklamasını yaptı.
Dikmen: Engelli platformları ile fark yaratabiliriz
3tek Uluslararası Yönetim Danışmanlık Şirketi ortağı Selçuk Dikmen, asansör deyince güvenlik unsurunun ön plana çıktığını belirterek, “Güvenliğin bir fiyatının olmaması lazım. Sektördeki oyuncuların birbirinin aynısı olmak yerine daha bakir konulara girmeleri gerekli. Eğer bu süreç şirket birleşmelerini gerektiriyorsa o da olmalı. Bugün asansör aksamınında dışarıya ürün satabiliyoruz, ama engelliler ile ilgili ürünleri hep dışarıdan temin ediyoruz. Engelli platformları var, daha kısa mesafeleri çıkma gibi sistemler var. Belki de bunların üzerine gitmeli, fark yaratmalıyız” dedi. Türkiye’ye ilk kez 18. Yüzyıl sonunda gelen asansörün 1960’larda yükselme dönemine girdiğini belirten Dikmen şöyle devam etti: “Bir işkolunun sektör olabilmesi için GSMH’den “kabil-i ihmal olmayan bir” yüzde alması gerekli. Halihazırda söz konusu bu pay çok küçük ama yine de sektör olarak anılıyoruz.Sektörün bazı zorluklarından dolayı gençler başka sektörlere kayıyor. Tüketici alım şartnamesi konusunda bir alt segment işleri var, bir üst konumda yapılan işler var. Bir takım siyasi güçler, beşeri ilişkilerle iyi bağlantılar yapabiliyorlar. Bir takım laf-ı güzafl ar şartnamelere sokulmuş. Bunları değiştirmek oldukça zor. Üst segmentte yatırımcıların yaptıkları yüksek binalarda bu şartnameler bilerek yapılıyor. Bu binalar ilk yapılmaya başlandığında Türk müteahhitlerin bilgi birikimi yüksek değildi. Bu mütahhitlerin yanına mimarlık, mühendislik, müşavirlik şirketleri geldi. Ve ilk soruları “asansör danışmanınız var mı?” oldu. Danışmanlık yurtdışından gelen büyük şirketlerin zorlaması ile oldu. O zaman da bizim yatırımcılar bunun kolaylığını anladılar. Sen bir şey yapmıyorsun. Her şeyi senin için birisi yapıyor. Bunun da bir piyasası oluştu. Direktifl erin sorumluluğunu taşıyan bakanlığın, bu işe ayırması gereken süreler çok kısıtlı.Bizim asansör ile ilgilenen bölüm, hakikaten iyi insanlar ama bir türlü içeride süreklilik gösteren bir teşkilat kurulamadı. Kurulmasına da izin verilmiyor. İnsanlar sürekli yer değişiyorlar. Kısıtlı insan kaynağı içinde biraz tecrübelenen başka bir bölüme yükselerek geçiyor. Süreklilik sağlayamıyoruz.”
Dünya