Genel

BoConcept, 60'ları hatırlatan tasarımlara yöneldi!

Şehirli tasarım yapan BoConcept'in ilk mağazası 8 ay önce Etiler'de açıldı. Şehirli tasarım (urban design) denilen tarzda ve minimalist tasarımlar yapan firma, kriz zamanında 60'ları hatırlatan tasarımlara yöneldi

Amaç, çocukluğumuzdaki bize o güvenli ve renkli ortamı yaratmak.

Danimarkalı BoConcept firması, 8 ay önce İstanbul'daki ilk mağazasmı açtı. Türk kullanıcıların da son birkaç yılda alıştığı İskandinav tarzında, minimalist, fonksiyonel ürünler üreten firma, sadece ev içinde kullanılan mobilyalar yapıyor. "Urban design" (şehirli tasarım) dedikleri bu tasanm, özellikle son birkaç yılda artan stüdyo dairelere de hitap ediyor. BoConcept'in Türkiye temsilcisi Flemming Troelsen (Fleming Trölsen diye okunuyor), "Biz şehirde oturanlara uygun tasarımlar yapıyoruz" diyor ve ekliyor: "Bahçe mobilyamız, balkon ve teras mobilyamız yok. Ev içi, modern yaşam tarzı için ürünlerimiz var. Ofis tasarımları da yok ama Immola gibi ürünleri ofisinde kullanan çok var. Aslında ev ofis için de uygun eşyalar üretiyoruz."

Aslen Danimarkalı olan Troelsen, 7 yıldır Türkiye'de yaşıyor. Türk bir hanımla evli ve Türkçe'ye hakim. Etiler'deki mağazalarına gelen özel müşterilerine yardımcı olurken de Türkçe konuşuyor. "Türkler'in neyi sevdiğini düşünüyorum ve ona göre onlara malzeme gösteriyorum" diyen Troelsen, yeni mağaza hedeflerinden bahsederken cümle arasında "inşallah" demeyi de ihmal etmiyor.

Şimdilik BoConcept'in tek mağazası Etiler'de bulunuyor. "Burası Türkiye'deki ilk mağazamız, inşallah büyüyeceğiz" diyen Troelsen, ikinci mağazalarını Bağdat Caddesi'ndeki Cemil Topuzlu Caddesi'nde açmayı planladıklarım söylüyor. Troelsen, daha soma İstinye Park, City's ve Palladium gibi alışveriş merkezlerinde de şube açacaklarım belirtiyor. İstanbul'daki mağazaları Ankara, İzmir ve Antalya'nın takip etmesi planlanıyor. Troelsen, Türkler'in BoConcept'le ilk başta yurtdışında tanıştığını belirterek, "Türkler bizi ilk başta yurtdışında tamdı. New York'ta oturanlar her şeylerini BoConcept'ten aldılar. Şimdi Türkiye'ye dönüyorlar, iyi ki siz varsınız diyip yine bizden alıyorlar. Hatta 'Nihayet' diyorlar" diyor. İskandinav mobilya tasarımlarının Türkler'e farklı geldiğini söyleyen Troelsen, yine de birkaç senedir Türkler'in bu tarzı benimsemeye başladığım da belirtiyor. "İskandinav tasarımında her şey sade, minimalist. Şu anda Türkiye'de çok İtalyan mobilya var, ya da klasik tarzda Türk mobilyalar.

Son birkaç yıldır İskandinav tarzı mobilyalara alışıldı ama farklı geliyor yine de. İskandinav tipi mobilya Türkiye'de sadece IKEA'da var. Bu yüzden bir çeşitlilik getirdik."

Yeni koleksiyonda pop art etkisi

Eylül'de gelecek yeni koleksiyonla ilgili bilgiler veren Troelsen, retro tasarımlara yer verildiğini anla-tıyor. "Dünya krizde. Bu yüzden herkes çocukluğuna dönmek istiyor. Çünkü o zaman güvenli hissediyoruz. Rahat ve mutlu bir döneme dönüyoruz. Biz buna nasıl yardımcı olabiliriz diye düşündük. 60'lar ve 70lerden renkleri ve çocukluğumuzun geçtiği zamanlardaki tasarımları alıyoruz. O dönem biraz daha açık renkler var. Aynı zamanda farklı renkler de bulunuyor. Hint tarzı tasarımlar yanında pop art da var.

İskandinav tasarımları normalde bu kadar renkli değildir. Daha sade renkler, beyaz, gri, kahverengi tonları hakimdir. Ama BoConcept'in yeni koleksiyonunda inanılmaz canlı renkler. Yosun yeşil, turkuaz mavileri, turuncu, kırmızı ve hepsi bir arada kullanılıyor. Doğal renkler de geliyor."

BoConcept sipariş üzerine çalışıyor ve ne Danimarka'da ne de diğer ülkelerdeki mağazalarında stok tutmuyor. Bunun yerine bazı aksesuarların stoğu var sadece. Bütün mobilyalar Danimarka'dan sipariş ediliyor. Duvar süsleri ve ahşap ürünleri 1 ayda, kanepeler ve koltuklar 2 ayda geliyor.

"Türkiye'de büyük daireler var. Danimarka'da 50 metrekare bir daire var, Türkiye'de 50 metrekare bir salon var. O yüzden malzemesini değiştiriyoruz ve bakıyoruz, ne satıyor, ne satmıyor... Ona göre getiriyoruz. Kumaş ya da deri oluşuna göre de fiyatlar değişiyor" diyor ve ekliyor: "Genelde Türkler en pahalı kumaş ve en pahalı deriyi alıyorlar. Biz bazı günler en aşağı kaliteli kumaşı gösteriyoruz, o zaman satamıyoruz."

Küçük üreticiler kaybolacak

Türkiye'deki mobilya sektörünün çok güçlü olduğunu belirten Troelsen, yakında büyük markaların piyasayı ele geçireceğini, tek mağazadan satış yapan üreticilerin kalmayacağını belirtiyor. Troelsen, "Burada bizim seviyemizde ve iyi rakiplerimiz var. Çok iyi, kaliteli ürünler yapıyorlar. Bence biz bir değişiklik yaratacağız sektörde. Çünkü Türkiye'de çok fazla küçük mobilyacı var. Koleksiyon ve tasarım büyük ama, onların 30-40 tane malzemesi yok şu anda. Küçük mağazalar kapanacak, büyük markalar öne çıkacak bence. Buradan önce İspanya'da, Portekiz'de, Yunanistan'da mağaza açmıştık. Oralarda da bu değişimi gözlemledik. Mesela İspanya'da 10 sene önce çok klasik mobilya vardı, modern mobilyalar azdı. 1 mağazası olan küçük marangozlar vardı ve iyi mobilya yapıyorlardı. BoConcept'le beraber bunlar değişti son 10 senede. İspanya'da 3-4 tane mağazamız var. Yabancı firmalar da var orda. Ama şu anda küçük mağazalar ya da marangozların mağazalı şirketler yok. Onlar kapandılar. Bence aynı şey Türkiye'de de olacak" diyor ve ekliyor: "Biz daha yeni başlıyoruz."

Imola, yumurta koltuğunun yerine geçecek

Firmanın tasarımcıları arasında Morten Georgsen, Henrik Pedersen, Anders Norgaard bulunuyor. Danimarka'da çok ünlü olan bu 3 ta¬sarımcı arasında, Henrik Pedersen'in özellikle öne çıkıyor. BoConcept'le çalışmayan ünlü Danimarkalı tasarımcı Arne Jacobsen, 1958'de tasarladığı yumurta koltuğuyla (egg chair) modern dekorasyonda önemli bir dönemi başlatmıştı. BoConcept'in tasarımcısı Henrik Pedersen, şimdi yumurta koltuğunu yeniden yorumlayarak, firmanın ismini dünyada daha da çok duyurmasını sağlayacak. "Henrik bence Imola tasarımıyla yumurta koltuğunu yeniledi" diyen Troelsen, Imola'nın farklılıklarını şöyle anlatıyor: "O sandalye çok rahat değildi ve biraz kambur oturuyordunuz. Biz bunu biraz açtık ve ortaya Imola çıktı. Ama yine yumurta koltuğu tarzından geliyor. Bizim için çok önemli bir koltuk. Dünyada BoConcept'i en çok tanıtacak şey bu olacak."
Hürriyet/Eda UTKU