20 / 05 / 2024

Buenos Aires'te kerpiç bir okul!

Buenos Aires'te kerpiç bir okul!

Villa 31'in arkasında gök-delenler doluydu. Üstünden arabayla geçerken soyalı tavuk kokuyordu. Hemen viyadük altında ünlü bir Çin lokantası vardı



Kerpiçten okul yapıyorduk. Buenos Airesin en yoksul yerlerinden biriydi. Çöp toplayıcılarının mahallesiydi. Tahtadan sınıflarını yıkmadan, hemen bir adım daha büyük inşa ediyorduk. Bir Piqueteros hareketini ikna etmiştim. Yani bir barikatçı hareketi. Yol kesip, hak talep ediyorlardı. Bizim alker-toprak, alçı, kireç ve birlikte yapmaktan ibaret inşaatımız, çok lükstü. Sadece çöp toplayıcı bir mahalle için değil. Neredeyse Buenos Airesin dörtte üçü için ve Porto Alegrenin ve Rio de Generionun ve İstanbulun. -Kerpiç diyerek hiç küçümsemeyin çok güzeldi bizim yaptıklarımız. Viranşehirde aileler ile birlikte yaptıklarımız gibi.- Artık yol kestiklerinde alçı ve kireç de talep edeceklerdi.

Bir çöp mahalleydi. Havada her zaman yanık kokusu vardı.

At arabalarına doldurulmuş, kenarında tel sarılmış plastikler, bakır saplı, delik ne işe yaradığını anlayamadığım bir şey, kablo artıkları, bir masa lambası, belki de mavi olduğu için yeni görünen bir otomobil direksiyonu ve her şey vardı ateşin içinde. Ateş yakınca içinde satılabilir bir şey varsa kalıyordu. Venezüellada bir altın arayıcısı kadın ile konuşuyordum. Evlerinin bahçesinde kocasıyla birlikte açtıkları bir kuyudan altın çıkarıyorlardı. Bir kuyu ve tahta çarmıkları vardı. Herkes için altın bir süs olabilir, benim için ekmek parası diyordu.- Çöpteydi ekmek. Sokakta çöp arabalarını, yanlarında yavrularıyla büyüklü küçüklü atlar çekiyordu. Bir de midilliler vardı. -Nedense ben midillileri hep zengin çocuk atı zannediyordum. Masallarda öyle yazıyordu. Galiba Küçük Prensin de bir midillisi vardı.- Mahallede okul yapacak yeri temizledik. Çöpleri atacak yer aradık. Yoktu.

Bir at arabası ile alçı almaya gidiyorduk. Çok küçük bir kasası ve bir midillisi vardı. Bir bira aldık. Litrelik olanlardan. Zaten daha ufağını burada görmemiştim. At arabası sürücüsü ile birlikte içiyorduk. Bir orta sınıf mahalleden geçiyorduk. Köpekler havlamaya başladı. Bütün köpekler gibi alt sınıftan olanlara saldırıyorlardı. Arabanın yanına bir megafon bağlıydı. Kenarında duran bir akü ile çalışıyordu. Bir salsa çalıyordu. Belki de menengi. Çok bilmiyordum. Araba sallanıyordu. Saçlarımız rüzgârdan savruluyordu.

Organik mahalle

Villa 31, bir başka gecekondu mahallesi. Otoban ile tren yolu arasında sıkışmış. O kadar güzel değerlendirilmişti ki her noktası. Hepsi önce bir katlı inşa edilen, hemen ardından, iki ve üçe çıkartılan ve dörde beşe. Sadece yukarı değil, bazen yukardan yana doğru da genişliyordu. Alttan geçen yolun üstünü kaplayan tam bir organik mahalleydi. Bazen boya dağıtıyorlardı mahallenin güzelleşmesi için. -Tam bir burjuva tavrı. Parfümde kendi kokularını duymamak için değil mi- Birbirinin sırtına çıkmış deve güreşi yapan evlerdi. Bazılarının çatıları viyadük altlarıydı. Mesela viyadüğe kadar yükselip, hemen yol kenarında kalmış, üç buçuk metrekarelik alana da bir oda inşa etmişlerdi. Çamaşırlarını viyadük kenarına asmışlardı. İşe gelirken senin donunu gördüm denilebilirdi. Birlikte çalıştığımız arkadaşlardan biri vardı. Sabah metro, tren ve otobüs ile mahalleye varıyorduk. Kız arkadaşından bir hafta önce ayrılmıştı. Neden dedim. Çok entelektüeldi dedi. Her şeyi biliyordu. Güldük. Kadınlar dedi. Che Guevaraya âşık olur.

Eve gelince, Chenin sakalını kesmesini ister. -Sevgili editör bu satırı büyüt lütfen. Sevgili okur, eğer büyütülmemişse sen öyle oku lütfen.- Neden belediyeler yol yaparlar yol yerine ev yapmazlar Onlar bizim belediyelerimiz mi yoksa otomobillerin mi Otomobiller mi ödüyor onların maaşlarını, klimalı ofis masraflarını, antetli kâğıt paralarını Benden zorla aldıkları belediye vergimi, üstünden sadece mümkün olabildiğince hızlı geçmek istediğim bir yola değil, içinde uyuyabileceğim bir ev için ödemek isterdim. Otoparklar da cabası. Kentler kimin New Yorkun yüzde 60ı otomobillerin. Yani çoğunluğu beyaz, erkek ve genç olanların. Belediyeler ev yapsın, yolları biz yapalım. Hem paramız yetmez otobanlara. Güzel güzel bisiklet yolları yaparız. Zaten yol, uzak bir yere gidebilmek için yapılmaz. Yol olduğu için uzak bir yere gidilir. Gelecek seçimde oyum, otoban üstüne ev inşa edecek belediyelerin olacak.

Çocukların silahları

Toprak karıyorduk. Mahalleden biri geldi. Toprak mı dedi. Evet dedik hemen ardından Marihuana içer misiniz diye sordu. Cebinden bir torba içinde paketlenmiş, onlarca küçük torba çıkardı. Yardım edeyim dedi. Bütün gün yardım etti. Bazen sokağa çıkıp, müşterilerine esrar satıyordu. Dönüp çalışıyordu. İyi çocuktu. Çocuklar da katılıyordu. Bellerinde kısa keskin bıçaklar taşıyorlardı. Mahalle çöp taşımak dışında soygunlarla geçiniyordu. Bıçak taşımak, tabii ki çocukluktu. Biraz büyüyünce zaten silahları oluyordu. Çocuklar, ülkemizi merak ediyordu. Hangi tip silahlar kullanılıyor diye soruyorlardı. Villa 31in arkasında gökdelenler doluydu. Üstünden arabayla geçerken soyalı tavuk kokuyordu. Hemen viyadük altında ünlü bir Çin lokantası vardı. İnsanın yolda giderken canı çekiyordu. Viyadük altı bir Çin lokantası için ideal bir yerdi. Viyadüğün bacakları arasından gökdelenler, ortasından da gökyüzü görülüyordu. Yani viyadüklerin de yararları vardır.
Radikal/Metin Yeğin


Geri Dön