Büyük Tarabya Oteli yeniden açılmak için gün sayıyor!
Büyük Tarabya Oteli bir zamanlar İstanbul'un en popüler oteliydi. Şehrin en şık kadınları beş çaylarına gelir, kızlar burada görücüye çıkarılırdı. Şimdi yeniden açılmak için gün sayıyor
Beş çayları, görkemli davetler, düğünler... Büyük Tarabya Oteli bir zamanlar İstanbul’un en popüler oteliydi. Şehrin en şık kadınları beş çaylarına gelir, kızlar burada görücüye çıkarılırdı. Şimdi yeniden açılmak için gün sayıyor. Eski günlerden geriye kalanları o dönemin yakın şahidi, 1971-74 yılları arasında otelde yiyecek-içecek müdürlüğü yapmış Mehmet Kunt anlatıyor
Zamane gençliği için koyun ucunda yükselen koskoca bir binadan ibaret olsa da şaşaalı dönemini yakalayacak kadar şanslı olanların birçok hatırası vardır Tarabya Oteli’nde. Pek çok Yeşilçam filminin vazgeçilmez mekanı olmuş, tabir yerindeyse bir döneme damgasını vurmuştur. Otel, önümüzdeki aylarda açılmak için gün sayıyor. Yenilenme çalışmaları hâlâ devam ettiği için elimizde çok fazla bilgi olmasa da otelin 270 odası, 30 apartı, dünya mutfağından çeşitli lezzetler servis eden restoranları, toplantı odaları, otoparkı, bir tane balo ve sinema salonu olacağını söyleyebiliriz. Geçmişe dair öğrenmek istediklerimiz içinse Mehmet Kunt’un kapısını çalıyoruz.
Otelde yiyecek-içecek müdürlüğü yaptığı yıllardan pek çok hatıraya sahip olan Kunt, “Bazı yaşananlar benimle mezara kadar gidecek, onları hiçbir zaman söyleyemem” dese de anlattığı kadarı bile o günlerin gözümüzde canlanmasına yetiyor. Kunt, Galatasaray Lisesi’ni bitirdikten sonra İsviçre’ye giderek, Lozan Otelcilik Okulu’ndan mezun oluyor. Türkiye’ye dönünce askerliğini yapar yapmaz 1971 senesinde Tarabya Oteli’nde yiyecek-içecek müdür muavini olarak işe başlıyor. Bir yıl sonra yiyecek-içecek müdürü oluyor. Rahmetli babaannesinin uykuları kaçıyor. Çünkü o yılların popüler mesleği ya doktorluk ya mühendislik. “Biz sana kız bulamayacağız” diyor. Ancak Kunt mesleğini her zaman çok seviyor.
“O zamanlar Tarabya Oteli bir, Hilton Oteli ikiydi. Şimdiki Çırağan Kempinski kadar meşhurdu. Başka otel yoktu ki... Tüm nişanlar, düğünler, davetler, kutlamalar ya Hilton ya Tarabya’da olurdu. Nasıl Hilton’un beş çayları varsa, Tarabya’nın da beş çayları olurdu ve İstanbul’un elitleri orada buluşurdu. Tarabya’ya gelebilmek her babayiğidin harcı değildi” diyor. “Tabii o zamanlar pırıl pırıl bir deniz vardı ve Tarabya iskelesi bizim otelimizin plajıydı. Gönül Yazar, Romalı Perihan hepsi oradaydı. Ses Mecmuası’nın muhabirleri gelir, resimler çekilirdi. Ben yazları Büyükada’da yazlık evimizde otururdum; Ada vapurunda, yukarıda lükste otururken, bar mitzvah’ların, düğün ve nişan törenlerinin ön anlaşmalarını, vakitleri olmadığı için orada yapardım. Çevredeki herkes konuşmalarımıza şahit olurdu.”
Gençler daha çok Tarabya’daydı
Kurt anlatmaya devam ediyor: “O zaman orta yaş daha çok Hilton’a giderdi, Hilton’daki beş çaylarının müda-vimleri ayrı, Tarabya’dakilerin ayrıydı. Rahmetli Metin Oktay ve rahmetli Lefter, Milli Takım’la gelip kamp yapardı. Rahmet-li Vitali Hakko ve rahmetli Vehbi Koç’un geldiklerini de hatırlıyorum. Erol Simavi, gelir her zamanki köşesinde çayını içerdi.”
Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk’le bir anı
Aradan yıllar geçse de bazı anılar hâlâ taze. Hele bir tanesi var ki anlatırken yeniden keyifleniyor: “Bir keresinde rahmetli Fahri Korutürk otele geldiğinde, bugün Amerika’da yaşayan ve 80’li yaşlarında olan Necip Usta ona rakı soslu levrek filetosu yapmıştı, Sayın Korutürk yemeği o kadar beğendi ki hepimizi canı gönülden tebrik etti. Hatta elini öyle içten sıkmış ki Necip Usta heyecandan kendini zor tuttu. Bu büyük bir olaydı.”
O çok konuşulan düğünler Otel yıllarca yüzlerce düğüne ev sahipliği yapıyor. Gerek çatıda, gerek İskele Restoran’da. Nerede düğün yaptın sorusunun cevabı Tarabya değilse herkes burun kıvırıyor. Kunt, “Restoran şimdi nasıl yapıldı bilmiyorum ama o zaman önü açıktı, Tarabya Koyu’na bakardı. Çok büyük davetler, düğünler yapılırdı. Yazları da gece kulübü olarak çalışırdı. İstanbul’un tüm kalburüstü aileleri ya Hilton’da ya Tarabya’daydı. Düğünler de bu iki otelde olurdu” diyor. “Yazın Tarabya’da açık iskele restoranda, Hilton’da havuz başında yapılırdı. Ben annesiyle babasını Tarabya’da, daha sonra çocuklarını Hilton’da evlendirdiğim pek çok aile hatırlıyorum.”
Yıllar sonra yeniden Bunca şatafattan sonra otel zamanla düşüşe geçiyor. Hilton’un yükselişi, Sheraton’un, Intercontinental’in açılması ve otelde hiçbir yeniliğin yapılmaması insanların uzaklaşmasına neden oluyor. Kunt, “Bizde moda neyse tüm aileler oradadır. Bir otel, restoran moda olur, oraya gidilir. Çünkü amaç kendini göstermek, ‘Ben de gittim’ demektir. Başka yerler popüler oldukça Tarabya da özelliği kaybetti bir şekilde” diyor. “Ancak o koy bir mücevher, bu nedenle umarım açıldığında iyi işletilir ve bunun değeri bilinir. Ben yeni halini henüz gezmedim ama merak ediyorum çünkü çok hatıram var. Ama şahsi fikrim, daha fazla tanıtım yapılması gerekiyor, bu konuda zayıf buluyorum, çünkü Tarabya Oteli sıradan bir otel değil, içinde tarih barındıran bir otel.”
Begüm Nalbantlı/Milliyet Cadde