22 / 12 / 2024

çatalkara Sanat Evi çalışmaları Haziran'da tamamlanacak!

çatalkara Sanat Evi çalışmaları Haziran'da tamamlanacak!

Bedri Rahmi çatalkara Sanat Evi 'nin İskilip 'te sanat evi olarak kullanılması amacıyla restorasyon çalışmalarına başlandığını ifade etti. Hughette Eyüboğlu, 'Haziran 'ın 15 'inde restorasyonu tamamlanması ile bir gala düzenleneceğini belirtti



Bedri Rahmi çatalkara Sanat Evi 'nin İskilip 'te sanat evi olarak kullanılması amacıyla restorasyon çalışmalarına başlandığını ifade etti. Hughette Eyüboğlu, 'Haziran 'ın 15 'inde restorasyonu tamamlanması ile 'Bedri Rahmi Eyüboğlu Yarışması 'nı kazanan açıklanacak ve bir gala düzenleneceğini belirtti


İSKİLİP 'TE 'çATAL KARA SANAT EVİ' AçILACAK
 
 Bedri Rahmi 'nin 1942 'de yurt gezileri çerçevesinde gittiği çorum 'da
 İskilip 'in ne kadar özel bir yer olduğunu keşfettiğini anlatan Eyüboğlu, 'Eşi
 Eren ve abisi Sabahattin Eyüboğlu 'na yazdığı mektuplarda veya yazılarında müthiş
 bir heyecanla İskilip 'ten bahseder ve İskilip 'in bir sanatçı bölgesi olmasını
 arzu ederdi' söyledi.
 
 Bedri Rahmi için geçen sene İskilip 'te açılan sürekli sergi salonunun çok
 ilgi gördüğünü belirten Eyüboğlu, sergi salonunun başarılı olmasının ardından
 İskilip 'te bir evin sanat evi olarak kullanılması amacıyla restorasyon
 çalışmalarına başlandığını ifade etti. Hughette Eyüboğlu, 'Haziran 'ın 15 'inde
 restorasyonu tamamlanan ev çatalkara Sanat Evi olarak açılacak. Orada aynı
 zamanda 'Bedri Rahmi Eyüboğlu Yarışması 'nı kazanan açıklanacak ve bir gala
 düzenlenecek. Orta Anadolu 'da ilginç bir dönem başlayacak. Eyüboğlu ailesi olarak
 çocuklara ve topluma duyarlılığı aşılamaya çalışacağız' diye belirtti.
 
 çatalkara Sanat Evi 'nin açılış çalışmalarını yürütürken İskilip
 Kaymakamı, Belediye Başkanı ve bölgedeki halkın çok yardımını gördüklerini dile
 getiren Hughette Eyüboğlu, bölgede aynı zamanda iki okulda küçük yazma atölyeleri
 kurduklarına değindi.
 
 Hughette Eyüboğlu, meyvelere çok meraklı olan Bedri Rahmi 'nin meyve
 türleri açısından çok zengin olan İskilip 'teki bütün türleri kayıt altına
 aldığına değinerek, 'şžimdi Bedri Bey 'in yazıları araştırılarak yok olan bir çok
 tür yeniden ortaya çıktı. Bedri Bey 'in 1942 'lerde meşhur bir heykeltıraş
 sevgilisi varmış. İskilip 'e özgü üzümlerden olan 'çatal kara ' adını sevgilisinin
 takma adı olarak kullanmış. Büyük ihtimalle 'Karadut ' şiiri de oradan geliyor'
 ifadelerini konuşmasında kullandı.
                 
 

BEDRİ RAHMİ 'NİN Hİç BASILMAMIşž ESERLERİ OKUYUCUYLA BULUşžACAK

Bedri Rahmi Eyüboğlu 'nun
 Kanadalı gelini Hughette Eyüboğlu, sanatçının hiç basılmamış eserlerinin gelecek
 yıl kitaplaştırılacağını belirterek, 'Tahmin ediyorum ki gelecek sene bunlardan
 birkaç kitap çıkacak' söyledi.
               
 Bedri Rahmi 'nin yazı, resim, şiir, mozaik, vitray ve heykel gibi
 alanlarda eserler veren çok yönlü bir sanatçı olduğunu vurgulayan Hughette
 Eyüboğlu, Bedri Rahmi 'nin müthiş araştırıcı ve meraklı kişiliğiyle çeşitli sanat
 dallarında yollar açtığını söyledi.   'Bedri Bey yediveren bir gül' dediklerini
 belirten Eyüboğlu, Bedri Rahmi 'nin geride çok sayıda eser bıraktığını belirtti.
               
 Gelin Eyüboğlu, şöyle ifade etti:
               
 'Öldükten sonra birçok mecmua ve gazetede tarama yaptık. Bin 250 'ye
 yakın yazı bulduk. Ayrıca oluşturduğumuz arşivin içinde çok fazla sayıda şiir
 var. Önce bunların daha önce neşredilip edilmediğine bakacağız. 1929 'dan 1975 'e
 kadar tuttuğu güncelerini de gözden geçirmek istiyoruz. Bedri Bey 'in hiç
 yayımlanmamış eserleri de çok.
               
 Bedri Bey 'in eğitim döneminde eski Türkçe öğrenildiği için bütün yazıları
 eski Türkçe. Bütün bunları eşimle tercüme ettirdik. Ayrıca Nurullah Berk, Hakkı
 Tonguç, Fikret Mualla, Abidin Dino, Hasan Ali Yücel 'le yüzlerce mektuplaşmaları
 da var. Bedri Rahmi 'den kalan eserlerin çoğunun arşivini oluşturduk. Bu eserlerin
 ancak yüzde ellisi basıldı. şžu anda İş Bankası 'yla bir işbirliği yapıyoruz.
 Tahmin ediyorum ki sanatçının bu bıraktığı eserlerinden gelecek sene birkaç kitap
 çıkacak.' dedi.
               
BİR MEKTUPLA EYÜBOĞLU AİLESİNE GİRDİM'-
               
 Henüz 15 yaşlarındayken bir Fransız mecmuası vasıtasıyla hayat arkadaşı
 Mehmet Eyüboğlu ile tanıştığını belirten Hughette Eyüboğlu, 'Kanada 'da Temmuz
 ayı yağmurlu geçerse, bu, yaz tatilini evde geçireceğiniz anlamına gelir. Ben de
 sıkıntıdan ne yapsam diye düşünürken bir mecmua vasıtasıyla mektup arkadaşı
 aradım. Türkiye 'den bir mektup geldi. O mektupla ben Eyüboğlu ailesine girdim'
 diye konuştu..
               
 Geçen beş sene boyunca karşılıklı yazıştıklarını fakat üniversitede
 okuduğu tıp bölümünün zorluğu nedeniyle mektuplaşmaya ara verdiğini ifade eden
 Hughette Eyüboğlu, evliliğe giden süreci şöyle devam etti:
               
 'Mehmet anneme (Neden Hughette mektuplarıma cevap vermiyor) diye mektup
 yazmış. Bunun üzerine annem beni arayıp (Mehmet 'le ne güzel mektuplaşıyordunuz.
 Neden devam etmiyorsun) diye sordu. Ben de böylece mektupları annemin de
 okuduğunu öğrenmiş oldum. Sonra bir gün Mehmet 'ten gelen bir mektupta yüzük de
 geldi. Babam bunu öğrenince 'Bir Türkle nasıl olabilir' diye küplere bindi.
 Ailede kıyamet koptu ama ilişkimiz diye sürdürdü.
               
 Mehmet 'in babası Bedri Bey 1960 'ta Avrupa 'daydı ve ABD 'den hem birkaç
 burs kazanmış hem de Berkeley Üniversitesinden hocalık teklifi almıştı. Mehmet de
 o zaman liseyi bitirmişti ve ailesiyle beraber Avrupa 'daydı. Mehmet beni görmek
 için Kanada 'ya gelmek istediğini ailesine söylediğinde karşı çıkmalarına rağmen
 1960 'da bir Noel günü geldi. İlk defa birbirimizi hava alanında gördük ve 6 ay
 sonra evlenerek Amerika 'ya gittik ve Mehmet orada pazarlama okudu. Oğlumuz Rahmi
 de Amerika 'da doğdu.' dedi.
                 
 Türkiye 'ye 1966 'da temelli olarak geldiklerini dile getiren Eyüboğlu,
 eşiyle 5 yıl süren mektuplaşmaları boyunca birçok konuyu tartıştıklarından,
 fikirlerini paylaştıklarından ve zaman içerisinde mektupların romantik bir havaya
 büründüğünden bahsetti. Edebi nitelik de taşıyan mektupların hala durduğuna
 işaret eden Hughette Eyüboğlu, 'Mehmet bir dönem babası ile annesinin Fransızca
 olan mektuplarını tercüme etmişti ve bana da (bizim mektupları da tercüme edeyim
 mi) diye sormuştu. Ben beklemesini istemiştim. şžimdi de mektuplarımızı yayımlamak
 için teklif geliyor ama yayımlamak konusunda emin değilim' diye belirtti.
               
 Ailenin tek çocuğu olan eşi Mehmet Eyüboğlu 'nun iki yıl önce hayatını
 kaybettiğini hatırlatan Hughette Eyüboğlu, 'Eşim, sorumluluğunun farkına vararak
 mümkün olduğu kadar babasının önemli eserlerini evde saklamayı seçti. Bu eserler
 evimizde duruyor. Evimiz günün birinde müze olacaksa eserleri orada sergilenir.
 Ben Kanadalıyım ve doktor olarak yetiştirildim. Böyle bir edebi mirasla kalmak
 benim için son derece ilginç ve güç. Son zamanlarda bütün bu malzemeyle ne
 yapacağımı kara kara düşünmeye başladım' şeklinde ifade etti.
               
 Türkiye 'ye geldiğinde tek kelime Türkçe bilmediğini dile getiren Hughette
 Eyüboğlu, sanatçı bir aileyle beraber yaşayacağının ve entelektüel bir çevresinin
 olacağının farkında olarak esaslı bir çalışma gösterip Türkçeyi öğrendiğini
 belirtti.
               
ANILAR
                 
 Bedri Rahmi ile ilgili anılarını dile getiren, hayatı ve kişiliği
 konusunda önemli bilgiler veren Hughette Eyüboğlu, Bedri Rahmi 'nin ressam olarak
 değişik bir stilde çalıştığını dile getirdi. Gelin Eyüboğlu, 'Resim yapmaya
 çömelerek başlardı. Bütün malzemeyi yere koyardı. Diğer ressamlar gibi şövale ve
 fırçalarla çalışmazdı. Yerde saatlerce çömelmiş vaziyette dururdu. Düşmeden, başı
 dönmeden nasıl ayağa kalkıyordu bilmiyorum. Bazı zamanlar içinden resim yapmak
 gelmezdi. O zaman da yazı yazardı' söyledi.
 
Sanatçının çok paylaşımcı olduğunu, talebeleri ve dostlarıyla bir araya
 gelmekten çok hoşlandığını ifade eden Eyüboğlu, öğrencilerinin O 'nun heyecanını
 görerek çalışma azmi duyduklarının altını çizdi. Günümüzün önemli ressamları
 İbrahim Örs, Turan Erol, Orhan Peker, Fikret Otyam, Nedim Günsur gibi isimlerin
 hep O 'nun öğrencileri olduğuna dikkati çeken Eyüboğlu, bu isimlerin hepsinin
 kendi tarzını yarattığına değindi.

O dönemlerde sanatçıların birbirlerine daha yakın olduğunu belirten
 Hughette Eyüboğlu, şunları belirtti:
 
'Mesela Pazartesi günleri abisi Sabahattin Eyüboğlu, bir edebiyat salonu
 düzenlerdi. Sabahattin Eyüboğlu 'nun evinde toplanılır, çeşitli edebiyat konuları,
 şiir ve yazılar tartışılırdı. Sabahattin Bey, belgesel sevdiği ve belgesel
 bölümünü kurduğu için daima bir slight projeksiyon yapıyordu. Bedri Bey de Cuma
 günleri bir salon düzenlerdi. Tünel 'de atölyesi vardı. Hem yazar hem de ressamlar
 oraya gelirdi.' dedi.
               
HASTALIĞI ONA SÖYLENMEDİ
 
 Bedri Rahmi ile hep iyi anlaştıklarını belirten Hughette Eyüboğlu, bazı
 diyaloglarını şöyle devam etti:
               
 'Bedri Bey, aileye ilk girdiğim zamanlarda yokladı beni, bu gelin nasıl
 birisi, diye. Bana bir gün Türkiye 'yi nasıl bulduğumu sordu. Kolay mı Bedri
 Rahmi 'yle konuşmak, o zaman çok çekiniyordum tabi. Ona, 'Benim için paradoks,
 kontrast ülkesi Türkiye. Mesela İstanbul son derece modern. Ondan sonra Doğu
 Beyazıt 'a gidiyorsunuz bambaşka bir dünya ' dedim.
               
 Mehmet 'le çocuğumuz Amerika 'da doğmuştu. Bedri Rahmi bana 'Sen Türkçe
 öğrenecek misin, yoksa torunum acayip bir Türkçe mi konuşacak ' diye sordu.
 Anladım ki çabuk bir şekilde Türkçe öğrenmeliyim. Bedri Bey, bana çok güzel
 şeyler öğretti. Bir ara devamlı 'Alevi ' lafını duyuyordum. Bir gün ona 'Alevi
 nedir ' diye sordum. Bana 'Rotary Kulüp gibi bir şey ' dedi. Allah 'tan birazcık
 meraklıydım da kendim oturdum okudum. Bazen sıkıntı yaratacak şeyler yapıyordum.
 Mesela Nazım Hikmet 'i konuşmak 1960 'larda Türkiye 'de yasaktı. Bense hastanede
 dolaşarak insanlara Nazım Hikmet hakkında ne düşündüklerini soruyordum. Bir gün
 eve gittiğimde Bedri Bey bana 'şžapşal, ne yapıyorsun diye ' gülmüştü. Aramızda
 güzel bir dostluk vardı.
 
Hastalandığında pankreas kanseri olduğu için onkoloji bölümünde yattı.
 Ben de onun tedavisiyle ilgilendim. Hastalığı O 'na söylenmedi, karısı ve oğlu
 bilmesini istemedi. Ben söylenmesi taraftarıydım çünkü çok akıllı bir adamdı ve
 anlamasından korkuyordum. O, içki içtiği için karaciğerden bir hastalık olduğunu
 sanıyordu. çabucak gitti zaten. Zengin dünyası olan bir insandı. Oğlum
 üniversitede turizm okudu ama mezun olduğundan beri babasıyla sergiler ve arşiv
 üzerine çalışıyordu. 20 seneden beri dedesi ve babaannesinin eserleriyle
 uğraşıyor.'
AA


Geri Dön