DASK, deprem sigortasında yeni bir dönem başlattı!
18 Ağustos'tan itibaren DASK'ta yeni bir dönem başladı. Bankadan kredi alırken şart koşulan deprem sigortası, elektrik ve su aboneliklerinde de zorunlu hale geldi. Artık kiracılar da ev sahibinden zorunlu deprem sigortası talep edebilecek...
Adı zorunlu, yapılması gönüllülük esasına dayanıyor. Bazı alanlarda zorunlu, bazı alanlarda değil. Örneğin bankadan kredi kullanarak yeni bir ev satın alırsanız yaptırmak zorunlu. Diyelim ki 5 yıl vadeli kredi aldınız. Bu 5 yıl boyunca banka baskısıyla yapılması zorunlu. 5 yıl sonra krediniz bitti ama yapılması zorunlu değil. Bundan sonraki süreçte yapılması gönüllülük esasına dayanıyor. Oysa bulunduğu coğrafya itibarıyla deprem sel, toprak kayması gibi doğal afetlerin sık yaşandığı Türkiye’de, 16 milyon hanede yaşayan vatandaşların deprem sigortasının yanı sıra konut sigortası da yaptırması büyük önem taşıyor... Elbette zorunlu deprem sigortasından bahsediyoruz. 1999 yılındaki deprem felaketinden sonra çıkarılan zorunlu deprem sigortası, o günden bugüne hayli bir yol aldı aslında. Adı zorunlu olmasına rağmen yapılıp yapılmamasının zorunlu olup olmadığının hala netleşmediği, bazı durumlarda zorunlu olan bazı durumlarda ise yapılıp yapılmadığına hiç bakılmayan zorunlu deprem sigortasında yeni bir dönem başladı.
Yeni dönemde de yine Türk işi çözümler geliştirildi. Kredi kullanırken zorunlu olan deprem sigortası, şimdi de elektrik ve su aboneliklerinde zorunlu oldu. İşte biz buna “Türk işi çözüm” diyoruz. Çünkü bu da tıpkı ev alırken kredi kullanımlarında olduğu gibi her yıl sürekli yapılan bir uygulama değil. Sahi evi olan biri ya da yeni bir eve taşınan bir kiracı hayatında kaç kez elektrik ya da su aboneliğine başvurur ki? Hele de evi kendi adınıza aldıysanız ve sürekli o evde oturuyorsanız... Diyelim ki kiracısınız ve yeni bir eve taşındınız? Üzerinize elektrik ve su abonesi alacaksınız. Artık ev sahibinden zorunlu deprem sigortasını yaptırmasını rica edeceksiniz. Diyelim ki yaptırmadı. Siz yaptırıp kiradan düşeceksiniz. Kabul etmezse cepten ödeyeceksiniz. Yine diyelim ki kiraladığınız evde 10 yıl oturacaksınız. Sonraki 9 yılda zorunlu deprem sigortası yaptırmak gönüllülük esasına dayanıyor. Onun için Türk işi çözümler dedik. Zaten biz de Türkiye’de yaşıyoruz. Oysa daha kalıcı çözümler bulunamaz mıydı? Örneğin her yıl emlak vergisini yatıran ev sahiplerine zorunlu deprem sigortasını yaptırmaları zorunlu tutulamaz mıydı? Elbette tutulurdu. Ama şimdilik bu kadarıyla yetinildi. Biz de bu soruyu Doğal Afet Sigortaları Kurumu (DASK) Yönetim Kurulu Başkanı Selamet Yazıcı’ya sorduk. Adı zorunlu olmasına rağmen bilinçlenmeyle gönüllülük esasına göre yapılmasının daha sağlıklı bir yöntem olduğunu vurgulayan Yazıcı, yeni yasayla birlikte zorunlu deprem sigortalı konut sayısının 2014’te 6 milyona, 2017’de ise 10 milyona çıkarmayı hedeflediklerini söylüyor.
“12 yıldır bekliyoruz”
Afet Sigortaları Kanunu’nu 12 yıldır beklediklerini belirten DASK Yönetim Kurulu Başkanı Selamet Yazıcı, “Yeni yasayla yapılan düzenlemeleri, ülkemizde deprem hasarlarının karşılanmasında sigorta seçeneğini geliştirmek adına çok önemli bir adım olarak görüyoruz. Bundan sonraki dönemde ülkemizde zorunlu deprem sigortasının yaptırılmasında ve deprem bilincinin gelişmesinde çok daha hızlı gelişmeler olacağını düşünüyoruz” diyor. Yeni kanunla birlikte zorunlu deprem sigortası ve DASK’ın daha sağlam bir yasal çerçeveye kavuşacağını vurgulayan Yazıcı, sözlerini şöyle sürdürüyor: “Hedefimiz 2014 yılına kadar Türkiye’deki zorunlu deprem sigortalı konut sayısını 6 milyona yükseltmek. Orta vadeli hedefimiz ise hem deprem ve sigorta bilincini artırmak için hayata geçirdiğimiz projelerle hem de yeni Afet Sigortaları Kanunu’yla getirilen kontrol uygulamalarının etkinleştirilmesiyle 5 yıl içinde sigortalı konut sayısını 10 milyona çıkarmak.”
“Van için 106 milyon TL ödedik”
2011’in dünyada afet zararlarının ciddi biçimde artış gösterdiği bir yıl olduğunu hatırlatan Yazıcı, doğal afetlerden kaynaklı maddi kayıpların 380 milyar doları bulduğunu, bunun yaklaşık 105 milyar dolarının yani yüzde 28’inin sigortayla telafi edildiğini söyledi. Gelişmiş ülkelerde afetler nedeniyle oluşan ekonomik kayıpların yarıya yakını sigortadan karşılanıyor. Bu oran gelişmekte olan ülkeler için yüzde 5-10, az gelişmiş ülkeler içinse yüzde 1-3 arasında kalıyor. Selamet Yazıcı, geçen yılki Van depreminin hasarların sigortayla telafisi konusunda önemli bir örnek oluşturduğunu düşünüyor: “Van’da depremden önce zorunlu deprem sigortalı konut sayısı 7 bin 300, sigortalılık oranı ise yüzde 9’du. DASK, zorunlu deprem sigortası bulunan 8 bin 700 konut için toplamda 106 milyon TL ödeme yaptı. Van depreminde yapılan tazminat ödemeleriyle birlikte DASK’ın kuruluşundan beri yaptığı toplam tazminat ödemesi 136 milyon TL’ye ulaştı.” Büyük depremlerin zorunlu deprem sigortalı konut artışında önemli rol oynadığını vurgulayan Yazıcı’nın bu konudaki tespit ve beklentileri şöyle: “Zorunlu deprem sigortası her yıl ortalama yüzde 9’a yakın büyüme gösteriyor. Geçen yıl Van’da yaşanan deprem nedeniyle bu artış biraz daha fazla, yaklaşık yüzde 12.5 oldu. Bu artışın yüzde 5’i Van depreminden sonra gerçekleşti. 2012 yılının ilk döneminde ise yüzde 11.5 düzeyinde büyüme var. Yeni yasada öngörülen ek kontrol noktaları, zorunlu deprem sigortasını deprem olmadan yaptırmamız için işimizi kolaylaştırıyor. Yeni yasayla birlikte bu artış oranının daha da yükselmesini bekliyoruz.”
"Doğal afet kiracı ev sahibi ayrımı yapmıyor"
Musa Ülken Anadolu Sigorta Müdürü
Türkiye'de yaklaşık 10 milyon mülk sahibi ile 6 milyon 375 bin kiracının, herhangi bir doğal afet ya da sosyal olay karşısında yılların birikimiyle elde ettikleri varlıklarını yitirmemesi için deprem sigortasının yanı sıra konut sigortası da yaptırması gerekiyor. Buna karşılık halen sadece 3.9 milyon konutta zorunlu deprem, 2.2 milyon konutta da konut sigortası bulunuyor. Doğal afetlerde sadece mülk değil eşyalar da zarar görüyor. Olası bir doğal afet ya da sosyal olay karşısında vatandaşlarımızın yılların birikimiyle elde ettiği varlıklarını bir anda yitirmemesi için deprem sigortasının yanı sıra konut sigortası yaptırmasında büyük fayda var.
"Dört konuttan üçü sigortasız"
Uğur Gülen Aksigorta Genel Müdürü
Herkesin doğal afet durumunda kendisinin ve sevdiklerinin can ve mallarını nasıl koruyacaklarını bilmesi gerekiyor. Yaşadığımız coğrafyanın özellikleri nedeniyle halkımızın zorunlu deprem sigortası, konut ve işyeri gibi ürünlere ihtiyacı var. Gelişmiş ülkelerde doğal afetlerden kaynaklanan ekonomik kayıpların büyük bölümü sigorta yoluyla karşılanıyor. Ancak yaşanan bunca acı tecrübeye rağmen hala dört konuttan ününün deprem sigortası yok. 16 milyon konuttan 12 milyonunun hala sigortasız. 2000'den sonra deprem nedeniyle hasar sahiplerine 133.8 milyon TL ödendi. Afetleri engelleyemeyiz ama yaraları sarabileceğimize inanıyoruz.
10.3 milyon bina sigortasız
Türkiye’de zorunlu deprem sigortası kapsamına giren 16 milyon civarında konuttan 4 milyonunun yani dörtte birinin poliçesi bulunuyor. Türkiye’de sigorta bilincinin geliştirilmesi gerektiğini vurgulayan Anadolu Sigorta Genel Müdürü Musa Ülken, 10 milyon mülk sahibiyle 6 milyon 375 bin kiracının herhangi bir doğal afet ya da sosyal olay karşısında yılların birikimiyle elde ettikleri varlıklarını yitirmemesi için deprem sigortasının yanı sıra konut sigortası da yaptırması gerektiğini belirtiyor. Ülken, halen DASK verilerine göre Türkiye’deki 16.4 milyon konuttan yaklaşık 3.9 milyonunun zorunlu deprem sigortasıyla depreme karşı, yaklaşık 2.2 milyonunun da konut poliçesiyle yangın, infilak, sel, fırtına, hırsızlık gibi çeşitli risklere karşı önlem almış durumda olduğunu belirtiyor. Ülken, “Kalan 10.3 milyon bina ile milyarlarca liralık eşyanın hiçbir güvencesi bulunmuyor. Rakamlar, daha güvenli bir gelecek için toplumun sigorta konusunda bilinçlendirilmesi gerektiğini ortaya koyuyor” diyor.
Kiracı da önlem almalı
DASK’ın Temmuz 2012 verilerine göre Türkiye’de 16 milyon 375 bin adet konut bulunuyor. Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) en son 2007 yılında açıkladığı Gelir ve Yaşam Koşulları araştırma sonuçlarına göre de bu konutlarda oturanların yüzde 60.8’ini yani yaklaşık 10 milyonunu konut sahibi, kalan 6 milyon 375 binini ise kiracı ya da mülkü bedelsiz kullananlar oluşturuyor. Türkiye’de yaşanan her doğal afet sonrasında binaların güvence altına alınması konusu ön plana çıkıyor. Buna karşılık milyonlarca hanenin eşyalarını kaybetmeleri nedeniyle uğrayacakları maddi kayıp ikinci planda kalıyor. Her iki kesimin de olası bir doğal afet karşısında gelecekte ekonomik külfetle karşı karşıya kalmaması için deprem sigortasının yanı sıra komut sigortası poliçesini de yaptırması gerekiyor.
Festival festival dolaşıp yeni yasayı anlatacaklar
DASK, Afet Sigortaları Kanunu'yla birlikte yürürlüğe giren yeni denetim mekanizmalarının halka tanıtılması ve işlem vükü yaratmadan uygulanması için bir dizi veni proje ve çalışmayı da hayata geçirecek. Önceliği bilinçlendirme faaliyetlerine veren DASK’ın, Boğaziçi Üniversitesi Kandîîİ! Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü işbîrlsğivle 2010'dan beri Türkiye'yi dolaşan ve 63 merkezi ziyaret edip 150 bin kîşive doğrudan ulaşan deprem simülasyon tırı yeniden yola çıkacak. Tır bu kez "DASK Festival Hattı'' adıyla bir ay boyunca festivalleri ve yazlık mekanları dolaşarak deprem, zorunlu deprem sigortası ve yeni yasayla birlikte gelen uygulamaları anlatacak. 7.4 büyüklüğündeki, Marmara depremini simüle eden DASK Festival Tırı 10 merkezi ziyaret ederek 35 bin kişiye doğrudan ulaşmayı hedefliyor. Ayrıca elektrik ve su idarelerine konuyla ilgili afiş, broşür gibi bilgilendirme materyalleri yerleştirilecek. Bu konuya özel hazırlanan kamu spotu da televizyon kanallarında yayınlanmaya başlayacak. Abonelik işlemleri sırasında poliçe kontrolü ise sigortası bulunan ev sahiplerine yeni işlem yükü doğurmadan, elektronik ortamda gerçek zamanlı bilgi paylaşımıyla yapılacak.
Yılların birikimini güvence altına alın
Halen 16.4 milyon hanenin sadece 3.9 milyonunda bulunan deprem sigortası, gayrimenkulun uğradığı zararın bir kısmını güvence altına alırken, teknolojik ürünler ve mücevheratın da aralarında bulunduğu konuttaki diğer eşyalar güvence dışı kalıyor. Zorunlu deprem sigortasının ödemeleri kentlere ve binanın yapısına göre değişiyor. Örneğin, 100 metrekarelik çelik veva betonarme bir yapı, 64 bin TL sigorta bedeliyle güvence altına alınıyor. Bu güvence kin vatandaşın ödeyeceği tutar İstanbul'un Bakırköy, Kadıköy, Ümraniye gibi ilçelerinde yılda 155 TL. Diğer bir deyişle İstanbul’da ayda 13 TL gibi küçük bir licretle konut, deprem riskine karşı güvence altına alınabiliyor. Aynı özelliklere sahip Ankara’nın Çankaya, Etimesgut veya Keçiören ilçelerindeki konutlar ise yılda yaklaşık 45 TL’ye depreme karşı sigortalanabiliyor. İzmir’in Karşıyaka, Bergama, Buca ve Menderes; Kocaeli’nin Gölcük, Van’ın Erciş ilçelerindeki konutlar içinse yılda yaklaşık 150 TL ödenmesi yetiyor. Tekirdağ merkezde ikamet edenlerin depremin mülklerine vereceği zararı bertaraf etmesi için ödemesi gereken tutarsa 109 TL. Konut paket sigorta poliçesiyle hane sahipleri, ev ve içindeki eşyalarını sadece doğal afetlerin vereceği hasara karşı değil yangından hırsızlığa, depremden su baskınına kadar pek çok riske karşı da koruma altına almış oluyor. Anadolu Konut Paket Sigorta Poliçesi, ev ve içindeki eşyaların yanı sıra evin içinde yaşayanlar ve onların sorumluluklarını da teminat altına alabiliyor. Bu noktada örnek bir konut paket sigortası poliçesine bakılacak olursa, sözgelimi İstanbul Kadıköy’de 100 metrekarelik çelik veya betonarme bir yapı için 80 bin TL bina bedeli ve 20 bin TL eşya bedeliyle yaptırılacak sigorta karşılığında ödenecek prim, teminatlara bağlı olarak yılda sadece 150-200 TL civarında. Bu durumda ayda 15 TL civarında bir ek ücretle Anadolu Sigorta’nın sunduğu güvencelerden de faydalanılabiliyor.
“Marmara depremi büyük acı yaşattı”
Anadolu Sigorta Genel Müdürü Musa Ülken, vatandaşların olası bir doğal afet karşısında yılların emeğiyle edindikleri, yarınlarını güvence altına alan varlıklarını yitirmemesi için deprem sigortasının yanı sıra konut sigortası poliçesi de almaları gerektiğini vurguluyor. Ülken, “Doğal ya da sosyal felaketleri engelleye- meyebiliriz. Ancak bu felaketlerin gelecekte yaratacağı büyük maddi sorunları en aza indirebiliriz” diyor. 17 Ağustos 1999’da yaşanan Marmara depreminin sadece Türkiye değil tüm dünyada büyük üzüntüye neden olduğuna dikkat çeken Musa Ülken, sözlerini şöyle sürdürüyor: “13 yıl önce 18 bin 373 vatandaşımızı yitirmemize, 48 bin 900 kişinin yaralanmasına neden olan felaket hepimizi büyük üzüntüye boğdu. 96 bin 796 konut ve 15 bin 939 işyeri yıkıldı veya ağır hasar gördü. 107 bin 315 konut ile 16 bin 316 işyeri orta, 113 bin 382 konut ile 14 bin 657 işyeri hafif hasar gördü. Sonraki yıllarda yaraların bir an önce sarılması için tüm halkımızın katılımıyla örnek işbirliğine tanıklık ettik. Ancak o dönemde sigorta bilinci yeterince gelişmediği için pek çok aile felaket sonrasında mağdur oldu. Son yıllarda yapılan düzenlemeler bu konuda önemli gelişmeler sağladı. Ancak toplumda sigorta konusundaki duyarlılığın daha da artırılmasında büyük fayda görüyoruz. Deprem sigortasıyla mülklerini güvence altına alanlar, alacakları konut sigorta poliçesiyle de hem evlerini hem de eşyalarını güvence altına almış oluyor. Bulunduğumuz coğrafyanın özelliği nedeniyle sıklıkla karşılaştığımız doğal afetlerin yılların emeğiyle oluşturduğumuz varlıklarımızı sonsuza kadar yok etmemesi için deprem ve konut sigortasının yaptırılmasında büyük yarar görüyorum.”
“Hayata Devam Türkiye”
Bu arada, Aksigorta ve AKUT’un halkı başta deprem olmak üzere sel ve yangın gibi doğal afetler konusunda bilinçlendirmek amacıyla başlattığı “Hayata Devam Türkiye” projesinin üçüncü etabı tamamlandı. 2010 yılında start alan bu sosyal sorumluluk projesinin ilk üç yılında 30 il ve 150 ilçede yaklaşık 3 milyon kişi deprem ve doğal afetler konusunda eğitildi. Gidilen il ve ilçelerde doğal afetlerden önce alınması gereken önlemler, afet sırasında ve sonrasında yapılması gerekenler konusunda eğitimler verildi. “Hayata Devam Türkiye” projesi için donatılan tırı ziyaret eden gönüllülere, 3 boyutlu G Force deprem simülatöründe 1999 yılında yaşanan 7,4 7.4 büyüklüğündeki Marmara depremi yaşatılarak, konunun önemine vurgu yapıldı. “Güvenli Oda” ve “Güvenli Olmayan Oda” şeklinde iki farklı bölümün bulunduğu tırda eşyaları sabitlemek gibi alınabilecek basit önlemlerin önemine dikkat çekildi. 3 yılda 1 milyon 620 bin öğrenciye ulaşılan sosyal sorumluluk projesi kapsamında halka 2 milyona yakın eğitim kitapçığı dağıtıldı.
Akıllı Yaşam