Denizli'nin özgün mimarisi nasıl geri kazanılmalı?
Anadolu halkı, Denizli'ye yerleştiğinde kentin iklimine, doğasına, bitki örtüsüne, yetişen ağaçlarına vakıf olarak kendiliğinden, el yordamı ile, doğaya, çevreye uyumlu bir mimari geliştirmişti."Kente plan geldikten" sonra kentin özgünlüğü erozyona uğradı
Denizli'nin coğrafi konumu ve iklimi çok ilginçtir. Neden mi? Anadolu'nun batısında, Ege Bölgesi'nin güneyinde, Menderes Vadisi'nin doğu ucunda yer alır. Ege bölgesinde dağlar denize dik olarak konumlanmıştır. Bu yüzden, vadinin en doğusunda yer alan Denizli kent merkezi, 350 rakımı ile Akdeniz ikliminin ulaştığı son noktadır.
Denizli'nin bu özgün konumunu ve iklimini temsil eden en önemli simgesi kentin ana caddelerinin sağında solunda yer alan palmiye ağaçlarıdır. Palmiye Akdeniz iklimi ağacıdır. İç Ege'de, Denizli'nin caddelerinde gören ve Denizli'yi adından dolayı sahil kenti sananlar gördüklerinde şaşırırlar. Bazıları ise yadırgarlar hatta Palmiyeleri kesip köklemeyi düşünürler. Oysa Denizli'yi özgün yapan konumu, iklimi ve ılıman Akdeniz iklimi ile bitki örtüşüdür.
Komşu iller Uşak'ta, Afyon'da, Burdur'da (Akdeniz bölgesi ili olmasına karşın) ne zeytin ağacına ne palmiyeye rastlarsınız. Ama Denizli'nin Menderes vadisine bakan dağ yamaçları zeytin ağaçları ile süslüdür. Amacımız burada zeytinleri, palmiyeleri anlatmak değil. İklimden hareketle mimariye dikkat çekmek istiyoruz. Anadolu halkı, Denizli'ye yerleştiğinde kentin iklimine, doğasına, bitki örtüsüne, yetişen ağaçlarına vakıf olarak kendiliğinden, el yordamı ile, doğaya, iklime, çevreye uyumlu bir mimari geliştirmiştir. Etrafı yüksek duvarlarla çevrili geniş bahçeler içersinde yer alan ahşap, kagir, taş, kerpiç, tek katlı ya da iki katlı hayatlı özgün evleri ile 1965 yılları sonuna kadar kent bir inci gibi parlar olmuştur. Ne yazık ki "kente plan geldikten" sonra kentin özgünlüğü yıllar içinde erozyona uğramış, 1980 yılı ilk yarısında tüm özgünlüğü yok eden "Kentleşme, apartmanlaşma, modernleşme, sözüm ona yenileşme" ile kent sıradan, diğerlerinden farkı olmayan bir kente evrilmiştir.
Bu olumsuz mimari dönüşüm, özgünlüğün katli önlenebilir miydi? Önlenebilirdi.
Hala da geleceğin kentinin özgün, kendine has bir mimarisi olması, yeni planlanan bölgelerin, mahallelerin, çağdaş ihtiyaçları da karşılayan, eski Denizli özgün mimarisinin çağdaş yorumuyla donatılması sağlanabilir.
Denizli "reenkarnasyonla"yeniden dirilme ile, animasyon (canlandırma) ile kendine has bir mimariye sahip olabilir. Bu konuda belediyelerin yönetimindeki siyasi ve idari kadroların bilinçlendirilmesi ve imar planlarına özgün, özel plan şartlarının konması, Denizli Mimarisini yaratacak plan notlarının, lejantlarının eklenmesi ile Denizli tekrar Anadolu'nun batısında bir cazibe merkezi olabilir.
Yukarıda tarihsel süreç içersinde anlatmaya çalıştığımız, I olumsuz yönde evrilen, bozulan, kimliksizleşen ve "yüzsüzleşen" kent mimarisinin l oluşumunda geçmişteki yerel yöneticilerin, bürokratların olduğu kadar mimarların ve bazı mimarlar odası yönetimlerinin de eksiklikleri, kabahatleri, suçları olduğuna inanıyoruz. Kararlı, inatçı, ne yapılması gerektiğinin bilincinde olan bir mimarlar topluluğu kentin bozulmasına izin vermezdi. Afyon'da, Kütahya'da, Muğla'da, bilhassa Eskişehir'de (Son zamanlarda Ankara Hamamönü'nde) az çok kent bilinci gelişmiş ve kentlerin özgünlüğü korunmaya çalışılmıştır. Ne yazık ki Denizli; 1965-1985 arası 20 yılda tarihi, mimarisi, bitki örtüsü, özgün yaşam biçimi ve kültürü ile katledilmiştir. Katillerin arasında belediyeler ve mimarlar baştadır! Kentin hala rakamsal büyüklüğü ile övünülmekte, yeni yapıları ile kent her yere civa gibi dağılmaktadır. Mimarlar; hiçbir mimari, tarihi, doğal, ekolojik, jeolojik verileri dikkate almadan çalakalem projeler yapmakta, hiçbir kaygı ve amaç taşımadan ne idüğü belirsiz yapılarla kent doldurulmaktadır. Geleceği kurmak şimdi başlar. Yarından itibaren başlar.
Denizli Büyükşehir Belediyesinin (Sn. Osman Zolan'ın dikkatine) ve diğer ilçe belediyelerinin başındaki siyasi iradeler ve bürokratik donanım ile, kentin sivil toplum kuruluşları ve başta Mimarlar Odası artık yarınların özgün Denizli'sini oluşturmak için silkinmeli, yeni bir kararlılık ve irade oluşturmalı, Özgün Denizli Mimarisi ve Denizli Yaşama Kültürünü yeniden yaratmalıdır. Biz bu iradeye katılmaya bilgi ve deneyimlerimizle hazırız.
Mimarlar Odası Denizli Şubesinin 1314 Şubatta yapılacak genel kurulu, katılımcıları, gündemi ve tartışma konulan yukarıdaki kaygılardan dolayı çok önemlidir. Genel kurul; yerel yöneticileri, idarecileri, siyasetçileri, sivil toplumu ve teknokratları ile kent kültürünü, mimarisini, yaşama kültürünü ve geleneksel özgün değerleri tartışarak,"Yannlar nasıl olmalı" kaygılarını ortaya dökebilirse Denizli'de o zaman "Kentsel dönüşüm" başlar. Ama eski yapıları yıkıp yerine yeni, yüzsüz, kimliksiz, sözüm ona "kübik", kolaycı, uyduruk mimari bloklarla doldurmayı sürdürürsek bu kentte iyiden yaşanmaz olur.
Bu konuyu tartışmayı sürdüreceğiz. Ama belediyeler ilk adım olarak, ılıman, yazları çok sıcak kentin yeni ana caddelerine bakan cephelerinde arkatları, eyvanları, gölgeli, kolonatlı geçişleri lejant olarak planlara işleyerek ve uygulamasını takip ederek başlayabilir.
Deha 20/ Süleyman Boz