Deprem standartlarına uymayan binalar dönüşümle yenilenmeli!
Yapı Denetim Kuruluşları Birliği Derneği, Deprem haftası nedeniyle yayınladığı yazıda deprem standartlarına uymayan binalar kentsel dönüşümle yenilenmesi gerektiğini belirtti. İşte o yazı...
Hepimizin bildiği gibi; nüfusumuzun %98'i değişik seviyelerde tehlike arz eden deprem bölgeleri içerisinde, %70'i ise 1. ve 2. derece deprem bölgelerinde yaşamaktadır. Ülke olarak neredeyse hepimiz, can ve mal güvenliği açısından deprem riski ile karşı karşıyayız. Yaşanacak depremlerin birer afete dönüşmemesi için “can ve mal güvenliğini” esas alacak, etkin bir denetim sistemine fırsat verecek şekilde yapı denetim sisteminin eksikliklerin giderilmesi gerektiğini Deprem haftası vesilesiyle tekrar hatırlatmanın faydalı olacağını düşünüyoruz.
Ülkemiz için asrın felaketi olarak tanımlanan Marmara depreminin üzerinden 15 yıl geçmiş olmasına rağmen alınması gereken önlemlerin tam olarak alınamamış, deprem odaklı dönüşümün sağlanamamış olması sebebiyle vatandaşlarımızda olası depremlerin meydana getirebileceği yıkımın ve kayıpların endişesi halen giderilememiştir.
1939 Erzincan, 1999 Marmara, 2011 Van depremleri sonrasında meydana gelen büyük ölçekli can ve mal kayıpları, Mühendislik hizmetleri almamış, denetimsiz yapılaşmaların yol açabilecekleri zararları bütün açıklığı ile gözler önüne sermiştir. 16 yıl önce meydana gelen 7.4 büyüklüğündeki Marmara depremi büyüklük, etkilediği alanın genişliği ve sebep olduğu kayıplar açısından son yüzyılın en büyük depremlerinden birisi olmuştur.
Türkiye’de 15 yıldan beri uygulanmakta olan yapı denetim kanununun eksik yönleri olmasına rağmen; bugüne kadar kanun kapsamında inşaatları tamamlanmış olan yapılarda, özellikle “Taşıyıcı Sistemi” ilgilendiren imalatlarda, büyük oranda başarı sağlanmıştır. Ülkemizde bu kanun kapsamında denetimi yapılmış olan binalarımız, öngörülen, büyük depremlerde yıkılmayacak ve can kayıpları yaşanmayacaktır. Ancak yapı denetim kanunundan önce yapılmış veya kanun kapsamı dışında tutulmuş olan yapılar için aynı şeyleri söylemek mümkün değildir. Yapı denetimini etkin kılmak ve süreklilik kazandırmak için; öncelikle mevcut kanundaki “denetlenen ile denetleyen arasındaki ticari ilişki ” ortadan kaldırılmalıdır. Müteahhit, Yapı Denetim Kuruluşunu kendisi belirlediği sürece, inşaatlarda sağlıklı bir denetimin %100 başarılı olması mümkün değildir. Biz Yapı Denetim Kuruluşları Birliği Der. olarak bu sorunu sürekli dile getirerek, yasanın eksikliğini vurgulamayı görev edindik. Ancak malesef aynı sorunlar halen devam etmektedir.
Kanun üzerinde yapılacak değişikliklerle taşıyıcı sistemde yakalanan başarı oranını tüm imalatlarda yakalamanın mümkün olduğu düşüncesindeyiz. Ancak bu konuda yetkililerinin de istekli ve kararlı olmaları gerekmektedir.
Unutulmamalıdır ki; Depremler değil; denetimsiz ve mühendislik hizmetleri almamış, standartlara uygun olmayan binalar can alır. Bu can kayıplarının önlenmesi için mevzuat eksiklikleri giderilmiş “Bağımsız bir Yapı Denetim” sisteminin oluşturulması şarttır. İnsanlarımız doğal afetlerde maddi manevi ezilmeden korunmalıdır. Ne yazık ki; sadece yıkıcı depremlerden sonrasına hazırlanıyoruz ancak öncelikle yapılması gereken depremden önce alınması gereken önlemlerdir. Bu konuda siyasi otoriteye büyük görev düşmektedir.
Depremin ne zaman olacağını bilemeyiz, ancak ne yapabileceğini biliyoruz. Bu nedenle ülkemizdeki sağlıksız ve deprem standartlarına uymayan düşük dayanımlı mevcut yapıların “Kentsel Dönüşüm” kapsamında bir an önce dönüştürülmesi ve depreme dayanıklı hale getirilmesi gerekmektedir. Sağlıklı, güvenli, mühendislik hizmeti almış binalarda ve çevrede yaşama hakkı herkesin Anayasal hakkı ve ortak arzusudur. Ülke çapında uygulanması planlanan kentsel dönüşüm projesi, ülkemiz tarihindeki en büyük projelerinden biridir. 21.yüzyıla damgasını vuracak olan, sağlam, sağlıklı ve yaşanabilir bir çevre vaad eden “Kentsel Dönüşüm” uygulamalarının başarılı olmasını ve özellikle rantı düşük bölgelerde binaların dönüşümün daha da hızlandırılmasını bekliyoruz. Bunun için riskli bölgelerde imar çalışması yapılması gereklidir. Riskli binalarda tespitler bir an önce tamamlanıp bu binalarda yaşayanlar binanın durumu hakkında bilgilendirilmeli, yıkılıp yeniden yapılması sağlanamıyorsa güçlendirilmesi için gerekli desteğin sağlanması gereklidir.
Yapı denetim sistemi ilk oluşturulduğunda bir umut olarak ortaya çıkmış ancak sistem doğru oluşturulamadığı ve müteahhit, belediye çevrelerinde gerekli desteği görmediği için zaman içinde kan kaybederek etkisizleştirilmiştir. İçinde bulunduğumuz dönemde yapı denetim şirketlerinin, sisteminin ve inşaat sektörünün ciddi sıkıntıları bulunmaktadır. Yapı Denetim Kuruluşları Birliği olarak yapmış olduğumuz girişimler neticesinde sistemi disipline edecek bazı yasal düzenlemeler yaptırılmasına rağmen halen yetersiz kalmaktadır. 4708 sayılı yapı denetim yasasında bütün üzerinden köklü bir düzenleme yapılması gerekmektedir. Planlama aşamasından başlayarak denetim ve yapı işlerinin tamamlanmasına kadar geçen sürenin ancak; sistemin tüm aktörlerinin etki alanına alınabildiği bir bütün dahilinde düşünülerek oluşturulacak bağımsız bir üst kurul tarafından koordine edilerek düzene koyulabileceğini düşünüyoruz.
17 Ağustos Marmara Depremi sonrasında yaşananlar gibi büyük acıların tekrar yaşanmamasını umut ediyoruz.