Genel

Derin Sarıyer: Tarihten değil bugünden ilham alıyorum!

Derin markasının yöneticisi ve tasarımcısı Derin Sarıyer, herkesin kendini güvende hissetmek adına evlerine sığındığını belirtiyor. Ancak uygun fiyatlar nedeniyle artık evlerin de tek tipleşmeye başladığını söylüyor

Derin markasının yöneticisi ve tasarımcısı Derin Sarıyer, herkesin kendini güvende hissetmek adına evlerine sığındığını belirtiyor. Ancak uygun fiyatlar nedeniyle artık evlerin de tek tipleşmeye başladığını ve bu nedenle de herkesin farklılaşmak istediğini söyleyen Sarıyer, son yıllarda imkanı olan herkesin özgün tasarımlar peşinde olduğunun altını çiziyor.

Kaç yıldır bu evde yaşıyorsunuz

6-7 yıldır bu evdeyim. Bunun son 3 yılı, Temmuz ayında evlendiğim eşim Belizle beraber geçti. Beliz, Londra'dan ilk geldiğinde burada beraber yaşamaya başladık O zamanlar evimde temel gereksinimlerimi karşılayacak bir yerleşim vardı ve o da benim düzenime hiç dokunmadı. Fakat evlenme planlan konuşmaya başladığımızda bir güne eve geldim ki; Beliz tarafından evde çok ciddP değişiklikler yapılmış.

şžimdi nasıl bir ev peki burası

Evim çok sade hatta Beliz'den önce daha da sadeydi. Eşim çocuksu ve eğlenceli yaklaşımıyla daha renkli kıldı burayı. Oyuncaklara da çok düşkünlüğü var. Mesela, Danimarka'dan eşime aldığım bir hediye de evimizin önemli bir unsuru; tek kollu Bob... Evimdeki temel, büyük objeler Derin markasının ürünleri. Ama yemek masası tasanmcı Tanju Özergin'e ait. Buradaki her ürünün kendine göre bir geçmişi ve anlamı var.

Duvarlarınız boş; tablo sevmiyor musunuz

İşim mobilya ve mobilyanın da daha çok sanatla içjçe geçtiği bir alanla ilgili. Son dönemde 'design art' adı altında sanat ve tasarımı aynı anda içinde banndırabilen yaklaşımlar söz konusu. Benim daha çok ilgimi o bölge çekiyor. Eğer bir koleksiyon yapacaksam da bu, tablo değil, modern klasikleşmiş mobilyalardan yana olur.

Mesela, Ruukki's tasarımlan artık bir sanat objesi olarak algılanabilecek boyuta gelmiş çalışmalar.

insana güven duygusunu en azla veren şey, bildiği kodlar

Ev herkes ign kaçış noktası mı

Dünyanın şu ana kadar geldiği noktayı genel olarak ofislerde daha çok görürsünüz. Fakat insanlar eve geldiklerinde hayatın kaosundan, belirsizliğinden uzaklaşmak, güvende hissetmek istiyorlar. Ve bu güven duygusunu da insana en fazla veren şey, bildiği kodlar. Bildiği kodlan insan evinde tamamen sorumlusu da kendisi olduğundan dolayı kurgulayabiliyor. O güven duygusunu evlerde verebilmek için geçmişte neler yapıldıysa onların tekrarını, o replikalannı, annelerinden gördüklerini bir şekilde evlerinde yansıtıp evlerinde o sıcak hissi yakalamaya çalışıyorlar. Fakat ben bunu bir noktada biraz illüzyon olarak görüyorum. çünkü hayat aslında belirsizlikten meydana geliyor. Bazı aralar var; onlar da belirli kaoslar arası yaşanan zaman dilimleri. Sonuçta doğa hiçbir zaman ön görülemiyor. En son örnek, Japonya. Dolayısıyla da ben, o illüzyona kendimi çok fazla kaptiramıyorum. Kaphramadığımdan dolayı evlerde de bugünü yasamamız gerektiğini düşünüyorum. çünkü 18. yy'ın çeşitli akımlarına ya da belirli dönemlerin barok akımlarına gönderme yapağımızda sanki bugünü biraz ıskalıyoruz gibi geliyor. Yani biz geçmişe gönderme yaparsak, ilerde bugüne bakan insanlar bugünde ne görecekler, neden ilham alacaklar Demek ki birilerinin de bugünün işlerim ortaya koyması lazım. 2011'i neler yansıtıyor Ben daha çok onunla ilgiliyim. Hatta bana nerden ilham alıyorsunuz diye sorduklarında; 'Biz tarihten değil, geleceğin tarihinden ilham alıyoruz; yani bugünden' diyorum.

Derin mağazasına gelen herkes, istediği her mobilyayı yaptırabilir mi

Elbette, biz zaten her zaman kişiye özel tasarımlar yapıyorduk. Ki son dönemde 'kişiye özel projeler'e artan bir rağbet var. Dünyada tasarımda bir demokratikleşme söz konusu. Artık uygun rakamlara bir şeylere ulaşabiliyoruz. Fakat bu, standartlaşmayı da beraberinde getirdi. Bu da insanın farklılışma isteğini körükledi. Sonuçta da kişiye özel çözümler sunabilen daha orta ölçekli çalışabilen firmalar isteklerini yerine getiriyorlar.

şžu aralar ne trend desem

Internet gerçekten de büyük bir paradigma değişikliği yarattı. Eskiden bilirkişiler vardı ve trendleri söylerlerdi Arak böyle değil. Ama şu dönemle ilgili bir şey söylemem gerekiyorsa; bu çağın nabzım tutan kelime 'inovasyon'. şžimdiye kadar yapılanların üzerine bir tuğla daha koyma çabası var.
Vatan/Banu DURAN