Doğan Hasol: Taksim'e kıymayın!
Taksim Meydanı düzenlenmek isteniyor. Önce şunu belirtelim: Bu girişim temelde doğru. Tepkiler var! diyebilirsiniz. O da doğru. Tepkiler bu işin ele alınış biçimine ve o kapsamda yapılmak istenenlere karşı
Taksim, dünya şehri İstanbul’un en önemli simgesel merkezlerinden biri. Cumhuriyet’ten sonra ünlü Fransız mimar-şehirci Henri Prost’un planına göre düzenlenmiş; Cumhuriyet Caddesi’nin ekseninde yer alan bir noktaya 1928’de, ünlü İtalyan heykelci Canonica’nın yaptığı Cumhuriyet Anıtı dikilmiş. Zaten meydanın gerçek adı da bu nedenle “Taksim Cumhuriyet Meydanı”. Bir yanında vaktiyle, meydandan başlayıp Nişantaşı’na uzanan İnönü Gezisi, oradan da yine Prost projesine göre 2 No’lu Park olarak düzenlenen ve Dolmabahçe’ye kadar inen geniş bir yeşil alan vardı. İnönü Gezisi, başta Hilton Oteli olmak üzere, Orduevi, öteki oteller ve son olarak da Harbiye Kongre Merkezi ile kemirile kemirile bugünkü Taksim Gezi Parkı’na indirgendi.
Şimdi bir yandan, “Taksim Meydanı’nı yayalaştırma” adı altında, meydanın yeniden düzenlenmesi, Gezi’de son kalan yeşil alana da 1940’ta yıkılmış olan Topçu Kışlası’nın yeniden kurulması düşünülüyor. Kısacası, projenin iki hedefi var: Birincisi meydana ulaşan yolları daldırarak, trafiği meydanın altına almak, ikincisi ise yıkılmış eski kışlayı ihya etmek.
Bu amaçla ortada bazı projeler dolaşıyor. Bu projeler bilimsel anlayıştan uzak, çok yetersiz, anlamsız, hatta çocukça. Yaklaşan yollar büyük yarmalarla meydanın altına daldırılıyor. Bunlar İstanbul gibi, benzersiz özellikleri olan bir şehirde yapılması son derecede yanlış olan uygulamalar... İşte, son zamanların benzer anlayıştaki çözümleri: İşte, Çağlayan Meydanı’nın hali, Dolmabahçe’nin hali.
Taksim’de trafik başka türlü çözülebilir. Bugün Avrupa’nın birçok kentinde, Paris’te, Londra’da akıllıca düzenlemelerle, trafikle yayaların dostça paylaştıkları alanlar var. İstanbul’a da salt mühendislik çözümlerinden önce daha akılcı mimarlık ve kentsel tasarım çözümleriyle yaklaşmak gerekir.
Taksim Meydanı yeniden düzenlenebilir, ancak böyle değil. Ne yapılmasının amaçlandığı doğru bir şekilde tanımlanmış bir şartnameyle “mimari proje yarışması” açılır ve yüzlerce projenin, binlerce fikrin arasından doğru çözümler seçilir ve toplumla paylaşılır. Bu iş bir mimara ihaleyle ısmarlanıp yaptırılabilecek türden basit bir iş değildir. Dünyanın en önemli şehirlerinden birinin en önemli meydanı ihale yoluyla seçilecek bir mimarın projesiyle düzenlenemez.
Gelelim kışlaya… Yapılacağı yer o yörede kalmış tek yeşil alan. Yeşili kemirip üzerine bina dikmek çağdaş anlayışa uymuyor. Topçu Kışlası 19. yüzyılda Mağribi (mauresque) denilen Endülüs mimarlığı tarzında yapılmış. Köşelerine de bizle hiç ilgisi olmayan Hint ya da Rus işi soğankubbeler iliştirilmiş. Bu tarz Osmanlı’ya özgü değil. Zaten binanın mimarı da bilinmiyor. Bir Ermeni mimar tarafından yapıldığı sanılan, oryantal tarzda melez üslupla yapılmış olan kışla, Osmanlı’yı gururlandıracak nitelikte özgün bir yapı değil. O kışla Osmanlı’nın da Türkiye’nin de övünebileceği mimari değerde özellikler taşımıyor. Kaldı ki yapılması düşünülen bina o kışla da olamayacak. Elde yapının rölöveleri, projeleri bile yok… Olsa bile bırakınız şehircilik bakımından tutarsızlığı, yoz bir mimariyle üretilmiş o yapıyı yeniden Taksim’e dikmenin anlamsızlığı ortada. İçi başka, dışı başka, kışla taklidi, tarihle hiçbir bağı kalmamış, Disneyland tarzı bir yapı.
O yapı kışla olmayacağına göre ne olacak Belediye Başkanı’nın, rant beklentileri söylentilerine karşı belirttiğine göre galeriler ve kültür etkinlikleri merkezi olacakmış. Kışla kabuğu içinde bu işlevler nasıl yer alacak Tuhaf bir şey! Bunun 19. yüzyıldan kalma tarihi bir kışla yapısı olduğuna kimi, nasıl inandıracağız Üstelik yeşili yok etmek pahasına. Bu değişim, kemirile kemirile bir türlü tüketilemeyen, halkın ve çevrenin soluklanmasına açık Gezi alanına indirilen kesin ve son darbe olacak.
Çağdaş dünyada bu işler “Ben yaptım oldu” dayatmacılığıyla yürütülmüyor artık. Konuyu, doğru yöntemlerle saydamlık ve uzlaşı içinde kentliyle paylaşarak çözmek gerekir. Aksi halde Taksim’e kıymış olursunuz.
Doğan Hasol/Cumhuriyet