19 / 11 / 2024

Doğanlar ve Rıza Bey apartmanları çürük raporuna rağmen yıkılmadı mı?

Doğanlar ve Rıza Bey apartmanları çürük raporuna rağmen yıkılmadı mı?

Milliyet gazetesi yazarı Melih Aşık bugünkü yazısında İzmir depremini kaleme aldı. İşte Aşık'ın "Çürük apartman" başlıklı o yazısı...





Milliyet gazetesi yazarı Melih Aşık bugünkü yazısında  İzmir  depremini kaleme aldı. İşte Aşık'ın "Çürük apartman" başlıklı o yazısı...


İzmir’de yıkılan Doğanlar ve Rıza Bey apartmanlarının çürük raporuna rağmen yıkılmadığı iddiaları sürerken...

Kafa karıştıran demeçler birbirini izliyor.

Nedir bu işin hukuku? Kadıköy Belediyesi’nin hukuk servisinden Avukat Barış Ozan Polat’tan aldığımız bilgiye göre...

Bir kat maliki belediyeye veya Çevre Bakanlığı’na başvurarak oturduğu apartmanın kontrol edilmesini isteyebilir. Bakanlığın lisans verdiği kuruluşlardan biri bu kontrolü yapabilir. Sonucu bakanlığa ve ilçe belediyesine bildirir. Yapı hakkında riskli raporu verildiyse ilçe belediyesi 60 veya 90 gün süre tanıyarak binanın boşaltılmasını ister. Bu süreçte uygun bir güçlendirme planı getirilirse yıkımdan vazgeçilebilir. Aksi takdirde, bina polis marifetiyle boşaltılır ve yıkılır.

Belediye çürük olduğu rapora bağlanmış binada oturulmasına izin veremez.

Aslında çözümsüzlük de bu noktada başlıyor.

Yasaya göre... Devlet veya belediyeler kendiliğinden kontrol yapamıyor. “Vatandaşın başvurusu” esas alınıyor. Vatandaş da evsiz kalmamak için çürük olduğunu bilse veya görse de evinde oturmaya devam ediyor. Yasa değişmeli. Belediyeler konutları resen kontrol etmeli. Çürük bina sahiplerine kredi verilerek veya bir başka yolla evlerini yenilemelerine imkân tanınmalı. Yapılması gereken işte bu.

SİLİVRİ’DEN SONRA!

Geçen yıl eylül ayında İstanbul Silivri açıklarında meydana gelen 5.8 büyüklüğündeki depremden sonra şöyle yazmışız:

“Önceki gün görüldü ki... Bir deprem anında kimse ne yapacağını bilmiyor. Çünkü ne evde, ne okulda, ne iş yerinde bir deprem tatbikatı yapılmış değil.”

İBB tarafından 2001 yılında İstanbul’un “acil eylem planı” hazırlanmış, bir deprem durumunda halkın toplanacağı çadır alanlarını, ihtiyaç duyulan helikopter pistlerini, seyyar hastaneleri, park etme yasağı getirilen yolları, toplayıcı yolları belirten, afet durumunda halkın bir kaos yaratmadan nasıl hareket edeceğini gösteren bir plan yapılmıştı. Sonradan unutuldu. Plan rafa kalktı.

Silivri’den bu yana bir yıl geçti. Ne değişti? Hiçbir şey...

Diyelim vatandaşta ve bütçede para yok. Bir acil eylem planı, TV’lerde bilgilendirme programları, okul ve hastanelerde deprem tatbikatı yapılamaz mıydı?

Yapılamadı. Çünkü para ve reklam getirisi yok!

Deprem taburları!

Depremlerde en büyük can kaybı deprem sonrası yardımların gecikmesinden kaynaklanır. Depremde ölenler kurtarılamaz ama sağ kalanları kurtarma umudu vardır. Mağdurlara acilen ilk yardım malzemesi ve gıda paketleri götürülecek, yaralılar kurulan hastanelere taşınacaktır. Bir tahliye planı olmalı, öncelikle ana yollar temizlenerek açılmalıdır. Enkazın kapattığı yolları kim açacak? Rahmetli Çelik Gülersoy bu konuda çalışmalar yapmıştı. Demişti ki:

“Bizde en organize kuruluş ordudur. Askeriyenin nasıl istihkâm taburları varsa deprem taburları da oluşturmalı. Bu birlikler her türlü araç gereçle donatılmalı. Elemanların eğitimine hemen başlamalı. Önce yol şebekesinin açılması yani en önce ulaşımın sağlanması gerekir. Sonra portatif hastaneler sorunu var. Sivil kurtarma ekipleri bir deprem anında kendi aile ve yakınlarını kurtarmaya yönelir. O yüzden muhtemel İstanbul depremi için deprem taburları civar illerde kurulmalıdır.”

Sonraki yıllarda ordu deprem taburları kurdu. Ancak sayıları çok yetersiz. Bunlar acilen çoğaltılmalı. Çünkü yaklaşan İstanbul depremi ülke için her türlü savaş yıkımından daha büyük tehlike arz ediyor.

KORUMA

CHP İstanbul Milletvekili Zeynel Emre, Türkiye genelinde kaç kişiye resmi koruma tahsis edildiğini, bunlardan kaçının iş insanı olduğunu bir önergeyle sormuş. Koruma dediniz de...

Geçenlerde CHP’li bir dostumuz eski milletvekilinin arabasına binmiş. Öne oturmak istemiş.

- Sen arkaya gel demiş dostu.

- Neden?

- Öne koruma oturacak.

- Senin koruman mı var? İyi de seni kim tehdit ediyor?

- Kimse tehdit etmiyor demiş araç sahibi, devlet eski bakanlara özel araç, şoför ve koruma veriyor. Bu devletin tahsis ettiği araç.

- Senin bakanlığın var mı yahu, unutmuşum.

- Var, 90’larda 6 ay bakanlık yapmıştım.

Devletin eski İçişleri, Adalet, Milli Savunma bakanlarına araç ve koruma vermesi anlaşılabilir. Ancak bütün eski bakanlara koruma ve araç verilmiş. Bunun mantığı var mı? Bir de özel şahıslar varmış bu arada... Nedir bu savurganlık?

BALON

Yıllardır gözümüzde büyüttüğümüz, örnek aldığımız, örnek verdiğimiz muhteşem Amerikan demokrasisi meğer bol yıldızlı balondan ibaretmiş. Gözümüzde boşuna büyütmüşüz.

Bırakınız bundan sonrasını... Şu ana kadar olanlara bakmak bunu anlamak için yeterli. Başkan’ın seçimi kaybetse de koltuktan inmeyebileceğini düşünmek, onu koltuktan indirmek için orduya güvenmek, kim kaybederse ötekinin taraftarı sokağa dökülür diye konuşmak, dükkânlar yağmalanmasın diye dış cepheleri kalaslarla kapatmak, Beyaz Saray’ı barikatlarla korumaya almak... Bizde bile seçimlerde böylesine şiddet havası esmiyor.

Böylesine güvensizlik dalgası ülkeyi sarmıyor.

Bir avuç milyarderin çıkarına işleyen Amerikan demokrasisi artık ülkeyi terk ediyor. Bir daha zor geri gelir...

 

İzmirli ev sahiplerinin deprem fırsatçılığı!


Geri Dön