22 / 12 / 2024

Efkan Çeviker: Arsenal Stadı'nı Erensan ısıtıyor

Efkan Çeviker: Arsenal Stadı'nı Erensan ısıtıyor

Efkan Çeviker: Arsenal Stadı'nı bile ısıtıyoruz ama Türkiye'de yabancı hayranlığı var 



Türkiye'de ısıtma sektörü heyecanlı günler yaşıyor. 2 bin metrekarenin üzerindeki yeni binalarda artık merkezi sistem ısıtma mecburi hale getirildi. Böylece sektörün iş hacmi de üçe katlanacak.

Türkiye'de ısıtma sektörünün en büyük firmalarından birisi Erensan. Buhar kazanı ve kalorifer kazanı üreten firma, yurtdışında da çok etkili. Hatta Arsenal Stadı, Cambridge Üniversitesi gibi yerleri tamamen Türk malı bu kazanlar ısıtıyor. Ancak firmanın Genel Müdürü Efkan Çeviker, yurtiçindeki yabancı marka hayranlığından çok şikayetçi. Bunu, 'Bütün dünyaya mal satıyorum ama Türkiye'de hala yabancı markaları tercih ediyorlar' diye anlatıyor.

Çeviker ile merkezi ısıtma ile başlayacak yeni dönemi, sektörü ve Türkiye'nin enerji politikalarını konuştuk... 

- Sektörün büyüklüğü ne kadar?

Türkiye'de ısınma sektörü 1.1 milyar dolarlık bir sektör. Ama bunun içine kombiler de giriyor. Sadece sanayi ve kalorifer kazanı tarafından bakarsanız 100 milyon dolar civarında. Pazarın yüzde 30'u da bize ait.

- Pazarın hakimi kim?

Pazarın hakimi Alman firmalar. Türkiye'de kazan sektörünün öncüsü olarak şu anda onlarla bir tek biz mücadele edebiliyoruz. Ama bizden cesaret alarak gelecek yatırımcıları da bekliyoruz. Burada amaç Türkiye'de makina sanayini öne çıkarmak.

- Siz ne kadar ihracat yapıyorsunuz?

Biz 44 ülkeye ihracat yapıyoruz. Satışlarımızın yarısı yurtdışına.

- Alıcılar gözünde yerli/yabancı ayırımı var mı?

Maalesef Türkiye'deki en büyük sıkıntı yabancı hayranlığı. Türkiye'deki tüketiciler ve onu yönlendirenler yabancı ürünleri tercih ediyor. Özellikle de işi iyi bilmeyenler. Ama sanayide işimiz çok kolay çünkü oradaki teknik gruplar çok güçlü. Sizin lafınıza bakmıyorlar, gelip kontrol ediyorlar, görüyorlar ve öyle alıyorlar.

Zaten kazanlarda CE işareti var. Yani tüm ülkelerdeki kazanlar bu direktife göre üretiliyor. Bunu da bağımsız kuruluşlar veriyor. Siz CE işaretli bir kazan almışsanız ha Türk malı ha Alman malı. İkisi de birbirinin aynı. O yüzden daha yüksek para vermeye gerek yok.

Bakın İTÜ'de bile Makina Fakültesi gidip Alman kazanı alıyor. Ben de İTÜ mezunuyum ama hicap duyuyorum. Bugün Cambridge Üniversitesini, Manchester Üniversitesi'ni bizim ürettiğimiz kazanlar ısıtıyor, hatta Arsenal Emirates Stadı'nda da Erensan kullanılıyor. Ama Türkiye'de İTÜ bizim kazanımızı kullanmıyor. Türkiye'de maalesef sözlere fazla inanıyorlar. Adam diyor ki, "benim kazanım yüzde 40 tasarruf sağlıyor". Ölçen var mı, yok... Dilin kemiği de yok. Ben de diyorum ki benim kazanım yüzde 50 tasarruf sağlıyor. Benim ricam kullanıcılar ölçüm yaptırsınlar. Eğer beyan harici bir durum oluşursa haklarını arasınlar. Türkiye'deki hukuk sistemi buna çok müsait artık.

- Siz yerli malını tercih edin diyorsunuz...

Yerli malı yurdun malı herkes onu kullanmalı' diye birşey yok. Ben de iyisini yaparım ve eğer eşitsek Türk malı tercih edilmeli diyorum. Ama biz eşitsek bile tercih hakkı yabancı firmalardan yana kullanılıyor. Bu kadar da kendi malımızı kötülemeyelim. Biz en iyi arabayı yapıyoruz da en iyi kazanı mı yapamayacağız? Malzeme dünya standartlarında, işçilik üst düzeyde, 44 ülkeye mal satıyoruz ama işi bilmeyenler yüzünden milyarlarca dolar yurtdışına uçuyor.

Sadece tek bir firma 1994'ten bu yana Türkiye'ye 3 milyar dolarlık ithalat yaptı. Ve Türkiye'de hiçbir üretimleri yok.

Benim ürünüm 10 yakarken o 9 yakıyorsa o zaman hep beraber onu kullanalım, dikkat edin buna. Biz sadece eşit şartlarda tercih edilmek istiyoruz.

- Binalarda Enerji Performansı (BEP) yönetmeliği ile merkezi ısıtma dönemi başlayacak. Burada son durum nedir?

İlk başta bin metrekare ve üzeri binalarda merkezi ısıtma zorunlu olacaktı. Ama işin içine biraz siyaset girdi ve bu alan 2 bin metrekareye yükseldi. Artık 2 bin metrekarenin üzerindeki inşaatlarda merkezi ısınma mecburi olacak. Bu da aşağı yukarı 15 daireli bir apartmana denk geliyor.

- BEP yönetmeliği pazarı nasıl etkileyecek?

Çok olumlu etkileyeceği kesin. 100 milyon dolarlık pazar 2011 yılında 300 milyon dolara ulaşır. Biz de 30 milyon dolardan 130 milyon dolara çıkarız. Buna paralel olarak da yeni yatırımlar yapacağız. Yozgat'taki fabrikamıza yeni üretim bantları eklenecek ve şu anda 240 olan toplam çalışan sayımızı 400'ün üzerine çıkaracağız.

- Bin metrekareden 2 bin metrekareye yükselmesi çok büyük kayıp değil gibi...

Yok hayır, kayıp var, hem de ülke için var.

- Niye?

Bu sistemin 10-15 yıl sonrasını düşünün. Şimdi kullandığımız fosil yakıtlar giderek pahalı hale gelecek. O zaman Türkiye çok farklı bir elektrik üretimi ve ondan elde edilecek sıcak su ile evleri ısıtma şansına sahip olabilir.

Normalde termik santrallerde soğutma suyu denizden çekiliyor sonra denize geri gidiyor, hiçbir işe yaramıyor. Ama bu suyu kullanmak için gerekli altyapı olan yerlerde, mesela İstanbul Esenkent, 154 metrekarelik bir daire geçen sene ısınma ve sıcak su masrafı olarak en fazla 100 lira ödedi.

İşte biz bunu anlatmaya çalışıyoruz. Bugün sistem merkezi sistem olarak kurulsa idi, devletin elektrik üretme politikası değişir değişmez siz o binaları aynen dönüştürecektiniz. Ama kombili binaya bunu yapamazsınız. Devlet onu kaybetti. Bizim bağırmamızın sebebi pazar kaybı filan değil, devlet önümüzdeki yıllardaki yakıt stratejisini kaybediyor. Derdimiz bu.

- Dünyadaki uygulama nasıl?

Mesela dünyanın en büyük kombi üreticilerinden İtalya'da 4 dairenin üzeri merkezi sistem olmak zorunda. Almanya'da üst sınır 1000 metrekare. Bizde bir projede 3 bin konut var, 3 bin de kombi. Yok böyle bir uygulama.

- Türkiye'nin ne yapması lazım?

Türkiye'nin kendisine 200-250 yıl yetecek kömürü var. İşte bunu ıslah ederek termik santrallerde kullanmak zorunda. 'Kömür yakarask çevre kirlenir' lafı bir aldatmacadır. Siz petrolü rafine etmeden kullanıyor musunuz? Türkiye'nin kömürleri de ıslah edilip çevre kirletmeden yakılabilecek bir kömürdür.

Eğer Türkiye bu santraller ile çevreyi kirletmeden kömür yakarsa, bu santrallerden çıkacak ısıtma suyu ile köyleri, kasabaları ve şehirleri de ısıtabilecek. İşte o yüzden altyapısını şimdiden kurmak zorunda. Petrol iki sene önce 140 dolara çıktı, 2015'de 250 dolara çıksa ne yakacaksınız?

Avrupalılar bize diyor ki, "sen sermayeni gidip işyerine yatırma, enerji üretimine harca, 15-20 sene sonranın teknolojisi olan güneşe şimdiden yatır, Türkiye'nin her tarafını rüzgar gülleri ile donat". İyi de Türkiye rüzgar ülkesi değil ki. Ondan sonra hep birlikte rüzgar duasına çıkarız artık.
 
- Özetlersek siz Türkiye'nin enerjisini kendi kömür kaynaklarını kullanarak üretmesini istiyorsunuz...

Bir de bor madenleri var. Artık borun kullanılmadığı yer yok. Burada önemli olan, bor madeni çok önemli olduğu an Türkiye de çok güçlü omazlı. Bugün nasıl Irak petrolden dayak yiyiyor, bizim o durumda olmamamız gerekiyor.

Türkiye artık dünyayı yöneten ülkeler masasının köşesine oturdu. Sadece nüfusu ile değil, strateji ve üretim kapasitesi ile oturdu. Bütün ülkeler birbirine milli gelirini soruyor. Türkiye de yakın gelecekte 2.5-3 trilyon dolara çıkacak.

- Çok iddialı bir hedef değil mi?

Evet ama bunu koyanlar işadamları. Sizin ihracatınız 500 milyar dolar olursa milli geliriniz de 3 trilyon dolara dayanır. Bu konjonktür bir daha ele geçmez. Düşünün, bir kriz çıkıyor ve Türkiye'de faizler iniyor. Tarihte olmamış böyle birşey. Bakın Yunanistan bitti, AB'nin çoğu ülkeleri üretim kabiliyetini yitirdi ve dinamik değiller. Sadece belirli bir sermaye gücü var ve birlikte hareket ediyorlar. Bugün AB'nin çatısını bir kaldırın, bir tek Almanya ayakta kalır, Fransa bile şüpheli.

Ben 25 senedir iş hayatındayım ve beklentim muazzam müspet. Ama bir tek kavga dövüş yapmayalım. Dünyanın üzerinde 1 trilyon dolarlık kuş sürüsü var ve yatırım arıyor. Nerede kavga yok, oraya iniyor. Ama ufacık bir çatapat patlat, gidiyor.

Türkiye'de büyük bir üretim ve yatırım potansiyeli var. Biz 2001'de yaşadığımız krizi zaten bu sayede atlattık. Ama Yunanistan atlatamayacak, çünkü üretim kapasitelerini kaybettiler. Türkiye'nin muazzam bir potansiyeli var ve biz coğrafi olarak da tam merkezdeyiz.

- Hep merkezdeydik zaten. Şimdi ne değişiyor?

Dünya bize 'yürü ya kulum' deme durumuna geldi. Resmen bizi seçtiler. Ama bu tesadüf değil. Bu coğrafyada demokrasi ile yönetilen tek ülke kim? Türkiye. Yetişmiş insan gücü olan tek ülke kim? O da Türkiye... Bir tarafımızda doğal üretim kaynakları diğer tarafımızda tüketiciler var. Türkiye mecburen koridor olacak ve bölgesel güç olacak.

Bunu yabancılar gördü zaten. Neden bu kadar yatırım geldi sanıyorsunuz? Para sahibi adam parasını en iyi şekilde değerlendirmek ister. Bakıyor ki Türkiye'nin konjonktürü çok farklı yere gidecek ve parasını getiriyor. Biz bunu içeriden göremeyebiliyoruz, dışarıdan tablo çok net. 

- Peki neden gelip gelip şirket satın alıyorlar da sıfırdan yatırım yapmıyorlar?

Her yerde böyle yapmışlar zaten. Aslında hiçbir yabancı yatırımcı aldığı fabrikanın binasına parayı vermiyor, organizasyona veriyor. Türkiye'deki fabrikaların ana problemi uzun vadeli kredi. Ama insan gücü çok iyi.

Bu bir geçiş dönemi. Adam mülkü sırtına vurup götürecek mi? Götürse nereye götürecek. Hepsi buraya kalacak. Bir de Türkiye'de mülk satılmıyor, ortaklık yapılıyor dikkat edin. Burada güçleri birleştirmenin hiç mahsuru yok.
Eren Güler / Hürriyet


Geri Dön