Erdemir işçisi maaş indirimine şükrediyor
Yüzde 35'lik maaş indirimine rağmen Erdemir işçisi şükrediyor...
Çoğu konuşmak istemiyor; biraz kızgın, biraz kırgın, biraz da endişeli... Endişenin sebebi işten çıkarılma korkusu. Herkes, yeni ve zorlu bir hayatın hesabının peşinde, dalmış gitmiş. Aslında Ereğli'de işçiden çok esnaf kızgın Erdemir ve Türk Metal Sendikası yöneticilerine; "Biz işçinin işçisiydik. Onlar yüzde 35 yoksullaştı, bize de iflas yolu göründü" diyorlar...
Hemen her gün yeni bir işten atılma haberiyle yatıp kalkarken, Erdemir ve İsdemir çalışanları bir şokla başladı güne. Belki fabrikalarının kapısında işten çıkartılanların listesi yoktu, ama maaşlar tam yüzde 35 düşürülmüştü! Sebep, aslına bakarsanız hayırlı bir sebep! Erdemir (Ereğli Demir Çelik) ve İsdemir (İskenderun Demir Çelik) ile Türk Metal Sendikası yöneticileri kafa kafaya vermiş, dertli bir problemi çözmek için... Ya bin 400 işçi işten çıkarılacak ya da 12 bin 587 çalışanın maaşları 16 aylığına yüzde 35 indirilecek. İki insafsız çözümden daha insaflı olanı tercih etmişler doğal olarak. Türk Metal Sendikası bir de açıklama yapmış; "Bu mutabakat işten çıkarılmaları söz konusu olan bin 400 metal işçisinin ekonomik daralmaya kurban edilmemesi içindir." Erdemir yönetimi ise, "Bu uygulama şartlara ve kalıcı iyileşmelerin tespitine bağlı olarak gözden geçirilebilir" demiş, biraz olsun kara kara düşünen işçiye umut vermek için...
`Artık bankalar Erdemir işçisini kefil kabul etmiyor'
İşte, dört yıl önce özelleştirme sürecinde gittiğim Ereğli'ye bu kez bu kara haber için gitmek nasipmiş. Yol boyunca onlar adına ben hesap yapmaya çalıştım, içim daraldı, yüreğime taş oturdu. "İnşallah kredi borcu yoktur hiçbirinin" dedim, ben bile inanmayarak. Aldığım tüketici kredisi her gün aklımda zaten. Kredi kartları cabası... Ve biliyorum ki hemen hepimiz böyle yaşıyoruz. Sonra daha zorlu meseleler geldi gözümün önüne; ev kirasından başlayıp elektrik faturasına kadar, say say bitmeyen... Üstelik ben bu kadar daralıyorum ya, benim çocuğum bile yok!
Diyeceksiniz ki, "Erdemir işçisi iyi para alır. Eh, işsiz de kalmamış, kalksın Allah'ına dua etsin!" Ama gerçekler öyle değil. Ortalama 2 bin 500-3 bin lira kazanıyor Erdemirli... 6 bin kazananı da var, bin lira kazananı da... Öyle ya da böyle Türkiye ölçülerinde fena para değil. Ama kimse onların kara gözü için vermiyor bu parayı, alınteriyle kazanıyorlar. Yüksek haddehanede erimiş çeliğin sıcaklığı tam bin 400 derece, eliniz değse buhar olur. Yani hem tehlikeli hem de meşakkatli bir iş yaptıkları. Şimdi ter yine aynı ter, ama maaş yüzde 35 buhar olmuş! Bir o kadar buhar olacak hayal de var ne yazık ki! Mesela özel okulda okuyan çocukların istikbali gibi, ya da yeni alınmış bir evin kredisini ödeyemeyip, anahtarı daha keyfini sürmeden bankaya teslim etmek gibi... Mesele sadece Erdemir ya da İsdemir'deki işçinin meselesi olmanın da ötesinde, her iki ilçede yediden yetmişe herkesi almış bir endişe... Çünkü esnafın velinimeti işçi, velinimet yüzde 35 az kazandı mı, onların cirosu da o kadar azalacak.
Zonguldak Ereğli'ye işte bu düşüncelerle girdim. Hayatın nabzı çarşıda atar ya, doğrudan oraya yöneldim. Böylesine işçi-esnaf dayanışması az görülür, hemen asmışlar pankartları... Biri hemen dikkatimi çekiyor; 'Erdemir işçisinin haklı mücadelesine destek veriyoruz' yazıyor üzerinde. İmza daha da dikkat çekici; 'Şara Tuhafiye'... Dükkan sahibiyle konuşmak şart oldu artık. Rasim Küçükarslan, "Ereğli'yi ayakta tutan Erdemir işçisi. Ereğli halkı, bir yere geldiyse Erdemir sayesinde geldi. Onlar Erdemir işçisi, biz Erdemir işçisinin işçisiyiz!" diyor.
Küçükarslan endişeli, ona göre şimdi sırada işten çıkartmalar var. Bu olaya belki Erdemirliler'den daha fazla kafa yormuş, başlıyor anlatmaya: "Şimdiye kadar bankalardan kredi istediğimizde bize, 'Bir Erdemir işçisi kefil olsun' derlerdi, şimdi asla kabul etmiyorlar. Çünkü gidişatı görüyorlar. Erdemir'de 'yüz kızartıcı suçu olanlar' sorgusuz sualsiz işten atılır." İyi de yüz kızartıcı suç niye işlesin ki Erdemir işçisi? Küçükarslan devam ediyor: "Yüz kızartıcı suç dediğim hırsızlık değil, mesela kredi kartını ödeyemeyip evine haciz gelmesi... Şimdi yüzde 35 düşürüldü maaşı, işçi borcunu nasıl ödeyecek? Mutlaka bir yerden bir haciz çıkacak. Üstüne üstlük bir de işsiz kalacak..."
Küçükarslan, Türk Metal'e de kızgın, "Sendika işçisini sattı" diyor, devam ediyor: "Erdemir bugüne kadar zarar etmiyordu da, bugün mü zarar etmeye başladı? Gerçekleri görmek lazım. Bunun arkasında başka iş var!"
`Bir yandan kriz, diğer yandan Erdemir bizi bitirdi!'
Şara Tuhafiye'nin hemen karşısında İstanbul Pastanesi var. Çalışanların çoğu kadın. Bir de kadın görüşü lazım, zira evi döndürecek olanlar onlar. 20 yaşındaki Mürşide Doğan'a, "Erdemir'deki karardan sonra işler nasıl?" diye soruyorum. Mürşide, acı bir tebessümle gözümden kaçan koskoca kiralık ilanını gösteriyor; "18 yıllık pastane tasfiye ediliyor!" diyor. İş arkadaşı Gül Sezer alıyor sözü; "O kadar iyi iş olurdu ki, kafamızı kaldırıp müşterinin yüzüne bakamazdık. Son iki aydır, Erdemir'de işten çıkarma söylentilerinden beri işler bıçak gibi kesildi. Hem dünyadaki kriz hem de Erdemir bizi bitirdi" diyor. Neyse ki işsiz kalmayacaklar, patronun diğer pastanelerinde işleri hazır. Onlar şanslı, ama 150 çalışandan bir kısmı işsiz kalmış.
Biraz ileride bir pankart daha çekiyor dikkatimi. İki esnafın ortak pankartı; 'Erdemir işçisinin yanındayız!' İmzalar; Rüya Kuruyemiş ve Nix Club... Nix Club'ın sahibi 37 yaşındaki Gökhan Demirbaş, "Ağabeyim ve yeğenlerim Erdemir'de çalışıyor. Ağabeyim fena kazanmıyor, ama 26 yaşındaki yeğenimin maaşı 780 liraydı, şimdi 530 lira alacak. Bu çocuk ne yiyip, ne içecek? Nasıl evlenecek? Sudan çıkmış balığa döndü Ereğlili... Hepimiz aptallaştık!" diye isyan ediyor. Kasaplık yapan esnaf arkadaşı Savaş Karakaş alıyor sözü bu kez; "İnanın benim derdim herkes et yesin değil. Ama Erdemir'de çalışan 8 bin işçiyi dörtle çarpın, en az 32 bin kişi etkilenecek bu durumdan. Onların hayatı yoksullaşacak, esnafınki de en az onlar kadar kötüleşecek."
`25 milyar ev borcum var, ne yapacağımı bilmiyorum'
Çarşının bulunduğu Orta Sokak'ta yürümeye devam ediyorum. Esnafla başladık sohbete, ama şimdilik asıl canı yanan işçi... Dört işçiyle sohbet girişimim, boşa çıkıyor. "Bize sormayın" deyip, yollarına devam ediyorlar. Biraz kırgın, biraz kızgın, biraz endişeli... Torbasında iki ekmek, fırından çıkan 35 yaşındaki Özcan Çolak, kırmıyor beni. Ve hemen söze giriyor; "125 milyara ev almıştım, 25 milyar borcum kaldı" derken, yüzünde öyle endişeli bir ifade göremiyorum. Sanki derdini tevekkülle karşılar gibi devam ediyor; "Neyse ki bankaya kredi borcum yok. Doğrudan müteahhide borçlandım. Şimdi oturup konuşacağız, herhalde dertten anlar. Yeni bir ödeme planı yaparız."
"Maaş yüzde 35 düştü, ama sizin yüzünüzden huzur eksilmemiş! Maaş indirimini duyduğunuzda ne hissettiniz?" diye soruyorum. "İki aydır konuşuluyordu, ama bu kadarını beklemiyordum. Tabii ki borcu olan insan için kabullenmesi çok zor oluyor" diyor Çolak, sonra sorumu hatırlıyor ve cevaplıyor; "Huzurlu bakmasam ne değişir? İki çocuğum var, biri okuyor. Hanım çalışmıyor. Maaşım 2 bin liraydı, şimdi 750 lirası gidecek. Ama beterin beteri var, ya işten çıkarılsaydım! Ne yer, ne içerdik?"
`Sendika bizi sattı! Türk Metal işçi değil, işveren sendikası...'
İsmini vermek istemeyen bir başka işçiyle dertleşmeye başlıyorum. Sendikaya çok sinirli, "Bizi sattılar. Bu sendika işçi sendikası değil, işveren sendikası... Yüzde 35 indirimi kabul etmek ne demek? Bizi tam 12 yıl öncesine geri döndürdüler: Son sözleşmede saat başına 60 kuruş zam alabilmek için altı ay mücadele etmiştik. Bütün kazanımları geri verdik. Hepsi havaya gitti" diyor. Yüksek ücret alan A tipi çalışanlardan... Bütün planını aldığı maaşa göre yapmış. Çocuklarından biri özel okulda okuyormuş, ayda 500 lira taksit ödüyormuş. Bu karar açıklanınca, doğru okula gitmiş. Okul müdürüne durumu anlatmış, ama müdürün elinden gelen bir şey yokmuş. Mecburen çocuğunun kaydını devlet okuluna aldırmış. Bir de kredi almış, aylık bin 400 lira geri ödemesi var. "Zaten Erdemir işçisinin yüzde 60'ı benim durumumda. Ya ev, ya araba için kredi borcu ödüyor. Ne yapacağımızı şaşırdık. Önümde iki şık var; ya bankaya borcumu ödemeyeceğim ya da eve erzak alamayacağım. Tabii ki çocuklarımı aç bırakamayacağım için bankaya borcumu ödeyemeyeceğim. İcraya düşeceğim. Erdemir de 'işverenin yüzünü kızarttığım için' beni işten atacak. Bence planları bizi işten çıkarmak. Şunu demeye getiriyorlar, 'Bu işi 800 liraya yapmaya hazır binlerce insan var. İstemezseniz gidin!' Dünyada en ucuz demir-çelik işçisi Erdemir'de" diyor. "Olur mu? Özelleştirmeden Oyak değil de Mittal alsaydı Erdemir'i, bu maaşı alabilecek miydiniz?" diye karşı çıkıyorum bu sözüne. Hakkımı veriyor; "Doğru diyorsunuz. Mittal işçi değil, köle çalıştırıyor. Durumumuz çok daha kötü olurdu" diyor...
`KİMSE NANKÖRLÜK ETMESİN, EVİMİZİ, ARABAMIZI ERDEMİR SAYESİNDE ALDIK'
Maaşların yüzde 35 düşürülmesine ne diyorsunuz?
Tarhan Kamer: Önce Erdemir, sonra biz. Erdemir olmasaydı, biz de olmazdık.
Peki borcu harcı olan nasıl geçinecek?
Özkan Özdemir: Allah kerim, gittiği yere kadar. Erdemir'den bir işçi bile çıkartılmasın diye herkes elini taşın altına koydu. İşsiz kalmaktansa, madem şirketimiz de zor durumda, bu karara `evet' dedik.
Sizce şirket gerçekten zor durumda mı?
Kamer: Bir kriz var, dünya yaşıyor. Biz ayaklanırsak, şirket zor durumda kalacak. Mecbur, işten adam atacak. O işçi ben olurum, başkası olur, fark etmez. Bin 400 işçi çok büyük rakam. O insanların aileleri var. Yazık, günah... Allah Erdemir'e zeval vermesin. Şirket niye bu hale gelsin? Üstelik bu 16 aylık bir süre. İnşallah durum düzelir de maaşlar böyle kalmaz.
Durum düzelir mi?
Erdemir'e güveniyoruz, yönetime güveniyoruz. Arada iyileşme olursa tabii ki maaşlara yansıyacak.
Özdemir: 16 ay maaşlar böyle olmayabilir, iyileşme olabilir.
`Yönetim bu sözleşmeyi kötüye kullanabilir' diyenler var...
Vallahi biz öyle düşünmüyoruz. İnşallah kötüye kullanmaz.
Kamer: Önce Erdemir, önce patronlar. Çünkü biz onlara, onlar bize... Bu iş böyle. Hepimiz birlikte bu krizi atlatacağız. Aynı parayı alsaydık ve bin 400 kişi Erdemir'den dökülseydi daha mı iyi olacaktı? Böyle herkes fedakârlık yaptı...
Eşleriniz ne diyor bu duruma?
Özdemir: Diyecek bir şey yok. Dünyanın hali belli. Hepimiz fedakârlık yapmak zorundayız. Tabii bazı şeyler olacak. 500 liralık evde oturuyorsak, 300 liralık eve taşınacağız.
Ereğli biraz değişecek galiba?
O esnafın sorunu artık!
Kamer: Biz üstümüze düşeni yaptık daha önce.
(Bir arkadaşları geliyor yanımıza) Sizinle de konuşabilir miyiz?
Biz sözleşmeyi imzaladık ve diyeceğimizi dedik. Bu iş karşılıklı saygıya dayanıyor.
İmzalamak dışında bir seçenek var mıydı? Direnmek gibi?
Onu düşünmedik.
Gerçekten mi?
Düşünürsek işvereni de, kendimizi de zor duruma sokmuş oluruz. Biz onlara güveniyoruz, onlar da bize güveniyor.
Bu durumu kabul edemeyen ve çok sert konuşan arkadaşlarınız da var ama...
Kamer: Bakın, Erdemir var olalı beri, dededimiz, babamız, amcamız burada çalışmış. Erdemir, bizi bu duruma getirmiş. Evimizi, arabamızı Erdemir sayesinde almışız. Kimse nankörlük etmesin.
Özdemir: Herkes üstüne düşen fedakârlığı yapacak ki bu durumu atlatalım. Herkes ego yaparsa, kendi için bir şeyler isterse, bu krizin altından kalkamayız.
Kamer: Biz Erdemir yöneticilerine, OYAK'a güveniyoruz. Bugüne kadar bir yanlış yapmadılar işçiye karşı. Bundan sonra da yapmazlar. 16 ay kısa bir süre.
Kısa mı?
Özdemir: Tabii... Dünyanın bu krizden ne zaman çıkacağı belli değil. Bizim geçmişte de fedakârlıklarımız oldu.
BU KARAR ALINMASAYDI 6 BİN KİŞİ BUGÜN EKMEKSİZ KALMIŞTI
Bazı arkadaşlarınız, 'Son sözleşmede tam 6 ay bekledik yüzde 4 zam için. Şimdi niye bize danışmadılar?' diyor...
O onların bileceği iş. O yorum bize gelmesin. Allah bundan aşağı etmesin.
Kamer: Bin 400 kişinin kapıda olması demek, aileleriyle birlikte 6 bin kişi ekmeksiz demek.
Fabrika yöneticileri ve sendikacılar bu kararı almadan önce sizin fikrinizi sordular mı?
Özdemir: Tabii ki! Önce bize sordular. Bir haftalık mevzu bu... İşveren geldi, durumu anlattı. `Eğer maaşları düşürmezsek, bin 400 kişiyi işten çıkartacağız' dediler.
Kamer: Sacın giriş-çıkış fiyatlarını, maliyeti anlattılar. `Biz bunu yapmazsak 3-5 ay sonra çok büyük işten çıkartmalar olacak, zor duruma düşeceğiz. Ama kimseye bir şey olmasın istiyoruz ve bu karar en alttan en üste kadar herkes için geçerli' dediler. Biz de 'Madem öyle biz bu fedakârlığı yaparız' dedik.
Peki öyleyse niye sendika konuşmuyor?
Kamer: Ortalıkta gerginlik var.
KOSKOCA GENERAL MOTORS BATMIŞ, ERDEMİR BATMAZ MI?
`Konuşursak işten atılırız' diyenler var...
Nankör olanlar korkuyordur, öyle diyeyim. Eğer ben burada 10 yıldır ekmek yiyorsam, çoluğumu çocuğumu okutuyorsam, tutup da kötü konuşmam. Konuşursam, terbiyesizlik yapmış olurum. Sonuçta, bu işler zor işler.
Özdemir: Koskoca General Motors batmış. Erdemir batmaz mı? Şurada 16 ay düşük maaş alacağız.
Tarhan: Bizi mağdur etmesinler de, başka bir şey istemiyoruz.
Özdemir: Biz üstümüze düşeni yaptık, sıra onlarda. Bundan sonra bir kişi bile işten atılmayacak güvencesini aldık...
Peki ya atılırsa?
Özdemir: O zaman bakarız.
Yollara dökülür müsünüz?
Allah göstermesin! Ama o zaman düşünürüz...
Mine Şenocaklı/Vatan