Erdoğan Bayraktar: Bazı HES'lere kapıyı kapattık!
Yıllardır doğa savunucuları ve bilim çevreleri tarafından istenmeyen HES projelerinin akıldışı olduğu Bakan Bayraktar tarafından da kabul edildi. Fakat açıklamada 'nükleer santral gereklidir' vurgusu yapıldı.
Yıllardır doğa savunucuları ve bilim çevreleri tarafından istenmeyen HES projelerinin akıldışı olduğu Bakan Bayraktar tarafından da kabul edildi. Fakat açıklamada 'nükleer santral gereklidir' vurgusu yapıldı.
Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar, bazı HES'lere kapıyı kapattıklarını açıkladı. Konuşmasında "HES'lerle bu iş olmaz. Haklısınız, HES'lerle ufak dereleri mahvediyoruz. Türkiye, yılda 60 milyar dolarlık enerji ithal ediyor. Nükleer santral olmadan bu işin altından kalkamayız." ifadelerini kullanan Bayraktar, iktidarın yaygın 'küçük ölçekli' HES projelerini terk etme hazırlığında olduğunun ilk sinyalini verdi.
İktidara geldiği 2002'den beri çoğu Karadeniz'de olmak üzere, Güneydoğu, Doğu Anadolu ve Akdeniz ve Ege bölgelerindeki dere ve nehirlere kurulan HES'lerle karakterize olan AKP çevre politikalarındaki bu değişim sinyali, yıllardır yaşam alanlarındaki talanı önlemeye çalışan yurttaşlarda büyük öfke yarattı. Öte yandan ilki Mersin Akkuyu'da kurulması planlanan nükleer santrallerin de yolunu bir kez daha açmış oldu.
'NÜKLEER TEHDİDİ DAHA YIKICI'
BirGün'e açıklamalarda bulunan yaşam hakkı savunucuları ve yerel direnişlere mensup vatandaşlar, Bakan Bayraktar'ı samimi olmamakla, yerel seçime yönelik propaganda yapmakla suçladılar. Bayraktar'a HES projelerinin üretim lisanslarını ve suyun kullanım hakkı düzenlemelerini iptal etmeye çalışan doğa savunucuları, yaklaşan nükleer tehdidin daha da yıkıcı olacağına dikkat çekiyorlar.
'HES'LER KONUSUNDA HAKLIYMIŞSINIZ!'
Bakan Bayraktar'ın konuşmasında dikkat çeken detaylardan biri de, 10 megavat ve altındaki HES projeleri hakkında kullanılan ifadelerdi.
"HES'lerle bu iş olmaz. Haklısınız, ufak dereleri mahvediyoruz. Artık 10 megavattan daha aşağı enerji üretecek HES'lere izin vermeyeceğiz. Bu tarihten sonra bunun hesabını sorarsınız" değerlendirmesinde bulunan Bakan Bayraktar, dev projeler olmadığı takdirde HES tipi enerji üretim tesislerine sıcak bakmayacağını ifade etti.
ÇED BİLMECESİ
2008 yılına kadar Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliği uyarınca, kurulu gücü 10 megavatın alönda olan HES projeleri ÇED'e tabi tutulmayıp, "ÇED Gerekli Değildir" raporu alarak halka sorulmadan hayata geçiriliyordu. 2008'de yapılan değişiklikle tüm HES projelerine kamuoyu denetimi getirildiği savunulsa da, yönetmeliğin hâlihazırdaki sürümü 25 megavata kadar kurulu güce sahip HES projelerinin "ÇED Gerekli Değildir" raporu alabilmesine olanak sağlıyor. Yönetmelikteki bu madde sayesinde, özellikle 10 megavat ve altındaki mikro HES projeleri hâlâ yatırımcılar, enerji şirkederi ve müteahhitler tarafından en çok tercih edilen HES tipi olmayı sürdürüyor.
2013'TE 27 ADET KÜÇÜK HES YAPILDI
2013'ün ilk 6 aylık dönemde toplam kurulu gücü 827 megavata tekabül eden 50 hidrolik enerji yatırımı yapıldı. 50 proje içinde 10 megavattan az kurulu güce sahip 27 santral projesi toplam 154 megavat kurulu güce ulaşırken, 673 megavat kurulu güç geri kalan 23 santralden geldi. Yani 2013'ün ilk 6 ayında yapılan 50 HES yatırımının 27'si, ortalama 5,7 megavat kurulu güç kapasiteli mikro HES'lerden oluştu ve bu projeler 2013'te yapılan hidrolik enerji kurulu güç yatırımının yalnızca yüzde 18,6'sına karşılık geldi.
MESELE ENERJİ DEĞİL
Bakan Bayraktar'ın ifadeleri, mikro HES yöneliminden vazgeçilebileceği yönünde bir sinyal olarak algılansa dahi, HES projeleriyle beraber yatırımların yapıldığı bölgelerdeki su kullanım hakları özelleştirilmiş oluyor. HES projelerinde toplum tepkisinin haklı olduğunu kabul eden Bakan Bayraktar'ın açıklamalarını "yerel seçim yatırımı" olarak değerlendiren Derelerin Kardeşliği Platformu Sözcüsü Ömer Şan, asıl mücadelenin suyun kullanım hakkı özelleştirmelerinin iptali ve yaşam hakkı için verildiğini vurguluyor. "Kendi memleketi Rize'deki tepkileri gören Bayraktar, yerel seçim öncesinde yurttaşı yumuşatmaya çalışıyor" ifadelerini kullanan Şan, "HES karşıtlığı yalnızca bir ekoloji mücadelesi değil, bir yaşam hakkı mücadelesidir. Suyuna sahip çıkamayan gelecekte özgür olamaz. HES projeleri kapitalizmin suyu kontrol altına alma yöntemidir. Su hakkını satarak AKP vadileri, yaylaları insansızlaştırmak istiyor." diyor.
Özgür Gürbüz 'Nükleer için HES bahane ediliyor'
BİRİNCİSİ Bayraktar'ın bugünden sonra diyerek ne kastettiğini bilemek lazım. Bugüne kadar lisans verilmiş onlarca küçük ölçekli HES var. Bu projeler iptal olacak mı olmayacak mı? Sorunun kaynağı hükümetin 60'lı yıllardan kalan büyüme politikası ve başta inşaat sektörü olmak üzere işsiz kalmasını istemedikleri pek çok sektöre yeni rant alanı açma telaşı. Hükümet, enerji sorununu çözmemek için köşe bucak kaçıyor. Büyük HES'ler de doğru yapılmazsa benzer sorunlar yaşatacaktır. Hasankeyf ve Yusufeli bunun en güzel örneği. Hükümetin enerji sorununu çözmesi için önce talebi yönetmeyi öğrenmesi sonra da karar alma süreçlerinde halka ve Sivil toplum örgütlerine danışmayı alışkanlık haline getirmesi gerekir. Doğalgaz bağımlılığından yakınan hükümet bizi şimdi nükleerde Rusya, Japonya ve Fransa'ya bağımlı etmeye çalışıyor. Nükleer santral yapmak için doğalgazı bahane olarak kullananlar şimdi de nükleer için HES'i bahane olarak kullanıyorlar. * NKP üyesi Aynı kararlılığı Ahmetler köyünde de görmek isteriz YAKLAŞIK 20 gündür yaşam alanları olan vadiye HES yapılmasını engellemeye çalışan Antalya'nın Ahmetler köyü sakinleri ise Bakan Bayraktar'ın açıklamalarını şaşkınlıkla karşılıyorlar. Köye yapılması planlanan santralde Bakan'ın açıkladığı gibi 10 MV'ın altında bulunuyor.
Kolluk kuvvetlerine, silahlı çetelere, devlet memurlarına ve mevzuata karşı yaşam mücadelesi veren Ahmetler köyü sakinleri adına BirGün'e konuşan Mehmet Kocaakça, Bakan'ın sözlerinin direnişlerine hiçbir etki yapmadığını belirtiyor. Gerçek, toplum ve doğaya saygılı bir değerlendirme yapılmış olması halinde Ahmetler Kanyonu'na yapılması istenen HES için yasal onay çıkmayacağını ifade eden Mehmet Kocaakça, "Köyümüzü, doğamızı, suyumuzu korumak için mücadele ediyoruz. Jandarmaya, HES yapmaktan vazgeçmeyen Tatoğlu şirketine, devletin görevlilerine dert anlatmaya çalışıyoruz. Dün direniş alanına gelen Manavgat Kaymakamının söylediklerinin, HES şirketinin sahibinin ifadelerinden hiç farkı yoktu. Ankara'daki bakanın HES'lerin zararını görmüş olması bize etki etmiyor anlayacağınız. Biz suyumuz için mücadeleye devam ediyoruz" değerlendirmesinde bulunuyor.
DOĞU EROĞLU/ Birgün Gazetesi