Gayrimenkuller el değiştiremiyor!
Ekonominin lokomotif sektörleri arasında yer alan emlak sektöründe piyasa durumu nedir? Türkiye'nin mevcut ekonomisi nasıl ilerliyor?
Milliyet Gazetesi köşe yazarlarından Yaman Törüner bugünkü köşesinde ''Ekonomi nasıl?'' başlıklı yazısını yayınladı. İşte, Yaman Törüner'in bugünkü yazısı..
Mevcut ekonomik durumu anlayabilmek için üç ayrı şeye bakmamız gerekiyor.
1. Makro büyüklükler ve rakamsal ekonomi
2. Uluslararası ilişkilerimiz
3. Piyasanın durumu ve piyasalaşma
Makroekonomik göstergeler ekonomimizin iyi olduğuna işaret ediyor. Gayri Safi Yurtiçi Hasılamız (GSYH), 2017 yılının ikinci çeyreğinde 834 milyar dolar oldu. Kişi başına düşen milli gelirde bir azalma görülmüş olsa da 2016 yılsonu itibariyle kişi başına yıllık ortalama gelir 10.883 dolar olarak kayda geçti. Bu seviye nüfusumuzun 80 milyona çıkmasına rağmen gerçekleşti.
İthalatımızın dünya ticaretine oranı 2008 yılından beri %1.2 seviyesinde seyrederken; ihracatımızın dünya ticaretine oranı 2008 de %0.8 iken, 2016 da %0.9 oldu. Talep ve üretim göstergeleri yüksek büyümeyi işaret ediyor. Bu yılın üçüncü çeyreğinde çift haneli büyüme rakamlarına ulaşabileceğiz. 2017’nin üçüncü çeyreğinde kapasite kullanım oranı %78.4 oldu. Geçen yılın aynı dönemine göre yatırım malı üretimi %19.7 (ikinci çeyrekte bu oran %9.2 idi.) dayanıklı mal üretimi %29.7 arttı. Brüt döviz rezervlerinin GSYH’ya oranı 2008 yılında %9 iken, bu yılın ikinci çeyreğinde %13 oldu. Toplam kredilerin GSYH’ya oranı 2002 yılında %12 ve 2008 yılında %36 iken, Haziran 2017 itibariyle %67’ye ulaştı. Makroekonomik göstergelere bakılırsa ekonomimizde her şey iyi ve iyiye gidiyor.
Dışarısı zorluyor
Makroekonomik göstergelerimiz şu an için iyi olmakla birlikte ABD, Avrupa Birliği ve diğer bazı ülkelerle olan kötü ilişkilerimiz, döviz durumumuzun bozulmasına ve yabancı yatırımların durma noktasına gelmesine yol açtı. Bu duruma bir de Suriye’deki savaş durumumuz ve PKK ile mücadelemiz eklenince döviz ihtiyacımızın gittikçe büyüyeceği anlaşılıyor. Yıl sonu itibariyle 102.2 olan dolar endeksimiz 94.4’e düştü. Bu seviye, Türk Lirası’nın biraz daha değer kaybedeceğini gösteriyor.
Enflasyondaki yükseliş ve döviz girdilerindeki azalma ülkemizin fon maliyetini bir yıl içinde %2,5 civarında yükseltti.
Bu gelişmeler Türk Lirası faizleri üzerinde de ‘faiz arttırma yönünde’ baskı oluşturuyor. Arap ülkelerindeki politik gelişmeler nedeniyle petrolün varil fiyatı 62 dolar seviyelerine yükseldi. Enerji fiyatlarındaki artış da döviz durumumuzu olumsuz yönde etkileyecek. Bankalarımızın yurt dışı kredi borcunun GSYH’ya oranı 2008 yılında %5.5 iken, en son %10.5’e ulaştı. Reel sektör net döviz pozisyonunun GSYH’ya oranı ise, 2002 yılında %-2.8 ve 2008 yılında %-9.1 iken, 2017’nin ikinci çeyreğinde %-24.8 oldu.
Bu göstergeler tedbir alınmadığı takdirde döviz fiyatlarının yükseleceğini ve döviz ihtiyacımızın artacağını gösteriyor. Aramızın bozuk olduğu ülkelerin ülkemizde bir döviz krizi yaratma çabaları olduğunu da düşünebiliriz.
Emlak piyasası
Hiçbir malda piyasa derinliği kalmadı. Özellikle de emlak piyasasında arz bolluğu nedeniyle gayrimenkuller el değiştiremiyor. Yani gayrimenkul alanlar aldıkları gayrimenkulün son sahibi oluyorlar. Bu nedenle peşin para almadan gayrimenkul satımı, senetle satım, zararına satış gibi usullerle, eldeki gayrimenkullerden kurtulunuyor. Mal ve menkul piyasası oluşturulamazsa bu konuda büyük bir sıkıntı yaşanacak. Kısacası piyasada olmaması gereken bir bunalım var. Bulanımın önemli bir bölümü, insanların önünü görememesinden kaynaklanıyor.