26 / 11 / 2024

Genç Mimarlar kısa sürede başarılı projelere imza attı!

Genç Mimarlar kısa sürede başarılı projelere imza attı!

İç mimar Hakan Yürüoğlu kısa sürede mimarlık kariyerinde  başarılı projelere imza attı. Mimar Erguvan Ö. Ünal, İzmir'de  bu yıl Arkitera Genç Mimar Ödülü ile aldı.Ertuğ Uçar, Deni




Hakan Yüriioğlu (28) Artgroup Concept Design

İç mimar Hakan Yürüoğlu henüz çok genç. Kısa sayılabilecek mimarlık kariyerindeki başarılı projelerin ve kazandığı saygın ödüllerin arkasında çocukluğundan beri hayalini kurduğu mesleği yapıyor olmanın büyük payı var.

* Mesleki açıdan bu denli kısa sürede başarıya ulaşmanızın sırrı nedir
Bunun birkaç tane bileşeni var. Birincisi bu mesleği yapmayı çok istemem. Bana 13-14 yaşlarında sorsanız dahi "Mimar olacağım," derdim, ikincisi, ailenin yönlendirmesi. Ailemiz üç nesildir bu işi yapıyor ve ben de işin içine doğdum. Üç-beş yaşındayken ağabeyimin maketlerine yardımcı olurdum, babamın rulolarını eve taşırdım. Bu yüzden kendimi çok uzun yıllardır bu işi yapıyormuş gibi hissediyorum. Ben tecrübeyi üniversiteden sonra, iş yaşamıyla başlayan bir şey olarak görmüyorum.

* İlk profesyonel projenizi hatırlıyor musunuz
İlk profesyonel projem, Amerika'daki üniversite yıllarımda yaptığım Kuveyt'te Lorenzo isimli bir restoran projesiydi. Benim için çok önemliydi. Daha sonra Architectural . Digest tarafından ödüllendirildi. Aynı dönemde sorumluluğunu üstlendiğim bir diğer proje de Stanford'daki Marriot Hotel'in spa düzeni üzerineydi. Yeni mezun olmuş biri için ikisi de büyük ölçekli projeydi.

* Mimarlık Mesleğe başladığınız ilk günden bugüne neler değişti
Başlarda, sürekli bilgisayar başında oturan, çizim yapan, şantiyeye gidip projenin kontrolünü yapan bir adamdım. Şimdi mimarlıktan biraz uzaklaştım. Yine çizim yapıyorum ama şu anki görevim, sahibi olduğumuz mimarlık firmasında çalışan her mimarın projeye katmış olduğu vizyonu, firma çizgisine getirmek ve müşteriye aksettirmek. Sadece görev tanımım değişti.

* Tasarım çizginizi nasıl tanımlarsınız
Mümkün olduğunca minimalist bir çizgimiz var. Firma çatısı altında, kendi alanında uzmanlaşmış birden fazla birim var. Spa tasarımı en bilinen ayağımız. Restoranlar ve gece hayatı konusunda ayrı, lüks konutlar konusunda ayrı bir firmamız var. Bir de otel konusunda çalışan bir firmamız daha var. Estetik tarzımızı ise spa ayağımız belirledi. Rahatlatıcı ve minimalist mekânlar yaratıyoruz. Bizim için önemli olan bir insanın mekâna girdiği zaman orayı tüm duyularıyla algılaması. Teknolojiden ve yeni malzemelerden sonuna kadar yararlanıyoruz. Yine de konut projelerinde müşterinin beklentisi bizim estetik çizgimizi şekillendiriyor.

* Kariyerinizin dönüm noktalan neler
Birincisi Amerika'daki San Francisco ofisimizin başına geçtiğim dönem, ilk defa patron koltuğuna oturdum. Sorumluluğu ilk defa hissettiğim dönemdi, istanbul ofisimizi açmak için bu şehre geldiğimde, klişe tabirle âşık oldum. Bu da benim hayatımın dönüm noktasıydı. Bir diğeri de ödül aldığım projeler. 2007'de Gazi Üniversitesi'nin turizm sektörü adına verdiği dört ödül bana Oscar alıyormuş hissi yaşattı. Amerika'da bir retrografik firmasının tasarımıyla ilgili ödül aldık. 'Amerika'nın En iyi Spası' ödülünü üç kere üst üste aldık. Zincir otellerin, onlar için yaptığımız ilk projeyi beğenip, kalan otellerinin hepsi için bize gelmesi de büyük ödülümüz.

* Kendi Aile şirketinde çalışıyor olmak, özgürlüğünüzü kısıtlıyor mu
Kendimi tamamen özgür sayamam, çünkü konsept tasarımlar yapmıyoruz. Ticari bir firma olduğumuz gerçeğini hiçbir zaman unutmuyorum. Malzeme ve hacim tercihlerimizi kısıtlayan finansal faktörler oluyor, ikincisi işin teknik altyapısı. Fiziksel şartlar da sizi kısıtlıyor. Müşterinin vizyonu ve zaman sizi kısıtlıyor. Tüm bunların ardından yaptığınız şey sizi hala tatmin ediyorsa, asıl başar odur. Özgür olup hayata geçirilemeyecek bir şey tasarlamaktan iyidir.


* Spa tasarımına nasıl yöneldiniz
Ailemiz yaklaşık 30-35 yıldır mimari ve inşaat sektöründe. Son on seneye kadar işin medikal ayağındaydık. Portfolyoda hastaneler, ameliyathaneler, sağlık merkezleri var. Bu alanın gerekliliklerini biliyoruz. Daha önce şirkette hep mimarlar vardı, işin içine iç mimarlar girince firmayı inşaat işinden biraz uzaklaştırıp spawellness ayağına kaydırdık. Bu alanın gerektirdiği eğitimi de aldım. Türkiye'de ıslak alanların tasarımı konusunda yüksek lisans eğitimi olan tek kişiym diyebilirim.

* Spawellness tasarımına ilişkin gelecek vizyonunuz nedir
Gidişat gösteriyor ki sağlık turizmine yönelik oteller artacak. Biz şimdi otelleri doldurmak için spayı kullanıyoruz. Yakın gelecekte insanlar spa otellerine, destinasyon spalarına gidiyor olacak.

* Hamam tasarımlarınız da var. Böyle geleneksel bir form üzerine çalışmak zor olmuyor mu
Zor ama her müşteri sizden yeni bir şeyler bekliyor. Herkes haklı olarak farklı ve özgün bir tasarım istiyor. Teknik detayları çözdükten sonra, hamama özünü kaybettirmeden, mümkün olduğunca modern çizgilerle yeniden üretiyoruz.

 


Erguvan Ö. Ünal

Maer&Partners

Mimar Erguvan Ö. Ünal, istanbul'da başlayıp izmî bu yıl Arkitera Genç Mimar Ödülü ile taçlandırdı.

* Mimarlık kariyerinizde, bu kadar kısa sürede başarıya ulaşmak için özel bir yol izlediniz mi
Kısa sürede ulaştığım pek söylenemez ancak 20 yıl önce mimarlık eğitimi almaya başladığım günden bu yana, sabırla ve disiplinle çalıştığımı söyleyebilirim.

* Mesleğinize ilk adım attığınız günden bugüne kendinizde nasıl bir değişim gözlemliyorsunuz
Bence artık daha iyi bir gözlemciyim. Deneyim kazandıkça doğayı, kenti, mimariyi, insanların yaşayış biçimle¬rini ve seçimlerini daha iyi görebiliyorum. Bu da tasarım sürecindeki kararlarıma olumlu yönde yansıyor.

* İlk profesyonel projenizi üstlendiğinizde neler hissettiniz
Çok büyük heyecan duydum. Paniklemek için konsantre olup çok çalıştığımı hatırlıyorum. Yani uçurumu ince köprüyle geçerken aşağıya bakmayıp karşıya, hedefe odaklanmak gibi...

* Sizden daha deneyimli ve yaşça büyük mimarlarla aranızda ne gibi farklar var
Yaş farkı bence çok önemli değil. Yaşı çok ileri olup da hâlâ genç bir ruhla ve içindeki heyecanı kaybetmeden işini yapan mimarları biliyorum. Tam tersi de geçerli olabiliyor tabii ki.

* Yarışma projeleri ve ödüller portfolyonuzda nasıl bir yere sahip
Çok önemli. Hem fikir üretmek için önemli, hem de bulunduğunuz yeri anlayabilmek için... Diğer mimarların, yarışmaya konu olan mimari bir 'problemi' çözüş biçimlerini görmek de çok öğretici oluyor; kaybetseniz bile aslında kazanıyorsunuz.

* Arkitera Genç Mimar Ödülü'ne layık görülmek nasıl bir duyguydu
Çok büyük bir mutluluk duyduk. 'Biz' diyorum çünkü beş yıldır Mahir Ünal ile ortak ofisimizde birlikte ürettiğimiz eserler değerlendirildi. En önemli olan da son inşa edilen ve Arkiv seçkilerinde 2009'un en iyi yapıları grubuna seçilen Akhisar Belediye Hizmet Binası. Gözlemlememiz, kent hafızasına ve yaşantıya duyarlı olmamız hem yerleşim kararlarımızı doğru yönde etkiledi hem de binamızı tam 'oraya' ait kıldı, insanlar tarafından sahiplenildi ve yaşayan bir binaya dönüştü.

* Tasarım sürecinde, materyal, form ya da işlev gibi, özel olarak odaklandığınız bir öğe var mı
Tüm bu saydıklarınız ve projesine göre belirlenen başka öğeler doğal bir süreçte gündeme gelir ve nasıl bir araya gelecekleri, bütünlüğü, dengesi, vurgusu proje analizlerinden itibaren şekillenmeye başlar. Her binanın ayrı bir ruhu ve ihtiyacı olduğuna inanıyorum. Aslında binanın niteliği, insanlarla ve çevreyle kuracağı ilişki bunu bize söyler. Bu konuda işveren ve dolayısıyla bütçenin önemine de değinmeden edemeyeceğim.

İzmir'de olmak profesyonel iş hayatınızı nasıl etkiliyor

Artıları ve eksileri neler Şu an eksilerini düşünmek istememekle birlikte olmadı ğını da söyleyemem. Burası hala duyguları ile iş yapan, profesyonelliği alınganlıkla karşılayabilen, tatil yapmayı fazlasıyla seven, istanbul'a iş potansiyeli açışından hayran ama bir o kadar da istanbul'a benzemeyip temkinli ve yavaş davranmayı seçen ilginç bir yer. 20 yıl önce bıraktığım izmir'den aslında pek farkı yok. Bu, olumlu açıdan bakıldığında izmir'in bazı yönlerden korunduğunu da gösteriyor. Artık şehrin iyi yönde gelişmesinin zamanının geldiğini düşünüyorum. Bizim açımızdan burada yaşamak, istanbul'da olduğu gibi şehirle, trafik ve gürültüyle mücadele etmeden üretmek, keyifli ve verimli. Günümüzde her türlü iletişim, internet ortamında rahatlıkla kurulabiliyor, yani aslında nerede yaşadığınızın
çok önemi yok...

Yeni nesil mimarlara tavsiyeleriniz neler

Çabuk tüketmemelerini, görsel malzeme olarak değil arkasındaki fikirlerle projeleri değerlendirmelerini öneriyorum. Bir proje üretirken, bir bilgisayar programı öğrenirken, bir sergiyi gezerken "Gördüm, tanıdım, öğrendim, sıradaki..." deyip geçmemeli. Günümüzde mimar sayısı gittikçe artıyor ve gençler bir adım öne geçebilmek için portfolyolarındaki satırları arttırma gayretindeler. Bu kötü bir şey değil, sadece hazmederek ve deneyerek öğrenmeleri gerektiğini düşünüyorum

 

Ertuğ Uçar (39) Teğet Mimarlık

Son dönemin Deniz Müzesi,  İzmir  Opera Binası gibi önemli mimari projelerinin arkasında Teğet Mimarlık'ın ismi var. Ofisin ortaklarından Ertuğ Uçar, genç yaşına rağmen edebiyat ve mimari dolu hayatının yol haritasını anlattı.


* Bu kadar kısa sürede başarıya ulaşmak İçin özel bir yol izlediniz mi
Düşünüyorum da aslında hiç de kısa bir zaman değil. 1993'te mezun olduğum günden beri çalışıyorum. 2000'den bugüne de kendi ofisim var, ortağımla yönettiğim. Başarının özel bir yöntemden ziyade sabırla ilgili olduğunu düşünüyorum. Bir de işleri önemli, önemsiz diye ayırmadan, her şeye aynı özeni göstermekle.

* Sizden daha deneyimli ve yaşça büyük mimarlarla aranızda ne gibi farklar gözlemliyorsunuz
Farkların yaşla ilgisi olsa keşke. O zaman yaşlandıkça daha iyi olmayı garantilerdik. Farklar mimariye, şehre, doğaya yaklaşımla ilgili. Farklar herkesin kafasında, yaşında değil. Ama deneyimin getirdikleri yok mu Var. Mesela deneyim deriyi kalınlaştırıyor. Bu, iş hayatında gerekli bir özellik. Öte yandan deneyim bir rehavet de getirebilir, ki bu da kaçınılması gereken tarafı.

* Yarışma projeleri ve ödüller portfolyonuzda nasıl bîr yere sahip
Eskiden daha az seçiciydik. Şimdiyse kazandığımızda gerçekten ofisi dönüştürecek, bize de özel bir deneyim alanı yaratacak yarışmalara giriyoruz. Hazırlanırken heyecanlanacağımız, bize yeni bir şeyler öğretecek konular arıyoruz.

* Kazandığınız birincilikler sizi mimari açıdan önem taşıyan projelere götürüyor. Birbirini takip eden bu başarıların sırrı nedir
Konsantrasyonu yüksek tutmak olabilir. Belediye binları, kültür merkezleri gibi konularla yılda beş-altı yarışmaya girseydik, konsantrasyonu kaybedebilirdik, İstanbul Deniz Müzesi ve izmir Opera Binası bizim gerçekten mimarı olmayı hayal edeceğimiz projelerdi. Programları ve konumları itibariyle. Ne mutlu ki, olduk.

* İstanbul Deniz Müzesi tasarımının arkasındaki temel konsept nedir
Müze projesinin temel sorunu, 30 kadar saltanat kayığını pozisyonlamaktı. Onları doğru yerleştiren kazanırdı. Bizim projede kayıklar tekrar Boğaz'a açılmayı bekleyen bir filo gibi yan yana dizili, kıyıya yönelmiş olacaklar. Öte yandan, burası şehrin merkezinde bir açık müze olacak. Avlusu, lobisi, şehre hediye ettiği meydanı ile. Ayrıca geceleri aydınlatılacak iç mekândaki saltanat kayıkları Üsküdar vapurundan bile görünecek.

* Ulusal Mimari Proje Yarışması jürisinin oybirliğiyle seçilen İzmir Opera Binası neye benzeyecek
izmir Operası şehrin kırılma noktalarından birinde, tam da Bostancı sahil yolundan içeri kıvrıldığımız yerde, şehirden denize doğru yükselen profiliyle güçlü bir imaj kuruyor. Bu imaj, altında çok farklı ebat ve karakterde program gruplarını barındırıyor. Ama bir profile paketlenmiş. Müzenin kıyıyla şehir arasında yaya ve araç ağlarını düzenleyen ve bölgeyi canlandıran bir kentsel katalizör olacağını düşünüyorum.

* Sanatın bir formuna ev sahipliği yapacak bir yapı tasarlamanın zorluklan var mı
Opera son derece bir program. Bu binada sadece sahneleme yok. Eserin yazımı dışında neredeyse tüm üretim burada yapılıyor. Dekorlar, makyajlar, provalar. Sahne ve fuayelerin tüm programdaki oranı %30 gibi. Geri kalan alanın hepsi hazırlık ve servis mekânları olarak ayrılmış. Burası adeta bir fabrika gibi. Dolayısıyla yapının teknik gereksinimleri çok özel ve ağır. Zaten yarışmaya da birçok danışman grupla hazırlandık. Öte yandan salonlar, özellikle ana salon çok özel bir akustik gerektiriyor. Malzemeler, koltuk yerleşimleri, teknik mekânlarla sıkıştırılmış yoğun bir hacim. Yapının kalbi... Dolayısıyla ana salonu da uygulama esnasında ayrı bir proje gibi çalışacağız.
 

* Güncel sanat çalışmaları, edebiyat ve mimarîyi bir arada yürütüyorsunuz. Üçünün birbiriyle etkileşimi neler doğuruyor
Üçüncü kitabım bir hafta önce çıktı. Ama edebiyat öyle yandan yürütülebilecek bir iş değil. Benimkine bir çaba diyebiliriz. Keşke yazmaya hakettiği vakti ayırabilsem. Birbiriyle etkileşimini sorarsanız, mimarinin yazıya bir etkisi varsa da bunun izlerini yok etmeli diye düşünüyorum. Çünkü insanların mesleklerinin yazının içinde belirmesi, benim bir okur olarak pek hoşuma gitmiyor. Yazarın mesleği yazmak olmalı. Tersi, yani yazının mimariye etkisi var mıdır bilmem. Belki de bu etkileşimler gizliden gizliye oluyor ve haberim yok.

* Yeni nesil mimarlara tavsiyeleriniz neler
Dünyayı gezsinler. Farklı uygarlıkların şehirlerini, farklı kültürlerin sokaklarını, mimarlık tarihinde yer etmiş önemli binaları ziyaret etsinler. Ben bunu daha bol vakit ayırma şansım varken yapmadığıma hayıflanıyorum. Mekân anlayışı, renkler, dokular, ışık, malzemeler... Bunlar kitaplardan değil mekânlardan öğreniliyor. Önemli mekânları kitaplardan bilmek yetmiyor, insan yaşadığı eve, sokağa, şehre kapanınca, bir süre sonra bütün dünya bundan ibaretmiş sanıyor. Başka kültürleri anlamak, ev yapmanın, çatı kurmanın, mekân oluşturmanın sayısız yolu olduğunu kavramak zihin açıcı olacaktır.
İN CENTER LIFE

 

 

 


 

 


Geri Dön