19 / 11 / 2024

Gökçeada, dünyanın ilk sakin adası!

Gökçeada, dünyanın ilk sakin adası!

Gökçeada'da yaz sezonu sadece 75 gün. Bu yüzden pek yatırım yapılmıyor. Fakat sörf sayesinde ada 8 ay turist çeker olmuş. Belediye Başkanı Atalay bir diğer amaçlarının da "agro turizm" olduğunu söylüyor




Türkiye'nin en batı ucu, güneşin en son battığı masalsı bir ada Gökçeada. Türkiye'nin en büyük adası olan bu şirin yer, aynı zamanda Cittaslow seçilen dünyadaki ilk ve tek sakin ada. Çanakkale Kabatepe Limanı'ndan bindiğimiz feribot Gökçeada'ya doğru yaklaştıkça yeşil-sarı bir ada kucaklıyor bizi. Feribotun yanaştığı Kuzu Limanı'ndan kalkan minibüs ve taksilerle Gökçeada'nın merkezine ulaşıyoruz. İlk durağımız, adanın bir "Sakin Şehir" olmasını sağlayan, Belediye Başkanı Yücel Atalay'ın makamı.

SARDUNYA ÖRNEĞİ

Başkan Atalay, Gökçeada'yı son dönemde dünyada hızla yayılan agro turizm (köy ve doğal tarım turizmi) merkezi haline getirmek istediklerini dile getiriyor. İnsanların tatillerini çiftlik hayatı içinde geçirmeyi tercih ettiklerinin altını çizen Atalay, "Biz de araştırdık ve Sardunya Adası'nı bu anlamda örnek aldık. Şimdi imar planlarımızı buna göre düzenliyoruz. Türkiye tarihinde ilk defa bir ilçede tarım mastır planı uygulanıyor" diye konuşuyor. Organik tarım faaliyetlerini turizme kattıklarını anlatan Yücel Atalay "Zeytinyağımız çok güzel. Arıcılık, şarapçılık ve süt ürünlerinde de çok başarılıyız" diye de ekliyor. Yaz sezonunun sadece 75 gün olduğunu anlatan Atalay bu anlamda kimsenin adaya gelip yatırım yapmak istemediğini anlatıyor. Ancak adanın öyle bir özelliği keşfedilmiş ki ortalama 8 ay turist çeker olmuş. "Maalesef bunu Bulgarlar keşfetti, iyi ki de keşfetmişler" diyen Atalay, Gökçeada'nın yakın gelecekte Türkiye ve dünyanın en önemli rüzgâr sörfü ve uçurtma sörfü merkezi olacağını söylüyor.

ATATÜRKÇÜ PAPAZ

Adanın içlerine doğru ilerleyip istikameti bu kez tarihi Rum köylerine çeviriyoruz. Türkiye'nin en fazla Rum nüfuslu köylerinden biri Dereköy'de beyaza boyanmış duvarları ve yemyeşil bahçesiyle bir ev çekiyor dikkatimizi. Giriş kapısında gürül gürül bir çeşme. Kris Katranci'nin evi burası. Büyüdüğü bu evden 1962 yılında askerlik görevini yapmak için ayrılmış. Ardından sevgilisine sözünü tutup onunla evlenmek için ülkesine dönmüş. Daha sonra önce Kanada ardından da ABD'ye yerleşmiş. Ancak yaşadığı topraklar onu yeniden adaya çekmiş. 1989'da köyüne, baba evine dönmüş. Kris yurt dışında 4 yıl boyunca papazlık yapmış. Ancak kendi tabiriyle "Türkiye ve Atatürk sevgisi" başına biraz iş açmış, papazlık görevine son verilmiş. "Her yere astığım Türk bayrakları nedeniyle tepki çektim, çekiyorum. Ama asla pişman değilim" diyor.

'İSTANBUL HATAYDI'

Dereköy'ün ardından rotamızı bu kez bir başka Rum köyü olan Tepeköy'e çeviriyoruz. Köyün en ünlü ismi ise Barba Yorgo. Lokantasından içeri adım atınca yemyeşil bir üzüm bağı karşılıyor bizi. Masasına davet edip anlatıyor bize artık bir marka olan şarabını. "Çocukluğum bağların ve şarabın içinde geçti. Ama ben kimya bölümünü bitirince İstanbul'a gidip çalışmaya başladım. Ah ne hata etmişim" diyerek başlıyor söze. 38 yıl İstanbul'un hengamesi, iş stresinden bunalan Yorgo en sonunda pes edip her şeyini satmış ve baba evine dönmüş.

EFİ HANIM VE KURABİYELERİ

Gökçeada'ya gelip de adanın artık dillere destan olan Efi Badem kurabiyesinden tatmadan ayrılmak olmaz. Adanın merkezindeki Meydani Pastanesi'nde pastanenin sahibi Ergin Çelik ile buluşup bu leziz kurabiyenin hikâyesini dinliyoruz. 1 kilosunda 600 gram badem olan bu kurabiyeler odun fırınında pişiriliyor. Yıllar önce damağında kalan bir lezzeti arayarak yola çıkmış Çelik. "Rumların bayramlarda bize ikram ettiği bir kurabiye vardı. Pastane kurunca ilk önce bu tadı yeniden yakalamak istedim" diyor. 3 yıl doğru tarif için çalışan Çelik vazgeçmenin eşiğine gelmiş. "Bir gün bir müşterim Efi Hanım'ın bu işi yapacağını söyledi. Efi Hanım'a teklif edince hemen kabul etti" diyor. Ancak Efi Hanım da ilk denemede başarısız olmuş ve sonra "Sizin malzemede iş yok" diyerek kendi malzemeleriyle çıkagelmiş. İstenen kıvamı tutturup bu harika lezzeti yakalayınca da Ergin Bey kurabiyelere onun adını vermiş.
Sabah/Nurdeniz ERKEN


Geri Dön