09 / 10 / 2024

İlber Ortaylı: Sultanahmet'e rastgele bina yapılamaz!

İlber Ortaylı: Sultanahmet'e rastgele bina yapılamaz!

Bunların hepsinin tabii tazmin edilerek tarihimizin en önemli anıtlarından biri olan Dolmabahçe Sarayı 'nın üstünden kaldırılması lazım...




Beşiktaş 'ın stadyumu başka yere taşınmalı

şžahsen Beşiktaş takımını tutarım, 100 'üncü yılda kilometrelerce uzunluktaki bayrağı taşıyanlardanım. Kızım da Beşiktaş 'ın maçlarına gider. Bu nedenle açıkça söylüyorum; Galatasaray 'a tahsis edilen büyüklükteki ve konumdaki bir arazinin Beşiktaş 'a da verilmesi gerekir. Belki bugünkü stadın olduğu yerde de düşük profilli, gelir getiren, otopark gibi bir tesis bu takıma tahsis edilebilir. Ama mevcut stadyumun büyütülerek orada tutulması bu şehre, bu tarihe, bu çevreye karşı vahim bir saygısızlık hatta cinayettir.

şžükrü Saracoğlu 'nun hükümeti zamanında bu stadın buraya yapılmasında ben bilgisizlik değil her şeyden önce bir “kasıt ” görürüm. Kültür Bakanımız Ertuğrul Günay bu konuda haklıdır. “Boşver adamların sarayını ” zihniyeti hakimdir.
Dolmabahçe sarayı bizim 19 'uncu yüzyılımızın tarihidir. Büyük Atatürk 'ün ikametgahıdır. Avrupa 'nın en büyük ve en mutantan sarayı değildir ama dönemin hükümdar evleri içinde Boğaz 'ın kenarındaki konumuyla en güzel örneklerden biridir. 1980 'lerde üstteki koruya Swissotel 'in inşa edilmesi (ki hiç tartışmasız gayet çirkin bir yapıdır) sarayın havalandırma kanallarını tıkamıştı. Daha önce bu stadın oraya yapılması da bütün mühendislerin ifade ettiği gibi, dolma bir zemin üzerinde inşa edilen sarayın denize doğru kaymasına sebep olacaktır. Yetmemiş gibi Ritz-Carlton 'u da o bölgeye inşa ettiler.

Sultanahmet de rastgele bina yapılacak yer değil

Bunların hepsinin tabii tazmin edilerek tarihimizin en önemli anıtlarından biri olan Dolmabahçe Sarayı 'nın üstünden kaldırılması lazım. çünkü acı tatlı hatıraları, üslubundaki güzel ve uyduruk yönleriyle Dolmabahçe Sarayı yakın tarihimizin önemli bir parçası, İstanbul 'un vazgeçilmez bir güzelliğidir. Onun etrafını heyulalarla kuşatmak bir toplumun görgü ve zevki için iyi bir intiba bırakmaz. Beşiktaş 'ın stadyumunun daha iyi bir yere, daha geniş bir şekilde ve bu müstesna kulübe daha çok gelir getirecek bir biçimde yeniden inşası gerekir. Niçin küçük düşünülüyor ve bu küçük düşünmenin bedelini niçin 19 'uncu asır tarihimizin bu temel eseri ödüyor

İstanbul 'un bağrına maalesef bazı çirkinlikler inşa edildi, bunlar son 50 yılın marifetlerdir. Bizzat Sedad Hakkı Eldem 'in eseri olmasına rağmen özensiz bir yapı olan ve Sultanahmet Meydanı ve alttaki Roma sarnıcının üstüne lenduha gibi oturan Sultanahmet Adliyesi de bunlardan biridir. Bu bina inşallah yıkılacak, çevresi ona göre tanzim edilecek ve altına gömülen tarih arkeolojik kazılarla tekrar ortaya çıkarılacaktır.

Sultanahmet civarı rastgele eser inşa edilecek bir yer değildir. Buradaki kaçak yapıların da seddi (yani yıkılması) gerekir. Adliye sarayından kent müzesi falan olmaz, o binayı kent müzesi olarak düşünenlerin kentten ve İstanbul 'dan bir şey anladığını zannetmiyorum. Başka bina, daha geniş bir alan aranmalıdır. Tarih Vakfı 'nın saray avlusundaki Darphane 'de şehir müzesi açma teranesinden sonra bu da ikinci doğaçlama... Lütfen İstanbul 'a saygı duyalım, zira nefes alacağımız başka şehir yok.

Mütevazı tavırlı ama bereketli çalışmalar yapan bir hoca: Müjgan Cunbur

1965-73 arası, sekiz yıl  Ankara  'daki hayatımın geçtiği köşelerden biri de o zamanlar Namık Kemal (Saraçoğlu) mahallesinde olan Milli Kütüphane idi. Ben Milli Kütüphane binasını seviyordum. Bu bina aslında memurlara tahsis edilen mahallenin kulübü olarak düşünülmüştür. Okuma salonu da kulübün balo salonu olacakmış.

Salonun dört tarafı başka kütüphanelerde bulunmayan ansiklopedi serileri ile doluydu. Hatta hatırlıyorum, yasak olan Sovyet ansiklopedisi yoktu ama İngilizce Jewish Encyclopedia ortadaydı. Bazen bahçede genel müdür oturur, bazı kitap ve evrakı gözden geçirir, arada da günlük emirleri verirdi. Bir derdimiz varsa giderdik, bu bir izin olabilirdi veya bilmediğimiz bir kelime. Bazı konularda uzun uzun görüşmekten de çekinmezdi.

Anlamışsınızdır, Türkiye 'nin en kolay ulaşılan genel müdürü Dr. Müjgan Cunbur 'du. Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi 'nde hocamızdı. Sırf talebeler değil, Türkkaya Ataöv veya Füsun Akatlı gibi bir grup tanınmış sima da Osmanlıcayı ondan öğrenmiştir.

Geçen hafta Türk Kadınları Kültür Derneği Müjgan hocaya Kültürümüze Hizmet Ödülü 'nü takdim etti. Ödülü vermek için Kültür Bakanımız Ertuğrul Günay bir konuşma yaptı, onu “Anadolu çınarı ” olarak nitelendirdi. Kuşkusuz yerindedir.
Müjgan Cunbur hoca hiçbir tarafın adamı değildir

Müjgan hoca İstanbullu eski bir ailenin kızıdır. çok genç yaşlarından itibaren eski Türk metinleri üzerindeki titiz çalışmasıyla mütebahhir alim İbn 'ül Emin Mahmud Kemal (İnal) gibi müşkülpesent insanların bile takdirini kazanmıştır. Nitekim 20 yıldır sabırsızlıkla beklediğim ve ara sıra bu konuda yazdığı makale ve notları hatta sözlü konferansları birçok kimsenin sağda solda yayımladığı “Osmanlı Dönemi Türk Kadın şžairleri ” kitabı da bu toplantı vesilesiyle ortaya çıktı. Kitabı eleştirmek bendenizin haddini aşar ama zaten elimize aldığımız şiirlerin seçiminin ve çözümünün, vezin bilmeyenlerin yaptıkları yayınlarla mukayese edilemeyecek kadar olgun bir geleneğe mensup bir ustanın mesaisinden geçtiği anlaşılıyor. 13 'üncü yüzyılın Lale Kutluk Hatun 'undan 15 'inci yüzyılın ünlü Zeynep Hatun 'una ve Amasyalı Mihri Hatun 'a 19 'uncu ve 20 'nci yüzyılın klasik şairlerine kadar Türk edebiyatında kadın şairlerin bir geçidi bu.

Bazı şeyler hemen göze çarpıyor. Ulema takımının kızları babaları ve çevreleri tarafından o kadar iyi yetiştirilmiş ki edebiyatımızda baş köşeyi onlar yer alıyor. Bu Mihri Hatun için de böyle, şaire Fitnat için de böyle, 19 'uncu asrın ünlü düşünür ve şairesi Fatma Aliye Hanım için de böyle. Sonuncusu medreselerin son güneşi denen tarihçi, hukukçu Cevdet Paşa 'nın kızıdır.

Türk Kadınları Kültür Derneği 'nin şu andaki genel başkanı Emine Bağlı 'dır. Benim bildiğim kadarıyla da 1966 yılından beri bu dernekte çalışır ve önemli faaliyetlerin hepsinde payı vardır. Bu derneğin Müjgan hocaya bu töreni yapması bir vazife, bir kadirbilirliktir. Zira Dr. Müjgan Cunbur hiçbir tarafın adamı değildir, bu memleketin kültürünün irfanının mütevazı tavırlı ama bereketli çalışmalar yapan müstesna hocasıdır.
Milliyet/İlber Ortaylı


Geri Dön