İnşaat sektöründe yeşil ve dijital dönüşüme uyulmalı!
Dünya Gazetesi köşe yazarı Güven Sak bugünkü köşesinde virüs sonrasında yapılacak yeşil-dijital dönüşüm çalışmalarını kaleme aldı.
Dünya Gazetesi köşe yazarı Güven Sak bugünkü köşesinde virüs sonrasında yapılacak yeşil-dijital dönüşüm çalışmalarını kaleme aldı.
İşte Güven Sak'ın 'Virüs sonrası toparlanmaya destek paketi' başlıklı yazısı....
Virüs sonrası toparlanma için altyapı yatırımları gündeme geldi. Amerikan Başkanı Biden’ın nasıl çalışıyor? Ne yapmak istediğini duyuruyor. Dikkat çekiyor ve pazarlık yapmıyor. Yapılması gerekenleri tereddütsüz şekilde gerçekleştiriyor. Önce 1,9 trilyon dolarlık virüsle mücadele kapsamında destek paketini hayata geçirdi. Şimdi de 2 trilyon dolarlık “virüs sonrası toparlanma için altyapı yatırımları paketi”ni gündeme taşıdı. Biz burada daha virüsle mücadele kapsamında gereken destekleri ortaya çıkaramadan, ülkeler virüs sonrası toparlanmanın destek paketlerini açıkladı.
Bakın Kanal İstanbul bu iş için neden yetmez? Roosevelt’in Yeni Mutabakat (New Deal) döneminden, 1930’lardan kalma kazma küreğe dayalı kamu harcama programları bugünün gerektirdiği kamu harcama programlarıyla karşılaştırıldığında pek zavallı olur ve bir işe de yaramaz.
Virüs sonrası toparlanma bir tek inşaat projesi ile olmaz
Böylece virüs ardından yeşil-dijital toparlanma için düşünebilmemizi sağlayacak bir çerçeve şekilleniyor. Altyapı yatırımları deyince akla yol, köprü, kanal benzeri inşaat projeleri geliyor. Biden planı, virüs sonrası toparlanma sürecinde yeşil-dijital dönüşümün altyapı yatırımları gereğinin nasıl daha geniş ölçekli olarak düşünülmesi gerektiğini belirliyor. Düşünmek için güzel bir kapsam.
Öncelikle iki trilyon dolarlık altyapı yatırımı, kamu harcamalarının bir yılda hızla artması anlamını taşımıyor. Bu anlamda, devleti büyütmekten kimse bahsetmiyor. Plan, sekiz yıla yayılmış ve her yıl için Amerikan milli gelirinin yüzde biri tutarında bir kamu harcamaları programı yapılmasını ortaya koyuyor. Nedir? Uzun vadeli bir perspektif gerekiyor virüs ardından ekonomik toparlanmayı düşünürken.
Paketin içinde yalnızca yol, köprü, havaalanı gibi inşaat projeleri yer almıyor. Altyapının o bölümünü yenilemek de önemli ama yeterli sayılmıyor. Özellikle enerji verimliliğine odaklanmış, inşaat malzemeleri sektöründe dönüşümü de kapsayan farklı bir inşaat yapma süreci elbette gündemde ama tek konu da değil. İnşaatın bile yeşil-dijital dönüşüme uyumlu olanını gerektiren bir sürece girildi.
Ama bir de yeşil-dijital dönüşümün kendi altyapı gerekleri de bulunuyor. Ülkenin dijital altyapısının güçlendirilmesi, internetin hızının artırılması önemli unsurlardan. Virüs ardından toparlanmanın en önemli sonuçlarından biri dijital dönüşüm olacak. Şirketler iş süreçlerini te tek elden geçirirlerken, kamunun da dijital dönüşümün ana omurgasını yenilemesi ve güçlendirmesi gerekmekte.
Türkler, kamunun bu alandaki derin hareketsizliği sebebiyle, öyle anlaşılıyor ki, Elon Musk’ın Starlink projesi vasıtasıyla dijital dönüşüme girecekler. Malum Starlink uydularının yerleştirilmesinden sonra dünyanın her tarafına ucuz ve hızlı internet imkânı sunulacak. Dijital dönüşümün önünü kesmek imkânsız halde. Ama Amerikan devleti kendi vatandaşları için şimdiden önlemleri alıyor. Bu yeni paketten anlaşılması gerekenlerden biri de bu.
Ayrıca yeşil-dijital dönüşümün gerektirdiği becerileri işgücüne kazandırmak için dizayn edilecek programlar da gündemde getirildi. Bu dönüşüm sürecinde, bazı meslekler ortadan kalkarken, daha fazla becerili çalışan gerektiren yeni meslekler de oluşacak. Bu beceri dönüşümüne destek olacak kamu harcama programlarına olan ihtiyaç önümüzdeki dönemde çoğalacak. Türkiye’de özellikle meslek liselerinde başlayan dönüşümün bu açıdan ivmelendirmilmesi gerekiyor. Müfredatı değil, sınıf dinamiklerini değiştirecek bir atılım gerekiyor; soru soran, çözüm bulan, düşünen meslek lisesi mezunları olması amacıyla.
Yeşil-dijital dönüşüm aynı zamanda yeni teknolojilerin bütün sektörlere uyarlanması anlamını taşıyor. Derin teknolojilerin önünü açma gereğini yalnızca Avrupa’da değil, Amerika’da da görüyorlar. Bu çerçevede, temel bilimler alanındaki araştırma çalışmalarının önünü hızla açacak, kamu harcama programlarına da gereksinim bulunuyor. Aynı Apollo programının yarattığı heyecan benzeri. Dünün savunma bütçesi ile fonlanan projelerine benzer bir yeni ivmeye ihtiyaç bulunuyor bugün yeşil-dijital dönüşümün önünü açabilmek için.
Büyüme ve istihdam gündemi, ülkenin rekabet gücü ile yakından alakalı
Koronavirüs ardından toparlanma için kamu yatırımları programlarının Amerika’daki ismi “İstihdam Planı”. Neden? Temel amaç, Amerikan ekonomisinin rekabet gücünü artırmak ya da en azından koruyabilmek olması sebebiyle. Rekabet gücünüz ne kadar çoğlaırsa, büyüme ve istihdam konusunda daha iddialı olunabiliyor. Böyle bakarsanız, planın esas amacı, Amerikan ekonomisinin daha fazla istihdam yaratması oluyor.
Türkiye söz konusu olduğunda da aynı noktada bulunuyoruz. Yeşil-dijital dönüşüm bizim dışımızda hız kazanarak alan kazanıyor, hayata geçiriliyor. Yeşil-dijital dönüşüm sürecinin dışında olmak, Türkiye gibi bir ülke için öncelikle, rekabet gücünün kaybolması anlamına gelir. Yeni teknolojiler, tüm sektörleri hız kesmeden yeniden yapılandırırken bu sürecin dışında kalmak rekabet gücü kaybını baştan kabul etmek olur.
İkincisi, yeşil-dijital dönüşüm sürecinde tüm uluslararası fonlar sürdürülebilirlik ilkeleri kapsamında verilecek. Termik santral projelerini finanse etmenin mümkün olmayacağı bir yeni ortamda, termik santral lisansı dağıtmaya çalışmak, doğrusu ya, pek akıllıca değil. Ama bakın yapmayı sürdürüyoruz.
Üçüncüsü, Türkiye ürettiğini ihraç ederek geçiniyor. İhracatımızın yüzde 60’ı G7 ülkelerine yapılıyor. Bu ülkelerle ticaret, şimdi, ürettiğiniz malların karbon ayak izi ile yakından ilgili. “Ülke önemli değil, organize sanayi bölgelerine sağlanan elektriğin kaynaklarını yenilenebilir yapalım.” demek bile mümkün değil. Ürettiğiniz ürünü, tüm değer zinciri boyunca karbon ayak izi açısından belgelenmesi gerekli olacak.
Yeni teknolojilerle mevcut sektörleri dönüştürmek ise maliyetli bir iş olacak. Sabit sermaye yatırımları ile mevcut sektörlerin tekrar yapılandırılması, işgücünün yeniden eğitilmesi, altyapının elden geçirilmesi gerekecek. Ortada çok boyutlu bir dönüşüm programı ve finansman gereği bulunuyor.
Mevcut maliyetlerle Türkiye’nin bu dönüşüm sürecine istese bile katılabilmesi ve böyle bir dönüşüm programını hayata geçirmesi mümkün görünmüyor.
İnşaatta gelecek 30 yılın konusu: Dijitalleşme ve yeşil dönüşüm!
Yeni binalarda yeşil dönüşüme start verildi!