İstanbul sahibini arıyor
Hürriyet Emlak yazarı Bilge Özdemir'den "Aman İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş duymasın" dedirtecek bir yazı.
İstanbul trafiği artık ruh ve beden sağlığını fazlası ile etkilemeye başladı. Trafik artık içinden çıkılamayacak karmaşa, keşmekeş içinde... Bu yazımı akşam 18:00'den sonra Bahçeşehir'den Levent'e 3 saatte eriştikten sonra ve sabah trafiğini yaşadıktan sonra kaleme aldım.
Lütfen! İstanbul'u yönetenler, İstanbul'a sahip çıkacaklar, İstanbul'un trafik probleminin çözümü için bizlerle birlikte bu trafiği yaşayın. İstanbul'da yaşanan trafiğin boyutu sağ şeritten yol alarak veya televizyon izler gibi monitörlerden trafik akışını izleme boyutunu geçti.
Sıkışan trafikte sağıma, soluma bakıyorum. "Hadımköy'deki fabrikadan kalkan servisin camında Kartal yazıyor. Yer İkitelli ve saat sekize geliyor. Bu otobüs ne zaman Kartal'a varacak içindekiler evlerine ulaşacak, yemek yiyecek, ailelerine zaman ayıracak ve sabah tekrar çileli yola koyulacak. İşe vardığında bu kişilerden "verim, motivasyon" beklenecek. Bu mümkün mü? Fakat kimin umurunda...!
Adım, adım ilerleyen trafikten tek mutlu olanlar var, onlarda gelişen iş kollarımız içinde önemli yer tutmaya başlayan "otoyol seyyar satıcıları" Ne ararsan var!.. Trafiğin akışını otoyol üzerindeki seyyar satıcılara bakarak anlayabilir, sayılarına göre yoğunluğu tespit edebilirsiniz. Bırakın radyodan, televizyondan İstanbul'un yol durumunu dinlemeyi... Her gün, bir sonraki günün tekrarı, sanki otomatiğe bağlanmış aynı yerler, aynı saatler...
Otoyollarda trafik akış bilgisinin verilmesinin amacı, seyir halindeki sürücüleri alternatif yollara yönlendirmedir. Bizde alternatif yok ki... Sürücüler yön değiştirsin.
Trafiği rahatlatmak için sürekli yolları genişletip, kavşaklar yapıyoruz. İhtiyacın ortaya çıkması, planlanması, inşası ve hizmete geçmesi arasındaki zaman sürecinde çözüm olan genişletme, kavşak trafiğe çıkan yeni araçlarla tekrar çözümsüzlük boyutuna ulaşıyor. Çünkü verilere göre her gün İstanbul' da 500 yeni araç trafiğe çıkıyor.
Köprüler ve otoyollar önemli bir nakit akışı kaynağımız, sizlere soruyorum bu kaynaklar kimin için? Bizler için değil mi? Bu durumda eziyet çekerek kaynak yaratmanın mantığı var mı? Saatlerce havaya giden akaryakıtın bedeli kaynak yaratan bizlerin cebinden çıkmıyor mu? Akaryakıtın vergisi de bir kaynak. Ne kadar tüketim o kadar kaynak. Ama tüketmek zorunluluğumuz mu var? Petrol tarlalarımızdan çıkmadığına göre burada bir mantık hatası var.
Gazetelerden izliyorum; Bahçeşehir'e Ispartakule aksında yeni kavşak düzenlemesi yapılıyor. Kurumlar paralı geçişin kaldırılıp, kaldırılamayacağını tartışıyor. Bir kurum, gelir kaybı olacağını ön görürken, diğer kurum yeni geliştirilen gayrimenkul projelerine erişim kolaylığını düşünüyor. Düşünün her iki kurumda bizlere hizmet veren kurum. Anlaşılan kurumlardan biri sabah ve akşam trafiğini Bahçeşehir'de hiç yaşamamış. Havaya uçan akaryakıtlar, insanların verimliliği o kurumu ilgilendirmiyor. Belki, bu sıkıntılar Bahçeşehir'de yaşamının bedeli olarak görülüyor.
Otoyol diyoruz, otoyollar İstanbul içinde otoyolluktan çıkmış. Bedelini öde, sıkıntısını çek. İstanbul trafiğini rahatlatabilecek 3. köprü alternatifi tartışılıyor. İstanbul'da köprü olmadan alternatif otoban yapılamıyor böyle bir kural var. 3. köprü güzergahı yıllardan beri tartışılıyor, sanki İstanbul Boğazı uzayıp; kısalacak. Yapın oto yolları nereden bağlayacaksanız bağlarsınız. Bu kez 4 şeritli yapmayın 8-10 şeritli yapın, yapın ki bittiğinde o günün ihtiyacını karşılasın.
İstanbul geliştirilmekte olan gayrimenkul projeleri ile çağ atlıyor. Kentsel dönüşüm projeleri ile modern bir yapıya kavuşuyor. Bunları takdirle karşılıyoruz, ancak ulaşamadığımız güzellikler hiçbir anlam ifade etmiyor.