İstanbul'da 2 milyon yapı tehlike arz ediyor!
İnşaat mühendisleri yağmurda ağır darbe alan İstanbul'un olası depremde büyük hasar göreceğini söyledi. Mühendislere göre şehirde 2 milyon yapı tehlike arz ediyor.
Yarın 17 Ağustos depreminin yıl dönümü. TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi, Karaköy hizmet binasında büyük depremin yıl dönümü nedeniyle bir basın açıklaması gerçekleştirdi. Açıklamada yağmurun bile ağır hasar verdiği İstanbul'da depremin sonuçlarının nasıl olacağı sorusu gündeme geldi. "İstanbul depreme hazır mı" sözleri ile konuşmasına başlayan İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi Başkanı Nusret Suna, "17 Ağustos 1999 depreminin 18. yıl dönümünde, şimdiye kadar defalarca sorduğumuz soruyu yeniden sormak istiyoruz. Ülkemiz ve İstanbul depreme hazır mı? Bu soru başlığı altında başlayacak tartışma, bir bütün olarak ülke tarihini sorgulamak, sorgulamanın odağına 1999 depremlerinden sonraki zaman dilimini almak anlamına gelecektir. Açık ki tartışma, deprem tehlikesi ve deprem önlemleri sınırında kalmayacak, kamuoyunu daha önemli bir sorunun yanıtını aramaya yönlendirecektir. Soru şudur: İnsan hayatını ne kadar önemsiyoruz, insan hayatına ne kadar değer veriyoruz? Soru, mesleki-teknik bir tartışmayı değil, daha çok ekonomik-siyasal ve sosyal tercihleri gündeme getirecektir" dedi.
Sözlerini sürdüren Başkan Nusret Suna, "Hazırlanan metinlerde, Türkiye`nin bir deprem ülkesi olduğu gerçeği hatırlatılmakta, yapı envanterinden güçlendirme çalışmalarına, kentsel dönüşümden afet sonrası yapılacaklara kadar mevcut durum tespiti, sorunlar ve çözüm önerileri kamuoyuyla paylaşılmaktadır. İşin doğrusu, yıl dönümlerinde yapılan açıklamaların, "adet yerini bulsun" anlayışı ile hazırlandığı söylenebilir. Özellikle kamu kurumlarının, merkezi ve yerel yönetimlerin sorumluluklarını yerine getirmesi beklenirken, sürecin neredeyse kısır döngü halini aldığı dikkat çekmektedir" dedi.
Depremi Ege Denizi hatırlattı
Suna şöyle devam etti: "Bütün bu olumsuzlukların ortadan kaldırılması siyasi iktidarın sorumluluğundadır. Bilinmelidir ki, meslek odaları tekrara düşmekten korkmadan sorunları ısrarla ve inatla gündeme getirmektedir. Bizler meslek odaları olarak 18 yıldır hiçbir olumlu adım atılmadığını iddia etmiyoruz. Ancak çözülmesi mümkün olumsuzlukların varlığını hâlâ devam ettirdiğini de görmezden gelmemiz olanaklı değildir. Ne yazık ki her geçen yıl unutulmaya yüz tutan deprem gerçeğini, son birkaç aydır özellikle Ege Denizi odaklı depremler yeniden hatırlattı. Son aylarda Çanakkale, Manisa, İzmir ve son olarak da Muğla’da depremler gerçekleşti. Bodrum’da 6,6 büyüklüğünde meydana gelen deprem aynı zamanda tsunamiye neden oldu. Bodrum ve Datça’da yapılar hasar gördü. Büyük ölçüde maddi hasar oluştu. Bu depremlerde can kaybı olmaması oldukça sevindirici olsa da, umuyoruz ki siyasi iktidara sorumluluklarını yeniden hatırlatmasına vesile olacaktır. Temennimiz, yapı üretiminden başlayarak bütün bir hayatın deprem gerçeğine uygun düzenlenmesidir.
7 milyon yapı tehlikeli
"Ülkemizde 20 milyon yapı bulunmaktadır. Yapı stokunun yarısına yakını, 7 milyonu güvenli olmaktan uzaktır. Yani ya yıkılmalı ve yeniden inşa edilmeli ya da güçlendirilmelidir. Güvenli olmaktan uzak 7 milyon yapının 2 milyonu İstanbul`da bulunmaktadır. İstanbul Valiliği Proje Koordinasyon Birimi`nden yapılan açıklamada, İstanbul`da kamu binalarının büyük bölümünün depreme karşı güçlendirildiği ya da yıkılıp yeniden yapıldığı, 978 kamu binasının güçlendirildiği, 310’unun yeniden yapıldığı belirtildi. Aynı sayıya dahil olmak üzere okullarla ilgili de bilginin yer aldığı açıklamada, okulların büyük oranda güçlendirildiği ya da yıkılıp yeniden yapıldığı ifade edildi. Hastaneler, yurtlar, sağlık ocakları, sosyal hizmet binalarını güçlendirmenin öncelikli hedef olduğu vurgulandı. Proje Koordinasyon Birimi şimdiye kadar 784 okul, 49 hastane binası, 59 poliklinik ve sağlık ocağı, 43 idari, 27 yurt binası ve 16 sosyal hizmet binasının güçlendirildiğini, 275 okul, 6 hastane, 2 poliklinik ve sağlık ocağı, 11 idari bina, 10 yurt binası ve 6 sosyal hizmet binasının ise yeniden yapıldığını açıkladı. Ayrıca her yıl 100 okulda güçlendirme çalışması yapılması hedeflendiği eklendi. Mevcut durum özetini tamamlarken, İstanbul’da bulunan köprü, viyadük ve anayollarla ilgili güçlendirme çalışmalarının tamamlandığını, su, elektrik ve doğalgaz altyapılarının gözden geçirildiğini belirtmek gerekiyor. Yapıldığı açıklanan bu çalışmaların tamamını olumlu buluyoruz."
Güvensiz konutlarda yaşıyoruz
"Ancak; İstanbul'da okul öncesi, ilköğretim, ortaöğretim ve üniversite sayısı 5 binden fazladır. Hastane sayısı 250'ye, yurt sayısı 300'e yakındır. Dolayısıyla, güçlendirildiği ya da yeniden yapıldığı belirtilen yapıların sayısı ile toplam yapı sayısı arasında hâlâ uçurum bulunmaktadır. Öte yandan asıl sorun ise 2 milyon civarında olduğu bilinen konutlardan kaynaklanmaktadır. Erzurum Üniversitesi mezunları toplantısına katılarak bir konuşma yapan Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki, Türkiye’de yapı stokunun 10-15 yılda sağlam hale geleceğini, ancak kaçak yapı arzusunun devam ettiğini vurgulayarak; 'Türkiye’de yaklaşık 20 milyon civarında yapı stoku var. Bunların büyük çoğunluğu depreme dayanıksız ve yaşam için elverişsiz. Bunların yıkılması lazım. Bunları, senede 500 bin konutu değiştirmek üzere bir program hazırlayarak 15 yıl içerisinde tamamlamayı düşünüyoruz. Yılda 500 bin konutun değiştirilmesi. Bunun 200 bini İstanbul’da, 300 bini Anadolu’da. Böyle yaparsak bakanlık olarak üzerimize düşeni yapmış oluruz diye düşünüyorum' dedi. Sayın bakanın açıklamasından da anlaşılacağı üzere İstanbul nüfusu büyük oranda güvenli olmaktan uzak konutlarda yaşamaktadır."
Açıklama şu sözlerle sonlandı: "Yine dikkat çekmeliyiz ki, bırakalım depremi, son günlerde karşı karşıya kaldığımız su taşkınları, İstanbul’un altyapısının yetersizliğini gözler önüne çıkarmıştır. Yağmur nedeniyle İstanbul ulaşımı durma noktasına gelmiş, kötü hava koşulları iletişimi bile engellemiş, kent kelimenin tam anlamıyla felç olmuştur. Su taşkınında bile teslim olan kentin, depremde nasıl tepki vereceğini tahayyül etmek bile başlı başına ürkütücüdür. Özellikle İstanbul’da kent merkezlerinde bulunan, 200 milyon metrekare genişliğe sahip 195 askeri alanın boşaltılması gündemde. Bu alanların ne şekilde kullanılacağına ilişkin ise herhangi bir açıklama yapılmış değil. Bizim endişemiz bu alanların da yapılaşmaya açılarak yoğunluğun artırılması ve rant sağlanması. Biz bu alanların deprem toplanma alanı olarak kullanılmasını öneriyoruz. Bu düzenlemenin şu gün için kentin ihtiyacının önemli bir kısmını karşılayacağını belirtmek isteriz. Açıklamamızın başında da belirttiğimiz gibi deprem ve diğer doğa olaylarının afete dönüşmesi sadece mesleki-teknik bir tartışma değil, daha çok ekonomik-siyasal ve sosyal tercihler ile ilgilidir. Marmara Depremi’nin 18. yılında bir hatırlatmak isteriz ki kent politikaları bilime, tekniğe ve akla uygun bir perspektifle rant için değil toplum yararı için ele alınmalıdır. Bunun için de temel koşul mühendislik hizmetlerinin kalitesinin arttırılmasından geçer. Ülkemizde yeterli öğretim elemanı olmaksızın politik nedenlerle sayıları hızla artan mühendislik fakültelerinde kaliteli eğitim yapılamamaktadır. Bunu gidermeye yönelik olarak profesyonel mühendislik yaşamının düzenleyicisi olması gereken meslek odalarının görüşleri dikkate alınmamakta hatta tam tersine yetkileri giderek budanmaktadır. Meslek Odaları; üyelerinin denetlenmesini, sicillerinin tutulmasını, mesleki faaliyetlerini kayıt altına alarak etik ve ahlaka uygun bir hizmet yapmalarını sağlamak çabası içindedir. İlgili bakanlık özerk bir yapıya sahip olan Meslek Odaları üzerinde mali ve idari denetim kurarak vesayet ilişkisini hayata geçirmeye çalışmaktadır. Oysa meslek odası ile üyeler arasındaki bağın koparılması hizmet kalitesinin oldukça düşmesine neden olmaktadır. Deprem konusu yapı denetim sisteminden afete hazırlık çalışmalarına, ilgili mevzuattan meslek odalarını devre dışı bırakan değişikliklere, deprem bilincinden güçlendirme çalışmalarına, bilimi ve meslek örgütlerini itibarsızlaştıran yaklaşımdan kendi sorumluluklarını gölgelemek amacıyla her olumsuzluğu kadercilikle açıklayan anlayışa kadar geniş bir yelpazeye sahiptir. Ancak hiçbir tartışma, 17 Ağustos 1999’da binlerce insanı kaybettiğimiz gerçeğinden daha fazla bir öneme sahip değildir. İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi olarak, 17 Ağustos 1999 depreminin yıl dönümünde bir kez daha tercihimizi insandan, insan hayatının niteliğinin yükseltilmesinden ve kamusal alanın genişletilmesinden yana kullanmaya kararlı olduğumuzu duyururuz." Deprem tehlikesini yok saymak mümkün mü denilen açıklamada şu tespitlere yer verildi: İstanbul başta olmak üzere ülkemiz ne yazık ki olası bir depreme hazır değil. İstanbul’da 2 milyon konut depreme karşı güven vermemektedir. İstanbul depreminin ne zaman olacağı belli olmadığı için, kamu kurumlarına ait binaların 2021 yılına kadar güvenli hale getirileceği, özel konutların güvenli hale getirilmesi için ise 20 yıl gerektiğine dair resmi açıklamaların önemi bulunmaktadır. En iyimser tahminde bile binlerce İstanbullunun can güvenliği tehlike altındadır. Deprem Toplanma Alanlarının yapılaşmaya açılması, bazı güzergâhların otoparka dönüştürülmesi yerel yönetimlerin insan hayatını değil, rantı önemsediğinin göstergesidir. Deprem Toplanma Alanı, üzerinde konteyner kentlerin kurulabileceği, elektrik, su, ısınma, duş, tuvalet gibi temel ihtiyaçların karşılanabileceği altyapıya sahip büyük ve geniş alanlar olmalıdır. Kentsel dönüşüm projeleri deprem odaklı değil, rant odaklı gerçekleştirilmektedir. Bilimin, meslek disiplinlerinin ve meslek odalarının itibarsızlaştırılma ve işlevsizleştirilme çabası deprem önlemlerinin önündeki engeldir. Bütün bir hayat, Türkiye’nin bir deprem ülkesi olduğu gerçeğine göre düzenlenmelidir. İnsan hayatına değer verip vermediğimiz, depremin yıkıcı etkisini azaltacak önemdedir. İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi, tercihini insandan, insan hayatının niteliğinin yükseltilmesinden ve kamusal alanın genişletilmesinden yana kullanmaya kararlıdır
Gazetem İstanbul